Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2008/542 E. 2008/521 K. 17.09.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/542
KARAR NO : 2008/521
KARAR TARİHİ : 17.09.2008

MAHKEMESİ : Gerede İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/10/2007
NUMARASI : 2007/72-2007/62
Taraflar arasındaki “itirazın kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gerede İcra Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 09.11.2006 gün ve 2006/60-109 sayılı kararın incelenmesi Davalı/borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 31.05.2007 gün ve 2007/8901-11344 sayılı ilamı ile; (“Bono vasfındaki bir senedin TTK’nun 661/1.maddesi gereğince vade tarihinden itibaren (3) yıl içinde takip konusu yapılmaması halinde bono zamanaşımına uğrar. Bir başka anlatımla, bonoda zamanaşımının gerçekleşmesi halinde bono vasfında bir değişiklik olmaz ise de; (Adi senet olarak kabulü gibi) alacaklı senet borçlusuna karşı senetten doğan alacak hakkını vadeden itibaren (3) yıl içinde kullanmadığından borçluya karşı müracaat hakkını yitirir. Bu halde, genel haciz yoluyla dahi takip yapılamaz. Zira, TTK’nun hükümlerine uygun olarak düzenlenen kambiyo senetleri anılan kanundaki zamanaşımına tabidir. Hal böyle olunca, somut olayda gözlendiği gibi, 15.01.2002 vade tarihli bono genel haciz yoluyla (3 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra) 24.04.2006 tarihinde takibe konu edilmiş, borçlu tarafça da İİK’nun 62.madde koşullarında yasal süre içerisinde icra dairesinde zamanaşımı definde bulunulduğundan, mahkemece alacaklının itirazın kaldırılması isteminin reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.”.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı/borçlu vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, itirazın kaldırılması istemine ilişkindir.
Davacı/alacaklı, kardeşi davalı/borçlu aleyhine 20.06.2001 düzenleme, 15.01.2002 vade tarihli 33.000 DM borç ve nakden kaydı içeren bonoya dayanarak 24.04.2006 tarihinde toplam 26.235,00 YTL alacağının tahsili istemiyle ilamsız takibe girişmiş; borçluya gönderilen Örnek 1 ödeme emri ve senet fotokopisi 03.05.2006 tarihinde bizzat tebliğ edilmekle Davalı/Borçlu, vekili vasıtasıyla verdiği 04.05.2006 tarihli dilekçesiyle itiraz etmiştir. Anılan dilekçede borca itirazı yanında, senedin 3 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra takibe konulduğunu belirterek zamanaşımı definde bulunmuş; takip durmakla davacı alacaklı, vekili vasıtasıyla itirazın kaldırılması istekli eldeki davayı açmıştır.
Mahkemece davacının talebinin kabulüne karar verilmiştir. Davalı/borçlunun temyizi üzerine Özel Dairece yukarıya başlık bölümüne aynen alınan gerekçeler yanında sonuçta “15.01.2002 vade tarihli bono genel haciz yoluyla (3 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra) 24.04.2006 tarihinde takibe konu edildiği, borçlu tarafça da İİK’nun 62.madde koşullarında yasal süre içerisinde icra dairesinde zamanaşımı def’inde bulunulduğundan, mahkemece alacaklının itirazın kaldırılması isteminin reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu” Gerekçesiyle karar bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hükmü davalı/borçlu vekili temyize getirmiştir.
Uyuşmazlık: takip tarihinde zamanaşımına uğraması nedeniyle kambiyo senedi vasfını kaybettiği uyuşmazlık konusu olmayan ilamsız takibe konu senedin, keşideci/borçlunun yasal sürede zamanaşımı definde bulunmasına rağmen, adi senet vasfında kabul edilip edilemeyeceği ve bu vasıflandırmaya göre Borçlar Kanunun 125. maddesindeki zamanaşımı süresine tabi olup olamayacağı, noktasında toplanmaktadır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK), Üçüncü Kitabının “Dördüncü Faslı”nı oluşturan Kambiyo senetleri ile ilgili olarak “Birinci Kısım”da, poliçe hakkında geniş ve ayrıntılı düzenlemeye yer verilmiş; bono (Emre muharrer senet) ve çeklere dair hükümlerde ise genelde, poliçe ile ilgili düzenlemeye göndermede bulunulmakla yetinilmiştir.
Bu cümleden olarak, TTK’nun 690.maddesi yollaması ile bonolarda da uygulanması gereken aynı Kanunun 661. maddesinde, poliçeyi kabul edene (bonolarda keşideciye) karşı açılacak davaların vadenin geldiği tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı öngörülmüştür.
Eş söyleyişle; alacaklı, senet borçlusu keşideciye karşı senetten doğan alacak hakkını vadeden itibaren 3 yıl içinde kullanmadığında borçluya karşı müracaat hakkını yitirecek; senedin “bono” vasfında bir değişiklik söz konusu olmadığı için de, genel haciz yoluyla dahi olsa keşideciye karşı müracaat olanağı kalmayacaktır.
Diğer taraftan, anılan Kanunun 644.maddesinde, keşideci ve poliçeyi kabul etmiş olan muhatabın, zamanaşımı sebebiyle poliçeden doğan borçları düşmüş olsa bile hamilin zararına ve sebepsiz olarak iktisap etmiş oldukları meblağ nispetinde ona karşı borçlu kalacağı hüküm altına alınmıştır.
Çeklerle ilgili 730.maddede sözü edilen 644.maddeye göndermede bulunulmuş olmasına karşın, bonolara dair 690.maddede böyle bir atıfta bulunulmamıştır. Gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay’ ın istikrarlı uygulamasında, bono hamilinin Borçlar Kanununun 61 ve devamı maddeleri uyarınca nedensiz zenginleşme hükümlerine göre keşideciye müracaat edebileceği kabul edilmekte ve özellikle doktrinde 690.maddede, 644.maddeye göndermede bulunulmamış olmasının makul bir izahının yapılamayacağı, vurgulanmaktadır. (Prof.Dr.Fırat Öztan-Kıymetli Evrak Hukuku- 1997 basımı Sahife 1021)
Yukarıda açıklandığı üzere, alacaklı üç yıl içinde müracaat hakkını kullanmadığından zamanaşımına uğramış olan bono adi senet sayılamayacağı gibi, süresi içinde zamanaşımı def’inde bulunulduğundan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 61.maddesinde sayılan borç ikrarı niteliğinde belgelerden olduğunu kabule de olanak bulunmamaktadır.
Durum bu olunca; Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olarak düzenlenen kambiyo senetleri, yine bu kanunda düzenlenmiş bulunan zaman aşımı süresine tabi olup, usulünce zamanaşımı def’i de ileri sürüldüğünden itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilerek, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 28.03.2001 gün ve 2001/19-230 E.,2001/310 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 17.09.2008 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.