Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2007/757 E. 2007/762 K. 24.10.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/757
KARAR NO : 2007/762
KARAR TARİHİ : 24.10.2007

MAHKEMESİ : Bursa 5. İş Mahkemesi
TARİHİ : 06/06/2007
NUMARASI : 2007/299-2007/740
Taraflar arasındaki “ hizmet tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 5.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.7.2006 gün ve 180-317 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 21.12.2006 gün ve 12664-16832 sayılı ilamı ile; (…Dava, sigortalılık başlangıcının tespiti istemine ilişkin olup, mahkemece, davanın kabulü ile davacının süresinde ibraz edilmiş bildirgede yazılı işe giriş tarihinde bir gün süreyle hizmet akdine dayalı çalışıldığının tespitine karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli değildir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 108’inci maddesinde sigortalılık süresi düzenlenmiş olup, sigortalı statüsünde bulunmayan bir kimsenin sigortalılık süresinden söz edilemez. Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanunun 2.maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6.madde gereğince, çalışmaya başlanması ile edinilir. Sigortalılığın zorunlu, kişiye bağlı, devredilemez niteliği gereğince bu tür davaların kamu düzenine ilişkin olduğu açık olup özel bir duyarlılıkla çözümlenmesi zorunludur. Yöntemince düzenlenip süresinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alındığını gösteren yazılı delil niteliğinde ise de, fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. 506 sayılı Kanunun 2 nci, 6 ncı ve 108 inci maddelerindeki düzenlemelerde de belirtildiği gibi, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur ve fiili çalışma saptanmadıkça, sadece hizmet akdine dayanılması halinde dahi sigortalılık söz konusu olamaz. Bu kapsamda, fiili çalışmanın varlığının hangi kanıt ve olgularla belirleneceği üzerinde durulmalıdır. İşe giriş bildirgesi Kuruma verilmesine karşın yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda, çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun konu ile ilgili 16.06.1999 gün ve 510/527, 30.06.1999 gün ve 549/555, 05.02.2003 gün ve 35/64, 15.10.2003 gün ve 634/572, 24.11.2004 gün ve 538/621, 01.12.2004 gün ve 629/641 sayılı kararlarında da açıkça belirtildiği gibi, bildirgenin hangi tarihte Kuruma intikal ettiği, intikal ediş tarihine göre 506 sayılı Kanunun 79/10.maddesinde öngörülen beş yıllık hak düşürücü sürenin geçirilip geçirilmediği, bildirgedeki kimlik bilgilerinin, yaptırılarak grofolojik inceleme sonucuna göre bildirgedeki imza ve varsa fotoğrafın davacıya ait olup olmadığı, bildirge Kuruma teslim edildiğinde davacıya verilen sigorta sicil numarasının hangi yılın serilerinden olduğu ve bu numaranın sigortalının daha sonraki yıllarda gerçekleşen hizmetlerinde kullanılıp, kullanılmadığı belirlenmeli, bulunabildiği takdirde sigortalı ile birlikte çalışan kişiler ile aynı çevrede iş yeri olan işveren veya bu işverenlerin çalıştırdığı kişiler saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, çalışma olgusu, somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde yöntemince araştırılarak elde edilen bilgi ve belgelerin tanık anlatımlarında belirtilen olgularla örtüşüp örtüşmediği de irdelenip sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır….) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, sigortalılığın başlangıç tarihinin tespiti istemine ilişkindir.
Dosya kapsamına göre, davacı işçi yönünden 16.6.1980 tarihinde L. A. işyerine ait ilk işe giriş bildirgesi bulunmasına rağmen, kurumca çalışma olmadığından tekrar işe giriş bildirgesinin verildiği 2.9.1980 tarihi sigortalılık başlangıcı olarak kabul edilerek, davacının emeklilik talebi reddedilmiştir.
Ancak, dosya içerisinde mevcut 1980/3.dönem bordrosundan davacı işçinin Temmuz ayında 18 günlük çalışması olduğunun belirlendiği anlaşılmış ve 27.10.1980 tarihinde bu husus kurum kayıtlarına işlenmiştir. Davacı vekili tarafından bozmadan sonra, 6.6.2007 tarihli oturumda “dosya içerisindeki belgelere göre davacının Temmuz 1980 tarihinde 18 gün çalıştığının görüldüğünü, başlangıç gününün bu tarih olarak kabul edilebileceğini, kendilerinin bunu kabul ettiğini” beyan etmiştir.O halde çalışma olgusu bu şekilde kurum kayıtlarına işlendiğine göre, artık davacı işçinin 1 Temmuz 1980 tarihinden itibaren L.A.işyerinde çalıştığının, dolayısıyla da bu tarih itibariyle sigortalılığının başladığı hususunun benimsenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının bu nedenle onanması gerekir.
SONUÇ:Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının açıklanan nedenlerle DÜZELTEREK ONANMASINA, 1479 sayılı Bağ-Kur kanununun değiştiren 3165 sayılı Kanun gereğince kurumdan harç alınmasına gerek olmadığına, 24.10.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.