YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/447
KARAR NO : 2008/436
KARAR TARİHİ : 18.06.2008
MAHKEMESİ : Bolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/12/2007
NUMARASI : 2007/283-2007/371
Taraflar arasındaki “manevi tazminat“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bolu 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 28.09.2005 gün ve 2002/29 E. 2005/263 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 16.4.2006 gün ve 2006/4944 E. 2007/5075 K. sayılı ilamı ile, (…Dava, haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz olunmuştur.Davacı, öğretim görevlisi sıfatı ile çalıştığı üniversitede bir kısım öğrencilerin başları örtülü olarak derslere girmek istediklerini, yasalara aykırı bu tutumun kabul edilemeyeceğini belirterek öğrencileri uyardığını ve üniversite yönetimine de durumu bildirdiğini ancak yönetim tarafından gerekli önlemlerin alınmadığını ve öğrenciler hakkında da disiplin işlemi yapılmadığını, başı örtülü olarak derse girme ısrarları üzerine diğer öğrenciler ile başka bir derslikte eğitim yapması nedeniyle hakkında soruşturma açıldığını, disiplin cezası verilerek olumsuz sicil düzenlendiğini, bu işlemlerin idari yargı kararları ile iptal edildiğini ancak sözleşmesinin uzatılmadığını ve emekliliğini istemek zorunda kaldığını, tüm bu süreç boyunca salt görevini yapmasından dolayı haksız eylem ve işlemlere maruz bırakıldığını, yönetici durumunda bulunan davalıların kişisel kusur, kasıt, kin ve garez ile davrandıklarını ileri sürerek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davalılar, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini davacı hakkındaki işlemlerin yasal çerçevede yürütüldüğünü ve kişisel kusurlarının bulunmadığını savunmuşlardır.
Mahkemece, davacı hakkında verilen uyarma cezası ve buna bağlı olarak olumsuz sicil nedeniyle terfi durdurma işleminin yönetmeliğe uygun olarak yapılan soruşturmalara dayandığı, davalıların davacıyı zarara uğratmak kastı ile hukuka aykırı bir biçimde hareket etmedikleri gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiştir.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesinde “Okul Yönetimi” dersinde görevlendirilen davacının bazı öğrencilerin şikayette bulunmaları nedeniyle dersi terk ettiği ve yetkisi olmadığı halde başka bir derslikte bir grup öğrenciyle ders yapmak suretiyle öğrencileri gruplara ayırma tavrı içine girdiği gerekçesiyle uyarma cezası ile cezalandırıldığı ancak Danıştay 12. Dairesinin 9/10/2000 gün ve 1999/3006, 200/3284 sayılı kararı ile davacı hakkında şikayette bulunan öğrencilerin davacıya tavır almaları ve şikayette bulunmaları nedeniyle disiplin hükümleri uyarınca cezalandırılmaları gerekirken görevini Anayasal ilkelere uygun olarak yerine getirmek isteyen davacı hakkında uyarma cezası verilmesinde hukuka ve mevzuata uyarlık görülmediği gerekçesiyle davacı hakkındaki uyarma cezasının iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu olaylar nedeniyle yapılan diğer idari işlemler de idari yargı kararları ile iptal olunmuştur.
Somut olayın açıklanan gelişim biçimi göz önünde tutulduğunda; davacının, Anayasa ile yasalarda düzenlenen kural ve ilkeler doğrultusunda görevini yapmaya çalıştığı, davalıların ise bu kural ve ilkelere aykırı tutumları ile davacı hakkında hukuka aykırı işlemlerde bulundukları, davalıların eylemlerinin görevleri ile bağdaştırılamayacağı ve açıkça kişisel kusur niteliğini taşıdığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, davacı yararına uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Mahkemece istemin tümden reddi doğru görülmemiş ve bu nedenle hükmün bozulması gerektirmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, Abant İzzet Baysal Üniversitesinde, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümünde Eğitim Yönetimi Denetimi alanında öğretim görevlisi iken, 1998 yılı 2.döneminde, Özel Eğitim Bölümü, okul yönetimi dersinde, türbanlı öğrencileri derse almadığı için uyarma cezası aldığını; bu cezanın iptali için açtığı davanın İdare Mahkemesince reddedildiğini, kararın temyizi üzerine Danıştay 12.Dairesinin hükmü bozduğunu; uyarma cezasının iptal edildiğini, 1998 yılına ilişkin olumsuz sicilinin ve buna dayalı olarak verilen terfi durdurma cezasına dair işlemin dayanağının kendisine verilen uyarma cezası olduğunu; uyarma cezası teklif eden soruşturma komisyonu görevini yürüten davalıların önsoruşturmayı usulüne uygun yapmadıklarını, kötüniyet, kin, garez, çıkar sağlama, yöneticilere yaranma gibi duygularla hareket edip, hukuka aykırı işlemlere zemin oluşturduklarını, bu nedenle manevi bakımdan zarara uğradığını ileri sürerek; kişilik haklarına saldırı nedeniyle 2.500.000.000 TL.tazminatın, davalılardan ayrı ayrı tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davanın reddini cevaben bildirmişlerdir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davalılar tarafından düzenlenen sicilin iptali için Sakarya 2.İdare Mahkemesinde dava açıldığı, anılan mahkemenin 25.3.1999 gün 1998/664 Esas, 1999/240 sayılı kararıyla davanın reddedildiği; Danıştay 12.Dairesi’nin 9.10.2000 gün, 1999/3006 Esas, 2000/3284 sayılı Kararıyla, davacı hakkında şikayette bulunan öğrencilerin davacıya tavır almaları ve şikayette bulunmaları nedeniyle disiplin hükümleri uyarınca cezalandırılmaları gerekirken görevini Anayasal ilkelere uygun olarak yerine getirmek isteyen davacı hakkında uyarma cezası verilmesinde hukuka ve mevzuata uyarlık görülmediği gerekçesiyle hükmün bozulduğu, dava konusu işlemin iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
Böylelikle, davalıların yansız davranmadıkları, eylemleri ile davacıyı zararlandırdıkları açıktır.
Davalıların belirtilen eylemlerinin hukuka aykırı olduğu, eylemleri ile sonuç arasında illiyet bağının bulunduğu, davacının kişilik haklarının zarar gördüğü anlaşılmaktadır. O halde davalıların kişisel kusurlarıyla davacının kişilik haklarına saldırıda bulundukları kabul edilmelidir.
Hukuk Genel Kurulu’nun benzer nitelikteki 15.11.2000 gün ve 2000/4-1650 E. 2000/1690 K.; 26.9.2001 gün ve 2001/4-595 E., 2001/643 K; 29.3.2006 gün ve 2006/4-86 E., 2006/111 K; 20.9.2006 gün ve 2006/4-526 E., 2006/562 K; 17.10.2007 gün, 2007/4-640 E., 2007/725 K; 31.10.2007 gün, 2007/4-640 E.,2007/725 K; 31.10.2007 gün, 2007/4-800 E., 2007/797 K;20.2.2008 gün, 2008/4-156 E.,2008/140 K.sayılı ilamlarında da aynı ilke vurgulanmıştır.
Yukarıda anlatılanların ışığında, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 18.06.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi.