Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2007/868 E. 2007/857 K. 28.11.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/868
KARAR NO : 2007/857
KARAR TARİHİ : 28.11.2007

MAHKEMESİ : Ankara 10. İş Mahkemesi
TARİHİ : 18/09/2007
NUMARASI : 2007/427-2007/499
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 10.İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.06.2006 gün ve 2005/1175-2006/298 sayılı kararın incelenmesi Davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 12.04.2007 gün ve 2007/24245-10422 sayılı ilamı ile ; (…1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalı delil listesinde delillerini göstermiş “ve sair” delillere dayanmıştır. Yemin delili bu ibare içerisinde bulunmaktadır. Böyle olunca yıllık izin ücretlerini kullandırdığını yazılı delille ispat yükünde olan davalının savunmasını kanıtlamak yönünden davacı tarafça yemin teklif hakkı hatırlatılarak yıllık izin ücreti konusunda hüküm kurulması gerekirken mahkeme yazılı şekilde talebin tamamına karar verilmesi hatalıdır…)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, işçilik haklarından kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece, diğer alacak kalemlerine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazları Özel Dairece reddedilmekle bunlar yönünden hüküm kesinleşmiş; sadece yıllık izin ücreti alacağı kalemi uyuşmazlık konusu olarak kalmıştır.
Davacı işçinin davalı işveren yanında 01.07.1981- 10.07.2001 tarihleri arasında çalıştığı ve en son aldığı aylık üzerinden 10.07.2001 tarihinde emekli olduğu, SSK’ca 01.08.2001 tarihinden geçerli yaşlılık aylığı bağlandığı dosya kapsamı ile belirgin olup, bu hususlar ve diğer alacak kalemleri uyuşmazlık konusu değildir.
Uyuşmazlığa konu yıllık izin ücreti alacağına ilişkin işverence ibraz edilen belgelerde izin kullandırıldığı ya da yıllık izin ücretinin ödendiğine ilişkin bir belge olmadığı gibi bu hususun ispatına yönelik herhangi bir belge ve beyan davalı yanca ileri sürülmemiştir.
Mahkeme, tüm alacak kalemleri yönünden davanın kısmen kabulüne hükmetmiştir. Davalı bu hükmü temyiz etmiş ve dilekçesinde davanın kamu düzenine ilişkin bulunması nedeniyle davacı yana mahkemece resen yemin teklif edilmemiş olmasının usul açısından doğru olmadığını, bildirmiştir. Davalının yemine ilişkin tek beyanı bu olup, başkaca delil ya da beyan dilekçesi bulunmamaktadır.
Özel Daire bozma ilamının 1.bendinde diğer alacak kalemleri yönünden temyiz istemlerini reddetmiş; 2.bentte ise yıllık izin ücreti yönünden, “Davalı delil listesinde delillerini göstermiş “ve sair” delillere dayanmıştır. Yemin delili bu ibare içerisinde bulunmaktadır. Böyle olunca yıllık izin ücretlerini kullandırdığını yazılı delille ispat yükü kendisinde olan davalının savunmasını kanıtlamak yönünden davacı tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak yıllık izin ücreti konusunda hüküm kurulması gerekirken mahkemece yazılı şekilde talebin tamamına karar verilmesi hatalıdır” ifadelerine yer vererek hükmü bozmuştur.
Mahkemece davalı yanca delil listesi verilmediği, bozma ilamının maddi hataya dayandığı gerekçesi ile önceki kararda direnilmiş; hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının yargılama aşamasında yemin deliline dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Ayrıca; bozma ilamında ve direnme kararında yer almamakla birlikte dosya kapsamına göre ilk kararı temyiz dilekçesinde davalı yanın “hakimin resen yemin teklif etmesi gerektiği halde etmemesinin usulü eksiklik olduğu” yönündeki temyiz nedeninin “yemin deliline dayandığı” olgusunun kabulüne yeterli olup olmadığı da irdelenmelidir.
Öncelikle belirtmekte yarar vardır ki, davacı ile davalı arasındaki hukuki ilişkinin varlığı çekişme konusu olmayıp, davalı işverenin davacıya yıllık izin kullandırıp kullandırmadığı veya kullandırmamışsa yıllık izin ücretini ödeyip ödemediği taraflar arasındaki uyuşmazlığın konusunu teşkil etmektedir.
Davacı, yıllık izin kullandırılmadığı ve karşılığının da ödenmediği iddiasıyla, yıllık izin ücretini istemiştir.
Davalıya, dava dilekçesi 27.09.2005 tarihinde daimi işçisi imzasına; ıslah dilekçesi de 07.06.2006 tarihinde daimi sekreteri imzasına tebliğ edilmişse de, davaya yazılı cevap vermediği gibi kendisini ilk kararın verildiği aşamaya kadar vekille temsil ettirmemiş ; ilk celseye ve takip eden celselere katılmamış; sadece 07.03.2006 tarihli celsede hazır bulunduğu zapta geçirilmişse de herhangi bir beyanda bulunmamış; bir delil ya da dilekçe de ibraz etmemiştir.
