YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/780
KARAR NO : 2007/757
KARAR TARİHİ : 24.10.2007
MAHKEMESİ : Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/10/2006
NUMARASI : 2006/330-2006/598
Taraflar arasındaki “tespit ve terkin” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 11. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 22.11.2005 gün ve 2004/411-2005/436 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 8.6.2006 gün ve 2006/6642-9396 sayılı ilamı ile, (…Davacı, trafikte adlarına kayıtlı Renault aracı 26.5.1995 tarihli noter sözleşmesi ile davalıya satıp teslim ettiğini, ancak davalı tarafından kaydın üzerine alınmadığını, vergi, ceza v.s.nin adlarına geldiğini bu nedenle adlarına olan aracın trafik kaydının terkinine karar verilmesini istemiştir
Davalı, cevap vermemiştir.
Mahkemece, trafik kaydının terkini işleminin idari bulunduğundan dava dilekçesinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Trafikte davacı adına kayıtlı aracın davalıya resmi yolla satışının yapıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacının kaydın terkini işlemi idari olmakla beraber, davacı talebinin mülkiyetin davalıya ait olduğunun tesbiti talebini de içerdiği kabul edilerek, aracın mülkiyetinin davalıya ait olduğunun tesbiti şeklinde karar verilmelidir. Mahkemece yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacı tarafından davalıya satılmış olan aracın, halen davacı üzerinde bulunduğu iddia edilen trafik kaydının terkini istemine ilişkindir.
Davacı Tasfiye Halinde T.Emlak Bankası A.Ş.vekili, …plaka sayılı otomobilin davacı tarafından 11.7.1994 tarihinde noterde düzenlenen sözleşmeyle davalıya satılıp teslim edildiğini, ancak davalının yasal süre içinde aracı kendi adına tescil ettirmemesi nedeniyle kaydın halen davacı üzerinde göründüğünü, bu yüzden davacı adına vergi tahakkuk ettirildiğini, tasfiye halindeki davacı bankanın tasfiye işlemlerinin tamamlanabilmesi için araç kaydının terkini gerektiğini ileri sürerek; … plaka sayılı aracın halen davacı banka üzerinde görünen trafik kaydının terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı G.T. cevap dilekçesi vermemiş, duruşmalara da katılmamış; Yerel Mahkemenin önceki kararının temyizine cevap dilekçesinde ise, aracın kendisi üzerine tescili için gerekli müracaatı Ankara Trafik Şube Müdürlüğüne yaptığını; esasen, aracın İstanbul’a nakledilmiş ve orada kendi adına yeni bir plaka numarasıyla tescil edilmiş olmasının, ancak Ankara Trafik Şube Müdürlüğünün bilgisi ve onayı ile mümkün bulunduğunu, buna rağmen kaydın hala kendi üzerinde görünmesinin, anılan şubenin ihmalinden kaynaklandığını, İstanbul’da yapılan tescil üzerine, Ankara’daki kaydın terkini gerektiğini bildirmiştir.
Yerel Mahkeme; davalının noter satışı ile aracı satın aldıktan sonra trafikte kendi üzerine kaydettirip, İstanbul’a naklettirdiği, aracın orada … plaka numarasını aldığı, ancak, Ankara Trafik Tescil Şube Müdürlüğünün ihmali bir davranışı nedeniyle, aracın Ankara’daki kaydının iptal edilmediği; davacının, kendi üzerinde görünen kaydın terkinine ilişkin isteminin idari nitelikte olduğu, aracı satın alan davalıyı hasım göstermek suretiyle adli yargıda kaydın terkinini isteyemeyeceği, davacının yapması gerekenin, Trafik Tescil Şube Müdürlüğüne müracaatla kaydın terkinini istemek ve yerine getirilmediği takdirde o karara karşı idari yargı yoluna başvurmak olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş; davacının temyizi üzerine Özel Daire hükmü yukarıdaki gerekçeyle bozmuş, Yerel Mahkemenin gerekçesini tekrarlayıp genişleterek verdiği direnme kararını da davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı Banka adına trafiğe kayıtlı …plaka sayılı, Renault Marka …model otomobilin, taraflar arasında Beyoğlu 23. Noterliğinde resen düzenleme şeklinde yapılan 11.7.1994 tarihli satış sözleşmesiyle davalıya satılmış olduğu, sunulan sözleşme örneğiyle sabit ve çekişmesizdir.
