Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2008/556 E. 2008/532 K. 17.09.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/556
KARAR NO : 2008/532
KARAR TARİHİ : 17.09.2008

MAHKEMESİ : Bolu İş Mahkemesi
TARİHİ : 03.12.2007
NUMARASI : 2007/202 E-2007/217 K.
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bolu İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 15.12.2006 gün ve 1 E-346 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 22.5.2007 gün ve 2007/5394-8409 sayılı ilamı ile; (…1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere ve özellikle 20.01.2004 tarihli ibranamenin içeriğine göre öldürme olayı sanığı 3.kişilerin davacılara ödedikleri paranın bir bölümünün manevi zarara karşılık ödendiğinin anlaşılmasına ve manevi tazminatın bölünemezliği ilkesine göre davacıların manevi tazminata ilişkin mahkemece verilen hükme yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava; 02.06.2003 tarihinde zararlandırıcı sigorta olayı sonucu ölen işçinin hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece ölüm olayında davalı işverene atfı kabil kusurun bulunmadığı, davacının olay yerinde kendi isteği ile bulunduğu gibi, davacıların noterde düzenlenen ibraname ile öldürme olayının sanığı ile ilgili olarak maddi ve manevi tazminat dava haklarından feragat ettiklerini, halefiyet ilkesi gereği feragatin davalı şirkete de sirayet edeceği kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Zararlandırıcı olaya maruz kalan işçinin, olay günü davalı işverene ait termal otel işyerinde, otelin düğün salonunda yapılmakta olan düğünde, düğün davetlileriyle otelin lokantasına dışardan gelen üçüncü kişiler arasında çıkan tartışmayı yatıştırmak isterken vurularak öldürüldüğü ve olayın iş kazası kabul edilerek hak sahiplerine SSK Başkanlığı tarafından gelir bağlandığı dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanununun 77.maddesinin açık buyruğudur.
İşverenin, tazminattan sorumlu tutulması giderek, tazminat miktarının belirlenmesinde; İş Kanunun 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün öngördüğü önlemlerin işyerinde olup olmadığının saptanması ile mümkündür. Bu yön ise, başka bir anlatımla, işverenin kusurlu olup olmadığı, varsa kusur oranı, uzman bilirkişiler tarafından düzenlenecek kusur raporu ile tespit edileceği yönü tartışmasızdır. Oysa, mahkeme hâkimlik mesleğinin gerektirdiği, genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olmayan, özel ve teknik bilgiyi gerektiren konuda bilirkişiye gitmeden bilirkişi yerine geçerek sorunu çözümlediği açık-seçiktir.
Öte yandan davacıların öldürme olayının sanığı üçüncü kişiden 48.050,OOYTL alarak Bolu 4.Noterliği tarafından onaylanan 20.01.2004 tarihli ibranameyi düzenledikleri uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık ibraname konusu ödemenin ne kadarının maddi ve ne kadarının manevi tazminata karşılık yapıldığı ve maddi tazminatla ilgili olarak kazadan sonra yapılan ödemenin davada en son hesaplanan tazminattan hangi kıstaslar nazara alınarak indirileceği konusunda toplanmaktadır. Kural olarak hak sahiplerine yapılan ödemenin bu miktar ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ödemeden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunduğu durumlarda, yapılan ödeme makbuz niteliğinde kabul edilebilir. Bu durumun, ödemenin yapıldığı tarih göz önünde tutularak hak sahiplerinin gerçek zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır. Oysa yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılması gereken: İşçi sağlığı iş güvenliği konularında uzman bilirkişilerden, İş Kanununun 77. ve Tüzük hükümleri göz önünde tutularak yöntemince rapor alınmak, 28.01.2004 tarihli ibraname ile hak sahiplerinden her birine maddi ve manevi tazminat olarak ne kadar ödeme yapıldığını belirlemek, hak sahiplerinden her birine maddi tazminata karşılık yapılan ödemeye göre ödemenin yapıldığı tarihteki veriler esas alınarak gerçek zararı saptamak, böylece tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alman meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda ödemeleri “kısmi ifayı içeren makbuz” niteliğinde kabul edilerek yapılan ödemenin ödeme tarihindeki gerçek zararın hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından, yasal indirimler yapılmak suretiyle belirlenecek gerçek zarardan, ibraname tarihi itibarıyla hak sahiplerinin zararlarının karşılanması oranında indirim yapmak daha sonra kalan miktara hükmetmek, açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde ise hak sahiplerinin maddi tazminat taleplerinin reddine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle mahkemece kurulan ilk kararda hükmedilen manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının reddedilmesi nedeniyle bu yöne ilişkin mahkeme kararının kesinleşmiş bulunmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 17.09.2008 gününde, oybirliği ile karar verildi.