Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2008/784 E. 2008/768 K. 24.12.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/784
KARAR NO : 2008/768
KARAR TARİHİ : 24.12.2008

MAHKEMESİ : Kadıköy 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 08/10/2008
NUMARASI : 2008/122-2008/477
Taraflar arasındaki “Yaşlılık aylığı bağlanması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 28.2.2007 gün ve 2005/391- 2007/136 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesi’nin 5.5.2008 gün ve 7823-5388 sayılı ilamıyla;(…Davacı; nüfus kayıtlarının yanmasından sonra yapılan yazımda, doğum tarihinin 28.06.1954 olmasına rağmen, hata sonucu 1955 olduğunu, asıl doğum tarihi esas alınarak yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
28.05.1973 tarihinde ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayan ve kayden 1955 doğumlu olan sigortalının yaşının, İlk işe girişten çok sonra temyiz edilmeksizin kesinleşen Kadıköy 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.01.2003 gün ve 1927/53 sayılı kararı ile 28.06.1954 olarak düzeltildiği anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, yaşlılık aylığı bağlanmasında; sigortalının ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin mi, yoksa, çalışmanın başlamasından sonra mahkeme kararı ile düzeltilen tarihin mi esas alınacağı noktasında toplanmaktadır. Türkiye’deki sosyal güvenlik kuruluşlarının yaşlılık aylığı bağlanmasıyla ilgili 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 120, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununun 66, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 105. maddesi, “yaşlılık aylığının bağlanmasında; sigortalının ilk defa çalışmaya başladığı tarihteki yaşının esas alınacağı” şeklinde birbirine paralel düzenlemeler içermekte olup, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.10.2002 gün ve 21-761/777 sayılı kararı da bu doğrultudadır. 08.09.1999 gün ve 23810 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanunla tüm sosyal güvenlik kuruluşlarında yaşlılık aylığı bağlanması ile ilgili yaş sınırının yükseltildiği bilinen bir gerçektir. Ayrıca, yangın sonrası 1956 yılında yapılan yersel yazımda davacının doğum tarihi 1955 olarak tescil edilmiş olup, ibraz edilen ilkokul diploması ve evlilik cüzdanı, yangın öncesi nüfus kayıtlarında doğum tarihinin 1954 olduğu yönünde yeterli olmayıp, bu husus ispat edilememiştir. Hal böyle olunca, davacının gerçek doğum tarihinin 28.06.1954 olarak kabulü isabetsiz olup, davacının tahsis talebinin bu çerçevede değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı düşüncelerle 06.10.2004 tahsis talep tarihini takip eden aybaşından aylık bağlanmasına karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN :Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, emeklilik işleminin iptaline ilişkin kurum işleminin kaldırılması ve yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Davacı, 1956 yılında Gerze İlçesinde çıkan yangında Gerze Nüfus Müdürlüğü ve bazı kurumlara ait evrakın tümüyle yandığını,nüfus kayıtlarının yeniden yazılması sonucunda doğum tarihinin “1955” olarak yazıldığını,hatalı olarak yazılan bu kaydın tashihi için açtığı davanın, doğum tarihinin 28.6.1954 olduğu belirlenip, lehine sonuçlandığını ileri sürerek,emeklilik işleminin iptaline ilişkin Kurum işleminin kaldırılarak,ilk sigortalılık başlangıcından sonra mahkeme kararı ile 28.6.1954 olarak düzeltilen doğum tarihinin yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınarak, aylık bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı vekili ise,ilk işe girişten sonra yapılan yaş tashihinin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 120. maddesine göre, yaşlılık aylığı bağlanmasında dikkate alınamayacağını ,davanın reddine karar verilmesi gerektiğini,cevaben bildirmiştir.
Mahkemece,davacının tashihe ilişkin olarak açtığı davada, yaş düzeltmesi değil nüfus kayıtlarının yanması nedeni ile gerçek doğum tarihinin belirlenmesinin istendiği ve bu isteğin mahkemece kabul edilerek doğum tarihinin 28.6.1954 olarak düzeltildiği ,anılan ilamda 506 sayılı Yasanın 120.maddesinde belirtildiği anlamda yaş tashihinin söz konusu olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne dair verdiği karar,yukarda açıklanan nedenlerle Özel Dairece bozulmuştur.
Uyuşmazlık, davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasına 24.6.2004 tarihinde 5198 sayılı Kanunun 16.maddesi ile eklenen, değişik 120.maddesinin 3.fıkrasının eldeki davada uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır. Başka bir deyişle,davacı tarafından ilk işe girişten sonra alınan, Kadıköy 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.01.2003 tarihli 2003/1927-53 K. sayılı ilamının,anılan madde kapsamında bir yaş tashihi davası olup olmadığıdır.
