Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2008/487 E. 2008/488 K. 09.07.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/487
KARAR NO : 2008/488
KARAR TARİHİ : 09.07.2008

MAHKEMESİ : Karaisalı Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/05/2007
NUMARASI : 2007/140-2007/151
Taraflar arasındaki “tesçil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karaisalı Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.11.2003 gün ve 2002/25 E. 2003/501 K. sayılı kararın incelenmesi Hazine ve Orman İdaresi vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 14.3.2005 gün ve 2004/13074 E. 2005/2705 K. sayılı ilamı ile, (….Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği …Köyü Tapur Mevkiinde bulunan toplam iki parça taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medeni Yasanın 713.maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.D.. Ç.. ve arkadaşları davanın devamı sırasında davacılar çekişmeli taşınmazın bir kısım payını devir aldıkları iddiasıyla davaya katılmışlardır.Mahkemece, fen bilirkişi krokisinde A=520 m2, E=18.500 m2, F= 10.000 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar hakkındaki davanın kabulü ile davacı müdahiller adlarına tapuya tesciline fen bilirkişi krokisinde (B-C-D) ile gösterilen taşınmazlara yönelik davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713.maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır.
Taşınmazların bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 9.4.1954 tarihinde yapılmış ve sonuçları 6.7.1954-4.8.1954 tarihleri arasında ilan edilmiş ve kesinleşmiştir.Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Dairemizce aynı gün temyiz incelemesi yapılan 2004/13069, 2004/13070, 2004/13073, 2004/13074 Esas sayılı dosyalarda tescile konu çekişmeli taşınmazların taşlık, çalılık, fundalık ve çaylık olması nedeniyle 1955 yılında yapılan tapulamada tescil harici bırakıldığının resmi yazıyla bildirildiği ve o tarihte düzenlenen kadastral paftalara işlendiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, temyize konu taşınmazların 1955 yılından sonra taşlık,çalılık ve fundalıkların temizlenmek suretiyle para ve emek sarfıyla imar ihyasının tamamlanarak tarım arazisi haline dönüştürüldüğü ve 3402 sayılı Yasanın 14.maddesi uyarınca zilyetlik koşullarının davacı ve müdahiller yararına gerçekleştiği gerekçesiyle hüküm kurulmuşsa da yapılan araştırma ve inceleme ile dosya içerisindeki bilgi ve bulgular davanın kabulü yolunda hüküm kurmaya yeterli değildir.
Hükme dayanak alınan uzman orman bilirkişi Y..S..’in hazırladığı 25.6.2002 tarihli raporunda; tescile konu edilen taşınmazların ekli krokide (B-C-D) harfleriyle belirtilen kesimlerinin ASKİ İsale boru hattı üzerinde kaldığı, (A ve E) bölümlerinde anız kalıntıları bulunduğu, (A-B-C-D-E) bölümlerinin %6-8 eğimde, (F) bölüm üzerinde 3 yaşlı zeytin ağacı bulunan anız olduğu ve eğiminin %3-4 olduğu, 1953 tarihli hava fotoğrafından düzenlenmesi yapılan memleket haritasında (A-B-C-D-E-F) bölümlerinin açık alan olarak gösterildiği ve orman sayılmayan yerlerden olduğu bildirilmiştir. Yine, ziraat mühendisi H..Ç..tarafından düzenlenen 29.8.2002 tarihli raporda (A-B-C-D-E) bölümlerinin %6-8 eğimde buğday anızı bulunduğu, (F) bölümün ise, %4-5 eğimde üzerinde 3 yaşlı zeytin fidanlarının bulunduğu ve anız durumunda, tarım arazisi olduğu açıklanmıştır. Taşınmaz bu haliyle çalılık, yol ve dere ile çevrili konumdadır.Taşınmaz Seyhan Baraj Göl sahasına yakın ve korunma alanında olup, üzerinde kısmen ASKİ-Adana Su Temin Projesi Arıtma Tesisi İsale Hattı ve Dağıtım Şebekesi bulunmaktadır.