Böylece, davalının delil listesi verdiğine işaret eden bozma ilamı dosya kapsamına uymamakta ve maddi yanılgıya dayanmaktadır. Mahkemenin buna ilişkin direnmesi yerindedir.
Şu durumda, davalı tarafça verilmiş bir delil listesi bulunmadığı gibi, ilk kararı temyize kadar gerçekleşen yargılama aşamasında da delil bildirmeye yönelik herhangi bir dilekçe ve beyan da bulunmamaktadır. Yine, davalı işverenin kayıtlarında davacıya yıllık izin kullandırıldığı ya da kullandırılmayan izin ücretlerinin ödendiğine ilişkin bir bilgi ya da belgeye de rastlanmamıştır. Yıllık izin ücreti ödenmediği belirgin olan davacıya yıllık izin kullandırıldığını yazılı delille ispat yükü davalıdadır. Davalı bu olguyu ortaya koyan yazılı bir delil ibraz etmemiş; başkaca herhangi bir delile de dayanmamakla, savunmasını kanıtlayamamıştır.
Davalı, davanın kısmen kabulüne ilişkin ilk kararı temyiz dilekçesinde; işçilik haklarına ilişkin davaların kamu düzenine ilişkin bulunduğu, mahkemece davacıya resen yemin verilerek buna göre hüküm tesis edilmesi gereğine işaret ettiğinden, ayrıca bu husus üzerinde de durulmalıdır.
Hemen burada, yemin delilinin hukuki niteliğinin irdelenmesinde yarar vardır;
Medeni Usul Hukukumuzda yemin delili kesin delil niteliğinde olup; uygulama ve öğreti de iki başlık halinde ele alınmaktadır.
Bunlardan birisi taraf yemini (Kati yemin), diğeri de resen yemin (hakimin teklif ettiği yemin) dir.
Kati yemin, ispat yükü kendisine düşen tarafın davanın halline etkili bir vakıanın ispatı için diğer tarafa teklif ettiği yemin olup, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 344 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Yemin teklif edecek taraf, ispat yükü kendisine düşen fakat iddiasını veya savunmasını ispat edememiş olan taraftır.
Hakimin teklif ettiği yemin ise 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 356.maddesinde düzenlenmiş olup; maddede yer alan “iddia olunan hususun kesin delillerle ispat edilememiş olması” ve “iddia olunan hususun ispatı için gösterilen delillerin hüküm verilebilecek derecede hakimi ikna edememesi” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği kabul edilmektedir.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, mahkemece yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ancak ispat yükü kendisine düşen tarafın yemin deliline başvuru hakkının varlığı ile mümkündür. Yasal olarak kullanılma hakkı bulunmayan bir hakkın varlığının mahkemece hatırlatılması da düşünülemez.
Diğer taraftan, hakimin resen yemin teklifi için birlikte gerçekleşmesi gereken iki koşul da somut olay yönünden gerçekleşmemiştir. Öyleyse, ispat yükü kendisinde olmayan davacıya mahkemece resen yemin teklif edilmesi de olanaklı değildir.
Yemin deliline dayanılabilmesi de ancak, davacının dava dilekçesinde, davalının da cevap dilekçesinde ya da tarafların delil listelerinde açıkça yemin deliline veyahutta uygulamada kabul edildiği şekliyle “sair deliller” ifadesine yer vermeleri ile olanaklıdır.
Somut olayda ise, yukarıda da açıkça vurgulandığı üzere, davalı işveren yıllık izin kullandırdığını veya kullandırmasa dahi yıllık izin ücretini davacı işçisine ödediğini yazılı delille ispat yükü altında olmasına karşın, ispata yarayacak herhangi bir belge ibraz etmemiş; delil bildirmemiş, herhangi bir delil listesi de vermemiş; yine herhangi bir şekilde “sair deliller” şeklinde bir delil bildirimi de olmamış; dolayısıyla yemin deliline dayandığını kabule olanak verecek bir olguyu ortaya koymamıştır.
İspat yükü kendisinde bulunan davalının dayandığı tek delil, ilk kararı temyiz dilekçesinde dile getirilmiş bulunan “hakimin resen yemin” olanağını kullanmasıdır.
Ne var ki, ispat yükü üzerinde bulunan davalının açıklanan olgular karşısında yemin teklif etme hakkı bulunmadığından, hakimin olmayan bir hakkın varlığını hatırlatması da düşünülemez.
Sonuçta; yukarıda açıklanan olgulara ve yasal gerekçelere dayanan direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
Mahkemece, davacının yıllık izin ücreti alacağına da hükmedilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, direnme kararının onanması gerekir.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 470.04 YTL harcın temyiz edenden alınmasına, 28.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.