YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/267
KARAR NO : 2008/253
KARAR TARİHİ : 19.03.2008
MAHKEMESİ : Mersin 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİH :09.03.2007
NUMARASI :2007/2/90
Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; Mersin Asliye 1.Ticaret Mahkemesinden verilen 09.03.2007 gün ve 2007/2-90 sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ndan çıkan 12.12.2007 gün, 2007/19-918 Esas, 2007/ 960 Karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu’nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
Davacı/borçlu kooperatif, özel şahıslardan elden borçlanmaya olanak sağlayan herhangi bir genel kurul veya yönetim kurulu kararı olmadığı ve kooperatif ana sözleşmesinde de hüküm bulunmadığı halde kooperatif eski yönetiminin davaya konu iki adet bonoyu tanzimle davalıya verdiklerini; kooperatif eski yöneticileri hakkında bu tür usulsüz işlemler nedeniyle ceza davası açıldığını; herhangi bir yetkiye dayanmaksızın düzenlenen bu kambiyo senetlerinden dolayı kooperatifin sorumlu olamayacağını; bu borcun kooperatif defterlerine de kaydedilmediğini; davalıdan herhangi bir mal veya hizmet de alınmadığını, ifadeyle, icra takibine konu iki adet bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitini, istemiştir.
Davalı/alacaklı vekili, kooperatifin inşaat yapımı sırasında nakit sıkıntısına düşmesi üzerine müvekkilinden borç para istenip, verilen para borcu karşılığında da davaya konu senetlerin düzenlendiğini, ifadeyle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın kabulüne, icra takip dosyasında takip konusu yapılan bonoların ve iş bu takibin iptaline, takip kötüniyetli olduğundan takip değeri 34.250.000.000.-TL.nin %40’ı tazminatın davalıdan tahsili ile kooperatife ödenmesine karar verilmiş; hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Özel Dairece; “Dava konusu bonoların ihdas nedeni hanesinde “nakden” ibaresi bulunmaktadır. Davalı, bononun borç para karşılığında düzenlendiğini savunmuş, davacı ise, karşılıksız olduğunu iddia etmiştir. Bonoların kooperatifi temsile yetkili çift imzayı ihtiva ettiği ihtilafsızdır. Bu durumda, bononun bedelsiz olduğunu iddia eden davacı, bu yöndeki iddiasını HUMK.nun 290 ncı maddesi uyarınca yazılı delille kanıtlamakla yükümlüdür. Yazılı delil sunulamaması halinde ise, dava dilekçesinde “her türlü delil” denilerek yemin deliline de dayanılmış olduğundan, davacının davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.” Gerekçesiyle kararı bozmuş; davacı taraf yemin teklif etmeyeceklerini bildirmiş ise de mahkemece bu hususa dayanılmadan işin esası açısından önceki karardaki gerekçeler ve ayrıca davacının davasını yazılı delillerle ispat ettiğine ilişkin açıklamalarla önceki kararda direnilmiştir.
Davalı/alacaklı vekilinin direnme kararını temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunca karar oyçokluğu ile daire kararında yer alan gerekçelerle bozulmuş; davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Türk Ticaret Kanunu’nun 137, 321. ve 336. maddelerine göre temsile salahiyetli olanların şirketin maksat ve mevzuuna dahil olan her nevi işleri ve hukuki muameleleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkına haiz oldukları ve özellikle yönetim kurulunun ancak şirket gayesine uygun şekilde davranmak zorunda olduğu da gözetilerek, yapılan borçlanmanın şirket gayesi dışında bir işlem olup olmadığı ve kooperatif eski yöneticilerinin şahsi sorumluluğunu gerektirip gerektirmediği; buna bağlı olarak ta; davacı borçlu kooperatifin haklarında zimmet ve çok sayıda usulsüz senet düzenlemekten ceza davası bulunan eski yöneticileri tarafından düzenlenen bonolar nedeniyle borçlu olmadığını yazılı delille ispat edip edemediği ve buna göre de yemin deliline gidilip gidilemeyeceği, noktalarında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, davacı kooperatifin anasözleşmesi “tip anasözleşme” olup; “Amaç ve faaliyetler” kenar başlıklı 6/5 maddesinde kooperatifin ancak finans kuruluşlarından kredi alabileceği öngörülmüştür. Davalı kooperatifin muhtelif genel kurul toplantılarında da aynı yönde kararlar alınmış; ne anasözleşmede ne de sonradan alınan kararlarda özel kişilerden elden borçlanmaya olanak sağlayan bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Diğer taraftan, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98 nci maddesi göndermesiyle kooperatifler hakkında da uygulanması gereken 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Hükmi Şahısların Ehliyeti” başlıklı 137 nci maddesinde; “Ticaret şirketleri hükmi şahsiyeti haiz olup şirket mukavelesinde yazılı işletme mevzuunun çevresi içinde kalmak şartiyle bütün hakları iktisap ve borçları iltizam edebilirler. Bu husustaki kanuni istisnalar mahfuzdur.” Hükmü yer almakta olup; bu hükümle ticaret ortaklıklarının medeni haklardan yararlanma ehliyeti düzenlenmiştir.
6762 sayılı Ticaret Kanunu’nda yer alan bu düzenleme ile ticaret ortaklıklarının yararlanma hakkı kanuni istisnalar saklı kalmak kaydıyla şirket mukavelesinde yazılı işletme mevzuunun çerçevesi ile sınırlandırılmış; ultravires olarak adlandırılan bu teoriye göre ortaklığın iştigal konusu dışında kalan işlerin ortaklığı bağlamayacağı, ilkesi benimsenmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 09.12.1998 tarih, 1998/11-863 E. 1998/895 K.sayılı kararında vurgulandığı üzere, kooperatifin böyle bir işlemle bağlı sayılabilmesi, ancak bu işleme açıkça icazet vermesi ile mümkün olacaktır.
Yukarıda da ifade edildiği üzere, davacı kooperatif anasözleşmesinin “Amaç ve faaliyetler” başlıklı 6/5 maddesinde kooperatifin ancak finans kuruluşlarından borç alabileceği öngörülmüştür. 1163 sayılı Yasa’nın 3 ncü maddesi uyarınca bu anasözleşme tescil ve ilan edilmekle üçüncü kişilerin kooperatifin amacını ve konusunu bildiklerine ilişkin bir karine oluşur ve aksi üçüncü kişilerce iddia ve ispat edilmedikçe bu karine etkisini sürdürür (Bkz. G.Eriş, Uygulamalı Kooperatifler Hukuku, 2.Baskı, Sh.1128).
1163 sayılı Yasa’nın 59/1 nci maddesi hükmü karşısında da temsile yetkili kişiler ancak kooperatif namına onun amacının gerektirdiği bütün hukuki işlemleri yapabileceklerinden kooperatifçe açıkça icazet verildiği anlamına gelecek bir işlem bulunmadığı durumda, kooperatif yöneticilerinin imzaladığı bonolar kooperatif yönünden bağlayıcı olmayacaktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde;
Dava konusu bonoların ihdas nedeni hanesinde “nakden” ibaresi bulunmakta ve davalı/alacaklı bononun elden verilen para borcu karşılığında düzenlendiğini, savunmakta; davacı/borçlu kooperatif ise, açılan ceza davasını da dayanak göstererek bononun usulsüz ve karşılıksız olduğunu ileri sürmektedir.
Bonolar kooperatifi temsile yetkili eski yöneticilere ait çift imzayı içermekte ise de temsile yetkili kişiler ancak kooperatif namına onun amacının gerektirdiği hukuki işlemleri yapabileceklerinden ve Kooperatif Anasözleşmesinin “Amaç ve faaliyetler” başlıklı 6/5 maddesinde de “kooperatifin ancak finans kuruluşlarından borç alabileceği” öngörüldüğünden özel kişiye elden borçlanma niteliğindeki bu borçlanmanın açıklanan kapsamda olduğunu kabule olanak yoktur. Üstelik, Kooperatif Anasözleşmesine aykırı bu borçlanma kooperatif kayıtlarına yansıtılmadığı gibi, eski yöneticiler hakkında benzer usulsüz işlemler nedeniyle ceza davası açıldığı ve yine kooperatifin anılan borçlanmaya açıkça icazet verdiği anlamına gelecek herhangi bir işleminin de bulunmadığı dosya kapsamı ile belirgindir.
Nitekim, mahkemece bu yönde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda kooperatif kayıtlarında bonolar karşılığında kooperatife her hangi bir para veya mal girişi saptanmadığı gibi bu bonoların varlığını ortaya koyacak bir kayıta da rastlanmamış; elden borçlanmaya icazet anlamına gelecek bir işlem de tespit edilmemiştir.
Ayrıca, kooperatif eski yöneticileri hakkında açılan ceza davasında karşılıksız senetler düzenlenmesi eylemini de içerecek şekilde borçlanılan miktar 872.244,58 YTL olarak tespit edilmiş; yine ceza dosyasında yer alıp eldeki dosyaya da yansıyan ve başka kooperatiflerde de benzer şekilde usulsüzlüklerin tespit edildiğine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı müfettişlerinin suç duyurusu raporunda davalı/alacaklının diğer kooperatiflerden de aynı şekilde “nakten” kaydı içeren bonolarla alacaklı durumuna getirildiğinin belirlendiği, ifade edilmiştir. Bu ceza davasının kooperatif yöneticilerinin eylemlerinin sabit görülerek mahkûmiyetle sonuçlandığı; diğer kooperatiflerde tespit olunan benzer yolsuzluk ve usulsüzlüklerin de yargıya intikal ettiği anlaşılmaktadır.
Sonuç itibariyle; yukarıda içerikleri açıklanan Kooperatif Anasözleşmesinin 6/5, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 59/1 maddeleri ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 137., 321., 336 .maddeleri karşısında, davacı/borçlu kooperatifin anasözleşmesi gereği ancak finans kuruluşlarından borç alabileceği, bu anasözleşme tescil ve ilan edilmekle üçüncü kişilerin kooperatifin amacını ve konusunu bildiklerine ilişkin bir karine oluşup, aksinin üçüncü kişilerce iddia ve ispat edilmedikçe bu karinenin etkisini sürdüreceği, elden özel kişiye borçlanma konusunda herhangi bir düzenleme ve kooperatifi bağlayacak herhangi bir işlem bulunmadığı, davalı/alacaklının haklarında ceza davası açılan eski yönetimden aldığı “nakden” kaydı içeren bonoların kooperatif kayıtlarında yer almadığı gibi, el ve işbirliği olgusunun ceza davası ve suç duyurusu raporları ile desteklenip, yasal karinenin aksini ortaya koyacak nitelikte başkaca delil de bulunmadığı, mevcut delillere göre davaya konu bonoların kooperatifin gayesi ile bağdaşan bir nedenle verildiğini kabule de olanak bulunmadığı anlaşılmakla mahkemenin davanın kabulüne ilişkin direnmesi usul ve yasaya uygundur.
Açıklanan nedenlerle, davacı/borçlu vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Hukuk Genel Kurulu’nun bozmaya ilişkin 12.12.2007 gün, 2007/19-918 Esas, 2007/ 960 Karar sayılı ilamı kaldırılarak; direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ: Davacı/borçlu vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ndan çıkan 12.12.2007 gün, 2007/19-918 Esas, 2007/ 960 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılarak, Mersin Asliye 1.Ticaret Mahkemesinden verilen 09.03.2007 gün ve 2007/2-90 sayılı direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, istek halinde karar düzeltme harcının iadesine, 19.03.2008 gününde oyçokluğu ile karar verildi.