Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2008/493 E. 2008/499 K. 16.07.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/493
KARAR NO : 2008/499
KARAR TARİHİ : 16.07.2008

MAHKEMESİ : İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 20/11/2007
NUMARASI : 2007/631-2007/760
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 2. Ticaret Mahkemesince görevsizliğe dair verilen 12.10.2006 gün ve 2005/130-2006/497 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 20.3.2007 gün ve 2007/1008-2778 sayılı ilamı ile, (…Davacı vekili, müvekkili davalı N..G..arasında satıcılık sözleşmesi yapıldığını, diğer davalı Ö.. G..’ün sözleşmesi müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığını, sözleşmeye göre davalı N.. G..ün davacının ürettiği piliç ve piliç ürünlerini Salihli Bölgesinde müvekkili şirket adına satmayı üstlendiği, davalıların müşterilerden tahsil ettikleri parayı müvekkiline ödememeleri üzerine alacağın tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takibin davalıların haksız itirazları nedeniyle durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, sözleşmeye göre müvekkillerinden Ö..G..ün satıcı-tüccar plasiyer statüsünün bulunup davacı şirkette çalıştığını, diğer davalı N..G..ün ise kefil olduğunu, 5.10.2004 tarihli mutabakatın ise davacı yanca saptırıldığını, müvekkili Ö..G..’ün mutabakatı kendisine hak ediş ödenmeyen tarihlerde, davacı şirketin talimatı ile masraf ve ücretlere mahsuben harcanan bu bedelleri, daha sonra oluşturulacak carı hesaptan düşülmek üzere kabul ettiğini beyan ederek davanın reddini savunmuş, %40 tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, satıcılık sözleşmesinin incelenmesinden davalı satıcı N.. G.’ün davacıya ait piliçleri davacı adına satıp davacının irsaliyeleri ile alıcısına teslim etmek ve bu irsaliyelere dayanmak suretiyle davacı tarafından düzenlenen faturalarla satışı gerçekleştirmek üzere anlaştıkları, satıcı olan davalının tüm gününü davacıya hasretmesi gerekip başka bir işle uğraşmaması gerektiği, satışlardan davalı satıcıya prim ödeme şartının bulunduğu, diğer davalının sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığı, bu nedenle davacı ile davalı N. G..arasında hizmet akti bulunduğu gerekçesiyle davaya bakma görevi iş mahkemesine ait bulunduğundan mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin konu başlıklı II.nci maddesi ve “Mali Yükümlülükler ve Mutabakatlar” başlıklı V’nci maddesinin 4’cü bendi hükmü gözetildiğinde sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda anılan sözleşmeden doğan uyuşmazlığın ticaret mahkemesinin görevine girdiği gözetilmeden sözleşmenin nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı K….Ege Entegre Tav.San.Tic.A.Ş. vekili, davalılar ile davacı şirket arasında, davalılardan N..G..’ün satıcı, diğer davalı Ö.. G.’ün müşterek borçlu, müteselsil kefil olduğu 01.06.2002 tarihli satıcılık sözleşmesi bulunduğunu; davalıların bu sözleşmeyle, davacı şirket tarafından üretimi yapılan ve satıcıya teslim edilen poşetli piliç ve işlenmiş piliç ürünlerini, Salihli Bölgesindeki müşterilere, davacı adına ve şirketin belirlediği fiyat ve şartlarda pazarlamak ve satmakla yükümlü kılındıklarını, sözleşmenin teminatı olarak da davalı N.’a ait 3 parsel sayılı taşınmaz üzerine davacı lehine ipotek tesis edildiğini; davalıların satış yaptıkları Salihli Bölgesindeki vadesi geçen müşteri hesaplarının artması üzerine yapılan müşteri mutabakatları ve incelemelerde, davalıların, müşteri hareket dökümlerinde davacı şirket alacağı olarak gözüken 73.501.000.000 TL.yi, gerek müşteriden tahsil edip davacıya vermeyerek ve gerekse sahte irsaliyelerle müşteriyi borçlandırıp gerçekte malı kendi nam ve hesaplarına başkalarına satarak zimmetlerine