YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/864
KARAR NO : 2007/859
KARAR TARİHİ : 28.11.2007
MAHKEMESİ : Kemer (Antalya)Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/12/2006
NUMARASI : 2006/548-2006/671
Taraflar arasındaki ipoteğin terkini, menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kemer (Antalya) Asliye Hukuk Mahkemesince, asıl davanın reddine,birleşen davanın kabulüne dair verilen 26.1.2004 gün ve 2003/44-2004/15 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 4.5.2006 gün ve 2006/1095-7063 sayılı ilamı ile, (…Davacı, kendisine ait 204 parsel sayılı taşınmaz üzerine kocasının borcu için bilgisi dışında borçlandırıcı işlemler yapıldığını, şahsi bir borcu olmadığını, kocasının ticari ilişkisi nedeniyle 11.9.2000 tarihli ve 200.000.000.000 TL bedelli davalı S.Y. lehine konan ipotek kaydının haksız ve mesnetsiz olduğunu, MK.nun 169.maddesi gereği Sulh Hukuk Hakiminden izin de alınmadığını öne sürerek, 11.9.2000 tarihli ipoteğin terkinine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen 2002/105 esas sayılı dosyada da davacılar N. T. ve Ş. B. adına kayıtlı 204 parsel sayılı taşınmaz üzerine S.Y. lehine tesis edilen ipoteğin haksız olduğunu, taraflar arasında borç ilişkisi bulunmadığını, Kemer İcra Müdürlüğünün 2001/123 esas sayılı takip dosyası ile S.tarafından başlatılan takip alacağının Ş. B.’ya temlik edildiğini bildirerek, bu ipotek nedeniyle borçlu bulunmadığının tesbitini istemiştir.
Davalılar, davacının kardeşi N. C.’e verdiği vekaletname ile ipoteği bizzat kendisinin tesis ettiğini, dava dışı eşiyle ilgisi bulunmadığını, alacak resmi senetten kaynaklandığı için, borcu olmadığı veya senedin geçerli olmadığı yönündeki iddialarını davacının ispatlaması gerektiğini bildirerek davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece ipoteğin terkinine ilişkin davanın reddine, menfi tesbit talebine ilişkin davanın kabulü ile davacının Kemer İcra Müdürlüğünün 2001/123 esasta işlem gören takipte borçlu olmadığının tesbitine karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
11.9.2000 tarihli ipotek belgesinde davacı N. T.’a vekaleten N.C., N.T.’ın malik olduğu Kemer/…..köyündeki 204 parsel sayılı taşınmaz üzerinde malikin S.’e olan borçlarının teminatını teşkil etmek üzere S. Y.lehine 200.000.000.000 TL bedelle, 1.derecede, faizsiz olarak, 2 ay müddetli(11.11.2000 tarihine kadar) ipotek tesis etmiştir. 204 parsel, 13.6.2001 tarihinde Ş. B.’e satılmıştır. Kemer İcra Müdürlüğünün 2001/123 esas sayılı takip dosyasında, borcun sebebi, 11.9.2000 tarihli ipotek belgesi ve resmi senet gösterilmiştir.
Mahkemece davacının ipoteğin dayandığı ilişki ile ilgili olarak değerine göre herhangi bir yazılı belge sunamamış olmasıyla olayda terkine ilişkin yasal koşullar oluşmadığından terkin talebinin reddine karar verilmiş; menfi tesbit davası yönünden ise geçerli bir alacak belgesine dayanmayan takipte alacağın varlığını ispat yükü alacaklıya düşeceği, davalı da alacağını yasal delillerle kanıtlayamadığından davanın kabulüne karar verilmiştir. İpoteğin terkini talebinin reddi ile menfi tesbit talebinin kabulü şeklindeki hüküm çelişkilidir. Çelişkili kararın denetimi mümkün değildir. Bu şekildeki hüküm, HUMK’nun 388 ve 399. maddesine aykırıdır. Mahkemece açıklanan hususlar gözetilerek, ipoteğin 2 ay süreli olduğu da dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava; asıl ve birleştirilen davada davacı durumunda bulunan N. T.adına tapuya kayıtlı taşınmaz üzerine, davalılardan S.Y.lehine tesis edilen ipoteğin, N.T.’ın eşinin borcu nedeniyle ve ancak Sulh Hakiminin izni alınmaksızın tesis edildiği, o nedenle de geçersiz olduğu iddiasına dayalı ipoteğin terkini; N. T. ve Ş. B. tarafından açılan ve birleştirilen dava ise, aynı ipotek ile ilgili olarak borçlu bulunulmadığının tespiti, ipotek dayanak gösterilerek yapılan kötüniyetli icra takibi nedeniyle kötüniyet tazminatının tahsili istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme, ipotek tesisine ilişkin 11.9.2000 tarihli resmi senette, taşınmazın, malik N. T.’ın S. Y.’a olan borçlarının teminatını teşkil etmek üzere ipotek edildiğinin belirtildiği, ancak, borç ilişkisi ile ilgili herhangi bir açıklamanın yer almadığı, resmi senet içeriğine göre davacı N.T.ın bizzat yükümlülük altına girmiş olduğu, M.K. nun 169. maddesi gereğince Sulh Hakiminin onayını gerektirir nitelikte bir borç ilişkisinin bulunmadığı, ipoteğin terkini için gereken yasal koşulların oluşmadığı; icra takibinin de, borç ilişkisine ilişkin bir açıklama taşımayan aynı ipotek belgesine dayalı olarak yapıldığı, alacaklı tarafça da bu konuda herhangi bir yazılı delil sunulamadığı, geçerli bir alacak belgesine dayanmayan takipte, alacağın varlığını ispat yükünün davalı alacaklıya ait bulunduğu, alacağın varlığının yasal delillerle kanıtlanamadığı gerekçesiyle, ipoteğin terkinine ilişkin asıl davanın reddine, birleşen menfi tespit davasının kabulüne karar vermiş; davalılar vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece metni yukarıda bulunan ilamla bozulmuş; Yerel Mahkemenin gerekçesini tekrarlayıp genişleterek verdiği direnme kararını da yine davalılar vekili temyiz etmiştir.
Bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Yerel Mahkemece verilen ipoteğin terkini istemine ilişkin asıl davanın reddine, menfi tesbit istemine ilişkin birleşen davanın kabulüne yönelik hükmün kendi içinde çelişkili olup olmadığı, Yargıtay’ca denetlenmesinin mümkün bulunup bulunmadığı, HUMK’nun 388. ve 389. maddelerindeki hükümlere aykırılık taşıyıp taşımadığı noktasında toplanmaktadır.
Belirtilmelidir ki; Yerel Mahkemenin, aynı ipotekle ilgili terkin talebini ret ve fakat menfi tespit istemini kabul etmiş bulunması, kurulan hükmün salt bu nedenle çelişkili olduğunun kabulünü gerektirmeyeceği gibi; Özel Dairece temyizen incelenerek, usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığı konusunda denetlenmesi olanağını da ortadan kaldırmaz.
Yerel Mahkemenin direnme kararı bu nedenle yerinde olup, işin esası yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkemenin direnme kararı yerinde görülmekle, işin esası bakımından inceleme yapılmak üzere dosyanın 13. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 28.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.