Ankara Emniyet Müdürlüğünün 1.2.2005 günlü yazı cevabının “Araç Özet Bilgileri” başlıklı bölümündeki açıklamalara göre, cevap tarihi itibariyle, dava konusu …plaka sayılı otomobil davacı Banka adına kayıtlı görünmektedir. Ankara Emniyet Müdürlüğünün 21.2.2005 tarihli diğer yazı cevabında ise, davaya konu aracın 7.6.1982 tarihinde davacı Banka adına tescil edildiği, 18.7.1994 tarihinde 34 MES 12 plaka sayısıyla İstanbul İli’ne naklen gittiği, davalı ile ilgisinin tespit edilemediği belirtilmiştir. Davacı vekilinin, Yerel Mahkemenin bozmaya konu hükmünü temyizine ilişkin 31.3.2006 günlü dilekçesi ekinde sunduğu, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün davacıya hitaplı 18.5.2004 günlü yazı cevabında, dava dışı başka araçlar yanında dava konusu aracın da o tarih itibariyle davacı adına kayıtlı göründüğü, devir işleminin yapılabilmesi için alıcısının müracaatı gerektiği belirtilmiştir.
İstanbul, Sultanbeyli İlçe Emniyet Müdürlüğünün 5.8.2005 tarihli yazı cevabı ekinde gönderilen 18.7.1994 günlü “Araç Trafik Tescil Müracaat ve İşlem Formu” başlıklı belge içeriğinden de, dava konusu 06 VH 772 plaka sayılı aracın, davalının müracaatı üzerine İstanbul’a nakledildiği ve 34 MES 12 plaka sayısı ile davalı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan duruma, bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamlarına göre Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; her ne kadar, 11.7.1994 tarihli resmi satış sözleşmesinin yapılmasıyla birlikte, davaya konu araç mülkiyetinin davalıya geçtiği davalı tarafından da kabul edilmekte ve böylece bu husus taraflar arasında çekişmesiz ise de; mülkiyeti davalı alıcıya devreden resmi satış sözleşmesine rağmen, satış sırasında aracın bağlı bulunduğu Ankara Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şube Müdürlüğündeki kayıtlarda bu mülkiyet devrinin görünmemesi, kaydın davacı üzerinde kalmış olması karşısında; Yerel Mahkemenin, eldeki davada, anılan satış sözleşmesi uyarınca, o tarih itibariyle mülkiyetin davalıya geçmiş bulunduğunun tespitine karar vermesinin gerekli olup, olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bu noktada, konuya ilişkin yasal durum hakkında şu açıklamanın yapılmasında yarar görülmüştür:
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d maddesine göre, trafiğe kayıtlı araçların satış ve devrine ilişkin sözleşmelerin geçerli olabilmesi için, noterce (resen düzenleme şeklinde) yapılması, zorunludur. Yine bu maddeye göre, işlemi yapan noter, siciline işlenmek üzere en geç 15 gün içerisinde, satış işlemini ilgili tescil kuruluşuna ve vergi dairesine bildirmekle yükümlüdür. Noterin ilgili vergi dairesine yapacağı bildirimden sonra, önceki araç malikinin vergi mükellefiyetine son verilir ve yeni malik adına vergi mükellefiyeti tesis edilir. Aynı maddenin (e) bendi, trafiğe tescilli araçları satın alanların, gerekli belgeleri sağlamak suretiyle, ilgili tescil kuruluşundan bir ay içerisinde kendi adlarına tescil belgesi almak zorunda olduklarını hükme bağlamaktadır.
Görüldüğü üzere, anılan 20. madde, hem resmi satış sözleşmesini yapan notere ve hem de, alıcıya tescille ilgili yükümlülükler getirmektedir.
Yine, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 5. maddesinin (a) bendi, araçların plaka ve belgelerini vermek ve bu amaca yönelik hizmetleri yürütmek üzere her ilde ve gerekli görülen ilçelerde tescil şube veya bürolarının kurulacağını öngörmekte; maddenin “Görev ve yetkiler” başlıklı (b) bendinde ise; araçların tescil işlemlerini yaparak belge ve plakalarını vermek (fıkra:7) ve Ülke çapında taşıtların ve sürücülerin sicillerini tutmak, teknik ve hukuki değişikliklerini işlemek, istatistiki bilgileri toplamak ve değerlendirmek (fıkra:9), trafik tescil şube ve bürolarının görevleri arasında sayılmaktadır. Bu hükümlere göre, araçların trafiğe tescil edilmesi ve sicillerinin tutulması, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı olarak kurulan Trafik Hizmetleri Başkanlığı bünyesindeki Trafik Tescil Şube veya Bürolarının görevi ve yetkisindedir. Bu şube ve büroların, kanunla kendilerine verilen görevleri yerine getirirken yaptıkları işlemlerin ‘idari işlem’ niteliğinde olduğu kuşkusuzdur. Eş söyleyişle, bir aracın trafiğe tesciline veya trafikteki kaydının terkinine ilişkin işlemler, hukuksal nitelikçe idari işlemlerdir.
