YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/318
KARAR NO : 2008/307
KARAR TARİHİ : 09.04.2008
MAHKEMESİ : Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 26/12/2007
NUMARASI : 2007/574-2008/562
Taraflar arasındaki “Nakliye Emtia Sigorta Poliçesine Dayalı Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.04.2005 gün ve 2003/237-176 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 15.03.2007 gün ve 2005/12864-4511 sayılı ilamı ile; (…Davacı vekili, Jandarma Genel Komutanlığı’nın ihtiyacı olan hastane malzemesinin yurt dışından ithal edildiğini, emteanın taşıma rizikolarına karşı davalı yanca sigorta güvencesi verilmiş olmasına rağmen, satıcı firma ve sigorta eksperi gözetiminde yapılan incelemede emteanın 396.116. DM’lık kısmının taşıma sırasında hasarlı olduğunun belirlendiğini, müvekkilinin satıcı firmaya satım bedelini tam olarak ödemiş olması nedeniyle hasarlı mal bedeli kadar zararının davalı yanca tazmin edilmediğini ileri sürerek, fazlası saklı tutularak şimdilik 202.503.29.-€’nun zararın doğumu tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, hasarın ambalaj ve yükleme hakkından kaynaklandığını zira, üreticiden hasarsız olarak alınan malzemenin THY.’na ait kargo uçağı niteliği olmayan tarifeli yolcu uçağı ile taşındığını, yükleme sırasında uçağın kapı girişi ve kargo bölümü dar olduğundan orijinal ambalajlarının havaalanında söküldüğünü, malzemelerin palet üzerinde olanların paletlerinin çıkarıldığını, orijinal köpük ve kartondan oluşan ambalajlarının söküldüğünü, oluşan hasarın büyük bölümünün boya çiziklerinden ibaret olduğunu ve onarımının da 20.000.000.000.-TL’na mal olabileceğinin tespit edildiğini, fonksiyon bozukluğu bulunmadığını, bu hususu davacının da kendi tutanağı ile kabul ve beyan ettiğini, aynı hususun mahkemece yapılan tespitte de belirlendiğini, bu belirleme çerçevesinde 20.000.000.000.-TL’nın davacıya ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, dava konusu emtea hasarının tam hasar niteliğinde olmadığı, malzemelerdeki muhtelif çizik, ezik, boya çizilmesi, tekerlek kilitleme pedal kırıklığı hasarının malzemenin fonksiyonlarını yerine getirme özelliğini ortadan kaldırmadığı, TTK.’nun 1283.maddesi gereğince kısmi hasarlardan ancak gerçek zararın tazmininin istenebileceği, emredici bu hükme nazaran poliçe genel şartnamesinin 6.4.2 nolu maddesindeki hasarlı malzemenin tam bedelinin sigortacı tarafından tazmin edileceğine ilişkin düzenlemenin amir hükme aykırı ve sebepsiz zenginleşmeye neden olacak bir düzenleme olmakla geçersiz olduğu, o halde davacının isteyebileceği gerçek zararın KDV dahil 23.600.000.000.- TL olduğu, poliçe genel koşulları 6.3.maddesi gereğince zararın yabancı para üzerinden istenebileceği, davalının 20.000.000.000 TL’nı 25.12.2002 tarihinde ödediği ve bu tarihteki kura göre karşılığının 11.697.-€ olduğu, oysa temerrüt tarihi olan 09.09.2002 tarihinden itibaren işlemiş faizi ile birlikte KDV’li tutarın 15.002.-€ olması gerektiği gerekçesiyle bakiye zarar tutarı 3.305.-€’nun 25.12.2002 tarihinden itibaren döviz faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, nakliyat emtia sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, TTK.’nun 1283.maddesi gereğince davacının ancak gerçek zararını isteyebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Yanlar arasındaki sigorta sözleşmesinin genel koşullarının 6.3.maddesi ile, sigortalının kısmi veya tam hasarlı malzemenin onarımını kabul etmemesi halinde hasarlı malzeme bedelinin tamamının sigorta şirketince tazmin edileceği benimsenmiştir.
TTK.’nun 1264.maddesinin 3.fıkrası gereğince amir hüküm niteliğindeki 1283.maddesine göre sigortacının sorumluluğu sigortalının gerçek zararı ile sınırlandırılmış ise de, bu hüküm, sigorta genel ve özel koşulları ile sigortalı aleyhine sonuç doğuracak hükümler konulamayacağına ilişkin bir hüküm olup sigortalı yararına düzenleme içeren genel ve özel koşullara imkan veren bir hükümdür.
