Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2008/637 E. 2008/631 K. 15.10.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/637
KARAR NO : 2008/631
KARAR TARİHİ : 15.10.2008

MAHKEMESİ : İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/02/2008
NUMARASI : 2007/351-2008/33
Taraflar arasındaki “Maddi ve Manevi Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 3. Hukuk Mahkemesince davanın Sağlık Bakanlığı yönünden kısmen kabulüne, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı yönünden husumet nedeniyle reddine dair verilen 13.07.2006 gün ve 2005/69-2006/195 sayılı kararın incelenmesi davalı Sağlık Bakanlığı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 09.10.2007 gün ve 2006/11969 E. 2007/11992 sayılı ilamı ile; (…Dava, yanlış tedavi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece istem Sağlık Bakanlığı yönünden kısmen kabul edilmiş, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı yönünden 5283 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir. Kararı davalı Sağlık Bakanlığı temyiz etmiştir.
Davacı dava dilekçesinde, olay tarihinde düşmesi üzerine sol kolundaki ağrı nedeniyle SSK. Eyüp Hastanesine başvurduğunu ve buradaki yanlış teşhis ve tedavi nedeniyle kolunun sakat kaldığını belirterek Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığına davasını yönelterek tazminat isteminde bulunmuştur. Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı vekili, cevabında 5283 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca SSK. Hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredildiğini belirtmiş; bunun üzerine dava dilekçesi Sağlık Bakanlığına tebliğ edilmiştir.
5283 sayılı “Bazı Kamu Kurumu ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun”un 4/a maddesi uyarınca SSK Başkanlığına ait Sağlık birimleri Sağlık Bakanlığına devredilmiş, aynı Yasanın 4/c maddesi bu birimlerin sağlık hizmeti sunumundan kaynaklanan davaların Sağlık Bakanlığı husumeti ile yürütüleceğini öngörmüştür. Söz konusu 5283 sayılı Kanun 19.01.2005 tarihli ve 25705 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayınlanmış; 10. madde uyarınca da 4/a ve 4/c maddeleri yayımı tarihinden 1 ay sonra yani 20.2.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Eldeki dava 18.3.2005 tarihinde yani 5283 sayılı Kanun 4/a ve 4/c maddeleri yürürlükte iken açılmıştır. Şu durumda dava tarihinde dava konusu tedavinin yapıldığı hastane Sağlık Bakanlığına devredilmiş olduğundan olayda hizmet kusuru olup olmadığı araştırılacaktır. O halde uyuşmazlığın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir. Anılan yön gözetilmeden işin esasının incelenmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı Sağlık Bakanlığı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yanlış tedavi nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili 27.11.2001 harç tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin düşmesi neticesi sol kolundaki ağrı nedeniyle başvurduğu Eyüp SSK Hastanesinden, yine SSK’na bağlı olan Vakıf Guraba Hastanesi Acil Servisine sevk edildiğini, anılan hastanede kolunda kırık olmadığı söylenerek ilaç tedavisine başlanmış olmasına rağmen ağrılarının geçmediğini, müvekkilinin yeniden SSK Eyüp Hastanesi’ne başvurması sonucu kolunda kırık bulunduğunun anlaşıldığını ve ameliyat edildiğini, dolayısıyla davalı kuruma ait hastane çalışanlarının yanlış teşhis ve tedavisi nedeniyle müvekkilinin kolunun sakat kaldığını ileri sürerek, şimdilik 600.000.000 TL. maddi 3.000.000.000 TL. manevi olmak üzere toplam 3.600.000.000 TL maddi ve manevi tazminatın davalı Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı’ndan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı vekili; 20.2.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5283 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca SSK Hastaneleri Sağlık Bakanlığına devredildiğinden husumetin Sağlık Bakanlığı’na yöneltilmesi gerektiğini cevaben bildirmiş; dahili dava dilekçesi 12.7.2005 tarihinde Sağlık Bakanlığı’na tebliğ edilmiştir.
Mahkemenin, işin esasına ilişkin olarak “davanın kısmen kabulüne, 2.500,00 YTL manevi tazminatın 31.7.2001 olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte SSK Hastanelerinin Sağlık Bakanlığı ile birleştirilmesi sebebiyle davalı Sağlık Bakanlığı’ndan tahsiline, davacının maddi tazminat talebinin reddine, S.S.K hakkındaki davanın bu kuruma ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığı’na devrine dair 5283 sayılı Kanunun 4/c maddesi gereğince husumet yönünden reddine” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece, “5283 sayılı Yasanın 4/a ve 4/c maddelerinin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış bulunan eldeki davada Adli Yargının görevli olduğu” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık yargı yoluna ilişkin olup; davanın, adli yargı yerinde mi ? yoksa idari yargı yerinde mi görülüp sonuçlandırılması gerektiği noktasındadır.
SSK Eyüp Hastanesinde davacının kolunun tedavisi sırasında uygulanan yöntemden dolayı kolunun sakat kaldığı ileri sürülerek, zararların tazmini istemiyle Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı aleyhine açılan ve daha sonra Sağlık Bakanlığına yöneltilen husumet nedeniyle görülen eldeki davada, salt hizmet kusuruna dayanıldığı ve davanın bu hukuki neden üzerine kurulu olduğu açıktır.
Anayasa’nın 125/son fıkrasında “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” hükmü öngörülmüş; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında gösterilmiştir.
Kamu hizmeti yürüttüğü kuşkusuz olan ve olay tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumu’na bağlı bulunan SSK Eyüp Hastanesinin bu hizmeti yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararların giderilmesinin, ancak idari yargıda açılacak tam yargı davası ile idarenin tazmin sorumluluğuna ilişkin esaslar çerçevesinde mümkün olacağı her türlü duraksamadan uzaktır.
Diğer taraftan; 19.01.2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5283 sayılı “Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun” un 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı, kamu kurum ve kuruluşlarına ait sağlık birimlerinin Sağlık Bakanlığına devredilmesiyle ilgili usul ve esasları belirlemektir.” Hükmüne yer verilmiş; “Sağlık Birimlerinin Bakanlığa devri” başlığı altında düzenlenen 4. maddesinde “Kamu kurum ve kuruluşlarına ait tüm sağlık birimleri; bunlara ilişkin her türlü görev, hak ve yükümlülükler, taşınırlar, taşınmazlar ve taşıtlarla birlikte, Sosyal Sigortalar Kurumuna ait olanlar rayiç bedeli karşılığında, diğerleri bedelsiz olarak aşağıdaki usul ve esaslar çerçevesinde Bakanlığa devredilmiştir…” denildikten sonra (c) fıkrasında “Devredilen sağlık birimleri ile ilgili olarak; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, Sosyal Sigortalar Kurumunun sağlık hizmeti satın almasına ilişkin sözleşmeleri hariç, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılmış sözleşmeler, kredi anlaşmaları, yatırım projeleri ile kamu kurum ve kuruluşları leh ve aleyhine adlî ve idarî yargıda sağlık hizmeti sunumundan, iyileştirici tıbbî malzeme alımından dolayı ve sağlık hizmeti sunan personelle ilgili açılmış ve açılacak davalar ile icra takipleri, Bakanlık husumetiyle yürütülür, bütün hak, yetki, yükümlülük, alacak ve borçlarıyla birlikte Bakanlığa geçer.” Hükmü öngörülmüştür.
5283 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca, yayımını takip eden günden bir ay sonra yürürlüğe giren 4/a ve 4/c maddelerinin açık hükmü karşısında; Sağlık Birimlerinin sağlık hizmeti sunumundan kaynaklanan davaların Sağlık Bakanlığı husumeti ile yürütüleceği kuşkusuzdur.
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 25.12.2006 gün ve E:2006/251 K:2006/271 sayılı kararında; sağlık hizmetinin yürütüldüğü sırada doğduğu öne sürülen zararın giderilmesi istemiyle açılan davanın, davalı Bakanlık yönünden, ilgili hastane 5283 sayılı Yasa gereği Sağlık Bakanlığı’na devredildiğinden, idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği ilkesi benimsenmiş; hatta 5283 sayılı Kanunun dava tarihinden önce yürürlüğe girmesine dair bir koşul aranmaksızın; somut olayda olduğu gibi, ilgili hastane dava ve olay tarihlerinde S.S.K na bağlıyken yargılama aşamasında 5283 sayılı Kanun uyarınca Sağlık Bakanlığı’na devredilmiş olması dahi idari yargı yerinin görevli kabul edilmesi için yeterli bulunmuştur.
Öyle ise, bozma ve direnme kararlarında sözü edilen, sırasıyla, dava tarihinin 18.3.2005 veya 27.11.2001 olduğuna dair saptamaların ve davanın 5283 sayılı Kanunun 4/a ve 4/c maddelerinin yürürlüğe girmesinden önce ya da sonra mı açıldığına dair değerlendirme ve gerekçelerin, neticeye etkisinin bulunmadığı açıktır.
Bu saptamalardan anlaşıldığı üzere; görülmekte olan davada zararın kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında doğduğu nedeniyle idarenin hizmet kusuruna dayanılmış olması karşısında, olayda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanması gerekmekte olup, bu hususların saptanmasının ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceği; yargılama aşamasında yürürlüğe giren 5283 sayılı “Bazı Kamu Kurumu ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun”un 4/a ve 4/c maddeleri uyarınca dava konusu tedaviyi yapan hastane Sağlık Bakanlığı’na devredilmiş olup, bu birimlerin sağlık hizmeti sunumundan kaynaklanan davaların Sağlık Bakanlığı husumetiyle yürütülmesinin gerekmesi hususları nazara alındığında; devredilen S.S.K hastanesinin hizmet kusuru iddiasına dayalı tazminat davasının idari yargı yerinde görülmesi gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, eldeki davanın idari yargı yerinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği göz önüne alınmadan, hatalı teşhis ve değerlendirme sonucu adli yargı yerinin görevli olduğu benimsenmek suretiyle işin esasının incelenmesi ve bu yönde direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.10.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.