YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/295
KARAR NO : 2008/270
KARAR TARİHİ : 26.03.2008
MAHKEMESİ : Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 06/12/2007
NUMARASI : 2007/359-2007/324
Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 3.Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 09.05.2006 gün ve 2006/1-2006/164 sayılı kararın incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 14.06.2007 gün ve 2006/9459-2007/8117 sayılı ilamı ile; (…Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı olduğunu, davalı televizyon kanalının ana haber bülteninde konuşan davalılardan T.. Ö..’ın müvekkilinin kişiliğine ağır hakaretlerde bulunduğunu, söylenen sözlerin onur kırıcı ve haksız fiil niteliğinde olduğunu ileri sürmüştür. Davalılar vekili ise müvekkillerinden T..Ö..’ın dava konusu konuşmayı Atatürkçü Düşünce Derneği Gençlik Kollarının düzenlediği “Avrupa Birliği Sürecinde Türkiye Nereye Gidiyor?” konulu bir panelde yaptığını, konuşmanın tamamı incelendiğinde kişilik haklarına saldırı içermediğini, Avrupa Birliği süreci, Gümrük Birliği ve hükümetin Gümrük Birliği ile ilgili tutumunun eleştirildiğini, ayrıca konuşmada saldırı teşkil edecek kesin yargı mevcut olmayıp sorgulayarak kamuoyunun aydınlatma yoluna gidildiğini, yayın kuruluşunun da konuşmayı aynen verdiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davalı T.. Ö..’ın davacıyı “sadistlik” ve “mazoistlik” ile suçlamasının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, M..K..K.. hakkındaki davanın ise husumet yönünden reddine karar verilmiştir.Davalı konuşması aynen; “Başbakan diyor ki; Gümrük Birliği bize zararlı oldu, 123 milyar dolar zarardayız diyor. Peki kardeşim sadist misin, mazoist misin? İnsana sorarlar niye oraya doğru koşuyorsun hala” biçimindedir. Görüldüğü gibi davalı, davacının sözleri ile davranışı arasındaki çelişkiyi vurgulamak amacıyla beyanda bulunmuştur. Dava konusu sözlerin sözlük anlamları ile günlük hayatta insanların yaygın olarak o sözcüklere yükledikleri anlamlar her zaman aynı olmayabilir. Nitekim davalının da az yukarıdaki sözleri, sözlükteki anlamında değil, yaygın olarak insanlar arasında her gün kullanıldığı anlam ile yani “kendisine zarar veren”, “başkasına zarar veren” anlamında kullanıldığı açıktır. Konuşmanın bütünü gözetildiğinde, bu kelimelerin sözlükteki anlamları ile kullanıldığını gösteren hiçbir bulgu mevcut olmayıp sözlükteki anlamları kastedilerek değil gerçeği gördüğü halde aynı yolda gitmekte ısrar etmesi kastedilerek “kendisine zarar veren”, “başkasına zarar veren” anlamında kullandığının kabulü gerekir. Şu durumda davanın tümden reddi gerekirken kısmen kabul edilmiş olması bozmayı gerektirmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 26.03.2008 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Diğer bir anlatımla dava, tartışmalı konuşmada yer alan açıklamaların kişilik değerlerine saldırı içerdiği ve böylece hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasanın 28. maddesindeki basının özgür olduğu yolundaki güvence ve bu ilkeyi güçlendiren 5680 sayılı Basın Yasanın 1. maddesindeki düzenlemenin ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp yayınlarda kişilik haklarına saygı gösterilmesi noktasında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümünde yer alan MK’nun 24 ve 25. maddesinde ve yine özel yasalarda güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluk ve gerekliliktir.
Bunun için Temel kriter, kamu yararıdır. Diğer bir anlatımla yayın, salt toplumun çıkarı gözetilerek yapılmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkar, ifade biçiminin yanlış olarak aktarılmasına neden olmamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel Basının bu işlerini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını yayında kamu yararı bulunmasını, ahlaki kurallara saygılı ve özellikle bu ilke doğrultusunda kişilerin onur ve hassasiyetini kırıcı ve zedeleyici ifade tarzından özenle kaçınılmasını zorunlu kılar. Bu ilke ve kuralları gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur.
Davacıyı, hedef alan e davalı tarafından sarf edilen, “ Başbakan diyor ki, Gümrük Birliği bize çok zararlı oldu. 123 milyar Dolar zarardayız diyor. Peki kardeşim sen sadistmisin? Mazohist misin? İnsana sorular niye o tarafa doğru koşuyorsun hala şeklindeki hakaret içeren haksız ve hukuka aykırı ifadelerin yerleşik içtihatlara göre konu ile ifade arasında düşünsel bir bağ bulunmadan öz ile biçim arasında bir denge sağlanmadan konu ile ilgisi olmayan yersiz ve gereksiz sözler ile küçültücü, incitici açıklamalar olması nedeniyle manevi tazminata hükmedilmesini gerektirdiği ortadadır.
Bilinmedir ki , davacı tarafından yapılan açıklamaları benimsememek davalılara hakaret hakkı vermez. Kişilerin, konum ve satatüleri ne olursa olsun, özde ve ilişilemez nitelikte şeref ve haysiyet değerleri vardır. Bu değerlerin ihlali, yasa tarafından müeyyidelenmiştir. (Bk m.49. MK. M.23-24)
“Mazosist” ve “sadist” sözcüklerinin tekrarlanması dahi incitici anlamları bellidir. Bunların isnadının soru formuyla yapılmış olmasının hafifletici bir yanı da yoktur. Davalı anılan bu sözleri kullanmadan da davacıyı eleştirebilir, onun gerçek niyetini kamuoyuna duyurabilir. Düşüncede veya toplumsal kullanışta bu sözcüklerin “ zarar veren” içeriğini taşımadığına ilişkin bir karine yahut bilimsel veri bulunmamaktadır. Kaldı ki inceleme notunda fotoğraflı dökümü ortaya konan davalı görüntüsündeki hakim psikoloji ve olayın ülke ötesi nüfusa da erişimini sağlayacak televizyonda meydana gelmesi, ihlali daha ağır ve zararlandırıcı kılmaktadır. Oysaki doğru olan eleştiri hakkının kamu oyunun olumlu yönde oluşması ve toplumun ahlaki değerlere sadık kalınarak daha ileriye götürülmesi amacıyla kullanılmalıdır. Davaya konu yazı ve söylemde eleştiri hakkı sınırları aşılarak davacı kamu oyunda küçük düşürülmüş, amaç aşılarak ahlaki ve etik değerler ihlal edilerek haksız ve kötüleme sergilenmek suretiyle davacının manevi varlığı ve kişilik hakları zedelenmiştir. Her ne gerekçe ile olursa olsun, hiç kimse insan onur ve haysiyetiyle bağdaşmayan bir muameleye tabii tutulamaz.
Basın özgürlüğü adı altında kişilerin incitilmesi hakkı basına verilmemiştir. Belirtilen nedenlerle, eylemin kişilik haklarına saldırının tipik ve ağır bir örneği oluşturması karşısında, yerel mahkeme kararının uygun bulunarak, dosyanın miktar incelemesi için Özel Dairesine gönderilmesi gerektiği inancı içinde çoğunluk görüşüne katılmıyorum.