geçirdiklerinin tespit edildiğini, kesin müşteri mutabakatlarına göre davalıların davacı şirkete olan cari hesap borçlarının 90.569,64 YTL. olduğunu, borcun ödenmemesi üzerine davalılar hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe girişildiğini, davalılar vekilinin itirazı üzerine takibin durduğunu; itirazların haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, taraflar arasında bir cari hesap ilişkisinin söz konusu olduğunu, sözleşmenin Mali Yükümlülükler ve Mutabakatlar başlıklı V. Maddesinin 2 nolu bölümünde, satıcıya II.maddede belirtilen işler nedeniyle şirket tarafından belirlenecek bir kota/prim sistemi doğrultusunda, her ayın son gününde bir ücret ve/veya prim ödeneceğinin belirtildiğini ve söz konusu primin açık hesapların şirket tarafından belirlenen oranları aşmaması halinde, yapılan satışların tahsilatları üzerinden ve satıcı tarafından kesilecek fatura karşılığında ödeneceğinin kararlaştırıldığını, İİK.’nun 150/ı maddesi uyarınca, taraflar arasında cari hesap ilişkisi varsa, borcun ödenmesine ilişkin ihtarın noter aracılığıyla tebliğ edilmesi halinde borçlular hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılabileceğini ileri sürerek itirazın iptaline, asgari %40 oranında icra ve inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar Ö. G. ve N. G. vekili, tarafların tacir olması karşısında davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine ait bulunduğunu; dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların ve olguların gerçeğe uygun bulunmadığını, davalı tarafça imzalanan mutabakat içeriğinin de davacı tarafından saptırılıp, zimmet olarak yasal işleme konulduğunu cevaben bildirmiştir.
Dava İzmir Asliye 5. Hukuk Mahkemesinde açılmış; davalılar vekilinin işbölümü itirazı kabul edilmek suretiyle verilen görevsizlik kararı üzerine, İzmir Asliye 2. Ticaret Mahkemesinde görülmüştür.
Yerel Mahkeme (Taraflar arasındaki 01.06.2002 tarihli satıcılık sözleşmesinde, satıcı davalı N. G., davacıya ait piliçleri davacı adına satıp, davacının irsaliyeleri ile alıcısına teslim etmeyi ve bu irsaliyelere dayanmak suretiyle davacı tarafından düzenlenen faturalarla satışı gerçekleştirmeyi üstlenmiştir. Sözleşmede, davalı satıcının tüm gününü davacıya hasredeceği, başkaca işle uğraşamayacağı ve satışlardan kendisine prim ödeneceği belirtilmiş, diğer davalı Ö.G.de sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzalamıştır. Böylece, tüm zamanını davacıya tahsis etmek sureti ile davacının hizmetinde çalışmayı kabul eden davalı N.G.ile davacı arasında hizmet akdi oluştuğundan, davaya bakma görevi iş Mahkemesine aittir) gerekçesiyle, dava dilekçesinin görev yönünden reddine, istek halinde dosyanın görevli İzmir İş Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş; davacı vekilince temyiz edilen hüküm, Özel Dairece metni yukarıda bulunan ilamla bozulmuştur.
Bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamlarına göre, Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki sözleşmenin hizmet sözleşmesi niteliğinde olup, olmadığı; dolayısıyla davaya bakma görevinin iş mahkemesine ait bulunup, bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasında düzenlenen; davalılardan N.G.ün “Satıcı”, diğer davalı Ö. G.’ün ise “müşterek borçlu, müteselsil kefil” sıfatıyla imzaladığı 01.06.2002 tarihli, “Satıcılık Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin, uyuşmazlıkla ilgili hükümleri şöyledir:
“Madde II- Konu
Şirket’çe pazarlanan ürünlerin Satıcı tarafından, Şirket’in belirlediği bölge içerisinde ve Şirket’çe belirlenecek esas ve şartlar dahilinde, Şirket adına üçüncü kişilere satılması ve pazarlanması ile Şirket tarafından tespit edilen müşterilere gerekli ürünlerin ulaştırılmasına ilişkin esasların belirlenmesidir.
