YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/449
KARAR NO : 2008/455
KARAR TARİHİ : 25.06.2008
MAHKEMESİ : İzmir 2. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 02/11/2007
NUMARASI : 2007/1123-2007/1358
Taraflar arasındaki “itirazın iptali“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 2.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen 6.11.2006 gün ve 2006/916 E, 2006 1646 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 18.09.2007 gün ve 2007/3647 E, 2007/7926 K. sayılı ilamı ile, (…Davacı vekili, müvekkili banka ile davalı arasında Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesi bulunduğunu, alacağın tahsili için yapılan icra takibinin davalının haksız itirazı nedeniyle durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, % 40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap vermemiştir.
Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, davalının İzmir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2005/6183 sayılı takip dosyasındaki kısmi borca itirazının iptaline, 1.190.-YTL. asıl alacak miktarı ile 1.590.58.-YTL. işlemiş faiz ve % 5 BSMV tutarı 29.53.-YTL. üzerinden takibin devamına, takip tarihinden itibaren asıl alacak miktarına 5464 Sayılı Kanun’un 26. maddesine göre, T.C.Merkez Bankası’nca 3 ayda bir belirlenerek yayınlanan gecikme faiz oranı üzerinden faiz hesap edilmesine, değişkenliklerin gözetilmesine, % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen sözleşmede akdi ve temerrüt faiz oranları belirlendiğine göre, takipten sonra işleyecek temerrüt faiz oranının anılan sözleşme hükümleri gözetilerek belirlenmesi gerekirken somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, banka kredi kartından kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık; Olayda 5464 sayılı Kanun hükümlerinin mi, yoksa sözleşme ile belirlenen akti ve temerrüt faiz oranlarının mı uygulanması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Kredi kartları konusunda ilk düzenleme 14/3/2003 tarihinde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 4822 sayılı Kanunla yapılmış ve Kanunun 10/A maddesi ile kredi kartları da tüketici kredisi kapsamına alınmıştır.
Ancak çok yaygın bir kullanıma sahip olan kredi kartları hakkında yapılan bu düzenleme ihtiyacı karşılayamamış ve müstakil bir kanuni düzenleme yapılması zarureti hasıl olmuştur. Bu nedenle 23/2/2006 tarihli 5464 sayılı Banka Kredi Kartları ve Kredi Kartları Kanunu çıkarılmış ve 1/3/2006 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a 4822 sayılı Kanun ile eklenen ve 14/3/2003 günü yürürlüğe giren geçici 1.madde çerçevesinde, kredi kartı sahiplerince yapılan başvurular sonucunda bankalarca düzenlenen ödeme planlarındaki hesaplamanın yanlış ve dolayısıyla çıkarılan toplam borcun fahiş olduğu iddiasıyla ve borç miktarının mahkemece belirlenmesi istemiyle kredi kartı sahiplerince açılan davalarda; eğer Bankaca daha önce hesap kat edilip, kredi kartı sahibine kat ihtarı ve hesap özeti gönderilmek suretiyle borcun ödenmesi istenilmiş ise, temerrüt tahininin, gönderilen hesap kat ihtarında verilen ödeme süresi gözetilmek suretiyle belirlenmesi gerektiği, 13.Hukuk Dairesinin kararlılık kazanmış içtihatlarıyla kabul edilmiş; bu uygulamanın hukuka uygun bulunduğu, çok sayıdaki direnme kararının temyiz incelemesi sonucunda Hukuk Genel kurulunca da kabul edilmiştir.
5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun geçici 4.maddesinde, aynen “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, kendisine dönem sonu borcunun ödenmesi için ihtar çekilmiş veya haklarında icra takibi başlatılmış ya da 31/1/2006 tarihine kadar temerrüde düşmüş olan kredi kartı borçluları, altmış gün içerisinde ilgili kredi kartı veren kuruluşa veya avukatına yazılı olarak, güncel tebligat adresi de belirtmek suretiyle müracaat ederek, borçlarını taksitle ödemek istediklerini beyan etmeleri halinde, düzenlenecek ödeme planını imzalamaları ve ilk taksiti de peşin ödemeleri şartıyla kendisine bildirilen son dönem borcu tamamen tahsil edilinceye kadar yıllık % 18 faiz oranı üzerinden hesaplanacak borç tutarını; icra takibine konu olmuş ise takip, dava masraf ve harçları, vekalet ücreti ile birlikte onsekiz eşit taksitte ödeme hakkına sahip olurlar.
