Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2007/966 E. 2008/19 K. 29.12.0008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/966
KARAR NO : 2008/19
KARAR TARİHİ : 29.12.0008

MAHKEMESİ : Karaisalı Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/05/2007
NUMARASI : 2007/139-2007/148
Taraflar arasındaki “tescil“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karaisalı Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.6.2004 gün ve 2001/22 E. 2004/277 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 2.5.2005 gün ve 2005/1797 E. 2005/5712 K. sayılı ilamı ile, (…Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ….. Köyü Gerendere mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medeni Yasanın 713.maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne, fen bilirkişinin krokili raporunda (A) ile gösterilen 14.500 m2 ve (C) ile gösterilen 400 m2 yüzölçümündeki taşınmazların davacı E.. G..adına tesciline, (B) ile gösterilen 1100 m2 yüzölçümündeki taşınmaz hakkındaki davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalılar Orman Yönetimi vekili ve Hazine tarafından (A) ve (C) ile işaretli taşınmazlar yönünden temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713.maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 18.07.1998 tarihinde ilanı yapılıp orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
Taşınmazların bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi ise 1954 yılında yapılmış ve sonuçları 15.01.1955-13.02.1955 tarihleri arasında ilan edilmiş ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
İncelenen dosya kapsamına göre, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 1953 yılında yapılarak kesinleşmiş olup, davaya konu taşınmaz orman niteliğinde çalılık olması nedeniyle tapulama harici bırakılmış olduğundan, Medeni Yasanın 713.maddesi ve 3402 Sayılı Yasanın 14 ve 17.maddeleri hükümlerine göre tapuya tescil edilebilmesi için, orman kadastro işleminin kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile yasada belirtilen koşullar, altında tasarruf edilmesi gerekir. Dava konusu taşınmazın tespit tarihinde yürürlükte bulunan yasa hükümlerine göre orman-çalılık yerlerden olması nedeniyle tesbit dışı bırakılarak orman olduğu belirlendiğine göre, taşınmazın orman olmadığı hususu, ancak yörede yapılıp kesinleşecek orman tahdidi dışında kalması halinde kabul edilebilir. Bu durumda, tahdidin kesinleşmesi tarihi zilyetliğin başlangıcına esas teşkil edecektir. Başka bir anlatımla, yörede yapılacak orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar, taşınmaz orman sayılan yerlerden olma özelliğini sürdüreceğinden daha önceki tarihlerdeki zilyetliğe değer verilemeyecektir.
Yargıtay H.G.K.nun 24.10.2001 gün, 2001/8-464/751 sayılı kararı ile H.G.K.nun 12.05.2004 gün 2004/8-242-292 sayılı kararlarında açıklandığı üzere, genel arazi kadastrosu sırasında orman vasfında çalılık olarak tespit dışı bırakılan taşınmazın öncesinin orman olduğunun kabulü ile daha sonraki tarihte yapılacak orman kadastrosunda tespit harici bırakılmasından dava tarihine kadar yirmi yıllık zilyetlikle kazanma süresinin gerçekleşmediği durumda davanın reddinin gerekeceği hükme bağlanmıştır. Davaya konu taşınmazın bulunduğu yerde yapılan orman kadastrosu 18.07.1998 tarihinde ilan edilerek kesinleştiğine göre, orman kadastrosunda orman sınırları dışında bırakılma tarihinden dava açma tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik süresi dolmadığından davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleştiğinden söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle; (A ve C) işaretli bölümlere de yönelik davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılardan Hazine ve Orman İdaresi vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ:Davalılardan Hazine ve Orman İdaresi vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 23.1.2008 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI
Davacı, 1954 yılında 5602 sayılı kanun hükümlerine göre yapılan arazi kadastrosu sırasında çalılık olarak tespit dışı kalan ve 1998 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastrosunda da orman sınırları dışında bırakılmış olan taşınmaz üzerinde Medeni Yasanın 713, 3402 sayılı Yasa’nın 14 ve 17.madde koşularının lehine oluştuğu iddiası ile tescil davası açmıştır.
Mahkemece yapılan araştırma sonucu dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına, ormancı ve ziraatçı bilirkişi raporlarına göre, dava konusu taşınmazın öncesinin orman değil çalılık olduğu, eski tarihli memleket haritası amenajman haritası ve hava fotoğraflarında da açıklık alan ve ziraat arazileri içinde gösterildiği, 1954 yılında da çalılık olarak tespit dışı bırakıldığı, kesinleşen orman kadastrosunda da orman sınırları dışında bırakıldığı, öncesi çalılık yerlerden iken, direnmeye konu bölüm yönünden, imar ihya ile iktisap koşullarının davacı yararına gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Yüksek 20.Hukuk Dairesince öncesi en eski tarihli memleket haritasına göre orman niteliğinde çalılık olan taşınmazın başkaca bir araştırma ve incelemeye gerek kalmaksızın orman kadastrosu kesinleşinceye kadar orman olarak kabulü gerektiği ve ancak orman kadastrosu ile orman sınırları dışında bırakılma tarihinden itibaren zilyetlikle iktisabın mümkün hale gelebileceği, orman kadastrosunun kesinleşme tarihinden dava tarihine kadar 20 yıllık iktisap süresi dolmadığından davanın reddine karar verilmesi gereğine değinilerek hüküm bozulmuştur. Yüksek Daire kesinleşen orman kadastrosunun taşınmazın öncesine hiçbir tesiri olamayacağını ayrıca açıklanan durumda orman araştırmasına dahi gerek bulunmadığını sadece orman kadastrosunun kesinleşme tarihi ile dava tarihi arasındaki sürenin dikkate alınması gerektiğini bu nedenle işin esasını dahi incelemediklerini ön koşul olarak kabul ve beyan etmiştir.
