YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/163
KARAR NO : 2008/207
KARAR TARİHİ : 27.02.2008
MAHKEMESİ : İstanbul 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 26/12/2007
NUMARASI : 2007/638-2007/851
Taraflar arasındaki “tesbit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 3. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 20.09.2006 gün ve 257-543 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 21.06.2007 gün ve 16848-10063 sayılı ilamı ile,
“Davacı, 30.7.1994-25.1.1996 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen çalınmalarının tespitini istemiştir.
Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiş ise de bu sonuç usul ve yasaya aykırıdır.
Davacının 30.7.1994-30.12.1994 tarihleri arasındaki çalışmaları Kuruma tam olarak bildirilmiş; sigortalı, davalıya ait işyerindeki çalışmasından sonra dava dışı başka işyerlerinde çalışmış ve hizmeti böylece kesintiye uğramış, dava 7.4.2005 tarihinde açılmıştır. Davanın yasal dayanağı belirgin olarak 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesidir. Anılan maddede; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar çalıştıklarını, hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilecekleri öngörülmüştür. Somut olayda davacının 30.7.1994-30.12.1994 tarihleri arasındaki çalışması zaten Kuruma tam olarak bildirildiğinden tespitinde hukuksal yarar yoktur. 31.12.1994-25.1.1996 tarihleri arasındaki çalışması ise, daha sonra dava dışı başka bir işyerinde çalışmakla kesintiye uğradığından dava tarihi itibariyle hak düşürücü süre fazlasıyla geçmiştir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutularak davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.”
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, hizmet tesbiti istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece istemin kabulüne karar verilmiş; Özel Dairenin yukarıda yazılı bozma kararı üzerine; davacının hizmet tespiti talep ettiği 30.07.1994-25.01.1996 tarihleri arasında başka bir işyerinde çalışmasının söz konusu olmadığı, aralıksız çalışma iddiası nedeni ile hizmetinin bir bütün olarak tespit edilmesi talebinde davacının hukuki yararının bulunduğu belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
Uyuşmazlık; davada hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
Çalıştırılanlar, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3. maddesinde belirtilen istisnalardan olmamak kaydıyla, 2. maddede öngörülen koşulların varlığı halinde kendiliğinden sigortalı sayılırlar.
Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlerinin sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağına ilişkin norm, sigortalının kayıt altına alınabilmesi ile sonuç doğurur.
Bildirimsiz geçen çalışmaların tespitine ilişkin dava koşulları 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10. maddesinde tanımlanmıştır. Bunlar; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılma, yönetmelikte tespit edilen belgelerinin Kuruma verilmemiş ya da çalışmaların Kurumca saptanamamış olması ile anılan davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmış olması şeklinde sıralanabilir.
Sigortalı, bildirimsiz kalan çalışmalarının tespitini hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı, hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren beş yıl içerisinde isteyebilir. Hak düşürücü süre, bildirimsiz kalan çalışmalar yönünden öngörülmüştür.
İşverenin, sigortalılara ilişkin hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanunun 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde, işverence Kuruma verilecek belgeler; işe giriş bildirgesi, aylık sigorta primleri bildirgesi, dönem bordrosu vd. şeklinde sıralanmıştır. Bu belgelerden birisinin dahi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tesbiti halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir.
Kesintili çalışmanın varlığı halinde ise, kesintinin öncesi ve sonrasında oluşacak her çalışma devresi için dava koşullarının varlığı yukarıda belirtilen olgular dikkate alınarak belirlenecektir.
Somut olaya bakıldığında; davalı işveren tarafından çalışmalarının bir bölümünün Kuruma bildirilerek, kayda geçtiği; ücret bordroları, hizmet belgesi, pasaport fotokopisi ve diğer belgelerden, Kuruma bildirilmeyen, iddia konusu devrede aralıksız çalışma olgusunun anlaşılmış olması karşısında, hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemez. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.02.2003 gün ve 2003/21-44-98; 23.06.2004 gün ve 2004/21-369-371 sayılı Kararlarında da bu hususlara değinilmiştir.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular dikkate alındığında yerel mahkemenin direnme kararı isabetli bulunmaktadır.
Ne var ki, Özel Dairece işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmemiş olup, dosyanın temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan dosyanın işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için 21.HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 27.02.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.