Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2008/54 E. 2008/135 K. 13.02.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/54
KARAR NO : 2008/135
KARAR TARİHİ : 13.02.2008

MAHKEMESİ : Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 01/03/2007
NUMARASI : 2006/42-2007/41
Taraflar arasındaki “rücuan tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin Asliye 3.Hukuk Mahkemesince davanın N..Z..yönünden kabulüne, diğer davalılar yönünden reddine dair verilen 12.10.2000 gün ve 1998/871 E. 2000/801 K.sayılı kararın incelenmesi davacı vekili ve davalılardan N..Z..vasisi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 17.9.2001 gün ve 2001/3765-8076 sayılı ilamı ile;
(….Dava, haksız eylemden doğan rücuan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalılardan N..Z..yönünden dava kabul edilirken diğer davalılar yönünden reddedilmiştir. Karar davacı ve davalılardan N.. Z.. vasisi tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davalılardan N..Z..’nun temyizine gelince; davanın taraflarının dava ehliyetine sahip olmaları gerekir. Dava ehliyeti dava şartlarından olduğu için mahkemece re’sen gözetilmelidir. Davalı N.. Z.., bu dava açılmadan önce 12.1.1997 tarihinde hacir altına alınarak kendisine vasi atanmıştır. Bu gibi şahıslar aleyhine açılan davaların yasal temsilcileri tarafından takip edilmesi gerekir.
Ne var ki eldeki davada, dava vesayeten açılmamış, yargılamanın tüm aşamalarında N..Z.. muhatap alınmıştır. Mahkemece, bu davalı yönünden usulüne uygun taraf teşkilinin yapılarak yargılamanın yürütülmemiş olması nedeniyle kararın bozulması gerekmiştir.
2-Davacının temyiz itirazlarına gelince; davalı N..Z.. öğretmen olarak görev yaptığı okulda üç öğretmeni tabanca ile vurarak öldürmüştür. Ölen kişilerin idare aleyhine açtıkları tazminat davası sonucu ödemede bulunan davacı idare, bu miktarın olayda sorumlulukları olan davalılardan rücu’an tahsilini istemektedir.
Davalılardan F..B..olayın meydana geldiği okulun müdürü, A.. K.. ise İl Milli Eğitim Müdürüdür. Davalı N..Z.. rahatsızlığını belirterek okuldan hastahaneye sevk işlemini yapmış, hastahanenin psikiyatri kliniğinde bir süre tedavi gördükten sonra 5.11.1993 tarihinde kendisine (60) günlük bir rapor verilerek taburcu edilmiştir. Davalı Nusret Zorlu, rapor gereği, 5.11.1993-5.1.1994 tarihleri arasında okula gelmeyerek izinli sayılmıştır. Anılan raporun sonuç kısmında “sonunda muayene kaydıyla izin verildiği” yazılıdır. Buna rağmen davalı N..Z..rapor süresi bitiminde hemen 5.1.1994 tarihinde göreve başlatılmış ve bir süre sonrada olay meydana gelmiştir.
Raporda davalı N.. Z..’nun psikolojik tedavi gördüğü, iyileşmesi için ve istirahat dönemi sonunda tekrar muayene edilmesi şartı ile (60) gün istirahat verildiği yazılıdır. Basiretli bir yöneticinin psikolojik bir rahatsızlığı olan kişinin gerek öğrenciler, gerekse okuldaki diğer görevliler yönünden tehlike oluşturabileceğini, tamamen iyileştiği anlaşılmadan göreve başlatılmamasını bilmesi ve buna göre davranması gerekir. Davalı yöneticiler raporda yazıldığı halde N..Z..’nun gerekli kontrollerini yaptırmadan ve iyileştiğinden emin olmadan göreve başlatmakla kusurludurlar. Bu nedenle idarenin, davalıların kusurlu davranışlarının sonucu olarak ödediği miktardan sorumlu tutulmaları gerekirken yazılı gerekçe ile bu davalılar yönünden davanın reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir….)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalılar
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkeme 12.10.2000 tarihinde davanın davalı N.. Z.. yönünden kabulüne, diğer davalılar yönünden reddine karar vermiştir.
Davacı vekili ve davalı N.. Z..vasisinin temyizi üzerine Yüksek Özel Daire yukarıda açıklanan gerekçe ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.
Davalıların bulunmadığı duruşmada davacı vekili bozmaya uyulmasını istemiş, mahkemece 27.10.2003 günlü kısa kararda “Eski kararda direnilmesine dair ekli karar davacı Hazine vekilinin vicahında davalıların yokluğunda temyiz yolları açık alenen tevhim kılındı” şeklinde hüküm fıkrası oluşturulmadan direnme kararı verilmiştir.
Bu karar davacı vekilinin temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulu’nca HUMK.nun 381 ve 388.maddesine aykırı karar verildiği gerekçesiyle USUL YÖNÜNDEN bozulmuş, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkemece Hukuk Genel Kurulu bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin bozma kararında belirtildiği şekilde ancak Hukuk Genel Kurulu’nun bozması dışına çıkılarak kısa kararda hükmedilen direnme kararının aksine davanın tüm davalılar yönünden kabulüne karar verilmiştir. Bu karar davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca ”usulün 381 ve 388 maddelerine aykırı görülüp verilen bozma kararından sonra, direnme kararında kabul ve tefhim edilen hukuki sonucun aksine bir karar vermesinin hukuken mümkün olmayacağı” gerekçesi ile tekrar USUL YÖNÜNDEN bozma kararı verilmiştir.
Mahkemece Hukuk Genel Kurulu bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra tekrar Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin bozma kararında belirtildiği şekilde ancak Hukuk Genel Kurulunun bozma kararının ve direnme kararının aksine davanın tüm davalılar yönünden kabulüne karar verilmiş verilen karar davalılar A.. K..ve F..B.. vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 19.10.2005 tarih 2005/4-517-595 sayılı kararında da açıklandığı üzere direnme kararı verilip hüküm tefhim edildikten sonra bu karardan dönülemez.
O halde direnme kararı verildikten sonra mahkemece yapılması gereken; HUMK 381 ve 388.maddelerine uygun şekilde mahalli mahkemece verilen ilk karar gibi yani 12.10.2000 tarih 1998/871 E.,2000/801 K.sayılı karar gibi hüküm fıkrası oluşturmak ve buna uygun gerekçeli karar yazmaktır.
Açıklanan nedenler altında Hukuk Genel Kurulunun bozması doğrultusunda işlem yapılarak özellikle Usulün 381.-388.maddelerine uygun karar yazılması gereği yerine getirilmek üzere yerel mahkemenin kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalılar A.. K.. ve F. B.. vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, kararın Hukuk Genel Kurulu’nun 19.10.2005 tarih 2005/4-517-595 sayılı bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 13.02.2008 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen, ön sorunla ilgili olarak, yerel mahkemenin Özel Daire bozma kararına uyularak verdiği kararın Hukuk Genel Kurulu’nca incelenmesi gerektiği konusundaki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Şöyle ki; Yerel Mahkeme’nin direnmeye ilişkin hükmü kısa kararda HUMK.nun 381, 382 ve 388’nci maddelerine uygun olmadığı gerekçesiyle, Hukuk Genel Kurulu tarafından bozulmuştur. Bu bozma kararı üzerine yerel mahkeme bu kez hem Hukuk Genel Kurulu hem de Özel Daire bozma kararına uyarak direnme kararından vazgeçmiştir. İşte ön sorun, bu son kararın temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu mu yoksa Özel Dairece mi yapılacağı noktasında toplanmaktadır. Son kararda direnme söz konusu olmadığından hukuk Genel Kurulu ve Özel Daire bozma kararına uyularak verilen hükmü inceleme yetkisi Özel Daireye ait olduğundan bu konudaki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.