Bilindiği üzere, tersini öngören açık bir kanun hükmü mevcut olmadıkça, adli yargı, idareyi belirli bir işlem yapmaya zorlayacak nitelikte karar veremez ve bu tür istemleri taşıyan davalara bakamaz. Esasen; bu yön Özel Dairenin de kabulündedir ve bozma ilamında sözkonusu ilke açıkça vurgulanmıştır.
Somut olayda, resmi şekle uygun olarak düzenlenen 11.7.1994 tarihli araç satış sözleşmesiyle, dava konusu araç davalıya satılmıştır. Satımla birlikte aracın davalıya teslim edilmiş olduğu da, tarafların kabulündedir. Sözleşmeyi düzenleyen Noter tarafından, yukarıda değinilen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d. Maddesinde öngörülen bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmiş olup, olmadığı dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır. Ancak, anılan satıştan sonra, aracın İstanbul İli’ne nakledilmiş ve orada davalı adına yeni bir plaka sayısı almış olması; davalının, anılan Kanun’un 20/e maddesinin alıcıya yüklediği yükümlülüğü yerine getirdiğini ve aracı kendi adına tescil ettirdiğini göstermektedir. Hatta alıcı, aracı üçüncü bir kişiye resmi şekilde satmıştır. Buna rağmen, aracın satıştan önce davacı üzerinde bulunan trafik kaydının terkin edilmediği, eldeki davanın açıldığı tarih itibariyle de davacı üzerinde kayıtlı göründüğü de dosya içeriğiyle sabittir.
Hal böyle olunca; geçerli satış sözleşmesine rağmen, araç kaydının satış sırasında bağlı bulunduğu Ankara Trafik Müdürlüğündeki kayıtlarda davacı üzerinde görünmeye devam etmesi şeklinde tezahür eden ve davacıyı eldeki davayı açmaya yönlendiren olgunun, davalının yasal yükümlülüğüne aykırı davranmasından değil; Ankara Trafik Tescil Şube Müdürlüğünün, satış işleminin gereklerini yerine getirmemiş olmasından kaynaklandığının kabulü gerekir.
Belirtilmelidir ki; yukarıda değinilmiş olan, trafiğe kayıtlı araç satımına ilişkin yasal düzenleme uyarınca, resmi şekle uygun olarak düzenlenen satış sözleşmesiyle birlikte araç mülkiyeti alıcısına geçer; mülkiyetin devriyle ilgili olarak trafik kaydında ilgili idarece yapılacak işlem, inşai (kurucu) değil; izhari (bildirici) niteliktedir. Dolayısıyla, böylesi bir işlemin yapılmamış olması, mülkiyetin alıcıya geçmediğinin kabulünü gerektirmez.
Somut olayda, taraflar arasındaki 11.7.1994 tarihli satış sözleşmesiyle birlikte araç mülkiyeti, o tarih itibariyle davalı alıcıya geçmiştir. Davalı alıcının, aracı sonradan başkasına satmış olması da, sözleşme tarihi itibariyle Kanun gereği kendiliğinden oluşan bu sonuca etkili değildir.
Hal böyle olunca, somut olayda davacının yapması gereken, mülkiyetin devrini sağlayan satış sözleşmesini ibraz etmek suretiyle, sözleşme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere araç kaydının kendisi üzerinden terkinini dava dışı Ankara Trafik Müdürlüğünden istemek; istemi reddedildiği takdirde, idari işlem niteliğinde olacağı açık bulunan bu ret işlemine karşı, idari yargıda iptal istemiyle dava açmaktır.
Nitekim, davacının, eldeki davayı açmadan önce bu yönde bir başvuruda bulunduğu ve başvurusunun reddedildiği, davacının bu ret işleminin iptali istemiyle idari yargıda dava açmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ne var ki, önceki başvurunun reddine yönelik bir iptal davasının açılmamış olması, somut olayda davacının yukarıda açıklanan nitelikte yeni bir başvuru yapmasına, böylece idareyi konuya ilişkin yeni bir idari işlem yapmaya zorlamasına ve başvurusu reddedildiği takdirde, o ret işlemi hakkında idari yargıda iptal davası açmasına hukuken bir engel oluşturmaz. Davacının bu yola gitmek yerine, satış sözleşmesindeki alıcı tarafı hasım göstermek suretiyle, kendisi üzerindeki trafik kaydının terkini istemiyle adli yargıda açtığı eldeki dava dinlenebilir (mesmu) değildir.
Yerel Mahkemenin aynı gerekçeye dayalı direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 24.10.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.