YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/866
KARAR NO : 2007/856
KARAR TARİHİ : 28.11.2007
MAHKEMESİ : Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 27/12/2002
NUMARASI : 2002/629-2002/728
Taraflar arasındaki “kooperatiften ihraç kararının iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 3.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın süre yönünden reddine dair verilen 21.06.2001 gün ve 2000/615-2001/484 sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16.04.2002 gün ve 2001/11372-2002/3618 sayılı ilamı ile ; (…Davacı vekili, müvekkilinin üyesi olduğu davalı kooperatif üyeliğinden haksız yere çıkarıldığını ileri sürerek, ihraç kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davacının uyarılara rağmen ödentilerini yerine getirmediği için üyelikten çıkarıldığını ve genel kurulun verdiği haktan yararlanmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre, ihraç kararının tebliğinden itibaren üç aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığı ve genel kurulca verilen ek sürenin ihraç kararını kaldırmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, genel kurulda verilen sürenin atifet mehli olduğu gerekçesine dayanılarak hüküm kurulmuştur.
Davalı kooperatifin 26.03.2000 tarihli genel kurulunda, ihraç edilen üyelerin durumu görüşülmüş ve Nisan ayının son gününe kadar faizi ile ödenmesi ve ödenmemesi halinde ihraç edilmeleri kararı alınmış olup; bu karar ihraç için yeni bir prosedürün takibini gerektirdiğinden, atifet mehli niteliğinde olmayıp, üyeye yeni tanınan bir süredir. Artık kooperatifçe bu karara davalı olarak alacağın faiziyle birlikte hesaplanıp üyeden istenmesi ve sonucuna göre hareket edilmesi gerekmektedir.
Mahkemece, açıklanan hususlar nazara alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kooperatif üyeliğinden ihraç(çıkarma) kararının iptali istemine ilişkindir.
Davacı kooperatif üyeliğinden ihraç edilen gerçek kişi, davalı ise Kooperatiftir.
Davacı, davalı kooperatifin üyesi iken, aidat borcu ve gecikme faizlerinden oluşan mali yükümlülüklerini süresinde yerine getirmemesi nedeniyle, davalı Kooperatif Yönetim Kurulu’nun 28.12.1999 tarih ve 75 sayılı kararı ile üyelikten ihraç edilmiş; ihraç kararı Ankara ……Noterliğinden 06.01.2000 gün ve 515 yevmiye no ile davacıya tebliğe çıkarılmış ve 12.01.2000 tarihinde de daimi işçisi imzasına tebliğ edilmiştir. Daha önce ihraca dayanak alınan ihtarlar ile verilen sürelerde ve bu aşamada her hangi bir ödemede bulunulmamıştır.
Bu arada Kooperatif Olağan Genel Kurulunun 26.03.2000 tarihli toplantısında; davacı ve aynı durumdaki üyelerle ilgili olarak yapılan değerlendirme sonucu, toplantı tutanağının 14.maddesiyle, ihraç edilen üyelerin borçlarının Nisan ayının son gününe kadar faiziyle birlikte ödenmesi ve ödenmediği takdirde ihraç edilmeleri, oybirliği ile kabul edilmiştir. Bu sürede de davacı herhangi bir ödeme yapmamıştır.
Davalı Kooperatif tarafından, Ankara ……Noterliğinden 31.05.2000 tarih ve 11255 yevmiye numara ile davacıya gönderilip, 09.06.2000 tarihinde muhatabın daimi işçisi imzasına tebliğ edilen “üyelikten kesin ihraç” konulu ihtar ile; “30.04.2000 tarihine kadar söz konusu borcu ödemediğinden 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 27.maddesi uyarınca üyelikten ihraç kararının kesinleştiği” bildirilmiştir.