Davanın dayanağını oluşturan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının 120.maddesinin 2.fıkrası “… Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının, sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya bu Kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri, sigortalının sigortaya tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nüfus kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas tutulur.” ;
3.fıkrası ise, (Ek fıkra: 24/06/2004 – 5198 S.K./16. md.) “İş kazalarıyla meslek hastalıkları, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasından gelir ve aylık tahsisleri ile sermaye değerinin hesabında, iş kazasının olduğu veya meslek hastalığının hekim raporuyla ilk defa tespit edildiği veya sigortalıların yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya 506 sayılı Kanun ile diğer sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki yaş tashihleri dikkate alınmaz.” hükmünü düzenlemektedir.
Yaş düzeltilmesi ile ilgili yasal düzenlemeler de, 29.4.2006 tarihinde yürürlüğe giren ve 1587 sayılı Nüfus Kanununu yürürlükten kaldıran 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 10.maddesi “(1) Kurumlarda kişiyle ilgili olarak yapılan işlemlerde nüfus kayıtları esas alınır. Kayıtlar arasında farklılık olması halinde nüfus kayıtlarında değişiklik yapılmaz, usulüne göre diğer kayıtlar düzeltilir.” ve Yine aynı Yasanın 35.maddesi “…(1) Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir…” şeklindedir.
Diğer taraftan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 30.maddesi “- Doğum ve ölüm, nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunur.
Nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa, gerçek durum her türlü kanıtla ispat edilebilir.” hükümlerini içermektedir.
Tüm bu yasal düzenlemeler ışığında eldeki davaya sunulan Kadıköy Asliye 6.Hukuk Mahkemesinin 27.1.2003 tarih ve 1927-53 sayılı ilamı incelendiğinde; davacı Cemile Ünlütürk’ün 18.11.2002 tarihli dava dilekçesi ile , 1956 yılında Gerze’de çıkan yangında Nüfus Müdürlüğündeki evrakların yandığı,daha sonra nüfus kayıtlarının yeniden yapılandırılmasında doğum tarihinin hatalı olarak 1955 olarak yazıldığı,oysa gerçek doğum tarihinin 28.6.1954 olduğu iddiasını ileri sürerek dava açtığı ve sonuçta 1955 olarak yazılı bulunan doğum tarihinin iptal edildiği gerçek doğum tarihinin(28.6.1954) yazılmasını istediği ve mahkemece de davanın kabulüne karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 21.2.2003 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Davacının bildirdiği gibi; nüfus belgelerinin bulunduğu Gerze İlçe Nüfus Müdürlüğü 1956 yılında yanmıştır. Kayıtların yanması sebebiyle ve yangından sonra yersel yazım yapılmıştır.Yersel yazımda davacının doğum tarihi gün ve ay belirtilmeksizin 1955 olarak yazılmıştır.
Nüfus kayıtlarının yapılandırılmasında yersel yazım yapıldığına göre,dayanak kayıtların yanması nedeniyle,davacının gerçek doğum tarihinin ortaya çıkarılması gerektiği açıktır. Davacının, gerek açmış olduğu tashih davasına gerekse eldeki davaya sunduğu belgeler incelendiğinde; “Evlenme cüzdanı fotokopisinde ; 14.6.1973 tarihli sigortalı işe ilk giriş bildirgesinde ve 30.11.1979 tarihli sigortalı karnesinde doğum tarihinin 1954 olarak yazılı olduğu,6.5.1967 tarihli ilkokul diploması ve diploma defterinde ise doğum tarihinin 28.6.1954 olarak yazılı bulunduğu ve tüm bu kayıtların düzeltilen yaşı doğruladığı anlaşılmaktadır.
Kadıköy Asliye 6.Hukuk Mahkemesinin 27.1.2003 tarih ve 1927 E. 53 K.sayılı davasında da aynı belgeler göz önünde bulundurularak yaşı ile ilgili gerçek kayıtlar esas alınıp kayıt düzeltilmesi gerçekleştirilmiştir. Bu ilama konu dava, davacının gerçek yaşının kayda yansıtılması ile ilgilidir. Yoksa nüfusa asıl doğum günü yazılmayıp da küçük veya büyük yazılan kişi tarafından açılan doğum gününün düzeltilmesi sonucunu doğuran klasik yaş tashihi davası değildir. Mevcut yaşı düzeltilmemiştir(Hasan Özkan Asliye Hukuk Davaları ve Tatbikatı Kitabı ,Yaş Düzeltilmesi Davaları syf.75). Verilen karar yaş tashihi ile ilgili olmayıp, kayıt tashihi ile ilgilidir.
Buna göre,ortada 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın 120.maddesi kapsamında bir yaş tashihi bulunmamaktadır.O halde yaşlılık aylığı bağlanması ile ilgili emeklilik koşullarının oluşmasında mahkemece de tespit edilen bu yaşın dikkate alınmasında bir isabetsizlik yoktur.
Yerel Mahkemenin aynı gerekçeye dayalı direnme kararı yerindedir.Ne var ki,yaşlılık aylığı bağlanması ile ilgili diğer koşullar Özel Dairece incelenmediğinden bu yönde inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçeyle, direnme kararı yerinde olup esasa yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 24.12.2008 gününde oybirliği ile karar verilmişdi.