YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/341
KARAR NO : 2008/357
KARAR TARİHİ : 07.05.2008
MAHKEMESİ : İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 23.05.2007
NUMARASI : 2007/171 E- 224 K.
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 12.Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 23.11.2005 gün ve 2004/207-2005/680 sayılı kararın incelenmesi taraflar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 16.10.2006 gün ve 2006/3910-9813 sayılı ilamı ile, (“…Dava, ticari ilişki sonucu düzenlenen 6 adet fatura bedelinin tahsili için girişilen icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı vekili, müvekkilinin borcu kalmadığını, hatta alacaklı dahi olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu ve toplanan delillere göre, dava dışı G..S..’e yapılan ödemelerin davacı şirkete yapıldığı gerekçesiyle ispatlanmayan davanın reddine, davalı yararına tazminat koşulları oluşmadığından takdiren tazminata hükmolunmasına yer olmadığına karar veril-miş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin temyizine gelince;
Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu konusunda uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık davalı tarafça delil olarak sunulan ve teslim alan bölümünde “Mersem G.. B..” isim ve imzası bulunan ödeme makbuzlarında yazılı ödemelerin davacı şirkete yapılmış ödemeler olarak kabulüne olanak bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Makbuzları imzalayan G..S..davacı şirketin yetkilisidir. Uyuşmazlık konusu olmayan banka dekontlarında da ödemelerin G.. S..’e yapıldığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece ihtilaflı makbuzlarda G.. S..e yapılmış görünen ödemelerin davacı şirket alacağına yönelik ödemeler olup olmadığı konusunda davacı şirket yetkilisinin HUMK’nun 230.maddesi uyarınca isticvap edilerek ödemelerin borca yönelik olduğu kanaatine varılması halinde defterlerinde ödeme kaydı görünen davalıya TTK’nun 83.maddesi uyarınca tamamlayıcı yemin verilerek sonucuna göre bir karar oluşturulması gerekirken, bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir…”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı …..Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.vekili, davacı Şirket ile ticari ilişki içerisinde bulunan davalının, altı adet fatura bedeli toplamı 56.452.642.500 TL.’yi ödememesi üzerine hakkında icra takibi yapıldığını, davalının borca itiraz ettiğini, itirazının haksız olduğunu, zira, davalının takibe konu faturalara yasal süre içerisinde itirazda bulunmamak suretiyle münderecatlarını kabul etmiş olduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına, asgari %40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …. Tekstil Ticaret ve Sanayi Ltd.Şti. vekili, 2003 yılından beri tarafların ticari ilişki içerisinde olduklarını, ancak davalının davacıya borcu bulunmadığını, bu hususun davalının ticari defter ve kayıtlarının tetkikinden anlaşılacağını; davalının davacıya takibe konu faturaların tarihlerinden sonra ödemeler yaptığı gibi, öncesinde de avans niteliğinde ödemelerde bulunduğunu, bu ödemelerin bir kısmının davacı şirket yetkililerine (Gökhan Sevilen’e) elden ve makbuz mukabili yapıldığını, davacının bu ödemeleri kendi kayıtlarına yansıtmamış olabileceğini, fatura tarihlerinden önce yapılan ödemelerin de, taraflar arasındaki münasebet ve çalışma usulü gereği ve tamamen iyiniyet esasına göre yapıldığını cevaben bildirmiştir.
Yerel Mahkeme; takibe konu faturaların davalı defterlerinde de kayıtlı olduğu, davalı tarafından dosyaya ibraz edilen makbuzlarla davacı şirket yetkilisi dava dışı G.. S..e ödemeler yapıldığı, bu ödemelerin bir kısmının davacı defterlerine kaydedildiği, bir kısmının ise kayıtlı olmadığı, G..S..’e yapılan ödemelerin kabul edilmemesi halinde davacı defterlerine kaydedilen ödemelerin de yer almaması gerekeceği, bu nedenle davacının G.. S..’e yapılan tüm ödemelerin davacı şirkete yapılan ödemeler anlamına gelmeyeceği yönündeki itirazın tutarlı bulunmadığı; taraf deflerlerinde birbirini teyit eden kayıtlar değerlendirilmekle, Mahkeme kanaatinin kuvvetlendirilmesi yönünde davalı tarafa yemin teklif edip etmeyeceği hususunun davacıya sorulduğu, yemin teklif edilmeyeceğinin cevaben bildirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş; her iki tarafça da temyiz edilen bu karar Özel Dairece metni yukarıda bulunan ilamla bozulmuş; Yerel Mahkeme gerekçesini tekrarlayarak ve genişleterek önceki kararında direnmiştir.
Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, davacı şirketin davalı şirket adına altı adet (tarihleri ve bedelleri sırasıyla 24.09.2003- 7.538.784.000 TL; 30.09.2003- 2.261.765.000 TL; 02.10.2003- 8.156.307.500 TL; 16.10.2003-18.878.112.000 TL; 23.10.2003-10.070.533.000 TL.olan, toplam 56.452.642.500 TL. bedelli) faturayı düzenlediği, faturaların tümünün davalı defter ve kayıtlarında yer aldığı çekişmesizdir.
