YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/624
KARAR NO : 2008/632
KARAR TARİHİ : 15.10.2008
MAHKEMESİ : Balıkesir 1.Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla)
TARİHİ : 21.04.2008
NUMARASI : 2008/1 E-2008/129 K.
Taraflar arasındaki “Satım sözleşmesinin feshi veya satıma konu malın değerinde meydana gelen azalma oranında semenin tenzili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir Asliye 1.Hukuk Mahkemesince yetkisizlik nedeniyle dilekçenin reddine dair verilen 07.10.2005 gün ve 2005/194 E., 2005/338 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 01.05.2007 gün ve 2007/3128-4345 sayılı ilamı ile; (…Davacı vekili, müvekkilinin davalı ile Mitsubishi motor alımı konusunda anlaştığını, satıcı davalı firma adına varış yeri CPT Balıkesir olmak üzere akreditif açıldığını, söz konusu malın Bandırma Gümrük Müdürlüğünden alındığını, motordaki gizli ayıbın davalı şirket tarafından giderilmediğini ileri sürmüş ve satım sözleşmesinin feshi ile 148.426.500.000 TL =79500 Euro satış bedelinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsiline, sözleşmenin feshedilmemesi halinde semenin tenziline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …. Ltd. Şti. vekili, müvekkilinin alım-satım sözleşmesinin tarafı olmadığını, HUMK.’ nun 9.maddesi gereğince İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, haksız davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece ifa yerinin Almera/Hollanda olduğu, davalı vekilinin yetki ilk itirazının yerinde bulunduğu gerekçeleri ile dava dilekçesinin yetki yönünden reddine, dosyanın talep halinde yetkili İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ ne gönderilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyaya sunulan fatura ve gümrük beyannamesi içeriğinden ifa yerinin Balıkesir olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece HUMK.’ nun 10. maddesi hükmü gözetilerek yetki itirazının reddi ile işin esasının incelenmesi gerekirken somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yetkisizlik kararı verilmesinde isabet görülmemiştir….) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, satım sözleşmesinin feshi veya satıma konu malın değerinde meydana gelen azalma oranında semenin tenzili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının davalı ile motor alımı konusunda anlaştığını, satıcı davalı firma adına varış yeri CPT Balıkesir olmak üzere akreditif açıldığını, söz konusu malın Bandırma Gümrük Müdürlüğü’ nden alındığını, motordaki gizli ayıbın davalı şirket tarafından giderilmediğini ileri sürmüş ve satım sözleşmesinin feshi ile satış bedelinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsiline, sözleşmenin feshedilmemesi halinde semenin tenziline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin alım-satım sözleşmesinin tarafı olmadığını, HUMK.’ nun 9.maddesi gereğince İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, haksız davanın reddi gerektiğini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğundan bahisle dava dilekçesinin reddine dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda belirtilen nedenle bozulmuş, mahkeme önceki kararında direnmiştir.
Yerel Mahkeme Özel Daire’nin bozma kararı sonrasında 21.04.2008 tarihli oturumda aynen”…Usul ve Yasaya uygun Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 1.5.2007 tarih ve 2007/3128 E.2007/4345 sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verildiği açıklandı, açık yargılamaya devam olundu.” denmesine rağmen aynı zaptın hemen altındaki hüküm kısmında “Yüksek Yargıtay 19.Hukuk Dairesince bozulmuş olan mahkememizin 7.10.2005 tarihli nihai hükmü usul ve yasaya uygun bulunduğundan ve bozma gerekçesine iştirak edilmediğinden ısrar edilerek…” denilip ayrıca direnme hükmü kurulmuştur.
Hemen belirtelim ki, vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmünün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz.
Bu müesseseye “usuli müktesep hak” veya “usule ilişkin kazanılmış hak” denilir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzda anılan müesseseye ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ne varki, “Usuli Müktesep Hak” , davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay İnançları ile kabul edilmiş usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir.
Bozmaya uyulmasına açıkca karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar.Bundan sonra mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir.Kural olarak hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar, bunun istisnalarındandır.
Farklı anlatımla; bozma kararına uyan mahkeme, bununla bağlıdır.İster aynı oturumda, ister daha sonraki oturumlarda olsun bundan dönerek eski hükmünde ısrar edemez. Hakim değişikliği olsa dahi bozmaya uymaya ilişkin ara kararından dönülemez ve direnme kararı verilemez. Verilirse bu bir direnme kararı değil yeni bir karar niteliğindedir.Yargıtay İçtihatları ile kabul edilmiş olan usuli müktesep hak müessesesinin birçok hukuk kaideleri gibi özellikle kamu düzeni düşüncesi ile getirilmiş istisnaları vardır.
Bunlar; 1-Mahkemece Yargıtay bozma kararına uyulduktan sonra görülmekte olan davaya uygulama imkanı bulunan yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı çıkması,
2-Mahkemece bozmaya uyulmasından sonra, o konuda yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir kanun çıkması,
3-Bozmaya uyulmasından sonra, o konuda uygulanması gereken kanun hükmünün hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi ve iptal kararının yürürlüğe girmesi.
4-04.02.1959 tarih 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı üzere hükmüne uyulan bozma kararından sonra görevine ilişkin yeni bir yasal düzenlemenin getirilmiş olması,
5-Maddi yanılgıya dayalı olan bir bozma kararına uyulmuş olması gibi sayılabilir.
Maddi yanılgıya dayalı bozma kararına uyulmuş olması itibarıyla kazanılmış hakkın bulunmadığından söz edilebilmesi için ancak, Yargıtay Dairesinin vardığı sonuç her türlü değer yargısının dışında hiçbir suretle başka biçimde yorumlanamayacak, tartışmasız ve açık bir maddi hata olarak belirlenmesi gerekir.Yine özellikle belirtilmelidir ki, bozma kararında hukuki yönden bir niteleme yapılmış veya deliller belli bir doğrultuda değerlendirilerek bozma kararı verilmişse, bu karara uyulması halinde bozmayı yapan Daire hukuki görüş değiştirse yada delil değerlendirmesinin yanlış olduğunu sonradan benimsese dahi maddi hatadan söz edilemez ve usuli kazanılmış hakkın doğduğunun kabulü gerekir.
Aynı ilkeler Y.H.G.K.’nun 08.10.1997 gün ve 1997/1-443-770 sayılı ilamı; 01.07.1998 gün ve 1998/4-508-553 sayılı ilamı; 22.06.2005 gün ve 2005/20-405-403 sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır.
Açıklanan ilkelerin ışığında somut olaya baktığımızda; yerel mahkemece, 21.04.2008 tarihli oturumda bozma kararına uyulmuş olup , bozma kararına uyulmakla davacı yararına usuli kazanılmış hak doğmuştur. Bozma kararına uyan mahkemenin artık bozma ilamı doğrultusunda işlem yapmak yükümlülüğü bulunmaktadır. Mahkemenin uyma kararından dönerek direnme kararı vermesi olanaklı değildir. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç : Direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 15.10.2008 gününde, oybirliği ile karar verildi.