YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/786
KARAR NO : 2007/752
KARAR TARİHİ : 24.10.2007
MAHKEMESİ : Yargıtay 12.Hukuk Dairesi (İlk Derece)
TARİHİ : 19/06/2007
NUMARASI : 2007/1-2007/1
Taraflar arsındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 12.Hukuk Dairesince;
“Davacılar dava dilekçesinde, Ankara 14.İcra Müdürlüğünün 2002/5588 esas sayılı dosyası ile alacaklı F. A.. tarafından borçlu sıfatı ile aleyhlerinde ilamsız icra takibi yapıldığını, itirazları üzerine takibin durduğunu, alacaklının Ankara 17.İcra Mahkemesinin 2003/4 esas sayılı dosyası ile itirazın kaldırılması davası açtıklarını ve bu davada itirazın muvakkaten kaldırılmasına karar verilmesinden sonra 7 günlük sürede Ankara 4.Asliye Ticaret Mahkemesine 2003/293 esas sayılı borçtan kurtulma davası açarak, %15 teminatı mahkeme veznesine depo ettiklerini, icra dosyasına da bildirimde bulunduklarını, İİK.nun 66 ve 69.maddesi uyarınca icra takibinin kendiliğinden durduğunu, bu nedenle de icra müdürünün alacaklının haciz talebini haklı olarak reddettiğini, alacaklı vekilinin icra memurunun ret kararını şikayet konusu yapması üzerine, Ankara 17.İcra Mahkemesinin 2004/176 esas dosyası ile davalı hakimin icra dosyasındaki belgelere ve kanunun amir hükmüne rağmen, şikayeti kabul ederek takibin devamına karar vermesi sonucunda alacaklının mallarını haczederek muhafazaya aldığı, bu suretle maddi ve manevi zararlarına neden olduğunu belirterek 10.000,00-YTL. maddi ve 20.000,00- YTL. manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, aynı konuda açılan davanın reddedildiği ve kesin hüküm bulunduğu, davanın zamanaşımına uğradığı, taraf ehliyetinin bulunmadığı, mahkeme kararları için yargısal denetim yolunun açık olduğu, karar ile iddia edilen zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı, davanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup reddini savunarak lehlerine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Dava konusu olayın incelenmesinde, Ankara 14.İcra Müdürlüğünün 2002/5588 esas sayılı dosyası ile alacaklı Fatma Aysoy tarafından davacılar hakkında borçlu sıfatı ile ilamsız icra takibi yapıldığı, imzaya itirazları üzerine takibin durduğu, alacaklının Ankara 17.İcra Mahkemesinin 2003/4-332 sayılı, 30.04.2003 tarihli kararı ile itirazın muvakkaten kaldırılmasına karar verildiği, davacı borçluların 7 günlük sürede 07.05.2003 tarihinde Ankara 4.Asliye Ticaret Mahkemesine 2003/293 esas sayılı dosyası ile borçtan kurtulma davası açtıklarına dair derkenar dilekçe sunarak İİK.nun 66 ve 69.maddesi uyarınca icra müdürlüğünden takibin durdurulmasını talep ettikleri ve icra müdürlüğünün 07.05.2003 tarihinde talebi kabul ederek borçluların müddeti içinde borçtan kurtulma davası açmış olmaları nedeniyle İİK.nun 69.maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür. Alacaklı vekilinin icra memurunun takibin durdurulması yönündeki kararını şikayet konusu yapması sonucunda ise davalı hakim tarafından Ankara 17.İcra Mahkemesinin 2004/176 esas dosyasından verilen 28.04.2004 tarihli karar ile icra müdürünün takibin durdurulmasına yönelik işleminin yasaya ve hadiseye uygun olmadığı nedeniyle kaldırılmasına ve takibin devamına karar verildiğı, daha sonra davacı borçluların temyizi üzerine kararın Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 30.09.2004 tarih ve 2004/16481-20679 sayılı ilamıyla İİK.nun 66-69.maddeleri uyarınca süresinde açılan borçtan kurtulma davası ile takibin ken diliğinde duracağı ve bu nedenle şikayetin reddinin gerektiği nedeniyle bozulduğu, davalı hakim tarafından 29.12.2004 tarihinde bozmaya uyulması yönünde karar verildiği, daha sonra davaya bakan başka bir hakim tarafından da bozma kararı doğrultusunda şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Hâkimlerin hâkimlik görevini yaparken “Yargısal Faaliyetleri” nedeniyle vermiş oldukları zarar için HUMK’nun 573.maddesinde sayılan durumlarda, 573-576. maddelerindeki hükümlere göre tazminat davası açılabileceği düzenleme altına alınmıştır. Eldeki dava, HUMK’nun 573 ve izleyen maddelerine dayandırılmıştır. Böyle bir dava için hakimin kasıtla hareket etmiş olması ve verdiği kararın kanuna ve adalete aykın bulunması gerekir. 573/1, 573/2.maddelerine göre ise açık ve kesin olan kanun hükmüne aykırı bir karar sorumluluğu doğurur. HUMK’nun 573/3 ve 4.maddeleri gereğince, yargılama tutanağında olmayan bir nedene dayanılması ya da tutanağın değiştirilmesi sorumluluğun dayanaklarıdır. Hakimin çıkar karşılığı hareketi ile görevini savsaması ise sonraki bentlerde yer almıştır. Sayılan bu haller örnek niteliğinde olmayıp, sayılı ve sınırlı durumları ifade eder.
