YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/273
KARAR NO : 2008/275
KARAR TARİHİ : 26.03.2008
MAHKEMESİ : Ankara 10. İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/09/2007
NUMARASI : 2007/113-2007/502
Taraflar arasındaki “rücuan tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 10.İş Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 12.4.2006 gün ve 2006/62-88 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesi’nin 9.10.2006 gün ve 7567-12363 sayılı ilamıyla;(…Dava, 19.06.2002 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu vefat eden sigortalı A..Ö..’ın hak sahiplerine davacı Kurumca ölüm sigortası kolundan bağlanan aylığın ilk peşin değerinin, 1479 sayılı Kanunun 63.maddesi hükmüne göre davalıdan rücuan tahsili istemine ilişkin olup; Mahkemece, trafik kazasında davalının kusuru olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı olan 1479 sayılı Kanunun 63. maddesi kapsamında rücu edilecek kişilerin sorumlulukları, üçüncü bir kimsenin suç sayılır hareketi ile kanunda belirtilen sosyal sigorta yardımlarının yapılmasını gerektiren bir halin doğması ve sigortalı veya hak sahiplerine bu yardımların yapılması koşuluna bağlanmıştır.Maddenin ikinci fıkrasında yer alan “araç sahiplerine” ibaresi, Anayasa Mahkemesinin 27.03.2002 tarih ve 2001/343 Esas ile 2002/41 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş ve iptal kararı 13.11.2002 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup, buna göre, araç malikinin sorumluluğu, “araç sahibi“ sıfatından kaynaklanan kusursuz sorumluluğu ile değil, anılan maddede yer alan “diğer sorumlular” kavramı kapsamında ve 2918 sayılı Kanunun 85 ile 3. maddesi hükmünde öngörülen tanım çerçevesinde “işleten” sıfatını haiz bulunması dikkate alınarak saptanacaktır.
2918 sayılı Kanun kapsamında şeklî ölçüye göre işleten, satışa esas olan tescil belgesinde (m.19), aracın teknik muayene ve trafiğe çıkmasının temelini oluşturan trafik belgesinde (m.21), sigorta poliçesi (m.91) ve vergi kaydında adı yazılı olan kişidir. Maddi ölçüde ise araçtan ekonomik olarak yararlanmak ve araç üzerinde fiili hakimiyet esastır. 2918 sayılı Kanun, bu temel olgu üzerine oturmuştur.Trafik sicilinde adına kayıtlı bulunan aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere kullanıyor ve araçtan ekonomik çıkar sağlıyorsa, bir başka anlatımla araç üzerindeki fiili hakimiyet ile aracı, tehlikesi kendisine ait olmak üzere kendi nam ve hesabına işletiyor ise bu kişi hem şeklî, hem de maddi anlamda işletendir. Burada maliklik sıfatı ile işletenlik sıfatı aynı kişide birleşmiş olur.Anılan kanunun 85. maddesi “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına sebep olursa motorlu aracın işleteni bu zarardan sorumlu olur.İşleten aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” düzenlemesini içermektedir.
İnceleme konusu davaya bu yasal kurallar ışığında bakıldığında, dosya içeriğinden, şekli ölçüye göre dava dışı Murat Macuroğlu’nun işleteni olduğu kazaya neden olan aracı, 01.11.2001 tarihinde Noterden düzenlenmiş satış senedi ile satın alan davalının, o tarihten beri kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere aracı kullanıp ekonomik çıkar sağlayarak maddi anlamda “işleten” olduğu, sigortalı sürücü A..Ö…’ın araçla yaptığı kaza sonucu yaşamını yitirdiği, hak sahiplerine Kurumca sosyal sigorta yardımları yapıldığı, kazada sigortalı sürücünün % 100 kusurlu olduğu anlaşılmakta olup, “diğer sorumlu” kavramı kapsamında “işleten” sıfatıyla davalının rücu alacağından kusursuz sorumlu olduğu gözetilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmaladır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, trafik kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemeler nedeniyle uğranılan kurum zararının rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Davacı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili, davacı Kurum sigortalısı A..Ö..’ın 19.6.2002 tarihinde geçirdiği trafik kazası sonucu vefat ettiğini; 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununun 40 ve müteakip maddeleri uyarınca hak sahiplerine 19.069.132.706 TL.tutarında ölüm aylığı bağlandığını, kurum zararının kusurlu araç maliki A.. G..’dan tahsili gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik 2.000.000.000 TL.nın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı araç maliki A..G.. vekili, ölen sigortalının alkollü araba kullandığını, duran bir vasıtaya arkadan çarparak 8/8 kusurlu olarak kendi ölümüne sebebiyet verdiğini, davalının kusuru olmadığını, davanın reddini cevaben bildirmiştir.
Davanın reddine ilişkin olarak kurulan hüküm Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş, mahkemece direnme kararı verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanunun 3.maddesidir. Anılan maddede “üçüncü bir kimsenin suç sayılır hareketi ile bu Kanunda sayılan yardımların yapılmasını gerektiren bir halin doğmasında, Kurum sigortalı veya hak sahiplerine gerekli bütün yardımları yapar.
Ancak, Kurum, yapılan bu yardımların ilk peşin değeri için üçüncü kişilere, istihdam edenlere, 3. ve diğer sorumlulara rücu eder. Bu kimselerin hak sahiplerine yaptıkları ödemeler dolayısıyla Kurumun zarara uğraması halinde, hak sahiplerine rücu hakkı saklıdır.” Hükmü yer almaktadır. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre 1.kişi Bağ-Kurun kendisi, 2.kişi sigortalı ve hak sahipleri, 3.kişi ise bunun dışında olanlar olarak tespit edilmiştir.
2918 sayılı Kanunun 3.maddesi “İşleten:Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama,ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” tanımını içermektedir. Şekli ölçüye göre işleten, satışa esas olan tesçil belgesinde (m.19) aracın fenni muayene ve trafiğe çıkmasının temelini oluşturan trafik belgesinde (m.21), sigorta poliçesi ile (m.91) vergi kaydında adı yazılı kişidir.
Maddi ölçüde ise araçtan ekonomik olarak yararlanmayı ve araç üzerindeki eylemli egemenliği ölçü alır. 2918 sayılı Yasa bu teme lolgu üzerine oturtulmuştur. Hukuk Genel Kurulu’nun 24.3.2004 gün, 2004/10-165 E. 2004/171 K. Sayılı ilamında da bu ilkeler benimsenmiştir.
Açıklanan ilkeler doğrultusunda somut olaya bakıldığında davacı Kurum sigortalısı A.. Ö.., sigortalı aracı, araç sahibi davalıdan emaneten almış, %119 promil alkollü olarak kullanırken kaza meydana gelmiş ve hayatını kaybetmiştir.Dosyadaki bilirkişi raporlarına göre ölen sigortalı 8/8 oranında (tam) kusurludur. Davalı araç malikinin yukarıda açıklandığı üzere, işleten sıfatını taşımadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, araç sahibi kazadan kısa bir süre önce araçının bakımını yaptırmış ve aracını trafiğe iyi bir şekilde çıkacak duruma getirmiştir. Bu nedenlerle de araç sahibine atfı kabil bir kusur izafe edilemez.
O halde davacı Kurumun uğradığı zarardan, davalı araç malikini sorumulu tutmak olanağı bulunmamaktadır. Usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 26.3.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.