Davacı şirket fatura bedellerinin ödenmediği iddiasıyla ilamsız icra takibi yapmış, davalının borca itirazı üzerine eldeki dava açılmıştır.
İçeriği yukarıda belirtilen cevap dilekçesinde, davalı vekili, takibe konu fatura bedellerinin davacıya ödendiğini, ödemelerin bir kısmının davacının yetkilisi G..S..’e elden ve makbuz karşılığında yapıldığını, faturalardan önceki tarihlerde de avans niteliğinde ödemelerde bulunulduğunu savunmuş ve 7.3.2005 günlü delil listesi ekinde toplam 14 adet ödeme makbuzunu dosyaya sunmuş; diğer delillerinin yanında isticvap deliline de dayanmıştır.
Davalı tarafça sunulan ve davacı şirketin kaşesini taşımayan bu ödeme makbuzlarının ilki 16.05.2003, sonuncusu 17.10.2003 tarihli olup; makbuzlardan dokuz adedinin ‘Teslim Alan’ hanelerinde “M.. G.. B..”; üç adedinde “G..B..”; birinde “G.. B..M..” birinde ise sadece “Me..” ibaresi bulunmakta ve tüm makbuzların teslim alan hanelerinde teslim alana atfedilmiş imzalar yer almaktadır.
Makbuzlarda ‘G..B..’ olarak adı geçen kişinin dava dışı G..S.. olduğu ve dosyadaki imza sirkülerine göre bu kişinin davacı şirketi münferiden temsile yetkili bulunduğu; eldeki davada davacı vekili Av.E..K..’a davacı şirket tarafından verilen 21.10.2004 tarihli vekaletnamede de, davacı şirket adına G..S..’in adı ve imzasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu yönde bir çekişme de yoktur.
Her iki tarafın ticari defter ve kayıtları üzerinde mali müşavir tarafından yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 25.05.2005 havale tarihli bilirkişi raporunda, tarafların ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun şekilde yaptırıldığı, kayıtlarının da düzenli ve muhasebe ilkelerine uygun bulunduğu; takip dayanağı, davacı tarafından davalı adına düzenlenmiş, toplam bedelleri 56.452.642.500 TL. olan altı adet faturanın her iki tarafın da defterlerinde kayıtlı olduğu; davalı tarafından davacının yetkilisi G..S..’e 5.11.2003 tarihinde yapıldığı belirtilen 14.913.990.000 TL. tutarındaki ödemenin dayanağı durumundaki 28.02.2004 keşide tarihli 10.000 USD bedelli çekin davacı defterlerinde kayıtlı olduğu; ayrıca, davalı defterlerinde kayıtlı olan 26.5.2003 tarih ve 495 yevmiye numaralı 10 milyar TL. tutarlı ödemenin, davacı defterlerinde de kaydının bulunduğu; buna karşılık; G.. S..’e yapıldığı belirtilen ve davalının defterlerinde kayıtlı olduğu halde, davacının defterlerinde kaydı bulunmayan toplam 50.900 USD. tutarında ödemelerin de mevcut olduğu; davalı tarafından dayanılıp dosyaya belgeleri sunulan ve G.. S..’e yapıldığı belirtilen ödemelerden 16.05.2003 tarih 3.500 USD ve 23.05.2003 tarih 3.500 USD’lik ödemelerin davacının kayıtlarında yer almadığı, buna karşılık davalının kayıtlarında 26.05.2003 tarihinde yapılan 10.000.000.000 TL. tutarındaki ödemenin göründüğü, bu ödemenin davacının resmi defterlerinde de kayıtlı olduğu; davacının resmi defterlerinde de bu ödemelerden sadece 05.11.2003 tarihli 10.000 USD’lik ödemenin 31.10.2003 tarihinde T.C.M.B. döviz alış kuru 1.491.399 TL. üzerinden 14.913.990.000 TL. olarak kayıtlı olduğu belirtilmiştir.
Davacı vekili, bilirkişi raporuna ilişkin beyanlarını içeren 13.6.2005 günlü dilekçesinde, faturalara konu malların davalıya teslim edildiğinin ve davacının bu nedenle alacaklı olduğunun bilirkişice de saptandığını, makbuzlarda davacı şirketin kaşesinin yer almadığını ve kayıtlarında da bu ödemelerin görünmediğini; faturaların 27.09.2003/30.10.2003 arasındaki tarihleri taşımasına karşın, sunulan makbuzların ilkinin 08.05.2003, sonuncusunun ise 17.10.2003 tarihli olduğunu; dava dışı G..S..e yapıldığı savunulmak suretiyle davalı tarafından sunulan belgelere konu ödemelerin takip dayanağı faturalarla ilgili olmadığını, anılan kişi ile davalı arasındaki gayri resmi ticari ilişki nedeniyle yapılan ödemelerin davacıyı bağlamayacağını bildirmiştir.
