Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2007/835 E. 2007/850 K. 14.11.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/835
KARAR NO : 2007/850
KARAR TARİHİ : 14.11.2007

MAHKEMESİ : Dicle Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/06/2007
NUMARASI : 2007/45-2007/73
Taraflar arasındaki “Kamulaştırma bedelinin artırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Dicle Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 08.06.2006 gün ve 2005/129 -2006/102 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 03.04.2007 gün ve 2007/1942-4242 sayılı ilamı ile; (…Dava, kamulaştırma bedelinin artırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı için reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Kamulaştırma işlemi davacı ile aynı çatı altında oturan oğlu M.T. imzasına 27.03.1989 tarihinde tebliğ edilmiştir. Ne var ki, adı geçen kişinin dosyada bulunan ve tebliğ tarihinden daha eski olan rapora göre akıl hastası olduğu, cezai ehliyetinin de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Tebligat Kanununun 22. ve Tüzüğün 32/2. madde ve fıkrasına göre adı geçene yapılan tebligat geçersizdir. Bu nedenle işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırma bedelinin artırılması istemine ilişkindir.
Davacılar vekili; tapuda müvekkillerinin murisi M. T. adına kayıtlı bulunan 119 parsel sayılı taşınmazın 21.06.1988 tarihinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırıldığını, kamulaştırma belgeleri tebliğ edilmediğinden murisin ve müvekkillerinin kamulaştırma işleminden haberdar olmadıklarını; kadastro komisyonunda itirazlı olan ve baraj gölü suları altında bulunan taşınmazın muris adına tapuya tescil edilmesinden sonra taşınmazın kamulaştırılması istemiyle idareye başvuran müvekkillerine, idarece taşınmazın kamulaştırılmış olduğu yönünde şifahen bilgi verildiğini ve müteakiben bedel artırımı talebi ile dava açtıklarını ileri sürerek; 8.000,00 YTL kamulaştırma bedel farkının yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsile karar verilmesini talep ve dava etmiş; 23.5.2006 havale tarihli dilekçesinde ise, kamulaştırma işlemi tebliğ edilen Mehmet Taşdemir”in akıl hastası olduğu ve adı geçene yapılan tebligatın geçersiz bulunduğunu öne sürerek, davanın esası hakkında inceleme yapılmasını talep etmiştir.
Davalı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili; davanın 30 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmamış olması nedeniyle kamulaştırma bedelinin kesinleştiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin, “kamulaştırma belgelerinin tapu maliki M.T.’le aynı konutta oturan M. T.’e tebliğine dair işlemin geçerli olduğu, tebligatı alan M.T.’in tebliğ tarihi itibariyle akıl hastası olduğuna dair raporlar mevcut ise de, tebliğ memurunun akıl hastalığını anlaması gerektiğine ilişkin davacı tarafça her hangi bir delil ibraz edilemediği, vasi tayini kararının da eldeki davanın açıldığı tarihten sonra verildiği, aynı amaç için çok sayıda taşınmaz kamulaştırıldığından davacıların kamulaştırma tebligatını öğrenmediklerinin düşünülemeyeceği, bu itibarla 27.3.1989 tebliğ tarihine göre 30 günlük hak düşürücü süre geçirildikten sonra 22.11.2005 tarihinde açılan davanın reddi gerektiği” gerekçesiyle “davanın reddine” dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacıların murisi M. T.’in tapuda kayden maliki bulunduğu 119 parsel sayılı taşınmazın, 21.6.1988 tarihinde Kralkızı Barajı inşaatı için davalı idarece kamulaştırıldığı ve noter aracılığı ile muris adına tebliğe çıkarılan kamulaştırma belgelerinin 27.3.1989 tarihinde “Birlikte oturan oğlu M.T.” tebliğ edildiği; tapu malikinin mirasçıları tarafından 22.11.2005 tarihinde açılmış bulunan görülmekte olan davada davacılar vekilinin, tebligatın geçersizliğini vurgulayarak, tebligatı alan M.T.’in akıl hastası olduğuna dair raporlar ibraz ettiği; 27.3.1989 tebliğ tarihinden daha önce düzenlenmiş bulunan bu raporlardan Diyarbakır Devlet Hastanesi’nin 16.2.1988 tarihli raporuna göre adı geçenin 1985-1987 tarihleri arasında psikotik hastalık nedeniyle tedavi ve müşahede altına alındığı, Elazığ Ruh Sağlığı Hastalıkları Hastanesi’nin 14.4.1988 tarihli raporunda ise, Psikotik Eksitasyon denilen ruhsal rahatsızlık bulunduğu tespit edilen Mehmet Taşdemir’in 18.12.1987 tarihinde adam öldürmek suçundan cezai ehliyetinin bulunmadığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık; tapu maliki muris adına noter kanalı ile gönderilen kamulaştırma belgelerinin usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği, bir başka ifadeyle akıl hastası olan ve cezai ehliyeti bulunmayan Mehmet Taşdemir’e yapılan tebliğ işleminin geçerli olup olmadığı; dolayısıyla bu tebligatın 30 günlük hak düşürücü süreye başlangıç teşkil edip etmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 25/1. maddesinde, “Hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi mal sahibi için 13. madde uyarınca yapılan tebligatla başlar” hükmü öngörülmüş; 14. maddesinde ise, taşınmaz mal sahibi zilyet ve diğer ilgililer yönünden 30 günlük dava açma süresinin, noter vasıtasıyla tebligat yapılmış olanlar hakkında tebliğ tarihinden, tebligat yapılamayanlar hakkında noter tebligatı yerine geçmek üzere gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı hüküm altına alınmıştır.
Hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi mal sahibi için 13. madde uyarınca yapılan tebligatla başlayacağından; kamulaştırmada özel bir önem gösteren tebligatın ne şekilde yapılacağı 13. maddede açıklanmış, prensip itibariyle doğrudan doğruya ve mal sahibinin tespit olunan adresine Noter vasıtasıyla tebligat yapılması esası kabul edilmiştir.
Burada, Noter kanalı ile çıkarılan tebligatın, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğü hükümlerine göre mal sahibine tebliğ edilmesi gerektiği; aksi halde tebligatın geçersiz olacağı ve dava açma için zorunlu olan 30 günlük hak düşürücü sürenin mal sahibi yönünden başlamayacağı her türlü duraksamadan uzaktır.
Somut olayda, Noter kanalı ile tapu maliki muris M. T.’in oturduğu köy adresine gönderilen kamulaştırma kararı ve ekleri, “Birlikte oturan oğlu M.T.’e verildi” şerhi düşülerek tebliğ edilmiştir. Şekil itibariyle bu tebliğ işleminin, “Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır” hükmünü amir bulunan, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 16. maddesine göre yapıldığı açık bir olgudur.
Ne var ki, 16. maddeye göre yapılan tebligatın geçerli olması için 7201 sayılı Tebligat Kanununun 22. ve Tebligat Tüzüğünün 32. maddelerine göre, Muhatap yerine kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran onsekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir.
Yargılama aşamasında davacılar vekilince ibraz edilen ve 27.3.1989 tebliğ tarihinden daha önceki tarihlerde düzenlenmiş bulunan 16.2.1988 ve 14.4.1988 tarihli raporlara göre, tebligatı alan Mehmet Taşdemir’in tebliğ tarihi itibariyle akıl hastalığına müptela olduğu ve cezai ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. 1985 yılından 1987 yılına kadar psikotik hastalığı nedeniyle aralıklarla tedavi ve müşahede altında tutulan ve nihayet 18.12.1987 tarihinde işlediği adam öldürmek suçundan, bu rahatsızlığı nedeniyle cezai ehliyeti bulunmadığına dair hakkında rapor tanzim edilen Mehmet Taşdemir’in, kısa bir süre sonra yapılan tebligatı almaya ehil bulunmadığı kuşkusuzdur.
O halde, bariz bir şekilde ehliyetsiz bulunan M. T.’e 27.3.1989 günü yapılan tebligat geçersiz olduğundan; sözü edilen geçersiz tebligatın, 30 günlük hak düşürücü süreye başlangıç sayılması olanaklı değildir.
Bu durumda, dava tarihinden önce tapu maliki M.T. ya da mirasçıları olan davacılara yapılmış başka bir tebligat da bulunmadığından; 7201 sayılı Tebligat Kanununun 32/2. maddesinde yer alan “Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi addolunur” hükmü karşısında, davacıların kamulaştırma işlemini 22.11.2005 dava tarihinde öğrendikleri ve davanın süresinde açıldığının kabulü zorunludur.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak, noter kanalı ile muris adına tebliğe çıkarılan kamulaştırma belgelerinin akıl hastası ve ehliyetsiz bulunan M. T.’e tebliğ işleminin, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 22. ve Tebligat Tüzüğü’nün 32. maddeleri uyarınca geçersiz olduğu, davacılara yapılan başka bir tebligat da bulunmadığı, bu itibarla kamulaştırma işleminin öğrenildiği 22.11.2005 tarihinde açılmış bulunan davanın süresinde olduğu göz önünde tutulmak suretiyle, işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken; yanılgılı gerekçeyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 14.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.