YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2008/151
KARAR NO : 2008/206
KARAR TARİHİ : 27.02.2008
MAHKEMESİ : Tekirdağ İş Mahkemesi
TARİHİ : 14/06/2007
NUMARASI : 2007/299-2007/202
Taraflar arasındaki “tesbit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Tekirdağ İş Mahkemesince; Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tesbitine, 5458 sayılı Kanundan yararlanma isteminin ise reddine dair verilen 08.11.2006 gün ve 513-344 sayılı kararın incelenmesi davacı ve davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 10.04.2007 gün ve 79-5665 sayılı ilamı ile,
“1-Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tescil ve tespiti yönünden; dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddi delillere ve özellikle bu delillerin taktirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalı Bağ-Kur vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün; tespitine ilişkin bölümün ONANMASINA,
2-Davacının, hükmün; yeniden yapılandırma isteminin reddine ilişkin temyiz incelemesine gelince;
Davanın yasal dayanağını teşkil eden 04.03.2006 gün ve 26098 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01.04.2006 tarihinde yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 5458 sayılı Kanunun 2.maddesinde “17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre, 31.03.2005 tarihine kadar tahakkuk ettiği halde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödenmemiş olan prim ve sosyal güvenlik destek primi borçları; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde Kuruma yazılı olarak başvurmak şartıyla, bu madde ve 3 üncü madde hükümlerine göre yeniden yapılandırılır” hükmünün öngörülmüş, anılan Yasanın verdiği haktan yararlanmak için davacının yasal sürede dava açmış olmasına, 2926 sayılı Kanunun 36.maddesi uyarınca, Kurumun prim alacaklarının ürün bedellerinden tevkifat yoluyla tahsil edilmesinin mümkün bulunmasına, anılan yasanın 5.maddesinde “Sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz” hükmünün, 9.maddesinde “Bu Kanuna göre sigortalı sayılanlardan, sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren üç ay içinde Kuruma kayıt ve tescillerini yaptırmayanların tescil işlemleri Kurumca resen yapılır.” hükmünün öngörülmesine, tarımda kendi adına bağımsız çalışanlarla ilgili sigorta primlerinin; ürün bedellerinden tevkifat yoluyla kesilerek ilgili kişi adına Bağ-Kur hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi halinde, kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi belirtilen şekildeki prim ödeme olgusunun, tarımda kendi adına bağımsız çalışan kişinin kayıt ve tescil konusundaki iradesini ortaya koyduğunun delili olarak kabulü ile Bağ-Kur’un iş bu primleri tahsil etmesine rağmen, sigortalıyı tevkifat tarihi itibariyle resen kayıt ve tescil etmemesi, yasanın kendisine yüklediği bu mükellefiyete açık bir aykırılık oluşturmasına, bu bağlamda davalı Kurumun, Yasa ile kendisine yüklenen resen tescil görevini yerine getirmemesinin sonuçlarının sigortalıya yükletilmesinin Medeni Kanunun 2. maddesinde ifadesini bulan evrensel nitelikleri objektif iyiniyet kuralıyla bağdaştırılmasının mümkün bulunmamasına, mahkemece yapılanın, Kurumca yapılması gerektiği halde yapılmayan tescil ve tespit işlemine ilişkin bulunmasına göre, davacının yeniden yapılandırma isteminin de kabulüne karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
0 halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Tarım Bağ-Kur sigortalılığının ve 5458 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkin olup, yerel mahkemece; davacının 2926 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğunun tespitine; 5458 sayılı Kanun uyarınca aranan yasal koşulların bulunmaması nedeniyle, bu konudaki talebin reddine karar verilmiş, Özel Dairenin yukarıda yazılı bozma kararı üzerine önceki kararda direnilmiştir.
Uyuşmazlık; 5458 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun hükümlerinden yararlanma koşullarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
Anılan Kanun ile; “SSK ve Bağ-Kur’un birikmiş alacaklarının enflasyon rakamları baz alınarak güncellenmesi suretiyle alacak asıllarının değerinin korunması, bunun yanı sıra borçluların gecikme zammı ve faiz yüklerinde özellikle 2000 ve 2001 ekonomik krizlerinin olumsuz etkileri bulunduğundan, ortaya çıkan mağduriyetlerin belirli ölçüde giderilmesi, borçluların tekrar sisteme düzenli prim ödemelerinin teşviki amacıyla borcun ödenebilir seviyeye getirilmesi, kurumların birikmiş alacaklarının tahsil edilmesi, yeni borç birikimlerinin önüne geçilmesi ve sosyal güvenlik prim alacaklarının tahsilinde kurumların daha etkin bir takip yapabilmelerine imkân tanınması, ayrıca, sosyal güvenlik reform kanunları çerçevesinde tek çatı altında yeniden yapılandırılması düşünülen kurumların daha sağlıklı ve sorunsuz bir başlangıç yapmaları” amaçlanmaktadır.
Prim alacaklarının yapılandırılmasına yönelik 2. madde; 31.3.2005 tarihine kadar tahakkuk eden ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödenmemiş prim veya sosyal güvenlik destek primi borcu ile iki aylık sürede Kuruma yazılı olarak başvuru şartını aramaktadır.
01.04.2006 tarihinde yürürlüğe giren düzenlemeden yararlanmak için tanınan başvuru süresinin, anılan Kanunun 3. maddesi ile Bağ-Kur Genel Müdürlüğü Yönetim Kuruluna tanınan yetki uyarınca, 30 Haziran 2006 tarihine kadar (bir ay süreyle) uzatılmış olması karşısında, bu süre içerisinde açılmış olan eldeki davanın 5458 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanma isteği şeklinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Tahakkuk eden prim borcunun varlığı koşuluna gelince;
2926 sayılı Kanunun 36. maddesinin yürürlükten kalkmasının ardından 4956 sayılı Kanunun 27. maddesiyle 1479 sayılı Kanunun 53. maddesine getirilen düzenleme uyarınca “…2926 sayılı Kanuna göre tahakkuk eden prim alacakları aylık olarak veya Kurumca tespit edilecek dönemlerde ödenir. Ayrıca Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle de tahsil edilebilir.” hükmüne istinaden Tarım Bağ-Kur prim borçlarının “prim tevkifatı” yoluyla da tahsili öngörülmektedir.
Kuruma kayıt ve tescil konusunda bir başvuru ya da resen tescil bulunmasa da, Yasa kapsamına girenlerin prim borçlarının ürün bedellerinden kaynakta, “prim tevkifatı” suretiyle kesilmesi kayıt ve tescil iradesi anlamında olup, kesintiyi takip eden aybaşından itibaren sigortalılık hak ve yükümlülükleri doğacaktır.
Tüm bu açıklanan olgular karşısında, prim tevkifatının sigortalılık tescili olarak değerlendirilerek, prim borcunun ödenmesi gereken safhaya gelmesini ifade eden “tahakkuk” olgusunun somut olayda gerçekleştiğinin kabulü gerekmekte olup, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda yazılı ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 27.02.2008 gününde oyçokluğuyla karar verildi.