Yörede orman kadastrosu yapılmamıştır.Yerel bilirkişi beyanına göre, çekişmeli taşınmaza komşu olan parsellere uygulanan kayıtların çekişmeli taşınmaz yönünü kah, tepe çalılık ve fundalık okuduğu gibi, 1955 yılında yapılan kadastro paftasında, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yer taşlık, çalılık ve fundalık olarak gösterilmiştir. Bu gibi yerler orman kadastrosunun yapılıp kesinleştiği tarihe kadar 6831 sayılı Yasanın 1/j maddesine göre orman sayılan yerlerden olduğundan, ancak orman kadastrosu yapılarak kesinleştiği tarihten sonra zilyetliğe konu olabilir (HGK.nun 12.5.2004 gün ve 2004/8-242-292 sayılı kararı). Yörede orman kadastrosu yapılmadığına göre davacı gerçek kişinin zilyetliğine değer verilemez.
Diğer taraftan, davanın devamı sırasında 2002/175 sayılı dosyada davacının 2/4 payını Z.. U.. ve Z.. Ç..’a, 2002/179 sayılı dosyada ½ payın Z..Ç..’a 2002/25 sayılı dosyada ½ payın Z.. Ç..’a devir edildiği ve bu kişilerin de davaya katıldığı gerekçesiyle adlarına tescil kararı verilmiştir. Ne var ki; davacı ve katılan davacılar yönünden 3402 sayılı Yasanın 14.maddesindeki 40-100 dönüm araştırılması Kadastro Müdürlüğünden sorulmamış ve son keşiften sonra taşınmazda pay devir aldığını bildirerek davaya katılan ve davacı vekili ile aynı soyadı taşıyan D.. Ç..’ın iddiasına karşı koymayan davacının gerçek zilyet ve malik olmadığı, bu durumun yargılamanın ve hayatın olağan akışına ters düştüğü düşünülmemişse de yukarıda açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden bu konulara işaret edilmiş ,ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır….) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Hazine,Orman İdaresi,ASKİ vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle Hukuk Genel Kurulu’nun 23.1.2008 gün, 2007/20-967 Esas, 2008/20 Karar sayılı; 26.6.2008 gün 2008/20-393,394,395 Esas ve 2008/403,404,405 Karar sayılı ilamlarında da aynı ilkenin kabul edilmiş olmasına göre,Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ:Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harçlarının geri verilmesine, 9.7.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1954 yılında genel arazi kadastrosu yapılmış taşınmaz “taşlık ve çalılık” niteliğindeki yerlerden olması nedeni ile tespit harici bırakılmıştır. 1996 tarihinde başlanıp 1997 tarihinde bitirilen ve 10.7.1998 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu çalışmaları sonucunda düzenlenen tahdit haritasında ise taşınmaz tahdit dışında bırakılmıştır. Bir yerin orman olup olmadığı yörede orman kadastrosu yapılıp kesinleşmiş ise tahdit haritasının uzman ormancı bilirkişiler tarafından mahalline uygulanması ile, eğer orman kadastro çalışmaları henüz yapılmamış veya kesinleşmemiş ise bu durumda memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman haritalarının uzman bilirkişiler aracılığı ile taşınmaza uygulanması ve ayrıca taşınmazın toprak yapısı ve üzerindeki bitki örtüsünün bilirkişiler tarafından incelenip bu konuda düzenlenecek olan raporların sonucuna göre belirlenir. Görülmekte olan davada çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede orman kadastrosu yapılıp kesinleştiğinden taşınmaz başında yapılan keşifte ormancı bilirkişiler tarafından tahdit haritası taşınmaza uygulanmaz ve nizalı yerin tahdit dışında kaldığı saptanmıştır. Mahkemece bu inceleme ile yetinilmemiş ayrıca MAH araştırması yapılmış, memleket haritası arazi üzerine aplike edilmiş, yapılan aplikasyon sonucunda taşınmazın A (çalılık alan) olduğu tespit edilmiştir. Taşlık ve çalılık alanlar 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 1. maddesinde ifade edilen orman tanımı içine girmediği gibi 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddelerine göre de bu gibi yerlerin imar ihya sureti ile zilyetlikle kazanılması mümkündür taşınmazın eylemli durumu itibariyle üzerinde aşılı zeytin ağaçlarının mevcut olduğu topoğrafik yapısı itibariyle çevre ormanlarla özdeş ve bütünleşir bir yapıda olmadığı orman muhafaza karakteri taşımadığı dolayısıyla orman bütünlüğünü bozmadığı hukuki durumu itibariyle de 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 1.maddesi gereğince orman sayılmayan yerlerden olduğu ormancı bilirkişi raporunda belirtilmiştir.