Davacı 18.07.2000 tarihinde açtığı eldeki dava ile, ihraç kararının iptalini talep etmiş; davalı ise davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
Mahkemece, taraflarca dayanılan deliller toplanıp, bilirkişiden rapor alındıktan sonra;
“Dava, kooperatif ortaklığından çıkarma işleminin iptali istemine ilişkindir…davacının ortaklıktan ihracıyla ilgili kararın, davacıya 12.1.2000 tarihinde tebliğ edildiği, davacının tebligatlara itirazı bulunmadığı, 1163 sayılı Yasanın 16. maddesinde düzenlenen itiraz ve dava açma süresinin 12.4.2000 tarihinde mesai saati bitiminde sona erdiği, bu süre işlerken ve dolmadan 26.3.2000 tarihli genel kurul kararıyla tanınan ek süreye rağmen, borcun ödenmediği, anılan karar ile ihraç kararı kaldırılmadığı gibi yeni bir ihraç kararı da verilmediği, yönetim kurulunun davacının ihracı ile ilgili 28.12.1999 gün 75 sayılı kararın kesinleştiğini duyuran yazının yeni bir sürenin başladığı anlamına gelmeyeceği, yazının kesinleşen bir ihraç kararının duyurulması mahiyetinde olduğu, bu itibarla dava açma süresinin geçirildiği anlaşılmakla, süre yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” Gerekçesiyle,
“Davanın süre yönünden reddine” karar vermiştir.
Davacının temyizi üzerine Yüksek Özel Dairece; “Davalı kooperatifin 26.03.2000 tarihli genel kurulunda, ihraç edilen üyelerin durumu görüşülmüş ve Nisan ayının son gününe kadar faizi ile ödenmesi ve ödenmemesi halinde ihraç edilmeleri kararı alınmış olup; bu karar ihraç için yeni bir prosedürün takibini gerektirdiğinden, atifet mehli niteliğinde olmayıp, üyeye yeni tanınan bir süredir. Artık kooperatifçe bu karara davalı olarak alacağın faiziyle birlikte hesaplanıp üyeden istenmesi ve sonucuna göre hareket edilmesi gerekmektedir. Mahkemece, açıklanan hususlar nazara alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle bozulmuş; mahkemece aynı konuda kabulle sonuçlandığı halde eldeki bozmayla çelişik biçimde bozulan Özel Daire kararı da dayanak alınarak önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmünü davacı vekili temyize getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; süre başlangıcına hangi tebligatın esas alınacağı ve bu cümleden olarak; davanın üç aylık hak düşürücü sürede açılıp açılmadığı, noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, konuya ilişkin yasal düzenlemelerin ortaya konulmasında yarar vardır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun “Ortaklıktan çıkarılma esasları ve itiraz” başlıklı 16.maddesinde ;
“Kooperatif ortaklığından çıkarılmayı gerektiren sebepler anasözleşmede açıkça gösterilir. Ortaklar anasözleşmede açıkça gösterilmeyen sebeplerle ortaklıktan çıkarılamazlar.
Ortaklıktan çıkarılmaya yönetim kurulunun teklifi ile genel kurulca karar verilir. Anasözleşme, çıkarılanın genel kurula başvurma hakkı saklı kalmak üzere, bu hususta yönetim kurulunu da yetkili kılabilir.
Çıkarılma kararı gerekçeli olarak tutanağa geçirileceği gibi, ortaklar defterine de yazılır. Kararın onaylı örneği, çıkarılan ortağa tebliğ edilmek üzere, on gün içinde notere tevdi edilir. Bu ortak tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde itiraz davası açabilir. Tebliğ edilen karar, yönetim kurulunca verilmiş ise ortak, üç aylık süre içinde genel kurula da itiraz edebilir. Bu itiraz, ilk toplanacak genel kurula sunulmak üzere, yönetim kuruluna noter aracılığı ile tebliğ ettirilecek bir yazı ile yapılır. Genel kurula itiraz edildiği takdirde, yönetim kurulunun çıkarma kararı aleyhine itiraz davası açılamaz. İtiraz üzerine genel kurulca verilecek karara karşı itiraz davası hakkı saklıdır.
Üç aylık süre içinde, genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz edilmiyen çıkarılma kararları kesinleşir.
