Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2008/7 E. 2008/24 K. 23.01.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/7
KARAR NO : 2008/24
KARAR TARİHİ : 23.01.2008

MAHKEMESİ : Bakırköy 7.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİH :29.11.2006
NUMARASI :2006/221/350
Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; Bakırköy 7.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 29.11.2006 gün ve 221-350 sayılı kararın onanmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ndan çıkan 4.7.2007 gün, 4-450 Esas, 449 Karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu’nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Düzeltilmesi istenen Hukuk Genel Kurul ilamında gösterilen gerektirici nedenlere göre, HUMK.nun 440.maddesinde yazılı sebeplerden hiç birisine dayanmayan ve yerinde olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, aynı kanunun değişik 442.maddesinin 3.fıkrası hükmüne göre takdiren (160) YTL para cezasının ve (28.90)YTL. harcın düzeltme isteyenden alınmasına, peşin harcın mahsubuna, 23.01.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı henüz kesinleşmemiş ve devam eden davalardan doğabilecek haklarının elde edilmesini önlemek amacı ile davalı F..Ö.. A..kendisine ait aracı diğer davalı C. B..sattığını belirterek muvazaa nedeni ile satışın iptalini ve aracın trafik kaydının düzeltilmesini talep etmiştir.Davacının bu davayı açmaktaki amacı trafik kazası nedeni ile devam eden davada doğabilecek haklarını güvence altına almaktır,davalının danışıklı işlemlerle üzerinde bulunan aracı başkasına devretmesi durumunda mahkeme kararı ile doğabilecek hakların elde edilememesi söz konusudur.Davacı dava dilekçesinde doğabilecek hakkının güven altına alınmasını istemektedir.Bu niteliği ile istek genel muvazaa hükümlerine göre açılmış bir dava olmayıp İ.İ.Y. nın 277 ve devam eden maddelerindeki tasarrufun iptalidir.Olayları belirtmek tarafa,hukuki nitelendirme hakime aittir,bu nedenle davanın tasarrufun iptali davası olduğunda kuşku yoktur.
Nitekim Y.H.G.K.nun 14-4-2004 gün 2004/15-182-220 Sayılı kararında da aynen (Bu noktada, olaylara uygulanacak kanun hükmünü bulmak, diğer bir anlatımla, vakıaların hukuki sebebini tayin etmek, kanunları kendiliğinden (re’sen) uygulamakla görevli olan hakimin işidir. (HUMK. m.76)
Somut olayda uygulanacak kanun hükmünü genel nitelikteki Borçlar Kanunu’nda değil (BK m.18), maddi olguya uygun ve daha özel nitelikteki, icra hukukunda aramak gerekir.
Nitekim icra hukuku, alacaklının devlet kuvveti yardımı ile alacağına nasıl kavuşacağına ilişkin esaslan düzenleyen bir hukuk dalıdır.
Bu itibarla davanın, “dava dilekçesindeki nitelendirmeye bakılmaksızın “İcra ve İflas Kanunu’nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen “Tasarrufun iptali” davası olduğu kuşku ve duraksamadan uzaktır. ) denilmiştir.
Davanın tasarrufun iptali davası olduğu ve davanın açılmasında hukuki yararının bulunduğu konusunda özel daire ile H.G.K. arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Ancak H.G.K. aracın satılması nedeni ile istek alacağa dönüştürüldüğünden alacağa dönüşen bu aracı devreden C..in bulunması gerekip davada C..yönünden verilen ret kararı kesinleştiğinden taraf olma sıfatını kaybettiği belirtilerek yerel mahkeme kararı onanmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki dava ister taraf muvazaası,ister tasarrufun iptali,gerekse aracın satılmış olması ve davalıların elinde bulunmaması nedeni ile aracın bedelinden yararlanma istemi olsun davanın açılmasına neden olan, olayın oluşumuna katıldığı iddia edilen herkesin davada taraf olarak bulunmasını engelleyen bir usul hükmü bulunmamaktadır,aksine bu bir haksız fiil olarak kabul ediliyorsa hem satıcının hem de alıcıların davada bulunması zorunluluğu vardır.Zaten mahkeme de davalıların sıfatı hakkında hiçbir karar vermemiş gerek ilk kararında gerekse direnme kararında davalı C.. B…taraf sıfatını kabul ederek davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.Bu nedenle ilk karardan sonra özel dairece yapılan bozmada aracın davalılardan C.. adına kayıtlı olmadığından ona husumet yöneltilemeyeceğine göre davacının adı geçene yönelik temyiz itirazlarının reddine karar verilmesinin yasal bir dayanağı bulunmamaktadır.Yukarıda da belirtildiği gibi C..in bu davada bulunması gerekmekte olup mahkeme de C.. taraf kabul ederek ilk hükmünü kurmuş,özel dairenin bozmasından sonra da yine C.. taraf kabul ederek her iki davalı hakkında hukuki yarar yokluğundan direnme kararı vererek davayı ret etmiştir.kısacası C..dava açıldığından beri taraf olup özel dairenin bu kişinin taraf olmadığı yolundaki kararı esas alınıp H.G.K. tarafından davanın reddine ilişkin yerel mahkeme kararının onanması usule uygun değildir.
Diğer taraftan ; dava aracı satan F..ve satın alan C.. aleyhine 9.9.2003 tarihinde açılmıştır,oysa bu araç dava açılmadan önce 29.7.2003 tarihinde dava dışı Ş..K..adlı kişiye C.. tarafından satılmıştır,yani dava açıldığı tarihte araç zaten C..in üzerine kayıtlı değildir.Bu nedenle dava İ.İ.Y. nın 277 ve devam eden maddelerine göre davacının haklarını araç bedelinden tahsil edebilmeleri için alacağa dönüştürülmüştür.Islah ile davacı dava açıldığı tarihten itibaren taleplerini aracın bedeline dönüştürdüğünden ve C.. de baştan beri davalı konumunda bulunduğundan davanın esasının incelenmesi gerekmektedir.
Davada şöyle bir durum ortaya çıkmaktadır ; bir taraftan baştan beri davada davalı olarak bulunan C..bu konuda mahkemece ne bozmadan önce ne de bozmadan sonra verilmiş hiçbir karar olmamasına karşın taraf olmaktan çıkartılmakta, diğer taraftan H.G.K. kararı ile bu kişinin davanın görülebilmesi için taraf olarak davada bulunması gerekmekte iken taraf olmadığından bahisle yerel mahkeme kararı onanmaktadır.Bu açık bir usulü çelişki olup ayrıca davacıyı aynı konuda aynı taraflar için yeniden dava açmaya zorlamak usul ekonomisine de aykırıdır.
Sonuç olarak gerek özel daire bozmasında gerekse H.G.K. kararının gerekçesinde de belirtildiği gibi davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğundan,tazminat davasının sonucunun beklenmesi,o dava sonunda davacının tahsili gereken bir alacağı bulunduğu taktirde satılmış olan aracın bedeli üzerinden alacağın tahsili imkanının sağlanması gerekçesi ile bozulması gerekirken baştan beri davada taraf bulunan davalı Cengizin davada taraf olamadığı belirtilerek yerel mahkeme kararının direnme kararında bulunmayan bir nedenle onanması görüşüne karşıyız.