Temerrüt tarihindeki ana para borcu kart çıkaran kuruluş tarafından kart hamiline o tarihte gönderilen son dönem borcunda belirtilen toplam borç tutarıdır.
Kredi kartı borçlusunun bu maddenin birinci fıkrasına uygun olarak alacaklıya müracaat etmesi ve yapılan ödeme planı doğrultusunda taksit tutarını ödemesi şartıyla, hali hazırda yapılmış işlemler baki kalmak kaydıyla icra işlemleri durur, İcra ve İflas Kanununda belirtilen süreler işlemez.
Kredi kartı borçlusu bu ödeme planına karşı ancak, plan doğrultusunda ödeme yapmak ve ödemelere devam etmek koşulu ile itiraz yoluna başvurabilir.
İş bu geçici madde kapsamında yeniden yapılandırılan borçlarda, borçlunun yapılandırma öncesi dönemde borca vaki itirazları ortadan kalkar. Ödeme planı uyarınca son taksitin de vadesinde ödenmesi üzerine icra takibi sona erer.
Taksitlerden herhangi birinin vadesinde ödenmemesi halinde bu madde ile sağlanan haklar ortadan kalkar ve bu Kanunun 26 ncı maddesinde belirtilen gecikme faizi üzerinden mevcut icra takip işlemlerine devam edilir.
İş bu geçici madde Kanunun yürürlüğe giriş tarihinden önce yapılmış ödemeleri geri isteme hakkı vermez.” şeklinde hüküm getirilmiştir.
Bu düzenlemenin, aynı konuda daha önce yürürlüğe konulmuş olan 4822 s.K.hükümlerine oranla, tüketici açısından daha da lehe olan bir nitelik taşıdığı açıktır.
5464 sayılı Banka Kartı ve Kredi Kartları Kanunu, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10/A maddesini yürürlükten kaldırmadığından, kredi kartları için 5464 sayılı Kanunun yanında 4077 sayılı Kanunun 10/A maddesi de uygulanmaya devam edecektir. (Buket Himmetoğlu, Banka Kartları ve Kredi Kartları Değerlendirme Toplantısı, Bankacılık Dergisi, 56 sf; 94 vd. Mart 2006)
Kredi kartı ile yapılan alışverişlere 4077 s.K. hükümlerinin uygulanabilmesi için, kredi kartının bu kanunun kapsamında bir tüketici olan hamil tarafından kullanılması; kredi kartı ile edinilen mal veya hizmetlerin de, 4077 s.K. kapsamında bir mal yada hizmet olması şeklinde iki şartı vardır. Başka bir deyişle, kredi kartı ile yapılan alışveriş bu iki unsura sahip değilse, salt kredi kartının kullanılması nedeniyle söz konusu alışverişe 4077 S.K. hükümleri uygulanamayacaktır. (Serhan Sayın, Türk Hukukunda Kredi Kartı ve Kredi Kartının Hukuka Aykırı Kullanılmasından Doğan Hukuki Sorumluluk, İstanbul 2005 S.28).
Kredi kartı hamilinin 4077 s.K. uygulamasında tüketici sayılabilmesi için, kredi kartı ile temin ettiği mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinmesi, kullanması veya yararlanması gerekir. Kredi kartı hamilinin gerçek kişi veya tüzel kişi olması 4077 s.K. hükümlerinin uygulanabilmesi açısından her hangi bir önem taşımamaktadır. Başka bir deyişle kredi kartı hamili gerçek kişi olabileceği gibi, tüzel kişi de olabilir. Ancak 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunun 43 ncü maddesi uyarınca kurumsal kredi kartları nedeniyle çıkan uyuşmazlıklara genel mahkemelerde bakılacaktır.
Kredi kartı ile yapılan alışverişler hakkında 4077 s.K.nun uygulanabilmesinin diğer bir şartı, tüketici niteliği taşıyan kredi kartı hamilinin, kredi kartı ile temin ettiği mal veya hizmetin Kanun kapsamına giren bir mal veya hizmet olması gerekir.