O halde, poliçe genel koşullarının 6.3.maddesi düzenlemesi sigortalı lehine bir düzenleme olduğundan TTK.’nun 1283.maddesine aykırı bir düzenleme değildir. Mahkemece davacının tam tazminat isteminin reddi bu nedenle doğru değildir. Ancak, kısmen hasarlı olup, işlevini yerine getiren sigortalı emteanın davalı sigorta şirketine terk edilmeksizin tam tazminat talebinde bulunulması MK.’nun 2.maddesine aykırı olduğu gibi, sigortalı açısından nedensiz zenginleşme sonucunu da doğuracağı bir gerçektir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek davacının talebinin değerlendirilmesi gerekir iken, TTK.’nun 1283.maddesine yanlış bir anlam verilerek hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına Bozulmasına…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, nakliye emtia sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili tarafından yurt dışından ithal edilen ve davalıya nakliyat rizikolarına karşı sigortalı bulunan bir kısım emtianın taşıma sırasında hasarlanmasına rağmen davalının zararlarının ödemediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak hasarlı malzeme bedeli olan 202.503,29 Euro’nun reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, usulüne uygun şekilde ve uygun koşullarda taşıma yapılmadığından hasarın oluştuğunu, meydana gelen bu hasarların tamiri mümkün küçük hasarlar olduğunu, davacının hasar bedelini talep etmesi gerekirken tam tazminat (malzeme bedelini) talep edemeyeceğini beyanla davanın reddi gerektiğini cevaben bildirmiştir.
Mahkemece, oluşan hasarın kısmi hasar niteliğinde olduğu, malzemelerin fonksiyonlarını yerine getirdiği, onarımının mümkün olduğu, bu nedenle TTK’nun 1283.maddesi gereğince kısmi hasarda ancak gerçek zararın tazmininin istenebileceği, bu hükmün emredici bir hüküm olduğu, buna aykırı olan sözleşme hükmünün uygulanamayacağı, aksinin düşünülmesinin davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açacağı bu nedenlerle bilirkişilerce hesap edilen davacının kısmi zararına hükmedilmesi gerekçesi ile, davanın kısmen kabulü ile 3.305 Euro’nun faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire, yerel mahkeme kararını yukarıda açıklanan nedenlerle bozmuş, mahkeme önceki kararında direnmiştir.
Uyuşmazlık, Türk Ticaret Kanununun 1283.maddesine aykırı şekilde sigorta ettiren lehine hükümler içeren bir sözleşme yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Türk Ticaret Kanununun 1283.maddesi; “Sigortacı, sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin ancak hakikaten uğradığı zararları tazmine mecburdur.” hükmünü taşımaktadır.
Aynı Kanunun 1264.maddesinin 3.fıkrasında, “…. 1283 …. maddeler hükümlerine aykırı olan mukavele şartları hükümsüzdür.” 4.fıkrasında ise, 1283.madde zikredilmeksizin, “…sigorta ettiren kimsenin zararına olarak mukavele ile değiştirilemez. Değiştirilirse kanun hükümleri re’sen tatbik olunur.” hükümleri bulunmaktadır.
Esas itibarıyla aşkın sigortanın düzenlendiği TTK’nun 1283.maddesi hükmü uyarınca, sigortacı rizikonun gerçekleşmesi durumunda, sigorta ettirene veya sigortalıya ancak gerçek zarar miktarını ödemekle yükümlüdür. TTK’nun 1264/3.maddesi uyarınca emredici hüküm niteliğinde olan TTK’nun 1283.maddesi açıklanan şekilde sigortacının sorumluluğunu gerçek zararla sınırlandırmış ve TTK’nun 1283.maddesine aykırı olarak sözleşmeye konulan hükümlerin geçersiz olduğunu açık bir şekilde ifade etmiştir.
TTK’nun 1264.maddesinin 4.fıkrası, bu fıkrada sayılan maddelerin sigorta ettiren kimsenin zararına olarak mukavele ile değiştirilemeyeceğini, eğer değiştirilirse kanun hükümlerinin re’sen tatbik olunacağını vazetmişken, aynı maddenin 3.fıkrasında sigortacı, sigorta ettiren ayrımı yapmaksızın her iki taraf yönünden de bu fıkrada sayılan maddelere aykırı olan sözleşme hükümlerinin geçersiz olacağını açıklamıştır. TTK.’nun 1283.maddesi sadece sigorta ettiren kimse lehine düzenleme yapılabilmesine imkan veren TTK.nun 1264.maddesinin 4.fıkrasında sayılan maddeler arasında değilsede, hem sigortacı, hemde sigorta ettiren lehine olan, 3.fıkrasında sayılan maddeler arasında yer almaktadır.
O halde, TTK.nun 1283.maddesini yalnız sigorta ettiren aleyhine sonuç doğuracak hükümler getirilmesini yasaklayan, sigortacı aleyhine şartlar konmasına bir yasaklama getirmeyen bir hüküm gibi yorumlanması imkanı bulunmamaktadır.
