Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2008/406 E. 2008/409 K. 28.05.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/406
KARAR NO : 2008/409
KARAR TARİHİ : 28.05.2008

MAHKEMESİ : Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/11/2007
NUMARASI : 2007/329-2007/541
Taraflar arasındaki “Tapu İptali ve Tescil“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri Asliye 4. Hukuk Mahkemesince davanın yargı yolu nedeniyle reddine dair verilen 04.07.2006 gün ve 2006/202-427 E.K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 08.02.2007 gün ve 2006/12220-2007/1252 sayılı ilamı ile, (…Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle, davanın yargı yolu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu parsellerin ilk tesislerinin belediye encümen kararlarına dayalı olarak tapulama harici taşlıktan ihdasen davalı belediye adına tescil edildikleri anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 3194 Sayılı Yasanın 11.maddesi; koşullarının varlığı halinde Hazine arazilerinin belediyeye bedelsiz terk edileceğini ve tapu kaydının terkin edileceğini öngörmüştür. Ayrıca, aynı maddede devrin hangi usul ve esaslar dairesinde olacağı da hükme bağlanmıştır. Buna göre, belediye ve valiliğin teklifi Maliye Bakanlığının onayı ile taşınmazın mülkiyeti belediyeye intikal ettirilecektir. Başka bir deyişle, sözkonusu arsa ve araziler kanun gereği doğrudan doğruya intikal etmeyecek yasada öngörülen usullere uyulmak, tapu kaydı terkin edilmek suretiyle devredilebilecektir.
Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazların 3194 Sayılı Yasanın 11.maddesi gereğince davalı adına yapılan tescil işlemlerinin usulsüz olduğunu, ayrıca anılan madde gereğince bu gibi taşınmazların amacına aykırı olarak kullanılamayacağı ve satılamayacağını ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
O halde, iddianın ileri sürülüş biçimine göre, davada yolsuz tescil nedeniyle iptali ve tescil istendiği açıktır. Davanın açıklanan bu nitelendirilmesine göre de, davaya adli yargı yerinde (genel mahkemelerde) bakılacağı kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, işin esasının incelenerek, gerekli araştırma ve soruşturmanın yapılması, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir…) gerekçesiyle bozularak dosya geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda ; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı Hazine vekili; Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden iken davalı Belediyece 3194 sayılı İmar Kanununun 11. maddesine göre taşlıktan ihdas ile Belediye adına tescil edilen 130753 m2 taşınmazın, Belediyeye ait 3344 nolu parselle tevhit ve ifraz edilerek imar parsellerine dönüştürüldüğünü, ifraz işlemi sonucu oluşan dava konusu 67 adet taşınmaz için davalı Belediyenin 3194 sayılı Kanunun 11. maddesi gereğince yaptırmış olduğu tescil işleminin usulsüz olduğunu, 3194 Sayılı Kanunun 11. maddesinin 1. fıkrası gereğince Belediye adına tescil edilen taşınmazların, aynı maddenin 2. fıkrası gereğince satılamayacağını ve başka bir maksat için kullanılamayacağını ileri sürerek mülkiyetin Hazineye aidiyetinin tespitini talep etmiş; birleşen davada ise, tescil harici ve taşlık olarak bırakılan yerden 549 m2 lik bölümün davalı Belediyece 3194 sayılı Kanunun 11. maddesinin 1. fıkrası gereğince yapılan tescil işleminin usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek, taşınmazın mülkiyetinin Hazineye aidiyetinin tespiti ile tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Mimarsinan Belediye Başkanlığı vekili; taşınmazlara 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi uyarınca hamur kuralı uygulanarak idari tasarruflarda bulunulduğunu savunarak, davanın öncelikle görev yönünden reddi gerektiğini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin; “tescil harici taşlıktan ihdasen tevhit ve ifraz ile imar parselasyonu yapılmasının idari bir işlem olduğu, bu itibarla dava konusu işlemlerin hukuka uygun olup olmadığının idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği” gerekçesiyle “davanın yargı yolu nedeni ile reddine” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Dava konusu taşınmazların ilk tesislerinin, 2.1.1987 ve 22.5.1987 tarihli Belediye Encümen kararlarına dayanılarak tescil harici taşlıktan ihdas ile davalı Mimarsinan Belediye Başkanlığı adına tescil edildikleri, bu aşamadan sonra yapılan tevhid, ifraz ve kısmen imar uygulaması sonucu yeni parsellerin oluştuğu; davacı Hazinenin, 3194 Sayılı İmar Kanununun 11. maddesi gereğince davalı adına yapılan tescilin dayanağını teşkil eden işlemlerin usulsüz olduğunu ileri sürerek görülmekte olan davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık yargı yoluna ilişkin olup; davayı görmeye adli yargının mı yoksa idari yargının mı görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.