Kanuna göre kredi kartı kullanılarak temin edilen mal ve hizmetler sonucu nakdi krediye dönüşen kredi ile nakit çekme suretiyle kullanılan kredi arasında bir uygulama farkı bulunmamaktadır.
5464 sayılı Kanunun 26/3.maddesi uyarınca kredi kartı hamilinin şartları gerçekleştiğinde ödemekle yükümlü olduğu akdi gecikme faizi oranlarının azami miktarını, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası belirlemeye yetkili olup, banka belirlediği bu faiz oranlarını 3 ayda bir açıklayacaktır. Kanunun 25.maddesi uyarınca kart kuruluşunun faiz oranında artırım yapması durumunda söz konusu faiz artırımını otuz gün önceden kredi kartı hamiline bildirmek zorundadır. Kredi kartı hamilinin bildirim tarihinden itibaren en geç altmış gün içinde tüm borcu ödeyip kredi kullanmaya son vermesi halinde ise, kart kuruluşunun yapacağı faiz artırımından etkilenemeyeceği hükme bağlanmıştır. (Emine Açıkgül, Hacı Ali Açıkgül Teori ve uygulamada Kredi Kartı Sözleşmeleri, Ankara 2007 sy.130)
5464 sayılı Kanunun 26.maddesinin gerekçesinde ise; “…Uygulamada birliğin sağlanması ve haksız uygulamaların önüne geçilmesi amacıyla gecikme faiz oranının üst sınırı akti faiz oranına atıf yapılmak suretiyle belirlendiği…” ifade edilmektedir.
5464 Sayılı Kanunun 26/3.maddesi ile akti faiz oranına bir sınırlama getirilmiştir. Bir başka söyleyişle taraflar aralarında düzenledikleri sözleşme ile bu kanuna göre Merkez Bankasının üç ayda bir açıklayacağı oranların üzerinde bir faiz miktarı belirleyemeyeceklerdir. (Emrullah Aycı, İnci Biçkin, Mustafa Artuç, Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu, Getirilen Yenilikler, Ankara 2006, s. 61 vd.)
Bu açıklamaların ışığında somut olaya bakıldığında; davacı banka ile davalı arasında 21/7/2004 tarihinde bir Bankacılık Hizmet Sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmenin 12.maddesinde; “temerrüt faizinin; temerrüt tarihinde yürürlükte olan ve kart hamiline bildirilen yıllık en yüksek kredi kartı akti faiz oranına, bu oranın % 30 fazlası üzerinden gecikme faizi yürütüleceğinin kararlaştırıldığı, davalının yaptığı kredi kartı harcamalarını ödemekte temerrüde düşmesi üzerine hesap kat edilerek 16/3/2005 tarihinde borçluya ihtarname gönderildiği, borcun ödenmemesi üzerine 22/6/2005 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, borçlunun kısmen borca ve faize itirazı üzerine takibin durduğu, alacaklının itirazın iptali amacıyla eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Yapılan araştırmada davalı-borçlunun 4822 sayılı Kanun ve 5464 sayılı Kanun anlamında bir başvurusunun bulunmadığı bildirilmiştir.
5464 sayılı Kanun 1/3/2006 tarihinde yayımlanmakla birlikte faiz hesabına ilişkin hükümlerin yürürlüğü geçici 3.madde ile 1/6/2006 tarihine ertelenmiştir.
Hal böyle olunca; her ne kadar taraflar arasında düzenlenen sözleşmede akti ve temerrüt faizi oranları belirlenmişse de, bu konuda emredici yasal düzenleme içeren 5464 sayılı Kanun yürürlüğe girmekle, artık bu Kanunun uygulandığı tarihten itibaren sözleşme hükümleri uygulama kabiliyetini yitirmiştir. Bu durumda sözleşme hükümlerinin uygulanmasına işaret eden Özel Daire bozma kararında ve 1/4/2006 tarihinden itibaren Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği belirten mahkeme kararında bir isabet bulunmamaktadır. Açıklanan bu durum karşısında takip tarihinden 5464 sayılı Kanunun faiz ile ilgili hükümlerinin yürürlüğe girdiği 1/6/2006 tarihine kadar akdi faiz, bu tarihten itibaren ise 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 26/3.maddesine göre Merkez Bankasınca belirlenen faiz oranlarının uygulanması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 25/6/20008 gününde oybirliği ile karar verildi.