YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/807
KARAR NO : 2007/764
KARAR TARİHİ : 24.10.2007
MAHKEMESİ: İzmir 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİH:28.12.2006
NUMARASI:2006/420 E.2006/524 K.
Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; İzmir 7.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 28.12.2006 gün ve 2006/420 E.2006/524 K.sayılı kararın taşınmaz üzerinde bulunan irtifak hakkının taşınmazın değerine etki oranının belirlenmesi nedenine dayalı Özel Daire bozma gerekçesine uyularak oluşturulan yeni hükmün incelenmesi için dosyanın 5.Hukuk Dairesine gönderilmesini ve taşınmazın tamamının bedeline hükmedilmesi gereğine işaret eden bozma nedeni yönünden, direnme kararının bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ndan çıkan 13.6.2007 gün, 2007/5-336 Esas, 2007/351 Karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu’nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Düzeltilmesi istenen Hukuk Genel Kurul ilamında gösterilen gerektirici nedenlere göre, HUMK.nun 440.maddesinde yazılı sebeplerden hiç birisine dayanmayan ve yerinde olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, 3506 sayılı Yasa’nın 4.maddesinin b-1 fıkrası hükmüne göre takdiren (160.00) YTL para cezasının ve (27.00) YTL harcın düzeltme isteyenden alınmasına, 24.10.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi
KARŞI OY YAZISI
Davacı dava dilekçesinde, 112 m² alanlı ..parsel sayılı arsasının bir bölümüne davalı idarenin kamulaştırmasız elatıldığını, bu yüzden artakalan bölümde değer azalması olduğunu ileri sürerek; elkonulan kısmın bedeli ile geriye kalan kısımda oluşan değer eksikliği tutarı olarak –fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla- 5.000 YTL.nin davalıdan tahsilini istemiş, yargılama sırasında verdiği ıslah dilekçesi ile istemini 9.120 YTL.sına yükseltmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın yerinde iki kez bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, her iki bilirkişi kurulunca düzenlenen ve birbirini teyit eden raporlarda özetle; taşınmazın ıslah imar parseli olduğu, uygulama imar planında yol gövdesinde ve şüyulandırılacak ada içerisinde bulunduğu, tamamı 112 m² olan bu parselin 30,40 m²’lik kısmına yol ve tretuvar yapılması için davalı idarece kamulaştırmasız elatıldığı, geriye 81,60 m²’lik bir kısmın kaldığı, fiili imar uygulaması yapıldığında artakalan kısmın civar parsellerle birlikte değerlendirileceği, bu nedenle de elatılmayan kısımda herhangi bir değer eksikliğinin sözkonusu olmadığı açıkça belirtilmiş; salt kamulaştırmasız elatılan kısma değer biçilmiştir.
Yerel mahkemece, yukarıda değinilen bilirkişi kurulu raporları doğrultusunda hüküm kurulmuş ve taşınmazın kamulaştırmasız elkonulan 30,40 m²’lik kısmının yol olarak terkinine ve bedelinin yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine yerel mahkemenin kararı Yargıtay 5.Hukuk Dairesince;
1- “Taşınmazın tapu kaydı üzerinde TEK lehine irtifak hakkı şerhi mevcuttur. Bu irtifak hakkının taşınmazın değerine etki oranı belirlenip, belirlenen bedelden indirilmemesi,
2- Dava konusu taşınmazın fiili imar uygulaması sonucu oluşan imar parseli olduğu, sonradan revizyon imar uygulamasına tabi tutulduğu gözetilerek, taşınmaza kısmen elatılması nedeniyle parselin tamamının bedeline hükmedilmesi gerektiği düşünülmeden yalnız elatılan bölüm bedeline hükmedilmesi,
Doğru görülmemiştir” gerekçesiyle bozulmuştur.
Yerel mahkeme, bozma ilamının 1 No.lu bendine uymuş, 2 No.lu bendi açısından önceki kararında direnmiştir.
Tapuda davacı adına kayıtlı bulunan dava konusu taşınmazın, imar uygulaması sonucu oluşan 112 m² alanlı imar parseli olduğu, 30,40 m²’lik bölümüne davalı idarece kamulaştırmasız elatıldığı ve geriye 81,60 m²’lik bir bölümün kaldığı konusunda çekişme yoktur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen uyuşmazlık; taşınmazın belli bir bölümüne kamulaştırmasız el konulması nedeniyle salt elatılan bölümünün mü, yoksa imar uygulaması sonucu oluştuğu (fiili imar uygulamasına tabi tutulduğu) gözetilerek tamamının mı bedeline hükmedilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Bu uyuşmazlığın çözümü için öncelikle davacının istemine bakılmalıdır.
Başlangıçta özetlenen dava dilekçesi içeriğine göre davada istenilen, taşınmazın elatılan bölümünün mülkiyet değeri ile artakalan bölümde – elkoyma yüzünden- eksilen değer tutarı olup; taşınmazın tamamının bedelinin davalıdan tahsili ile tümünün mülkiyetinin davalı lehine terkini ya da tescili konusunda davacının bir istemi yoktur. Ayrıca davalı idarenin de bu yolda herhangi bir isteği bulunmamaktadır.
HUMK.nun 74.maddesi hükmü uyarınca hakim, her iki yanın sav ve savunmalarıyla bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.
Öte yandan Yargıtay’ca, kamulaştırmasız elkoyma davalarında Kamulaştırma Yasasının değer biçmeye ilişkin hükümlerinin kıyas yoluyla uygulanacağı ilkesi benimsenmiş bulunmaktadır. Bu ilkeden hareketle 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının “Kısmen Kamulaştırma” ile ilgili 12.maddesi, kısmen kamulaştırmasız elatma davalarına kıyas yoluyla uygulandığında aşağıdaki olasılıklardan biri gündeme gelecektir.
Bir taşınmazın belli bir kısmına kamulaştırmasız elkoyma nedeniyle artakalan kısmın değerinde:
a) Herhangi bir değişiklik olmamış ise salt elkonulan kısmın bedeline hükmedilecektir.
b) Değer düşüklüğü oluşmuş ise eksilen değer, elatılan kısmın bedeline eklenecektir.
c) Değer artışı olmuş ise artan değer, elatılan kısmın bedelinden düşülecektir.
d) Artakalan kısım kullanılmaya elverişli değil ise bu takdirde taşınmazın tamamının bedeline hükmedilecek ve tamamı elatan idare lehine terkin ya da tescil edilecektir.
Yukarıdaki yasal ilke uygulanırken, taşınmazın tamamının ve elatılmayan bölümünün nitelikleri, bu bağlamda her birinin ayrı ayrı yüzölçümü, geometrik durumu, konumu vb. özellikleri göz önünde tutulacaktır.
Somut olayda kısmen kamulaştırmasız elkonulan dava konusu taşınmazın yerinde yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu düzenlenen bilirkişi kurulu raporlarında, tamamı 112 m² olan imar parselinin 30,40 m²’lik kısmına elatıldığı, geriye 81,60 m²’lik bir alanın kaldığı, fiili imar uygulaması yapıldığında artakalan kısmın civar parsellerle birlikte değerlendirileceği, bu nedenle de artan kısımda herhangi bir değer düşüklüğünün sözkonusu olmadığı açıkça belirtilmiş; buranın kullanılmaya elverişli bulunmadığı yolunda herhangi bir görüşe yer verilmemiştir.
Dava konusu taşınmazın elatılmayan kısmının kullanılmaya elverişli bulunmadığı yöntemince saptanmış olmadıkça, bu yerin salt imar uygulaması sonucu oluşan imar parseli olması (DOP düşülerek imar uygulamasına tabi tutulmuş bulunması) olgusu, taşınmazın tamamının bedelinin davacıya ödenmesini gerektirmez.
Eldeki davada bedel tespiti açısından kıyas yoluyla uygulanması gereken 2942 sayılı Yasanın 12. maddesi ile tarafların sav ve savunmalarının kapsamı yönünden HUMK.nun 74.maddesi hükümleri birlikte gözönünde tutulduğunda; mahkemece, uzman bilirkişi kurullarının taşınmazın elatılan yer dışında kalan kısmında –bu elatma nedeniyle- herhangi bir değer düşüklüğü olmadığını saptayan raporlarına dayanılarak, taşınmazın salt elatılan kısmının bedeline hükmedilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
Sonuç olarak; yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin kararında direnmesi yerindedir. Davalı vekilinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bozma ilamına karşı karar düzeltme isteminin kabulü ile mahkemenin direnme kararının onanması gerektiği görüşündeyiz.