YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/856
KARAR NO : 2007/834
KARAR TARİHİ : 14.11.2007
MAHKEMESİ : Elmadağ Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/05/2007
NUMARASI : 2007/175-2007/187
Taraflar arasındaki “tapuda isim tashihi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Elmadağ Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.12.2006 gün ve 2006/231-512 sayılı kararın incelenmesi Davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 26.03.2007 gün ve 2007/2581-3171 sayılı ilamı ile; (…Davacı, murisi M. Ç.’ın 1820 sayılı parselin tapu kaydında “M. R.” yazılı adının “M.” olarak düzeltilmesini istemiş, davanın kabulüne dair mahkeme kararı Dairemizce; davacı murisi M.Ç.’ın anne, baba ve kardeşlerini gösterir aile nüfus kaydı ile, dava konusu 1820 parsel sayılı taşınmazın tapulama tutanağı içeriği arasında denetime elverişli bağlantı kurulamadığı, buna göre, mahkemece murisin anne, baba ve kardeşlerini gösterir aile nüfus kaydı İdare’den celbedilerek tapulama tutanağı içeriği ile aradaki bağlantının araştırılması, ayrıca şahitlere tapulama tutanağı içeriği açıkça okunarak getirtilecek nüfus kayıtları ile irtibatlı olarak denetime elverişli beyanlarının alınması, tüm bunlara rağmen hala kesin bir kanaate ulaşılamaması halinde mahallinde keşif yapılarak şahitlerin ve varsa tapulama bilirkişilerinin mahallinde dinlenip Dairenin ilke kararları doğrultusunda bir karara varılması gerektiği belirtilerek bozulmuş ve bozmaya uyulmasına karar verilmiştir.
Ne var ki; bozma ilamı uyarınca işlem yapılmamıştır. Şöyle ki;
1- Davacı tarafından K. oğlu A.’e ait olduğu iddia edilerek ibraz edilen, H. ve E. oğlu 05.01.1933 tarihinde ölen A.’e ait aile nüfus kayıt tablosu ile yetinilmiştir. Oysa, bu kayıt Dairenin bozma kararından önce de dosyada mevcuttur ve 1820 parsel sayılı taşınmazın 1955 tarihli tapulama tutanağında yazılı bilgilerle örtüşmemektedir.
II- Bozma ilamı doğrultusunda 03.08.2006 günü mahallinde keşif yapılmış, ancak dinlenen tanıklara bozma ilamı doğrultusunda ve davayı çözüme ulaştıracak yönde hiçbir soru sorulmamış ve yanıt alınmamıştır.
Hal böyle olunca, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılarak ulaşılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmek gerekirken, yetersiz nüfus kaydı ve yetersiz tanık beyanlarına dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün Dairemizin 01.05.2006 günlü bozma kararının gerekleri yerine getirilmek üzere yeniden bozulması gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı Hazine vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1027 maddesine dayalı, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin nüfus kaydına uygun biçimde düzeltilmesi istemine ilişkindir.
Davacı, murisi A.ve E.den olma 1904 D.lu M. Ç.’a ait olduğunu iddia ettiği 1820 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında A.oğlu “M. R.Ç.” olarak geçen malik isminin gerçeğine uygun olarak “M. Ç.” olarak düzeltilmesini istemiştir.
Davacı delil olarak nüfus kaydını, veraset belgesini, tapu kaydı ve tutanakları ile tanık beyanını göstermiş; mahkemece verilen kabule ilişkin ilk karar Özel Dairece incelemeye yönelik olarak bozulmuş; mahkemece bozmaya uyularak mahallinde keşifle iki tanık dinlenmiş, kayıtlar yeniden getirilmiş, sonuçta yine davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece bu karar da davalının temyizi üzerine “bozmaya uyulmasına rağmen gereğinin yerine getirilmediğinden bahisle” bozulmuş: mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hükmü temyize davalı vekili getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece uyulan bozma ilamının gereğinin yerine getirilip getirilmediği,
Bu cümleden olarak nüfus kayıtlarının ve tapu dayanağı belgelerin eksiksiz olarak getirilip getirilmediği, tapulama tutanağı ile davacının dayandığı nüfus kayıtları arasında ilgi kurulup kurulmadığı ve tanıkların tutanağa yönelik beyanlarının alınıp alınmadığı ve tutanakta imzası bulunan muhtar ve bilirkişilerin araştırılıp beyanlarının tespiti yoluna gidilip gidilmediği ve sonuçta yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İlk bozma ilamında da açıkça işaret olunduğu üzere, taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet veya diğer hak sahiplerinin isim, soy isim, baba adı, doğum tarihleri gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur.
Bu nedenle de bu tür davalarla kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
İsim düzeltme davaları, taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan HUMK.nun 13.maddesi uyarınca, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.
Böyle bir davayı tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanısıra 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren yeni Türk Medeni Kanununun 702.maddesinin son fıkrası ile ortaklardan herbirinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden, elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan herhangi biri de, tek başına tapuda miras bırakanla ilgili düzeltme isteyebilir.
Ayrıca bu tür davanın, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde, yetkiye dayanılarak dava açan kişinin, aktif dava ehliyeti vardır.
Tapu Sicil Müdürlüğüne yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir.
1-Düzeltilecek tapu kaydı tüm dayanakları ile birlikte getirtilmelidir.
2-Nüfus Müdürlüğünden, kayıtta geçen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişinin kaydının bulunup bulunmadığı sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişinin nüfus kaydı, tapu ve dayanakları ile bağlantı oluşturacak şekilde incelenmeli, gerekirse kök kayıtlar da istenmelidir.