Dolayısı ile bu madde hükmüne aykırı olarak sözleşmeye konulan hüküm, taraflardan kimin yararına olursa olsun hükümsüz olacaktır.
Somut olayda taraflar arasında düzenlenen 14 Mart 2001 tarihli Genel Şartnamenin “Ödeme Yeri ve Şartları” başlıklı 6.maddesinin, “Tazmin” kenar başlıklı 3.bendinde; “sigortalının, kısmi veya tam hasarlı malzemenin onarımını kabul etmemesi halinde, hasarlı malzeme bedelinin tamamının sigortalı adına ilgili hesaba yatırılacağı” hükmü yer almaktadır.
Olayın çözümünde bu hükmün ne şekilde yorumlanması gerektiği, taraflar arasında aktedilen sözleşmenin yeni değer sigortası olarak kabulünün mümkün olup olmadığı hususu üzerinde de durulması gerekir.
Yeni değer sigortasında, sigortacı tehlikelerin gerçekleşmesi sonucunda ortaya çıkan ihtiyacın karşılanması veya bu suretle ortaya çıkan bir dezavantajın giderilmesi borcunu üstlenir. Yeni değer sigortasının da sigortacı, yangın, hırsızlık gibi bir olay sonucunda zarar gören şahsın tamamen kaybettiği bir mal söz konusu ise; onun yeniden temini, kısmen hasar görmüş bir mal söz konusu ise, eski hale getirilmesi için gerekli meblağı ödemeyi taahhüt eder. Yitirilen malın yaşı, yıpranma oranı hiç önem taşımaz. Kısmi hasar durumunda, hasar gören kısmın yenisinin temini veya onarımı için gereken bedel sigortacı tarafından ödenir. Yeni değer sigortası yaptıran bir şahsın zararı, zarar gören malın eskime, aşınma ve yıpranma sebebiyle uğradığı değer kayıpları ve paranın değer kaybı göz önünde bulundurulmaksızın ödendiği için tam olarak giderilmiş olur. (Doç.Dr.Huriye Kubilay. Yeni Değer Sigortası, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları 1994, s.66).
Yeni değer sigortasından söz edilebilmesi için sigorta değeri olarak rizikonun gerçekleştiği andaki malın yeni değerinin kararlaştırıldığının sözleşmede açıkça belirtilmesi gerekir. Çünkü, riziko anında sigorta değeri malın değerine eşit, fazla veya az olabilir. Sigorta bedelinin rizikonun gerçekleştiği andaki bedele eşit olması sonucunu doğurmaz. Burada zenginleşme yasağı, eksik veya aşkın sigortanın olup olmadığı yeni değer dikkate alınarak belirlenir. Dolayısı ile aşkın sigortanın varlığı sigorta bedelinin rizikonun gerçekleştiği andaki sigortalı menfaat değerini aşıp aşmadığına göre değil, rizikonun gerçekleştiği andaki yeni değerinden eksik olup olmadığına göre belirlenir. Hal böyle olunca yeni değer sigortasının söz konusu olabilmesi için tarafların daha önceden rizikonun gerçekleştiği andaki yeni değeri sigorta değeri olarak kararlaştırmaları zorunludur. Bu yönden yapılan değerlendirmede taraflar arasındaki sözleşmenin 6.3. maddesindeki düzenlemenin yeni değer sigortası olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
Bu açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Sigorta hukukunda tam hasarın ancak; mal sigortalarında malın tahrip olması, yıkılması ve ziyaı halinde; kısmi hasarın ise, malın sadece hasara uğraması, zarar görmesi fakat tamamen tahrip olmaması halinde söz konusu olabileceği, alınan bilirkişi raporu ve yapılan tespitlere göre davaya konu sigortalı malzemelerin tam hasarının söz konusu olmadığı, malzemeler de muhtelif ezik, çizik ve bazı kırıkların bulunduğu ancak, bunların tümünün tamirinin mümkün olduğu, TTK. m.1283 uyarınca sigorta ettirenin (veya sigortadan yararlananın) ancak gerçek zararının tazminini talep edebileceği, bu hüküm emredici bir hüküm olup, sigorta hukukunda geçerli olan zenginleşme yasağı prensibinin bir gereği olduğu, bu yasağa aykırı olan sözleşme hükmünün bir geçerliliğinin bulunmadığı, mahkemece hasarlı malzemenin onarım bedelinin saptanarak, davalının yatırdığı miktar mahsup edilip eksik kalan miktara hükmedildiği anlaşılmakla, usule ve kanuna uygun bulunan yerel mahkeme hükmünün onanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 09.04.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.