YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/519
KARAR NO : 2008/541
KARAR TARİHİ : 17.09.2008
MAHKEMESİ : Ankara 10. İş Mahkemesi
TARİHİ : 17/04/2008
NUMARASI : 2007/1076-2008/260
Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 10.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 14.11.2006 gün ve 2006/52-635 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 25.10.2007 gün ve 1816-31645 sayılı ilamı ile; (…1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacının sendika üyeliğinin davalıya bildirilip bildirilmediği dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır. Bu husus araştırılarak sonucuna göre karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
3-Kabule göre, dava konusu alacaklar 5.8.2003 tarihinde imzalanan ve 1.1.2003-31.12.2004 dönemi Toplu İş Sözleşmesinden doğan fark ve alacaklara ilişkindir. Davacının sendika üyelik tarihi nazara alınarak Toplu İş Sözleşmesinin döneminin başlangıcından itibaren yararlandırılmasına karar verilmiş; temerrüt tarihlerinde de aynı sözleşme nazara alınmıştır.
Ancak, borçlunun temerrüde düşmüş sayılması için önce borcunun miktarının belli olması gerekir. Davalı işveren 1.1.2003 döneminden itibaren ne kadar borçlu olduğunu en erken Toplu İş Sözleşmesinin imza tarihi olan 5.8.2003 tarihinde öğrenmiştir. Ayrıca, davalı ile davacı işçiyi temsil eden sendikanın serbest iradeleriyle düzenleyip imzaladıkları Toplu İş Sözleşmesinin geçici maddelerinde fark ve alacakların ne zaman ödeneceği hususları düzenlenmiştir.
Bu nedenlerle, TİS ücret farkı, ikramiye, vasıta yardımı, hizmet zammı, sosyal yardım zammı, giyim yardımı, konut yardımı alacaklarının ilk altı aylık dönemleri için Toplu İş Sözleşmesinin ilgili geçici maddesi hükümlerine, takip eden dönem fark ve alacaklarının ise Toplu İş Sözleşmesinin imza tarihi ve aynı sözleşmede öngörülen temerrüt tarihleri nazara alınarak faiz yürütülmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; işçilik hak ve alacaklarının faiziyle tahsili istemine ilişkindir.
Davacı; devlet hastanesinde sendikalı işçi olarak çalıştığı döneme ait toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan ücret farkı, ikramiye, vasıta, hizmet zammı, sosyal yardım, giysi, konut yardımı, ücretli izin, fazla mesai ve genel tatil alacağının faizi ile birlikte hüküm altına alınmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacının 657 sayılı Kanunun 4/b maddesi uyarınca çalıştırılan sözleşmeli personel, işçi sayılmayan kamu görevlisi bulunduğunu, bu nedenle uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olduğunu ayrıca kamu görevlisi olduğundan toplu iş sözleşmesinden yararlandırılmasının mümkün olmadığını belirtilerek davanın görev ve esas yönünden reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
Mahkemece; davacının Devlet hastanesinde sözleşmeli olarak çalıştığı dönemde, işçi olarak çalıştığı ve toplu iş sözleşmesinden yararlanması gerektiği belirtilerek davanın kabulüne dair verilen karar Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Her ne kadar Özel Daire bozma kararının 3. bendinde; kabule göre mahkemece verilen kararın da yanlış olduğu belirtilerek bir bozma yapılmışsa da, kabule göre yapılan bozmaya karşı direnilmesi mümkün olmadığından, bu kısım Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun inceleme kapsamı dışında bırakılmıştır.
H.U.M.K’nun 429. maddesi hükmüne göre, Yargıtay’ın bozma kararı üzerine hakim tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Görülüyor ki, hakim bozma ilamına uyma zorunda olmayıp eski kararında direnebilir. Eş anlatımla, hakim kural olarak Yargıtay bozma kararına uymak ya da bu karara karşı direnme kararı vermek konusunda tarafların istekleri ile bağlı olmayıp, serbest takdir yetkisine sahiptir.
Ancak, bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hakimin kendiliğinden (re’sen) göz önünde bulundurması gereken sebeplerden olmaması halinde, taraflar veya vekilleri bozma kararına uyulmasını istemişlerse artık mahkemece önceki kararda direnilemez. Bozma kararına uyulmak gerekir. Yargıtay’ın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulaması bu doğrultudadır. (Hukuk Genel Kurulu’nun 18.10.1989 gün 541-534, 08.06.1984 gün 401-675, 18.04.1984 gün 293-435, 25.05.1983 gün 377-580, 27.06.1990 gün 293-400 sayılı kararları).
Somut olayda her iki taraf vekili 28.02.2008 tarihli oturumda bozma ilamına uyulmasını istemişlerdir. Bozma sebeplerinin kamu düzenine ilişkin bulunmamasına göre mahkemece direnme kararı verilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Öte yandan, mahkemece bozmadan sonra; davacı vekili tarafından ibraz edilen 30.07.2003 tarihli yeni belgeyi incelenerek karar verilmiştir
Bu durumda bozmadan önce var olmayan bir kısım belgelerin dosyaya girdiği, mahkemenin bozma kararından esinlenerek bozma ilamı kapsamında yaptığı araştırma ve incelemeyi esas aldığı ve yeni ibraz edilen bu belgelere dayanılarak kararını kurduğu anlaşılmaktadır.
O halde usul ve yasaya uygun bir direnme kararı mevcut olmayıp bozma çerçevesinde yapılan araştırma sonucu oluşturulan yeni bir hükmün varlığının kabulü gerekir. Bu itibarla dosya, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 9.HUKUK DAİRESİNE, gönderilmesine, 17.09.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.