3-Cumhuriyet Savcılığı aracılığıyla, taşınmazın bulunduğu mahalde kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
4-İstem konusunda tanık dinlenmelidir.
5-Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise, tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri de taşınmaz başında dinlenerek keşif yapılmalıdır.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir.
Ayrıca, davanın niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekalet ücreti maktu olarak belirlenmeli; Tapu Sicil Müdürlüğü de yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamalıdır.
Bu ilkeler ışığında dosya kapsamı ve somut olay incelendiğinde;
Davacı yanca ibraz edilen veraset belgesine göre davacı A.R. Ç., murisi 1904 D.lu A.ve E.’den olma M.Ç.’ın mirasında 3/16 hisse sahibidir.
Dosyaya gelen nüfus kayıtlarında; Davacının babası 18.09.1904 d.lu A.ve E.’den olma M. Ç.11.07.1987 tarihinde vefat etmiş; Muris M.Ç.’ın babası A. (soyadı yazılmamıştır) H. ve E.’den olma 01.07.1858 D.lu olup ,05.01.1933 tarihinde vefat etmiştir. Nüfus kaydında ayrıca murisin annesi E. Ç., kardeşi A. Ç., kardeşi E.Ç., kardeşi Küçük A. Ç., kardeşi E.Ç.ile murisin oğlu davacı A.R.Ç. ile kardeşleri de yer almaktadır.
1955 tarihli tapulama tutanağında ise; tapuda kayıtlı olmayan bağ nitelikli taşınmazın Kasım oğlu A.’in ceddinden intikal edip rızai taksimle ona düştüğü, 1940 yılında öldüğü mirasını karısı A. ile evlatları M.R., E., N. , A. ,H.’ya terk ettiği, harici ve rızai taksimle A.oğlu M.R.’a düştüğü yazılı olup, tam hisse ile A. oğlu M. R.Ç.adına tespit ve tescili yapılmıştır.
Gelen nüfus kayıtlarıyla karşılaştırıldığında tutanakta geçen kök muris K.oğlu A.iken, davacının murisinin babası H.oğlu A.’tir ve davacının murisinin babası A.1940’da değil 1933 te ölmüştür. Yine tutanağın aksine davacının murisinin babası A.’in A. diye karısı kayıtlarda yer almamaktadır. Tutanakta Davacının murisi olduğunu iddia ettiği M. R.ismi olduğu halde nüfus kaydında M. Ç. yer almakta, ayrıca yine tutanakta ismi yer alan N. ile H.nüfus kaydında yer almamakta sadece E.ile A.ile tutanakta ismi yer almayan Küçükanakız bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere; davacının murisinin nüfus kaydı ile tutanak kapsamı birbiriyle tam olarak örtüşmemekte; mahkemece ilk bozma ilamına uyulmasına karşın kayıt dayanağı tahrir kaydı ile nüfus kayıtlarının tamamı getirilmediği gibi, tanıkların tutanağa ve kayda yönelik açıklayıcı beyanları da alınmamış bulunmaktadır.
Kısaca ifade edilecek olursa;
Mahkemece, davacının murisine ait nüfus kayıtları getirtilmişse de kapalı kayıtlar dosyaya celbedilmemiş; son durum itibariyle tam olarak bağlantı kurulmamıştır.
Yine tapulama tutanağında kök muris olarak ismi geçen K.oğlu A. iken gelen kayıtların H. oğlu A.’e ait olduğu gözetilerek ayrıca Kasım oğlu A.’in de bulunup bulunmadığı ve varsa vukuatlı aile nüfus kayıt tablosunun celbi yoluna gidilmemiş, tutanakta dayanak belge olarak gösterilen Kargalı 1905 -1218 kapı nolu vergi kaydı da getirtilmemiştir.
Böylece,düzeltilecek tapu kaydının tüm dayanakları getirtilmemiş; Nüfus Müdürlüğünden, kayıtta geçen malik ve evvelleri ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişinin kaydının bulunup bulunmadığı açıkça sorulmamış, kaydı düzeltilecek kişinin nüfus kaydı, tapu ve dayanakları ile bağlantı oluşturacak şekilde yeterli biçimde incelenmemiş, kök kayıtlar da tam olarak ikmal edilmemiş; tutanakta geçen Kasım oğlu A.’e ait kayıt ise hiç getirtilmemiş; davacıyla ya da murisiyle bağlantısı araştırılmamıştır.
Tanıklar dinlenmiş ise de tapulama tutanağı içeriği açıkça okunarak getirtilecek nüfus kayıtları ile irtibatlı olarak denetime elverişli beyanlarının alınması yoluna gidilmemiş ve varsa muhtar ile tespit bilirkişilerinin de taşınmaz başında dinlenmeleri gereğine uyulmadan yetersiz keşif icra edilerek sonuca varılmıştır.
Durum bu olunca, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli olmadığı gibi hükmüne uyulmakla taraflar yönünden kazanılmış hak oluşturan bozma gereklerine de uygun değildir.
Öyleyse mahkemece yapılacak iş; Özel Dairenin gerek hükmüne uyulan gerekse direnilen her iki bozma ilamında ve yukarıda açıkça işaret olunan ilke ve açıklamalara uygun olarak yapılacak araştırma ile eksiklerin giderilmesi; varılacak uygun sonuç çerçevesinde taşınmaz malikinin değişmemesi ve bu yolla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gereği de gözetilerek ya tapudaki kimlik bilgilerinin gerçeğine uygun biçimde düzeltilmesi ya da talebin reddi yönünde bir hükme varılması olmalıdır.
Bu nedenle, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, karar bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 14.11.2007 gününde, oybirliği ile karar verildi.