Madde III – Şartlar
1.Satıcı,Şirket tarafından kendisine teslim edilen ürünleri, Şirket’in belirlediği bölge içerisindeki müşterilere, Şirket adına satmakla ve pazarlamakla yükümlüdür. Satıcı, Şirket tarafından kendisine teslim edilen ürünler dışında hiçbir ürünün satışını veya pazarlamasını yapamayacak ve/veya hiçbir surette bu ürünleri aracında bulundurmayacaktır. Şirket, belirlenen prensipler dahilinde, tespit edilen bölge içerisinde veya gerekli gördüğü hallerde başka bölgelerdeki bazı müşterilere satış yapılması veya yapılmaması konusunda Satıcıya talimat vermeye yetkilidir.
2. Şirket, Satıcı için belirlenen bölge içerisinde yer alan toplu tüketim yerleri, diğer müşteriler, yemek fabrikaları, v.b. yerlere direkt satış yapma yetkisine sahiptir. Şirket tarafından yapılacak bu tür satışlarda ürünlerin bu yerlere ulaştırılması Şirketin talebi üzerine Satıcı tarafından yapılacaktır. Bu durumda Satıcıya sadece dağıtım masrafı verilecek, Satıcı dağıtımı yapacaktır. Şirket bu amaçla Şirket tarafından Satıcıya teslim edilen aracı kısa süreli kullanmayı talep edecek olursa, Satıcı aracı Şirket emrine hazır bulundurmakla yükümlüdür.
3- Satıcı bütün zaman ve mesaisini, işbu sözleşme ile üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmeye ayıracak ve bu ürünlerin satış ve pazarlamasında azami özen ve çabayı gösterecektir.
4-Satıcı, kendisine teslim edilen ürünleri hiçbir surette Şirket tarafından tespit edilen ve kendisine bildirilen fiyat ve şartlar dışında satmayacak ve herhangi bir ekstra vade, iskonto v.s. yapamayacaktır. Şirket tarafından belirlenen fiyat ve şartlardan farklı satış yapıldığında, satıştan doğan farkın bedeli o günkü cari fiyat üzerinden ticari “gecikme” faizi ile birlikte Satıcıdan tahsil edilecektir. Bu konuda Satıcı’dan tahsilat yapılsın veya yapılmasın, emniyeti suistimalden dolayı Şirket’in adli mercilere müracaat hakkı saklıdır.

8: Satıcının sözleşme konusu işi tek başına veya yetkili kıldığı ve kendi adına çalıştırdığı personeli ile birlikte yürütmesi esastır. Satıcının kendi adına personel çalıştırması halinde İş Kanunu, Borçlar Kanunu ve diğer ilgili mevzuattan doğan tüm borçlar ile vergi dairesi, SSK ve benzeri kuruluşlara karşı yükümlülükler Satıcı’ya ait olacaktır. Satıcı tarafından çalıştırılacak eleman öncelikle şirketin onayına sunulacak ve onaydan sonra çalıştırılacaktır. Şirket bu kişilerin değiştirilmesini talep etmeye yetkilidir. Satıcı da bu talep doğrultusunda hareket etmeye zorunludur.
Madde V-Mali Yükümlülükler ve Mutabakatlar

2-Satıcıya II.maddede belirtilen işler nedeniyle Şirket tarafından belirlenecek ve günün koşullarına göre değiştirilebilecek bir kota/prim sistemi doğrultusunda, her ayın son gününde (veya muhasebe işlemlerinin durumuna göre daha sonra) bir ücret ve/veya prim ( komisyon) ödenecektir. Sözkonusu prim Satıcıya, açık hesapların Şirket tarafından belirlenen oranları aşmaması halinde yapılan satışların tahsilatları üzerinden ve Satıcı tarafından kesilecek fatura karşılığında ödenecektir. Açık hesap miktarının Şirket’in belirlediği oranın üzerinde olması halinde, aşan miktar prim matrahından indirilecektir. Satıcının hak edeceği ücret ve/veya prim (komisyon) kendisine, Şirket’çe belirlenen ve Satıcıya bildirilen esas ve şartlar dikkate alınarak gerekli teminatlar verildikten sonra ödenecektir.

4-Bu sözleşme, satıcıyı şirket çalışanı durumuna getirmemektedir. Bu nedenlerle Şirketin satıcı ve/veya yanında çalıştırdığı herhangi bir kişi lehine hukuki, mali vb. yükümlülükleri bulunmadığı gibi, herhangi bir sosyal sigorta yükümlülüğü de bulunmamaktadır.
