Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2008/496 E. 2008/502 K. 16.07.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/496
KARAR NO : 2008/502
KARAR TARİHİ : 16.07.2008

MAHKEMESİ : Erdemli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 01/04/2008
NUMARASI : 2008/90-2008/34
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Erdemli 2.Asliye Hukuk Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 17.7.2006 gün ve 2004/324 E. 2006/270 K.sayılı kararın incelenmesi davalı (k.davacı) vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 6.4.2007 gün ve 2006/14853 E. 2007/3792 K. sayılı ilamı ile, (..Davacı, 210, 222 ve 223 (yeni 105 ada 15, 16 ve 32 numaralı parseller) parseller adı altında tapuda davalı adına kayıtlı taşınmazlar üzerindeki …..Barbarossa isimli işletmenin satış vaadi konusunda taraflar arasında 30.10.2002 günlü sözleşme düzenlendiğini, sözleşmenin dördüncü maddesinde toplam satış bedelinin 1.750.000 Euro olarak kararlaştırıldığını bu bedelin 200.000 Euro’sunun 18.12.2002 tarihinde, 100.000 Euro’lun 25.10.2002, 100.000 Euro’nun 1.8.2003 ve 100.000 Euro’nun da Eylül 2003 tarihinde makbuz karşılığı ödendiğini, ancak haricen yapılan satış vaadi sözleşmesinin Tapu Kanununun 26, Türk Medeni Kanunun 706 ve Borçlar Kanunun 213.maddeleri hükümlerince biçim koşuluna uyulmadığından geçersiz olduğunu dava tarihine kadar ödenen 500.000 Euro’nun ticari işlemlerle uygulanan avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, işletme üzerinde hapis hakkı tanınmasına karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada, davalı ve davacı; mülkiyetindeki … Barbarossa adi işletmenin davalıya 30.5.2002 başlangıç tarihli sözleşme ile iki yıl süreli kiralandığını, kira süresinin 30.10.2004 tarihinde dolduğunu, ancak davalının 30.10.2002 günlü adi yazılı sözleşmede planlanan ödemeleri yapmadığını, kira bedeli dahi ödenmediğini, sözleşme gereğince yapılması gereken yıllık bakım onarım ve yenileme çalışmalarının yapılmadığını, turizm işletme belgesi bulunan otelin yıldız düşüklüğüne uğradığını, gerek taşınmaz rayici ve gerekse kira bedelinde de düşüklükler meydana geldiğini, fesih ihbarına rağmen davalının oteli tahliye etmediğini o yüzden 2003 yılı için 85.000 Euro, 2004 yılı için 90.000 Euro olmak üzere toplam 175.000 Euro kira bedelinin, sözleşme uyarınca yapılması gereken ancak yapılmayan bakım ve onarım karşılığından şimdilik 1.000,00 YTL. ve otelin yıldız kaybından dolayı da şimdilik 1.000,00 YTL.nin davalıdan tahsiline karar verilmesine, ayrıca otelde olağan bakım onarım yapılmadığının hükmen tespitini dava etmiştir.
Mahkemece davacı ve birleşen davanın davalısı …. Sosyal ve Temizlik Hizmetleri Limited şirketi tarafından açılan davanın kısmen kabulü ile iadesi gereken satış bedeli 440.000 Euro’nun dava tarihindeki kur değerinin YTL karşılığının davalı ….inşaat Turizm Inş. A.Ş.den alınarak davacıya verilmesine, satış bedeli ödeninceye kadar davacı ….Sosyal ve Temizlik Limited Şirketi lehine harici satışa konu 105 ada 15, 16 ve 32 nolu parseller üzerinde bulunan ….Barbarossa isimli işletme üzerinde hapis hakkı tanınmasına,
Davalı ve birleşen davanın davacısı ….İnşaat Turizm A.Ş.nin açmış olduğu davanın Türk Medeni Kanununun 993.maddesinin davalı yana tanıdığı haklar nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü davalı ve birleşen davanın davacısı ….İnşaat Turizm A.Ş. vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasındaki 30.10.2002 günlü adi yazılı sözleşmede satış bedelinin yabancı para birimi olan “Euro” üzerinden ödenmesi kararlaştırılmıştır. Kural olarak konusu para olan borcun memleket parası ile ödenmesi gerekir. Ancak sözleşme yabancı para borcu üzerinden yapılmışsa Borçlar Kanununun 83.maddesi hükmünce alacak yabancı para borcunun vade veya fiili ödeme günündeki rayice uygun Türk parası ile ödenmesini isteyebilir. Asıl davada alacağın yabancı para birimi üzerinden tahsili istenmişken bunun dava tarihindeki Türk lirasına çevrilerek hüküm altına alınması ve talep edilmişken yabancı para alacağına 3095 sayılı yasanın 4/A maddesince faiz yürütülmemesi yasaya aykırı ise de, hüküm davacı-birleştirilen davanın davalısı tarafından temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış, düşülen yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
