Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2008/488 E. 2008/490 K. 09.07.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/488
KARAR NO : 2008/490
KARAR TARİHİ : 09.07.2008

MAHKEMESİ : Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/11/2007
NUMARASI : 2006/298-2007/566

Taraflar arasındaki “Tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gebze Asliye 2. Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 06.10.2005 gün ve 2004/573 E.-2005/471 K. sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 06.04.2006 gün ve 2006/2125-2006/3806 sayılı ilamıyla; (…Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden toplanan delillerden; miras bırakanın çekişme konusu 597 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 254/271 payını satış yoluyla davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacı söz konusu bu işlemin ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenleri ile sakat olduğunu ileri sürmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.4.1990 gün ve 1990/1-¬152; 1990/236 sayılı kararında da vurgulandığı üzere davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur.
Davada dayanılan hukuki sebepler bakımından özellikle ehliyetsizlik iddiası yönünden davanın bir süreye tabi olmaksızın dinlenme olanağı da mevcuttur.
Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak ta tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.6.1941 tarih 4/21)
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar H.U.M.K.’nun 286 maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “rey ve mutaalası” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Ne varki, mahkemece hükme yeterli araştırma yapılmaksızın zaman aşımı nedeniyle davanın reddi cihetine gidilmiştir.
O halde ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması soruşturmanın eksiksiz tamamlanması akit tarihinde miras bırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde hile iddiasının incelenmesi sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı; dava konusu 597 ada 2 parsel sayılı taşınmazda 254/271 pay maliki olan murisinin, 3.4.1991 tarihinde satış yoluyla payını davalıya temlik ettiğini, davalının taşınmazı miras bırakanın yaşlılığından faydalanıp kandırmak suretiyle devraldığını ve murisinin akli melekelerinin yerinde bulunmadığını ileri sürerek, ehliyetsizlik ve hile nedeniyle tapu kaydının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davalının zamanaşımı savunması yerinde görülerek, “davanın zamanaşımı nedeniyle reddine” dair verilen karar, Özel Daire’ce “… ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması soruşturmanın eksiksiz tamamlanması akit tarihinde miras bırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde hile iddiasının incelenmesi sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğine…” işaretle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece bozma sonrası, “ehliyetsizlik iddiasıyla ilgili bozma sebebi yönünden bozmaya uyulduğu, hile iddiası ile ilgili bozma sebebi yönünden ise önceki kararda direnildiği” belirtilerek; ehliyetsizlik iddiasına ilişkin olarak uyulan bozma sebebi yönünden deliller toplanıp tanık beyanları ve Adli Tıp Kurumundan rapor alınmış ve “uyma kararı verilen ehliyetsizlik iddiası yönünden toplanan delillere göre sübut bulmayan davanın reddine; direnme nedeniyle hile iddiası yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine” dair karar verilmiştir.
Bozma ilamında işaret edildiği üzere, önemi nedeniyle ehliyetsizlik iddiasına öncelik verilerek, murisin tasarrufu yönünden ehliyetsiz olup olmadığının öncelikle incelenmesi ve bu yöndeki delillerin toplanmasından sonra varılacak sonuca göre hile iddiası ile ilgili inceleme ve değerlendirme yapılması gerekmekte olup, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.07.2008 gün 2008/1-459 Esas 2008/475 Karar sayılı ilamında da “Davada dayanılan maddi olaylar için birkaç hukuki sebebin bir arada gösterilmesinde, ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Hukuki sebeplerden bir tanesinin, diğer hukuki sebebin incelenmesine imkan verir nitelikte bulunduğu müddetçe, önem ve öncelik derecesine göre, birden fazla hukuki sebep inceleme ve araştırma konusu yapılabilir.” İfadelerine yer verilerek, aynı görüş benimsenmiştir.
Yerel Mahkemece bozma ilamında vurgulanan bu gerekçeye uyularak, “…ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması soruşturmanın eksiksiz tamamlanması…gereğine” işaret eden bozma nedenine uyma kararı verildikten sonra, anılan bozma gerekçesini içine alacak biçimde inceleme ve araştırma yapılmış; ehliyetsizlik iddiası yönünden bozmadan sonra dinlenen tanık beyanları ve Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan alınan rapora dayanılmak suretiyle “sübut bulmayan davanın reddine” karar verilmiştir.
Şu durumda bozmaya uyularak verilen karar direnme niteliğinde olmayıp, ehliyetsizlik iddiası yönünden bozma gerekçesi doğrultusunda yapılan araştırmaya dayanan yeni bir hüküm bulunmaktadır.
Diğer taraftan; bozma kararı bir bütün teşkil edip, bozma nedenlerinin tümü hakkında mahkemece bozmaya uyma veya önceki kararda direnme yolunda bir karar verilmesi zorunludur. Şu husus açıklanmalıdır ki, mahkemenin bozma nedenlerinden bir kısmına direnme, diğerlerine karşı uyma hakkı bulunduğu kuşkusuzdur; ancak Özel Daire’ce incelenmeyen ve hukuka uygunluk bakımından denetlenmeyen hususlara ilişkin direnme kararı verilmesi usulen olanaklı değildir.
Yerel mahkemece ehliyetsizlikle ilgili bozma sebebine uyulmasına karar verilmiş, bozma çerçevesinde gerekli inceleme yapılarak yeni hüküm kurulmuş; bozma nedenine göre ehliyetsizlik hukuksal nedeninden sonra kademeli olarak ikinci aşamada değerlendirilmesi gereken ve bozma ilamında hukuka uygunluk bakımından denetim ve inceleme yapılmayan “hile iddiasına ilişkin zamanaşımı nedeniyle davanın reddi” yönündeki kararda da direnildiği belirtilmiştir. Oysa tekrar vurgulamak gerekir ki, bozma ilamında salt “…akit tarihinde miras bırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde hile iddiasının incelenmesi…” gereğine işaret edilmiş olup, hile hukuksal nedenine dayalı zamanaşımına ilişkin bir inceleme, değerlendirme ve karar bulunmamaktadır. Bu nedenle de, Özel Daire’ce incelenmeyen ve hukuka uygunluk bakımından denetlenmeyen “hile iddiası yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine” ilişkin olarak verilen karar, direnme kararı niteliğinde değildir.
O itibarla, hile iddiası yönünden ortada varlığından söz edilebilecek bir direnme kararı mevcut olmayıp, olayda değerlendirilmesi gereken, Yerel Mahkemenin ehliyetsizlik iddiası yönünden bozma kararına uyarak bozma çerçevesinde yaptığı araştırma sonucu kurduğu yeni hüküm olmak icap eder.
Kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi ise, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir. Bu nedenle, yeni hükme ve henüz Özel Dairece incelenmeyen zamanaşımına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacının yeni hükme ve zamanaşımına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 09.07.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.