Davacı, imar ihya ve zilyetliğe dayalı tescil istemi ile bu davayı açmıştır. Mahkemece toplanan delillerden dinlenen tanık ve bilirkişi beyanlarından davacının babası tarafından taşınmazın zemininin emek ve para sarfı ile temizlendikten sonra üzerinde bulunan yabani zeytin ağaçlarının aşılandığı ayrıca zeytin fideleri dikildiği anlaşılmıştır. Yabani ağaçların para ve emek sarfı ile aşılanıp verimsiz bitkilerin ürün veren ağaç haline dönüştürülmesi ve ekonomiye kazandırılmasına ilişkin çalışmalar imar ihya sayılır. Babasının ölümünden sonra taşınmaz davacı tarafından kullanılmış ve mirasçılar arasında yapılan taksimde ise davacının payına karşılık olarak davacıya verilmiştir. Bu durumda gerek Medeni Kanun gerek 3402 sayılı Kadastro Kanunu’un 14 ve 17.maddeleri karşısında imar ihyanın tamamlanmasından sonra zilyetlikle mülk edinme koşulları davacı yararına gerçekleşmiştir. Bozma kararında açıklanan; orman kadastrosunun yapıldığı tarihe kadar taşınmazın orman sayılacağı görüşünün hukuksal bir dayanağı olmadığı gibi dava tarihi ile tahdit dışında bırakma işlemi arasında 20 yıllık süre aranmasına ilişkin de yasal bir düzenleme bulunmamaktadır.
Direnme kararının temyizine ilişkin dilekçeden sonra davalı Orman İdaresi tarafından dosyaya sunulan 12.6.2008 tarihli dilekçe de çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede bulunan bir kısım ormanların muhafaza ormanı olarak ayrıldığı belirtilmiştir. Her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir. Yargılama sırasında dava dosyası içerisinde yer almayan ve karar aşamasında mahkemece incelenip değerlendirilmeyen bilgi ve belgeler temyiz incelemesi sırasında nazara alınmaz. Kaldı ki çekişmeli taşınmazın muhafaza ormanı olarak ayrılması hususuna özel dairenin bozma kararında değinilmemiş ve yerel mahkeme de direnme kararında bu konuyu irdelememiştir. Esasen Bakanlık Makamının 01.02.2002 tarihli olur yazısında sınırları belirtilen devlet ormanının “Kırıklı-Dörtler” muhafaza ormanı olarak ayrıldığı belirtilmektedir. Çekişmeli taşınmaz devlet ormanının sınırları dışında bulunduğuna göre muhafaza ormanı olarak ayrılan ormanın da dışındadır. Ayrıca dosya içinde yer almayan ve üzerinde çekişmeli taşınmazın konumunun kim tarafından işaretlendiği bilinemeyen haritalarında Hukuk Genel Kurulu incelemesi sırasında nazara alınmaması gerekir.
Sonuç olarak yasalar karşısında dava konusu taşınmaz üzerinde davacının mülkiyet hakkı doğmuş olup bu hakkın tapu siciline aktarılması suretiyle taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmesi Anayasa’nın 2.maddesinde ifadesini bulan sosyal Hukuk Devleti ilkesinin gereğidir. Şayet Seyhan Baraj Gölü su havzasının korunması gibi ekolojik nedenlerle göl çevresinin özel mülkiyete açılmasında bir sakınca görülüyorsa bu durumda muhafaza ormanlarının tamamlanması için bunlara eklenmesi gereken sahipli yerlerin muhafaza orman olarak ayrılmasına sahibi tarafından muvafakat edilmemesi söz konusu ise bu yerin özel hükümlere göre kamulaştırılması hususunun düşünülmesi gerekir. (Muhafaza Ormanlarının ayrılması ve idaresi hakkında yönetmelik madde 10)
Açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının onanması görüşündeyim.