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 69.maddesine göre;
“İtirazın muvakkaten kaldırılmasına karar verilir ve ödeme emrindeki müddet geçmiş bulunursa alacaklının talebi ile borçlunun malları üzerine muvakkat haciz konur.
İtirazın muvakkaten kaldırılması kararının tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde borçlu, takibin yapıldığı mahal veya alacaklının yerleşim yeri mahkemesinde borçtan kurtulma davası açabilir. Bu davanın dinlenebilmesi için borçlunun dava konusu alacağın yüzde 15’ini ilk duruşma gününe kadar mahkeme veznesine nakden depo etmesi veya mahkemece kabul edilecek aynı değerde esham ve tahvilat veya banka teminat mektubu tevdi etmesi şarttır. Aksi takdirde dava reddolunur.
Borçlu yukarda yazılı müddet içinde dava etmez veya davası reddolunursa itirazın kaldırılması kararı ve varsa muvakkat haciz kesinleşir.”
Bu madde de açıkça belirtilmemekle beraber süresinde açılan borçtan kurtulma davası ile takibin kendiliğinden duracağı Yargıtay’ın süreklilik arzeden içtihatlarında kabul edildiği gibi doktrinde de aynen benimsenmektedir. (Prof. Dr. Baki Kuru İcra İflas Hukuku cilt: 1 baskı: 1988 S f:439)
Anılan bu yasal düzenlemelere göre olaya bakıldığında, İcra ve İflas Kanunu’nun 69.maddesinde süresinde açılan borçtan kurtulma davası ile takibin kendiliğinden duracağı yönünde açık ve kesin bir ifade bulunmayışı, bu hususun Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş olması karşısında, davalı hâkimin görevi savsaması, tutanaklara geçmemiş bir nedene dayanması kasıtlı hareketle yasaya ve adalete aykırı karar ya da kesin bir yasa buyruğuna aykırı hareketinin bulunmadığı açıktır. Davacıların iddiaları ancak temyiz nedeni olarak ileri sürülebilir. Nitekim davacılar bu haklarını da kullanmışlar ve temyiz incelemesi sonucu davalı Hâkimin kararı Yargıtay’ca bozulmuş ve davalı hâkimce bozmaya uyulması yönünde karar verilmiştir. Davalı hâkimin bozmaya uyma kararı vermesi de kasıtlı hareketinin bulunmadığını kanıtlamaktadır. Dosyadaki tüm kanıtlara göre davalının yasal sınırlar dışına çıkmadan yargılama görevini yerine getirdiği anlaşılmıştır.
Bu nedenlerle tazminat koşulları bulunmadığından davanın reddi gerekmiştir.
Dava reddedildiğine göre HUMK’nun 576. maddeleri uyarınca (davalı istemese dahi) davalı yararına manevi tazminat takdiri gerektiği sonucuna varılmıştır. Yasa koyucu hakim aleyhine dava açılmasıyla işin mahiyeti gereği karşı tarafın tazminat isteğinin bulunduğu varsayım olarak kabul etmiştir. Bu bağlamda davacıların davalıya itham ve taraflarla ilgili diğer olgular gözetildiğinde HUMK’nun 576/2.maddesi uyarınca davalı için 500,00 YTL. manevi tazminatın davacılardan alınmasına karar verilmesi uygun bulunmuştur.
Açıklanan nedenler ve gerekçeler gözetildiğinde aşağıdaki hükmün kurulması yönünde sonucu varılmıştır.
H Ü K Ü M : Yukarıda yazılı bulunan gerekçelerle;
1-Davalının eyleminin HUMK.nun 573.maddesinde belirtilen herhangi bir nedene uymadığı ve böylece davalının hukuka aykırı bir davranışı bulunmadığı anlaşildığından davanın REDDİNE,
2-HUMK. nun 576/2.maddesi uyarınca davalı hakim yararına 500,00 YTL. manevi tazminat takdiri ile davacılardan alınıp davalıya verilmesine,
3-Ret kararının eklentisi olarak HUMK.nun 576/2.maddesi gereğince 160,00 YTL. para cezasının davacılardan alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Davacılar aleyhine hükmedilen tazminat miktarı için 27,00 YTL. maktu ilam harcı ile davanın reddi dolayısıyla alınması gereken 13,10 YTL. red karar harcı olmak üzere toplam 40,10 YTL. harcın peşin alınan 405,00 YTL’den mahsubu ile bakiye 364,90 YTL’nin istek halinde davacılara geri verilmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca 2.260,00 YTL. avukatlık ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılara yükletilmesine, davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,” dair oybirliği ile verilen 19.06.2007 gün ve 2007/1-1 sayılı kararın Davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine, süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin hükmüne yönelik temyiz itirazları incelendi:
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile 12.Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 27.00 YTL. harcın temyiz edenden alınmasına, 24.10.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.