1-Kural olarak Borçlar Kanunumuzda sözleşmelerin yapılışı belli bir şekle bağlanmamıştır. Değinilen kural Borçlar Kanununun m. 11/I’de “Aktin sıhati kanunda serahat olmadıkça hiçbir şekle tabi değildir” hükmüyle ifadesini bulur. Ancak, yasa koyucu bazen kamu düzeni bazen de üçüncü kişilerin yararlarının korunması ve hukuk güvenliğinin sağlanması amacıyla şekil şartı aramaktadır. Gerçekten, yasanın belli bir sözleşmenin geçerliliği için yazılı şekil veya resmi şekil aramış olması durumunda o şekil şartına uyulmadan yapılan sözleşmeler geçersizdir. Somut olayda olduğu gibi tapuda kayıtlı bir taşınmaz mülkiyetinin nakli veya nakil vaadi sözleşmelerinin geçerliliği Türk Medeni Kanununun 706 ve Borçlar Kanununun 213 maddeleri gereğince resmi biçimde yapılmasına bağlıdır. Asıl davanın konusunu oluşturan 15, 16 ve 32 parsellerin “satış vaadi”ne ilişkin sözleşme adi yazılı biçimde yapıldığından geçersizdir. Geçersiz sözleşme nedeniyle taraflar yekdeğerinden verdiklerini isteyebileceklerinden ve davalı-birleşen davanın davacısını satışa karşılık 440.000 Euro ödediğini kanıtladığından mahkemece bu bedelin istirdatında yasaya aykırılıktan söz edilemez.
2-Türk Medeni Kanununun 950.maddesinde yapılan tanıma göre “hapis hakkı” bazı koşulların varlığı halinde alacaklıya yedinde bulunan borçluya ait bir malı iadeden kaçınmak ve alacağını tahsili için paraya çevirme yetkisi tanıyan hukuki bir teminat kurumudur. Hapis hakkının alacaklı tarafından kullanılmasında aranan koşullar ise; alacaklının borçluya ait eşyayı onun rızası ile elinde bulundurması (zilyet olması), alacaklının hapis hakkına esas teşkil eden alacağının muaccel olması, borçluya ait eşya ile alacak arasında bir bağlantının bulunması ve nihayet hapis hakkı kullanılmasının taraflar arasındaki sözleşme ile yasaklanmamış olmasından ibarettir. Hiç kuşkusuz, hapis hakkı kullanacak olan alacaklının ilişkinin başından hapis hakkının kullanıldığı ana kadar iyiniyetli olması da gerekecektir. Buradaki iyiniyetten Türk Medeni Kanununun 3.maddesinde hükme bağlanan “durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni gösterme” olgusu anlaşılmalıdır.
30.12.2002 günlü adi yazılı sözleşmede kararlaştırılan satış bedeli 1.750.000 Euro’dur. Az yukarıda söylendiği üzere vaad alacaklısı bu bedelin 440.000 Euro’luk kısmını ödemiş, sözleşmede takvime bağlanan 30.10.2003 vadeli 250.000 Euro, vaad alacaklısının 8.12.2003 günlü ihtarına rağmen ödenmemiş bundan sonraki taksitler için de ödemede bulunulmamıştır. Kısaca burada satış bedelinin toplamı değil temerrüde rağmen bir kısım ödeme yapılmıştır.
Ne alacaklıya hapis hakkı kullanma yetkisini sağlayan 10.7.1940 tarih 1939/2 E. 1940/77 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve ne de genel hapis hakkını düzenleyen Türk Medeni Kanununun 950.maddesi geçersiz satış sebebi ile kısmi ödeme yapan alacaklıya hapis hakkı kullanma yetkisi tanımamıştır. Kısaca söylemek gerekirse hapis hakkı geçersiz sözleşmeyle kararlaştırılan satış bedelinin tamamı ödenmişse kullanılabilir. Aksi halde alacaklının iyiniyetinden bahsedilemez. Dosyada bulunan ve tarafların emsal olarak sundukları kararlarda da hapis hakkının ancak satış bedelinin tamamı ödenmişse kullanılabileceği ilke olarak kabul edilmektedir. Kaldı ki; vaad alacaklısı olan davacı ve birleşen davanın davalısı 30.10.2003 vadeli 250.000 Euro borç taksidini ödememiş, vaad alacaklısının 08.12.2003 günlü ihtarı ile temerrüde düşmüş, vaad borçlusuna ödemenin geçersiz satış nedeniyle yapılmadığını ileri sürmeyerek temerrüdü kabul etmiştir.