Mahkemece aynı gerekçelerle eski hükümde direnilmiş, Yüksek Hukuk Genel Kurulu sayın çoğunluğu tarafından da Yüksek 20.Hukuk Dairesinin görüşü benimsenmiştir.
Uyuşmazlık kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışında kalan yerin öncesinin orman kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Yüksek Dairece orman kadastrosu işleminin kesinleşmesinden önceki safha orman araştırmasına dahi konu edilmeksizin sadece memleket haritalarından birinde orman gözüktüğüne ilişkin dairenin incelemesine dayalı olarak orman kabul edilmiştir. Oysaki; orman kadastrosu geçinceye kadar çalılık vasfındaki yerlerin orman araştırmasına dahi tabi tutulmaksızın orman kabul edilmesi düşüncesi yasal mesnetten yoksun olduğu gibi somut olayda mahkemece yapılan orman araştırması sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı ile taşınmazın öncesinin çalılık olduğu sabittir. Çalılık alanlar orman tanımı içine girmediği için 1954 yılında arazi kadastrosu ekiplerince taşınmazın çalılık alan olarak tespit dışı bırakılması işleminde bir usulsüzlükte bulunmamaktadır. Tespit dışı bırakma işlemide bir kadastro işlemi olduğu gibi kadastro paftasıda resmi belge niteliğindedir. Taşınmazın öncesinin orman sayılmayan yer olduğu dosya kapsamı, uzman bilirkişi raporu ile de sabittir. KALDIKİ, dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede 1998 yılında yapılan ve kesinleşen orman kadastrosu karşısında yukarıda taşınmazın öncesinin orman sayılmayan yer olduğunu kanıtlayan uzman Bilirkişi raporlarına dahi atıf yapmaya gerek kalmamaktadır. Kesinleşmiş orman kadastrosu bulunan yerde MAH uygulaması yapılamaz, yapılacak orman araştırması sadece orman kadastro haritasını yerine uygulamaktan ibarettir. Orman kadastro işlemi sadece kesinleşmesinden sonraki tarihte hüküm ifade edebilecek şekilde yorumlanarak orman sınırları dışında kalan yerin, öncesi itibari ile orman olarak kabulü hukuken mümkün değildir. Zira kesinleşen orman kadastrosu tüm hukuki sonuçlarını kesinleşme tarihinden önceyede etkili olmak üzere doğurur. Kesinleşmiş orman kadastrosu dışında kalan bir yerin-olayımızda olduğu gibi 2/B uygulamasına konu olmaması nedeni ile-öncesinin orman sayılan yerlerden olduğunun kabulü mümkün değildir. Aksi halde orman kadastrosu yapılmasının, ilan edilmesinin, kesinleşmesinin, kütüğe aktarılmasının hiçbir hukuki sonucu kalmaz. 3402 sayılı Yasa’nın 4/son ve 22.maddesinin de bu durumda uygulama yeri kalmaz. Orman kadastrosu kesinleşmiş ve orman sınırları dışında bırakılmış yerdeki kadastro işlemi mahkemeleri de bağlar. Hiçbir suretle yorum yoluyla kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışında hukuken orman yaratmak mümkün değildir. 4999 sayılı Yasa’nın 3.maddesi ile 6831 sayılı Yasa’nın 7.maddesinde getirilen ve somut olayla ilgili olmayan istisnai hal dışında, orman kadastrosu sınırları dışında, büroda haritaları inceleyerek yorum yoluyla veya arazide orman araştırması yoluyla hiçbir şekilde orman tesis edilemez. Aksi halin kabulü orman kadastrosu mevzuatına kadastro hukuki ilkelerine ve neticede hukuk devleti ilkesine aykırı düşer. Ayrıca ilave etmek gerekirki 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17.maddesinde öngörülen iktisap şartları içerisinde orman kadastrosunun kesinleşme tarihi de yer almamaktadır. Netice olarak çalılık olarak tespit dışı bırakılıp bilahare kesinleşmiş orman kadastrosu dışında kalan davaya konu taşınmaz bakımından 3402 sayılı kadastro kanununun 14 ve 17.maddelerine göre lehine zilyetlikle kazanma koşulları gerçekleşen davacının davasının kabulü yönündeki direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu kanaatıyla Orman kadastrosu geçmemiş olsa idi dahi savunulması mümkün bulunmayan Yüksek Hukuk Genel Kurulu sayın çoğunluğunun düşüncesine açıkladığımız gerekçelerle katılmamaktayız. 29.01.2008