(Ek fıkra: 06/10/1988 – 3476/4 md.) Haklarındaki çıkarma kararı kesinleşmeyen ortakların yerine yeni ortak alınamaz. Bu kişilerin ortaklık hak ve yükümlülükleri, çıkarılma kararı kesinleşinceye kadar devam eder.”
Hükmü yer almakta;
Yine aynı Kanunun;
“I- Süre Ve Ortaklığın Yokolması” başlıklı 27.maddesinde de;
“Ortakların yüklendikleri paylar için ödeyebilecekleri para tutarını anasözleşme belirtir. Kooperatif sermaye yüklemlerinde borçlu veya sair ödemelerle yükümlü bulunan ortaklarından elden yazılı olarak veya taahhütlü mektupla, bu husus mümkün olmazsa ilanla ve münasip bir süre belirterek yükümlerini yerine getirmelerini ister. İlk isteğe uymayan ve ikinci istemeden sonra da bir ay içinde yükümlerini yerine getirmeyenlerin ortaklığı kendiliğinden düşer. Ortaklığın düşmesi alâkalının, anasözleşme veya diğer suretlerle doğmuş borçlarının yok olmasını gerektirmez.”
Denilmektedir.
Görüldüğü üzere; ortağın ana sözleşme gereği belirlenen parasal yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmekte; bu gereği yerine getirmediği için ihraç edilen üyeye ise, kooperatif üyeliğinden ihraç kararının usulünce kendisine tebliğinden itibaren üç aylık süre içinde itiraz olanağı tanınmaktadır.
İhraç edilen üyeye tanınan bu üç aylık itiraz süresi hak düşürücü süre olup, bu süre içinde itiraz etme olanağını kullanmadığı takdirde hakkındaki ihraç kararı kesinleşecektir.
Somut olayda, davacının ihracına ilişkin 28.12.1999 tarihli karar davacıya 12.01.2000 tarihinde tebliğ edilmiş; bu arada Kooperatif Olağan Genel Kurulunca, Yönetim Kurulu tarafından ihraç edilen üyelere borçlarını faiziyle birlikte ödemeleri konusunda Nisan ayının son gününe yani 30.04.2000 tarihine kadar süre verilerek bu süre içinde ödeme yapmaları halinde üyeliklerinin devamı konusunda olanak tanınmış ve davacıya da tanınan süre içinde ödeme yapmadığı için kesin ihraç kararı açıklaması ile Ankara …..Noterliğinden 31.05.2000 tarih ve 11255 yevmiye numaralı yazı gönderilip, 09.06.2000 tarihinde muhatabın daimi işçisi imzasına tebliğ edilmiş ve davacı ihraç kararına karşı itirazını 18.07.2000 tarihinde açtığı eldeki dava ile yapmıştır.
Her ne kadar davacı yapılan bu son tebligatı esas alarak itiraz da bulunmuş ise de gerçekte üç aylık hak düşürücü süre üyelikten ihraç kararının tebliğ tarihi olan 12.01.2000 tarihinde başlamış ve davanın açılma tarihi olan 18.07.2000 tarihinden çok önce de sona ermiştir.
İhraç kararından sonra Kooperatif Olağan Genel Kurulu’nun üyelikten ihraç edilenlere borçlarını ödeme konusunda verdiği süre bir atıfet mehli olup, üyeliğin devamına olanak sağlayan yeni bir süre anlamına gelmemektedir.
Bu nedenledir ki, üç aylık hak düşürücü sürenin başlangıcına, verilen atıfet mehli sonunda ödeme gerçekleşmemesi nedeniyle, daha önce verilen ihraç kararının kesinleştiğini duyuran tebligat esas alınamaz. 12.1.2000 tarihli tebligat üç aylık hak düşürücü sürenin başlangıcına esas alınacaktır.
Kaldı ki, davacının bu atıfet mehline rağmen kooperatife olan borcunu ödemediği, bu durumda kendisine tanınan atıfetten de yararlanamayacağı da belirgindir.
Hal böyle olunca, mahkemece davanın süre yönünden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup, onanması gerekir.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 28.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.