3194 sayılı İmar Kanununun 11. maddesinde, “İmar planlarında; meydan, yol, park, yeşil saha, otopark, toplu taşıma istasyonu ve terminal gibi umumi hizmetlere ayrılmış yerlere rastlayan Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait gayrimenkuller ile askeri yasak bölgeler, güvenlik bölgeleri ile ülke güvenliği ile doğrudan doğruya ilgili Türk Silahlı Kuvvetlerine ait harekat ve savunma amaçlı yerler hariç Hazine ve özel idareye ait arazi ve arsalar belediye veya valiliğin teklifi, Maliye ve Gümrük Bakanlığının onayı ile belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeye; belediye ve mücavir alan hudutları dışında özel idareye bedelsiz terk edilir ve tapu kaydı terkin edilir. Ancak, bu yerlerin üzerinde bina bulunduğu takdirde, arsası hariç yalnız binanın halihazır kıymeti için takdir edilecek bedel ödenir. Bedeli ve ödeme şekli taraflarca tespit olunur.” Hükmüne yer verilmiştir.
Bu açık hükme göre, Hazine arazilerinin belediyeye bedelsiz terk ve terkin işlemlerinin ve devrin hangi usul ve esaslar çerçevesinde yapılması gerektiği ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve koşullarının varlığı halinde Hazine arazilerinin mülkiyetinin, belediye veya valiliğin teklifi ve Maliye Bakanlığının onayı ile ancak, belediyeye intikal ettirilmesi öngörülmüştür.
O halde, 3194 sayılı İmar Kanununun 11. maddesinde öngörülen ve az yukarıda açıklanan usul ve esaslara uyulmadan yapılan devir işleminin; bu cümleden olarak, salt Belediye Encümen kararına dayalı olarak yapılan tescil işleminin geçerli bir hukuki sonuç doğurmayacağı kuşkusuzdur. Yine, kanunları taşıdığı açıklığa uygun olarak uygulamakla yükümlü bulunan kamu görevlilerinin, kanunda öngörülen usul ve esasların sonuçlarını etkisiz hale getirmeye yönelik keyfi eylemlerinin TCK kapsamında yaptırıma bağlandığı ve bu nitelikteki kişisel kusurlarından dolayı sorumlu oldukları da, izahtan varestedir.
Burada hemen belirtilmelidir ki; geçersiz idari işleme dayalı tasarruflar bakımından, bu tasarrufların öncelikle idari yargı yerinde kaldırılması cihetine gidilmesine dair bir zorunluluğun benimsenmesi olanaklı değildir. Zira, yasal düzenlemeye uygun olmaksızın yapılan işlem yolsuz tescil sonucunu doğurur ve bu sebebe dayalı davaların görülme yeri de adli yargı yeridir.
Somut olayda; dava konusu taşınmazlar Belediye Encümen kararlarına dayanılarak tapulama harici taşlıktan ihdas ile davalı Belediye adına tescil edilmiş; davacı Hazine, 3194 Sayılı İmar Kanunun 11. maddesinde öngörülen usul ve esaslara uygun olmaksızın yapılan bu tescil işlemlerinin, yolsuz tescil sebebine dayalı olarak iptal ve tescilini talep etmiştir. Davanın açıklanan bu niteliği göz önünde bulundurularak, taraflar arasındaki uyuşmazlığın adli yargı yerinde (genel mahkemelerde) çözümlenmesi gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen ve aynı yöne işaret eden Özel Daire bozma kararına uyularak, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; davayı görmeye idari yargının görevli olduğundan bahisle, yargı yolu nedeniyle davanın reddine dair verilen önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 28.05.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.