YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/907
KARAR NO : 2007/893
KARAR TARİHİ : 28.11.2007
MAHKEMESİ : Muğla 1. Asliye Hukuk (İş ) Mahkemesi
TARİHİ : 18/05/2007
NUMARASI : 2007/219-2007/322
Taraflar arasındaki “tarım bağ-kur sigortalılığının tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Muğla Asliye 1.Hukuk (İş) Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 08.11.2006 gün ve 2006/452-515 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 01.02.2007 gün ve 18228-1267 sayılı ilamı ile, (…1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, davacının 06.10.1986 tarihinden dava tarihine kadar, 506 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılık süresi ile çakışan dönem dışlanmak suretiyle 2926 sayılı Kanuna tabi tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Şubat 1986 tarihinde resen düzenlenen giriş bildirgesi üzerine 01.01.1986 tarihi itibarıyla Bağ-Kur’a kayıt ve tescili yapılan davacının, 07.10.1986 – 23.03.1987 döneminde eksiksiz primi ödenen 506 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığı gözetilerek, tarım Bağ-Kur sigortalılığının Mayıs 2006 tarihinde geriye dönük olarak ve 06.10.1986 tarihi itibarıyla sona erdirildiği,
Muğla Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü’ne teslim ettiği ürünlerin bedellerinden 31.05.1994 tarihinden itibaren her yıl aralıksız prim kesintisi yapıldığı, Tarım Müdürlüğü’nün çiftçi kayıt sisteminde yer almayan, Tarım Kredi Kooperatifi ve Ziraat Odası’nda kaydı bulunmayan davacının adına kayıtlı taşınmazının da olmadığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, 24.03.1987 – 20.06.2006 (dava tarihi) dönemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
2926 sayılı Kanunun 2. maddesine göre, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmayan tarımsal faaliyette bulunan kimseler, diğer koşulların da varlığı durumunda tarım Bağ-Kur sigortalısı sayıldıkları gibi, 6. madde gereğince, bu kişilerin sigortalılıkları, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışmaya başladıkları tarihten itibaren sona ermektedir. Bununla birlikte, 5. maddede açıklanan sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı olgusu, 9. maddede yer alan Kurumun resen tescil yükümü ile birlikte gözetildiğinde, davacının Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi çalışmalarının bitiminde Bağ-Kur sigortalılığının yeniden başlaması gerekmekte ise de, bunun için tarımsal faaliyette bulunulduğunun kanıtlanması zorunludur. 10. maddede sayılan, makam, kurum, kuruluş, kooperatif, birlik, şirket ve banka kayıtları ise tarım Bağ-Kur sigortalılığının başlangıcına ve tescile esas kabul edilmektedir. Ayrıca belirtmek gerekirse, 2. maddeye göre sigortalı sayılmanın bir koşulu da, 3/b maddesinde belirtilen tarımsal faaliyetin kesintisiz sürdürülmesidir.
Dava konusu somut olaya bu çerçevede bakıldığında; 31.05.1994 tarihinden itibaren her yıl aralıksız tevkifat olgusunun varlığı karşısında 01.06.1994 – 20.06.2006 dönemine ilişkin olarak sigortalılığının hüküm altına alınması yerindedir. 24.03.1987 – 01.06.1994 dönemi yönünden ise, dosya içerisindeki tüm bilgi ve belgelere göre, ürün kesintisi veya tesliminin gerçekleşmemiş olması ile birlikte tarımsal faaliyette bulunulduğunun da kanıtlanamaması nedeniyle, anılan dönem yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu istemin aynen hüküm altına alınması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece; davacının, kendi ad ve hesabına tarımla uğraştığı, sattığı ürünlerden prim tevkifatının yapıldığı, tarım sigortalılığının mecburi olduğu belirtilerek; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğu sürede dışlanmak suretiyle 28.3.1987-20.06.2006 devresinde Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Özel Dairenin yukarıda yazılı bozma kararı üzerine yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Davacının, ilk prim tevkifatını takip eden aybaşı olan 01.06.1994 ile 20.06.2006 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğu yönünde bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık; ilk prim tevkifatı öncesinde yani 24.03.1987 ila 01.06.1994 döneminde davacının Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun 2. maddesi kapsamına giren; “Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın 3 üncü maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanlar…”, Kanunun 7. maddesi uyarınca sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Bu Kanuna göre sigortalı sayılanlardan Kanun kapsamına girdikleri tarihten itibaren üç ay içerisinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmayanların tescil işlemi Kurumca resen yapılarak, Kanunun 5. maddesi hükmü ile tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren sigortalı sayılacaklar, öngörülen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülükleri ise kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacaktır.
