YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/250
KARAR NO : 2008/264
KARAR TARİHİ : 19.03.2008
MAHKEMESİ : Eyüp 1. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/04/2007
NUMARASI : 2006/1568-2007/427
Taraflar arasındaki “İtirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eyüp 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 07.03.2006 gün ve 2004/1297 E.-2006/196 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 02.10.2006 gün ve 2006/10231-11970 sayılı ilamıyla; (…Davada, davalı kiracının kira borcunu ödememesi nedeniyle hakkında yapılan icra takibine itiraz ettiğinden; haksız itirazın iptali ile icra inkar tazminatı talep edilmiştir.
Davalı, kira borcunu ödediğini savunup, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; davalının, Eyüp 3.İcra Müdürlüğünün 2004/2145 Esas sayılı dosyasında asıl alacak olan 1260.00 YTL ile 42.85 YTL işlemiş faize yapmış olduğu itirazın iptaline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, davalının ödeme savunmasında sunduğu ve davacının eli ürünü olmadığı tespit edilen 563.000.000 lira bedelli belgeden dolayı, davalı tarafın davacıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı/alacaklı; 20.7.2002 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile mecurunda kiracı olarak bulunan davalının 2004 yılı Ocak, Şubat, Mart ve Nisan ayları ve 2004 yılı Mayıs ayından 20 günlük kira bedelini ödememesi nedeniyle aleyhine ilamsız icra takibine giriştiğini, ancak mecuru 20.7.2004 tarihinde tahliye eden davalının, haksız ve kötü niyetli olarak takibe ve borca itiraz ettiğini ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına ve davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı/borçlu vekili; müvekkilinin davacıya kira borcunun bulunmadığını, davacının eli mahsulü olarak düzenlenen ve borç-alacak ilişkisini tek taraflı davacı lehine ortaya koyan belgelere göre, yekûn hesabın 563.000.000 TL olarak ortaya konulduğunu, bu hesaptan müvekkiline ait 450.000.000 TL depozito teslimatı düşüldükten sonra davacının kendisini 113.000.000 TL alacaklı müvekkilini ise borçlu gösterdiğini, müvekkili tarafından kabul edilmeyen aynı belgede “bir iç kapı anahtar, bir dış kapı anahtar ile hesabı bu akşam istiyorum” şeklindeki beyanlardan, gerçekte davacıya müvekkilinin takibe konu borcunun olmadığının açıkça anlaşıldığını; müvekkilinin üç aylık kira bedeli olarak davacıya kira sözleşmesinin düzenlenmesi sırasında ödediği 450.000.000 TL depozito, tahliye tarihi itibariyle üç aylık kira bedeli olan 710.000.000 TL kira bedeline eşdeğer tutularak, belgedeki 563.000.000 TL üç aylık kira bedeli bu miktardan düşüldüğünde müvekkilinin 147.000.000 TL alacaklı durumda olduğunu; davacının, müvekkiline verdiği 06.05.2004 tarihli belgede kira, doğalgaz, elektrik ve temizlik giderleri olmak üzere toplam 365.000.000 TL hesap çıkarmış olmasına rağmen kötü niyetle daha yüksek miktarda icra takibine giriştiğini; davacının 01.06.2004 tarihli belgede yazılı “anahtarları teslim et, kendiliğinden boya-badana yapma sonra zarar çekersin, anahtarları vermediğin günler hesabına yazılacağını bilmeni isterim” şeklindeki beyanı ile de müvekkilinin borcu bulunmadığını ikrar ettiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin, “davalı tarafça icra takibinde talep edilen aylara ait kira bedelinin davacıya ödendiğine dair yazılı belge ibraz edilmediği gibi, savunmada ileri sürülen ve davacının eli ürünü olduğu tespit edilen 06.05.2004 ve 01.06.2004 tarihli belgelerin de kira bedelinin ödendiğine ilişkin yeterli bir delil niteliğini taşımadığı, duruşmalara katılmayan davalı vekilinin yemin teklifinde de bulunmadığı, bu itibarla ödeme savunmasını ispatlayamadığı” gerekçesiyle “davanın kısmen kabulüne, davalının 1.260.00 YTL asıl alacak ile 42.85 YTL işlemiş faize yapmış olduğu itirazın iptaline” dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme “yemin davetiyesinin tebliğine dair gerekli masrafı yatırmayan ve duruşmalara katılmayan davalı vekiline yemin teklif etme hakkının bulunduğunun hatırlatılmasının fiziken mümkün olmadığı” gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.
Davacı/kiralayan tarafından, davalı/kiracı aleyhine 2004 yılı Ocak, Şubat, Mart ve Nisan ayları ile 2004 yılı Mayıs ayından 20 günlük kira bedeli ve işlemiş faiz tutarı 1.307.000.000 TL nin tahsili için girişilen ilamsız icra takibine davalının itirazı üzerine açılan görülmekte olan davada, ödeme savunmasında bulunan davalı 563.000.000 TL bedelli belge ile, üzerinde 06.05.2004 ve 01.06.2004 tarihleri yer alan belgeleri ibraz etmiş; yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ile, 563.000.000 TL bedelli belgenin davacı eli ürünü olmadığı, diğer belgelerin ise davacının eli ürünü olduğu tespit edilmiştir. Davalı vekili 12.04.2005 hâkim havale tarihli delil listesinde, kira sözleşmesi ve az yukarıda açıklanan belgelerin yanı sıra yemin deliline de dayanmış; ancak yemin davetiyesinin davacıya tebliğine yönelik olarak masraf yatırmadığı gibi, cevap dilekçesi ve ödeme savunmasındaki belgeleri ibraz ettiği üç oturum dışında duruşmalara katılmamıştır.
Aşamaları özetlenen davada Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; davalının ödeme savunmasında sunduğu ve davacının eli ürünü olmadığı tespit edilen 563.000.000 lira bedelli belgeden dolayı, davalı tarafın davacıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği gibi, davanın çözümlenmesine etkisi olan bir vakıanın ispatı için, ispat yükü kendisine düşen tarafın diğer tarafa teklif ettiği yemine, taraf yemini veya kesin yemin denir (HUMK m.344).
Hakim tarafından re’sen teklif edilen yemin (HUMK m.355-362) karşıtı olarak kullanılan taraf yemininde, yemin teklifini taraflardan biri diğerine yapmaktadır. Bu cümleden olarak, yemin teklifini ispat yükü kendisine düştüğü halde iddiasını veya savunmasını başka delillerle ispat edememiş taraf yapar.
Bu halde, ilk önce diğer delillerin incelenmesi ve bunlar ile iddia veya savunma ispat edilememişse ancak bu takdirde yemin deliline başvurulması gerektiği kuşkusuzdur. Eş söyleyişle, diğer delilleri ile birlikte yemin delilini de bildirmiş olan taraf, diğer delillerle iddia veya savunmasını ispat edemezse, o zaman kendisine yemin teklifi hakkı kullandırılmalıdır.
Kuşkusuz, kesin delil niteliğinde bulunan yemin deliline dayanan taraf, bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlüdür. Şu durumda kural olarak, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan o taraf aleyhine karar verilemez.
Somut olayda olduğu gibi, takip ve dava konusu kira borcunu davacıya ödediğini savunan davalı durumundaki kiracı, bu savunmasını belgeyle usulen ispat edemediğine ve delil listesinde yemin deliline de dayandığına göre, kural olarak davalı tarafa yemin teklifi hakkının kullandırılması gerektiği düşünülebilir.
Ne var ki; yemin davetiyesinin davacıya tebliğine yönelik masrafları yatırmamış bulunan ve duruşmaları takip etmemiş olan davalıya bu hak, mahkemece re’sen kullandırılabilecek midir?
Hemen belirtilmelidir ki, Türk yargı sistemine göre hâkim kendiliğinden bir davayı inceleyip, uyuşmazlığı çözemez. Bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak da, hâkim tarafların istekleri ile bağlı tutulmuştur (HUMK m.72, m75).
İşte, “delillerin taraflarca hazırlanması” ilkesinden hareket olunarak ilgililer, dinletmek istedikleri tanıklar ile bilgisine başvurulmasını diledikleri bilirkişilerin, keşif ve benzeri incelmemelerin, bu cümleden olarak ikame ettikleri tüm delillerin masraflarını karşılamakla yükümlü tutulmuşlar, buna uymamaları halinde de isteklerinden vazgeçmiş sayılacakları öngörülmüştür (HUMK m414).
Az önce açıklanan genel kurala ayrık olmak üzere, kanunlarımızda hâkimin re’sen araştırma yapabileceği hallere de yer verilmiştir. Bu gibi hallerde olayın özelliğine göre hakim, incelemelerin gerektirdiği masrafların taraflarca ödenmemesi halinde sonradan haksız çıkan taraftan alınmak üzere Hazineden ödenek isteyip gereğini yerine getirir (HUMK m.415).
Temyize konu dava, kira alacağının tahsili için girişilen icra takibine itiraza ilişkin olup, az yukarıda belirtildiği şekilde “re’sen araştırma kuralı” değil, olayda “delillerin taraflarca hazırlanması” ilkesinin uygulanması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu itibarla, davayı takip etmeyen ve karşı tarafa yemin teklif etme hakkının kullandırılması için gerekli masrafları yatırmayan davalının bu hakkını kullanması için Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 415. maddesinde yazılı işleme başvurulması, eş söyleyişle yemin davetiyesinin davacıya tebliğine yönelik masrafların Hazineden karşılanması olanaklı değildir.
Öte yandan; ispat yükü kendisine düşen davalı usulen ispat edemediği böyle bir davada, kendisi tarafından gösterilen yemin deliline ait tüm masrafları taraflarca hazırlama ilkesi gereği yine kendisi karşılamakla yükümlü olduğundan, anılan masrafların karşı taraftan istenerek mahkemece davacının kendi aleyhine bir işleme zorlanması olanağı da bulunmamaktadır.
Sonuç olarak mahkeme, ispat yükü kendisine düşen, ancak dayandığı yemin deliline yönelik masrafları yatırmayan ve davayı takip etmeyen davalıya, kendiliğinden yemin teklif etme hakkını kullandırmakla yükümlü değildir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, davalıya yemin teklif etme hakkı olduğu hususu hatırlatılmadan, ödeme savunmasının ispatlanamamış olması nedeniyle davanın kısmen kabulüne dair verilen direnme kararı usul ve yasaya uygundur. Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 19.03.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.