Borçlar Kanununun 81.maddesi uyarınca karşılıklı taahhütleri kapsayan aktin ifasını talep eden kimsenin sözleşme şartlarına ve mahiyetine göre öncelikli olan borcunu ifa etmiş olması veya ifasını teklif etmiş bulunması zorunlu olduğundan vaad alacaklısı davacının iyiniyetli kabul edilerek kendi temerrüdünün sonuçlarından yararlanması düşünülemez. Böyle bir durum içinde olan temerrüde düşerek iyiniyetini sürdürmeyen, kısmi ödeme sahibi yararına hapis hakkı tanınması somut olayın özelliğine uygun düşmez.
Hal böyle olunca, davacı ve birleşen davanın davalısı ….Ltd.Şirketinin hapis hakkı kullanma yetkisine ilişkin istemin reddi yerine bu istem hüküm altına alınarak birleşen dava konusu talepler hakkında inceleme yapıp sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerekirken bunların reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır. ….) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı (k.davacı)
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı; 15, 16 ve 32 parsel sayılı davalıya ait taşınmazlar üzerindeki ….Barbarossa isimli işletmenin satış vaadi konusunda davalı taraf ile 30.10.2002 günlü sözleşme imzalandığını; sözleşmenin 4.maddesinde kararlaştırılan 1.750.000 Euro satış bedelinin 200.000 Euro’sunun 18.12.2002 günü, 100.000 Euro’sunun 25.10.2002; 100.000 Euro’sunun 1.8.2003; 100.000 Euro’sunun da 2003 yılı Eylül ayında ödendiğini; ancak, haricen yapılan satış vaadi sözleşmesinin Tapu Kanunu’nun 26, Türk Medeni Kanunu’nun 706 ve Borçlar Kanunu’nun 213.maddeleri hükümlerinde öngörülen şekil koşuluna uyulmadan yapılması nedeniyle geçersiz olduğunu; dava tarihine kadar ödenen toplam 500.000 Euro bedelin davalıdan tahsiline, işletme üzerinde hapis hakkı tanınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı (davalı) maliki bulunduğu …Barbarossa adlı işletmeyi davalıya 30.5.2002 günlü sözleşme ile iki yıl süre ile kiraladığını, kira süresinin 30.10.2004 tarihinde dolduğunu; ancak davalının sözleşmede öngörülen ödemeleri yapmadığını; kira bedelini ödemediğini; yapılması gereken yıllık bakım onarım ve yenileme çalışmalarının yapılmadığını; turizm işletme belgesi bulunan otelin yıldız düşüklüğüne uğradığını; davalının oteli feshi ihbarda bulunulmasına rağmen tahliye etmediğini ileri sürerek, 2003 yılı için 85.000 Euro; 2004 yılı için 90.000 Euro olmak üzere toplam 175.000 Euro kira bedelinin, sözleşme uyarınca yapılması gereken ancak yapılmayan bakım ve onarım karşılığından şimdilik 1.000.00 YTL’nin ve otelin yıldız kaybından dolayı da 1.000.00 YTL’nin davalıdan tahsiline; ayrıca otelde olağan bakım-onarım yapılmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davacı ve birleşen davanın davalısı şirket tarafından açılan asıl davanın kabulüne; iadesi gereken 440.000 Euro’nun davalı, birleşen davanın davacısı şirketten tahsiline; satış bedeli ödeninceye kadar davacı şirket yararına dava konusu taşınmazlar üzerinde bulunan işletme üzerinde hapis hakkı tanınmasına; davalı ve birleşen davanın davacısı şirket tarafından açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı, birleşen davanın davacısı şirketin temyizi üzerine hüküm, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan 30.12.2002 günlü adi yazılı sözleşmede kararlaştırılan 1.750.000 Euro bedelin 440.000 Euro’luk kısmını ödeyen; 30.10.2003 vadeli 250.000 Euro’luk kısmını 8.12.2003 günlü alacaklının ihtarına rağmen ödemeyen yani satış bedelinin toplamını değil, temerrüde rağmen bir kısmını ödeyen davacı (birleşen davada davalı) yararına hapis hakkı tanınıp tanınamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Dosyadaki bilgi ve belgelere ve özellikle direnmenin temyizi dilekçesine ekli 21.3.2006 günlü satış sözleşmesine göre, davaya konu işletmenin, davalı (birleşen davada davacı) şirket tarafından dava dışı ….A.Ş.’ye devredildiği; yine 14.12.2006 günü imzalanan protokolle teslim edildiği; davacının (birleşen dosyada davalının) işletmeden el çektiği anlaşılmaktadır.
Yargılama sürmekte iken meydana gelen bu yeni fiili durum karşısında mahkemece, asıl dava davacısının davaya konu işletme üzerinde tasarruf hakkı kalmadığından, hapis hakkı ile ilgili talebi konusunda bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmeli; birleşen dava konusu talepler hakkında inceleme yapılarak hüküm kurulmalıdır.
O halde, yukarıda açıklanan nedenlerle Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ:Davalı (birleşen dosyada davacı) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 16.7.2008 gününde, oybirliği ile karar verildi.