2926 sayılı Kanunun 36. maddesinin yürürlükten kalkmasının ardından 1479 sayılı Kanunun 53. maddesine 4956 sayılı Kanunun 27. maddesiyle getirilen düzenleme uyarınca “…2926 sayılı Kanuna göre tahakkuk eden prim alacakları aylık olarak veya Kurumca tespit edilecek dönemlerde ödenir. Ayrıca Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle de tahsil edilebilir.” hükmüne istinaden Tarım Bağ-Kur prim borçlarının “prim tevkifatı” yoluyla da tahsili öngörülmüştür.
18.01.1994 gün ve 94/5173 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla 01.04.1994 tarihinden itibaren başlayan, kaynaktan prim kesme anlamına gelen “prim tevkifatı” uygulaması ile 2926 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olup da Bağ-Kur’a prim borcu olanlar ile tarım sigortalısı sayılması gereken kişilerden primlerin tahsili ile sosyal güvenliğin yaygınlaştırılması amaçlanmıştır.
Kuruma kayıt ve tescil konusunda bir başvuru ya da resen tescil bulunmasa da, Yasa kapsamına girenlerin prim borçlarının ürün bedellerinden kaynakta, “prim tevkifatı” suretiyle kesilmesi kayıt ve tescil iradesi anlamında olup, kesintiyi takip eden aybaşından itibaren sigortalılık hak ve yükümlülükleri doğacaktır.
Tesbit davaları bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının saptanmasına yönelik davalardır.
Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunda, bildirimsiz kalan sigortalılar için 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinde öngörülen “hizmet tespiti” davasına paralel bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Anılan düzenlemede, kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması karşısında, kayıt ve tescil, ya da tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı öncesine isabet eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı “Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti” söz konusu olamayacaktır.
Prim tevkifatını takip eden devredeki tarımsal faaliyetin tespitinde ise, ziraat odası, tarım meslek kurum ve kuruluşlarının, kooperatif ve birliklerin kayıtlarının esas alınması, tescile ilişkin esas alınan bu kayıtların sona ermesi halinde ise, sigortalılıklarının aynı tarih itibariyle sona erdiğinin kabulü gerekmektedir.
Yasanın 6. maddesinde tarım sigortalılığını sona erdiren nedenlere yer verilmiştir. Buna göre; diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışanların çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce sigortalılıkları sona erecektir. Sigortalılık niteliğini yitirenlerin tarım sigortalılığının yeniden başlaması için tescil veya tescil yerine geçen iradi prim ödemesi ya da prim tevkifatı yapılması gerekmekte olup, belirtilen durumlar dışında, kendiliğinden Kanun kapsamına alınmayacakları, Tarım Bağ-Kur sigortalılığın –bir diğer sosyal güvenlik kuruluşu kapsamından çıkmaları ile- yeniden başlayıp devam etmeyeceği dikkate alınmalıdır.
Ne var ki, başka bir sosyal güvenlik kanunu kapsamında geçen ve tarım sigortalılık iradesini ortadan kaldırmayan “makul” bir süre çalışmanın Tarım Bağ-Kur sigortalılığını sona erdirmeyeceği, yeniden tescil koşulu aranmaksızın sigortalılığın devam edeceğinin kabulü sosyal güvenlik hukukunun amaçlarına uygun düşecektir (Hukuk Genel Kurulunun 14.02.2007 gün ve 2007/21-73-71 sayılı Kararı).
Somut olayda; 31.5.1994 tarihinden itibaren her yıl tevkifat yapılmış olması karşısında 10.06.1994 ila 20.6.2006 döneminde davacının 2926 sayılı Kanuna tabi sigortalı olduğunun tespitine karar verilmesi yerinde olup, dosya kapsamına göre bu döneme ilişkin bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.
Ancak davacının tarım müdürlüğünün çiftçi kayıt sisteminde yer almadığı, tarım kredi kooperatifi ve ziraat odası kaydının bulunmadığı, davacı adına kayıtlı bir taşınmazın bulunmadığı gibi, eşine yada ölen babasına ait olduğunu iddia ettiği taşınmazların intikallerinin yaptırılmadığı, bu nedenle kendisine ait olduğunu açık bir şekilde kanıtlayamadığı, alınan muhtarlık ilmuhaberi ve dinlenen tek tanık beyanının da davacının nizalı dönemde fiilen tarımsal faaliyette bulunduğunu kanıtlamaya yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır. Hal böyle olunca; 24.3.1987 ila 01.06.1994 tarihleri arasındaki sürede yeniden tescil ya da iradi prim ödemesi veya prim tevkifatının bulunmadığı anlaşılmakla, davacının ilk prim tevkifatını takip eden aybaşı olan 01.06.1994 tarihi öncesinde Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğuna karar verilmesi isabetsiz olup, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Bu hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03/10/2007 gün ve 2007/10-658-718 sayılı kararında da aynen vurgulanmıştır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 28.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.