Sözleşmenin III/15. maddesinde de, özetle, ürünlerin satış ve pazarlanması nedeniyle doğacak tüm risklerin satıcıya ait olacağı, müşterilerden mal bedeli karşılığında alınıp karşılıksız çıkan çek ve protesto edilen senet bedelleri ile kapanmayan açık hesapların, satıcının hak kazandığı komisyon tutarından düşüleceği belirtilmiştir.
Yukarıya aktarılan hükümleri dikkate alındığında ve ayrıca diğer hükümleriyle birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki 01.06.2002 tarihli sözleşme, birden çok sözleşme türüne ait unsurları içeren, kendine özgü bir sözleşme niteliğindedir. Her ne kadar, bozma ilamında sözleşmenin ‘tek satıcılık sözleşmesi’ niteliğinde olduğu belirtilmiş ise de, bu tanımlama yerinde değildir ve bozma ilamından çıkartılması gerekmiştir.
Davalı satıcının bütün zaman ve mesaisini, sözleşme ile üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmeye ayıracağına, ürünlerin satış ve pazarlamasında azami özen ve çabayı göstereceğine dair III/3. madde hükmü, davacı ile davalı satıcı arasında hizmet sözleşmelerinin unsurlarından biri olan ‘bağımlılık’ kavramına uygun bir ilişkiyi tanımlamakta ise de; hükümlerinin tamamı birlikte değerlendirmeye tabi tutulduğunda, sözleşmenin ağırlıklı olarak satıcılık sözleşmesine ilişkin unsurları içermekte olduğu görülmektedir.
Zira; sözleşmeyle davacı şirket, kendisince üretilip pazarlanan ürünlerin, bizzat belirlediği bir bölge içerisinde, davalı satıcı tarafından belli esas ve şartlar dahilinde, kendisi adına üçüncü kişilere satılması ve pazarlanması işini davalı satıcıya vermiş, bunun karşılığında kota/prim sistemi çerçevesinde, niteliği tam olarak tanımlanmayan bir bedeli (ücret, prim, komisyon adı altında) ödeme yükümlülüğü altına girmiştir.
Sözleşmede ürünlerin satış ve pazarlanması nedeniyle doğacak tüm riskler satıcıya yüklendiği gibi, satıcının sözleşme konusu işi tek başına veya yetkili kıldığı ve kendi adına çalıştırdığı personeli ile birlikte yürüteceği belirtilmek suretiyle, satıcının işi yürütürken yanında personel çalıştırabileceği kabul edilmiştir.
Yine, sözleşmenin V/4. maddesinde açıkça “Bu sözleşme, satıcıyı şirket çalışanı durumuna getirmemektedir…” denilmek suretiyle de, taraflar arasında bu sözleşmeyle bir hizmet ilişkisi kurulmadığı, başka bir ifadeyle sözleşmenin bir hizmet sözleşmesi niteliği taşımadığı bizzat taraflarca belirtilmiş ve böylece sözleşmenin hukuksal niteliği ortaya konulmuştur. Vurgulanmalıdır ki; sözleşmenin V/4. maddesinin devamında yer alan “…Bu nedenlerle Şirketin satıcı ve/veya yanında çalıştırdığı herhangi bir kişi lehine hukuki, mali vb. yükümlülükleri bulunmadığı gibi, herhangi bir sosyal sigorta yükümlülüğü de bulunmamaktadır.” şeklindeki hüküm; yukarıda belirtilen ve sözleşmenin hizmet sözleşmesi niteliğinde bulunmadığını ortaya koyan hükmün doğal sonucu ve gereği olarak, davalı şirketin sigorta mevzuatına dayalı bir yükümlülüğünün mevcut olmadığını vurgulamak amacını taşımakta olup; 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 6. maddesindeki sigortalılığın mecburiliği ilkesine herhangi bir aykırılık göstermemektedir.
Açıklanan durum karşısında, taraflar arasında düzenlenen ve uyuşmazlığın kaynağını oluşturan 01.06.2002 tarihli sözleşmenin hizmet sözleşmesi olarak nitelendirilmesi mümkün bulunmadığından, davaya bakma görevi iş mahkemesine ait değildir.
Yerel Mahkemece sözleşmenin nitelendirilmesindeki yanılgıya dayalı olarak görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 16.7.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi.