Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2008/264 E. 2008/268 K. 19.03.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/264
KARAR NO : 2008/268
KARAR TARİHİ : 19.03.2008

MAHKEMESİ : Bartın 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/11/2007
NUMARASI : 2007/627-2007/663
Taraflar arasındaki “Alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Bartın 1.Asliye Hukuk(İş) Mahkemesince davanın reddine dair verilen 02.10.2006 gün ve 2006/222-438 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 31.05.2007 gün ve 2006/18399 E., 2007/9087 K. sayılı ilamı ile; (…Dava, davacının babasından 10.5.1996 ‘dan itibaren almakta iken kesilen ölüm aylıklarının, 2006 Şubat ayından itibaren yeniden bağlanması, birikmiş aylıkların ödenmesi ve davalı Kurumun yersiz sağlık karnesi kullanımından kaynaklanan giderlerine dair taleplerinin iptaline dair olup; mahkemece ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli değildir.
1479 sayılı Yasanın 45/c hükmü gereğince, kız çocuklarının ölüm aylığına hak kazanabilmesi için, evli olmamaları, bu kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmamaları, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir ve aylık almamaları gerekmektedir. Oysa ki, davacının anılan yasanın 24. maddesi gereği, 22.7.1994 tarihinde tescil edilen Legend…Ltd. Şti’nin kurucu ortakları arasında olması ve bu ortaklığın 6.4.2006’ya kadar sürmesi, yine, 21.5.2002-10.12.2005 tarihleri arasında da …..Tekstil San. ve Tic. Ltd.Şti’nin kurucu ve devam eden ortağı olması sebebiyle zorunlu sigortalı olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, zorunlu esnaf bağ-kur sigortalılığının başlangıç tarihinin ve süresinin, kesin biçimde tespiti, buna göre 10.5.1996 tarihinden itibaren zorunlu sigortalılığın başladığı tarihe dek kesilen aylıklar ve sağlık harcamaları yönünden iade yükümünden bahsedilemeyeceği gözetilmeksizin hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı vekili, davacının babasından 10.5.1996 ‘dan itibaren almakta iken kesilen ölüm aylıklarının, 2006 Şubat ayından itibaren yeniden bağlanmasını, birikmiş aylıkların ödenmesini ve davalı Kurumun yersiz sağlık karnesi kullanımından kaynaklanan giderlerine dair isteklerinin iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının kuruma yanlış ve yanıltıcı bilgi vermesi sonucu kendisine ölüm aylığı bağlanmasına sebep olduğunu, yersiz ve haksız olarak sağlık karnesi kullandığını belirterek açılan davanın reddini istemiştir.
Yerel Mahkeme, davacının limited şirket ortağı olmakla zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak bir sosyal güvenlik kurumuna tabi çalışması olduğundan maaş alma hakkı bulunmadığı ve sağlık karnesi kullanımının yolsuz olduğu gerekçesi ile ispatlamayan davanın reddine karar vermiş, davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıdaki gerekçe ile bozulmuş, yerel mahkeme kararında direnmiştir.
Sigortalılık niteliğini taşıdıkları halde Bağ-Kur’a kayıt ve tescil yaptırmamış olanlar hakkında, 1479 sayılı Kanunda, sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemeler yer almaktadır.
619 sayılı KHK’nin Geçici 1. maddesi hükmü;
“Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. Ancak, 1479 sayılı Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olmak kaydıyla, 20.4.1982 tarihinden bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalıların, vergiye kayıtlı bulundukları süreler, bu süreye ilişkin primleri, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağı prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” ifadelerine yer vermekte olup, 4.10.2000 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, Anayasa Mahkemesi’nin 8.8.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 günlü kararı uyarınca 619 sayılı KHK. tüm hükümleriyle iptal edilmiş, bu kez, 4956 sayılı Kanunun 47. maddesiyle Bağ-Kur Kanununa eklenen Geçici 18. madde ile benzer bir düzenleme yürürlüğe girmiş; sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 4.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin 4.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı hüküm altına alınmıştır.
Dosya içerisindeki belgelerden davacının SSK sigortalılığına ilişkin bilgiler de bulunduğu anlaşılmaktadır.Davacının Bağ-kur sigortalılık süresinin anılan yasanın Geçici 18.madde hükmü de dikkate alınarak yapılacak inceleme ve araştırma soncuna göre belirlenerek, oluşacak kanaate göre karar verilmesinde yasal zorunluluk bulunmaktadır.
O halde Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 19.03.2008 gününde, oybirliği ile karar verildi.