YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/578
KARAR NO : 2008/569
KARAR TARİHİ : 24.09.2008
MAHKEMESİ : Kadıköy 1.İş Mahkemesi
TARİHİ : 02/07/2008
NUMARASI : 2008/34 E-2008/337 K.
Taraflar arasındaki “sigortalılık süresinin tesbiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 1.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.12.2006 gün ve 2005/1389 E, 2006/726 Karar sayılı kararın incelenmesi davalı SGK vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 17.01.2008 gün ve 2007/2842-2008/403 sayılı ilamı ile; (…Dava, davacının dava dışı M. D.na ait işyerinde 1981/7,8,9.aylarda hizmet akdi ile 506 sayılı Yasa’ya tabi çalışmalarının tesbiti istemine ilişkindir.
Hal böyle olunca, verilecek kararın M. D.’nun da hak alanını doğrudan etkilediği açıktır. Bu bakımdan, M. D.’na davanın yöntemince yöneltilmesi gerektiği ortadadır. Oysa, yargılamanın Sosyal Sigortalar Kurumu’nun katılımı ile sürdürüldüğü ve sonuçlandırıldığı açıktır.
Yapılacak iş, davayı yöntemince M. D.’na yöneltmek, davalı M. D.’nun ileri süreceği delilleri toplamak ve dosyadaki mevcut delillerle birlikte değerlendirerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı SGK vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, sigortalılık süresinin tespiti isteğine ilişkindir.
Davacı, dava dışı M. D. yanında 01.07.1981 tarihinde sigortalı olarak işe başladığını ve 90 gün süre ile çalıştığını ileri sürerek, kurum kayıtlarında görünmeyen primi ödenmiş 90 günlük sürenin sigortalılık süresi olarak tespitini talep ve dava etmiştir. Davalı Kurum vekili, hizmet akdinin unsurlarının kanıtlanması ve işverenin de davaya dahil edilmesi gerektiğini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin davanın kabulüne dair verdiği karar yukarıda belirtilen nedenle Özel Dairece bozulmuş, Mahkemece “davacının çalışmasına ait primlerin ödenmiş olduğu, işverenin üzerine düşen yükümü yerine getirdiğinin anlaşıldığı, uyuşmazlığın kurum kayıtlarından kaynaklandığı ve işverenin davaya dahil edilmesine gerek olmadığı” gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Davacıya ait 01.07.1981 tarihli işe giriş bildirgesi kuruma 15.09.1981 tarihinde verilmiş, 1981 yılı 7, 8 ve 9. aylar aylık bildirgeleri kuruma verilmiş ise de, III.Dönem dört aylık prim bordrosu kuruma verilmemiş, davacı için 1981 yılı 4. döneminde yatırılan 90 gün prim ile başlamak üzere sigortaya bildirim yapılmıştır.
Uyuşmazlık; davacının işvereninin davaya dahil edilmesinin gerekip gerekmediği noktasındadır.
506 sayılı Kanunun 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirtildiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça; hizmet aktine dayanılarak dahi, sigortalılıktan söz edilemez.
Öncelikle fiili çalışmanın varlığının hangi kanıt ve olgularla belirleneceği üzerinde durulmalıdır.
Hemen belirtilmelidir ki, fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte, 506 sayılı Kanunun 79.maddesinde belirtilen ve sigortalının çalışma gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bildirgeleri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 17.maddesinde belirtilen dört aylık dönem bordroları gibi kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe girdiğini göstermekte ise de, fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için çalışmanın varlığı, Yargıtay’ın 79/8 maddeye dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul ettiği ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava, sigortalılığın tespiti istemini de içermektedir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle; işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışmayı ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve kamu düzenine dayalı bu tür davalarda, hakim görevi gereği, doğrudan soruşturmayı genişleterek, sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu davalarda da, aylık bildirgeler ile yedi kişi için yatırılan primlerin, dört aylık prim bordrosu olmadığı için davacıya aidiyetinin tespit edilemediği hususu gözetilmek suretiyle, dava konusu dönemde işyerinde çalışanların sayıları ve isimleri açıklığa kavuşturulmalı, bu nedenle, iş yerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, aynı dönemde iş yerinde çalışanlar saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı açıklanmalı, gerektiğinde komşu iş yeri çalışanlarının da bilgilerine başvurularak gerçek çalışma olgusu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanmalıdır. Yargıtay Hukuk Genel kurulunun 16.6.1999 gün ve 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün ve 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün ve 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün ve 2003/21-634-572 , 03.11.2004/21-480-579, 22.03.2006 gün ve 2006/21-43-98; 12.03.2008 gün ve 2008/21-242-251 sayılı kararları da aynı doğrultudadır.
Yerel mahkemece bu gerekçeye dayalı bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı SGK Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.09.2008 gününde oybirliği ile karar verildi