Davalı vekili ise, bilirkişi raporuna ilişkin beyanlarını içeren 1.6.2005 günlü dilekçesinde müvekkilinin davacıya borçlu olmadığının, tersine alacaklı bulunduğunun bilirkişi raporuyla da belirlendiğini; G..S..’in davacı şirketin ortağı ve (temsile-ilzama) yetkilisi olduğunu, dolayısıyla bu kişiye yapılan ödemelerin davacıya yapıldığının kabulü gerektiğini, ödemelerin bir kısmının davacı defterlerinde yer almamasının bu sonucu etkilemeyeceğini savunmuş; 14.7.2005 tarihli dilekçesinde, G..S..’in makbuzlar karşılığında tahsil ettiği paraları davacı şirket nam ve hesabına tahsil etmiş olup olmadığının aydınlığa kavuşturulması için, bu kişinin isticvabını talep etmiştir.
Buraya kadar yapılan açıklamaların ortaya koyduğu sonuç şudur: Davacı şirket, varlığı çekişmesiz olan ticari ilişki çerçevesinde davalıya sattığı mallar için takip dayanağı faturaları düzenlemiş, davalı bu faturaları kendi kayıtlarına geçirmiş, böylece ve tersini de ileri sürmemek suretiyle, faturaların kendisine tebliğ edildiğini ve münderecatlarına bir itirazı bulunmadığını; eş söyleyişle, fatura bedelleri kadar davacıya borçlu bulunduğunu kabullenmiş, ancak, eldeki davada, fatura bedellerini davacının yetkilisi G..S..’e ödediğini savunmuş, yani, ödeme definde bulunmuştur.
Borcun varlığını kabul edip, ödeme definde bulunan tarafın, bu defini (ödeme savunmasını) ispatla yükümlü bulunduğu açıktır. Davalı, borcu ödediği yönündeki savunmasının delili olarak, davacı şirketin yetkilisi olan dava dışı G.. S.. tarafından imzalandığını bildirdiği, davacı şirketin kaşesini taşımayan ve hangi borca mahsuben yapıldığı konusunda açıklama içermeyen ödeme makbuzlarına dayanmış ve sunmuş; ayrıca, aynı kişiye yapılan banka havalelerine ilişkin dekontlara ve verilen bir çeke dayanmıştır.
Yukarıda belirtildiği üzere, dava dışı G..S..’in davacı şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili bulunduğu hususu dosya kapsamıyla sabit ve çekişmesizdir.
Davacı şirket, temsil ve ilzama tek başına yetkilisi olan G..S..ile davalı şirket arasında gayri resmi başkaca bir ticari ilişkinin mevcut olabileceğini, o ilişki çerçevesinde yapılan ödemelerin davacı şirketi bağlamayacağını ileri sürmüş; davalı ise, kendisiyle G.. S..arasında, ileri sürülen şekilde bir ilişki bulunmadığını, söz konusu ödemelerin, salt davacı şirketin yetkili temsilcisi olması nedeniyle yapıldığını savunmuş ve bu hususun açıklığa kavuşması için G..S..’in isticvabını istemiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 230.maddesine göre, hakim, taraflardan birini kendiliğinden ya da diğer tarafın isteği üzerine, müddeabih veya onunla ilgisi bulunan hallerle, vakıalar hakkında isticvap edebilir.
Ortada, davacı şirketin yetkili temsilcisi olduğunda çekişme bulunmayan G..S..e yapıldığı belirtilen ödemelere ilişkin belgeler bulunduğuna, davacı vekili bu belgelerin davacı şirketi bağlamayacağını ileri sürdüğüne ve davalı taraf da, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 230.maddesi çerçevesinde bu kişinin isticvabını istediğine göre, Mahkemece yapılması gereken; davacı şirketi temsil ve ilzam yetkisi sonradan ortadan kalkmış olsa bile, G..S..’in davalının dayanıp sunduğu ödeme belgeleriyle ilgili olarak isticvap edilmesi; belgelerin içerikleri, imzaların kendisine ait olup olmadığı ve belgelere konu ödemelerin gerçekten de yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise bu ödemeleri davacı şirketin davaya konu alacağına mahsuben mi (takip dayanağı fatura bedelleri karşılığında mı), yoksa, davacı tarafça ileri sürülen şekilde davalı ile olan başka bir kişisel ilişkisi çerçevesinde mi kabul ettiği konusundaki beyanının usulünce sorulup tespiti, ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesidir.
Nihayet, şu hususun da belirtilmesi gerekmektedir: Her ne kadar, Özel Daire bozma ilamında, isticvap işleminden sonra ‘ödemelerin borca yönelik olduğu kanaatine varılması halinde defterlerinde ödeme kaydı görünen davalıya TTK’nun 83.maddesi uyarınca tamamlayıcı yemin verilmesi’ gereğine de işaret edilmiş ise de; yukarıda açıklanan şekilde yerine getirilecek isticvaptan sonra ortaya çıkacak hukuksal durum ne şekilde olursa olsun, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü açısından hukuken nihai bir sonucu ortaya koymaya her halükarda yeterli olacağından; somut olayda TTK’nun 83.maddesi çerçevesinde tamamlayıcı yemine başvurulmasına yer ve gerek bulunmamaktadır.
Yerel Mahkemece, yukarıda açıklanan şekilde işlem yapılıp, ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığından 7.5.2008 gününde ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.