Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2008/330 E. 2008/335 K. 16.04.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/330
KARAR NO : 2008/335
KARAR TARİHİ : 16.04.2008

MAHKEMESİ : Konya 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/02/2008
NUMARASI : 2007/1074-2008/138
Taraflar arasındaki “iptal-tesbit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 1. İş Mahkemesince “dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddine” dair verilen 22.08.2007 gün ve 265-663 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 01.11.2007 gün ve 19082-18222 sayılı ilamıyla;(….Dava, nitelikçe 2926 sayılı Kanun gereği sigortalılık süresinin tespiti istemine ilişkindir. Davalı Kurumun yöntemince yetki itirazında bulunduğu ve Konya’da davalı Genel Müdürlüğün şubesinin olduğu, Kurum Avukatlarının Genel Müdürlüğü temsilen şubenin bulunduğu yerde davaya girdikleri uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, hükmü şahsın şubesinin bulunduğu yerde dava açabilmesi için uyuşmazlığın dava açılan şubenin muamelesinden kaynaklanmasının gerekip gerekmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı, 5521 sayılı Yasanın yollamada bulunduğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 17. maddesidir. Anılan maddede, hakiki veya hükmi bir şahsın muhtelif mahallerde şubeleri bulunduğu takdirde, o şubenin muamelesinden dolayı, o şubenin bulunduğu mahalde dahi davanın ikame edilebileceği hükmü öngörülmüştür. Maddede, öngörülen şube muamelesinden amaç Genel Müdürlük adına işlem yapmaktır. Başka bir anlatımla, “muamelenin doğrudan şube işleminden kaynaklanması zorunlu olmayıp genel müdürlük adına işlem yapmak üzere dava ikame edilen yerde şubenin bulunması yeterlidir. Zira, Anayasanın 141/son maddesi gereğince hakim en az giderle ve en kısa sürede davayı sonuçlandırmakla yükümlüdür. Esasen, şubenin bulunduğu yerlerde, davalara, Genel Müdürlüğü temsilen Kurum Avukatlarının katıldığı da söz götürmez. Hal böyle olunca, davanın yetkili mahkemede açıldığı kabul edilerek, davanın görülmesi gerekirken, yetkisizlik kararı verilmesi isabetli değildir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN :Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Kurum işleminin iptali ile Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tesbiti istemine ilişkindir.
Yerel Mahkemece; “dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddine…dosyanın talep halinde yetkili Karaman İş Mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiştir.
Özel Dairenin yukarıda yazılı bozma kararı üzerine yerel mahkemece önceki kararda direnilmektedir.
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanaklarını oluşturan 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununda uyuşmazlığın çözüm yerine ilişkin bir düzenleme öngörülmemiş, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 70. maddesinde ise; uyuşmazlığın “yetkili iş mahkemelerinde” çözümlenmesi gerektiğine işaret edilmekle yetinilmiştir.
HUMK 9. maddesinde tanımlanan genel yetki kuralına koşut hüküm içeren 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5. maddesinde, “İş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği”, 15. maddesinde; bu Kanunda sarahat bulunmıyan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir.
Genel yetki kuralı dışında düzenleme öngörülmemiş olması karşısında, HUMK’da yer verilen özel yetkiye ilişkin düzenlemelerin İş Mahkemelerinin yetkisinin belirlenmesinde dikkate alınması gerekmektedir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 17. maddesi uyarınca; “Hakiki veya hükmi bir şahsın muhtelif mahallerde şubeleri bulunduğu takdirde o şubenin muamelesinden dolayı iflas davası müstesna olmak üzere o şubenin bulunduğu mahalde dahi dava ikame olunabilir”.
Davaya konu somut olayda; davacı, ürün stopajları nedeniyle 2926 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığının 01.04.1995 tarihinde başlatılarak, 01.04.1995 ile dava tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiğinin tesbitine, geriye dönük tescil isteminin reddini öngören Bağ-Kur Karaman İl Müdürlüğünün 27.02.2007 tarih ve 5925 sayılı dava konusu işlemin iptali ile yaratılan sataşmanın önlenmesine karar verilmesi” istemiyle Konya İş Mahkemesine eldeki davayı açmıştır.
Davaya konu uyuşmazlık Karaman Bağ-Kur İl Müdürlüğü işleminden kaynaklanmaktadır. Tüzel kişilere karşı açılacak davalarda genel yetkili mahkeme, tüzel kişilerin yerleşim yerinin, yani merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olmakla birlikte, şube işlemleri nedeniyle açılacak dava, taraf olarak bağlı bulunulan merkez davalı gösterilerek, şubenin bulunduğu yerde de açılabilir.
“Kurum adına işlem yapmaya yetkili bulunmak” şubenin tanımından ortaya çıkan bir sonuç olup, şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olmasında tek başına yeterli değildir. Şubenin bulunduğu yer yetkisi, o şubenin yapmış olduğu işlemlerden, davacıya ait işlemlerin yürütülmesinden doğan uyuşmazlıklarda geçerli bulunmaktadır.
Davaya konu Kurum işlemi Karaman İl Müdürlüğünce yapılmıştır. Davalı Kurumun Konya’da da şubesinin bulunmasına karşın, uyuşmazlığa konu Kurum işleminin bu şube muamelesinden kaynaklanmamış olması karşısında, o yer iş mahkemesi yetkili kabul edilemez. Yerel mahkemenin bu yönlere ilişkin değerlendirmesi doğru bulunmaktadır.
Belirtilen bu maddi ve yasal olgular dikkate alındığında, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA , gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 16.04.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi.