YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/752
KARAR NO : 2007/728
KARAR TARİHİ : 17.10.2007
MAHKEMESİ : İzmir 7. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/07/2007
NUMARASI : 2007/633-2007/783
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 7.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.7.2006 gün ve 2006/1029-1204 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 16.4.2007 gün ve 2006/11861-2007/3899 sayılı ilamı ile, (…Dava, beş adet faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalıya duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilmiş ancak duruşmalara gelmemiştir.
Mahkemece, davalının ödeme savunmasını ispat edemediği gerekçesiyle davalının takipte asıl alacağa itirazın iptaline, işlemiş faize ilişkin istemin reddine, asıl alacak üzerinden %40 icra tazminatı 1.310.20 YTL. nin davalıdan tahsiline, takipten sonra %9’u aşmamak üzere değişken oranda yasal faiz uygulanmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı yargılamaya katılmamakla davayı inkar etmiş sayılır. İcra dosyasına verdiği itiraz dilekçesinde ödeme definde bulunan davalının bu savunmasını yazılı delille kanıtlaması gerekir. Bu durumda mahkemece davalıya ispat külfetinin kendisinde olduğu belirtilerek ödemeye ilişkin delillerini sunması konusunda meşruhatlı isticvap davetiyesi çıkarılarak, uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken savunmasını kanıtlama olanağı tanınmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, faturalara dayalı olarak yapılan ilamsız icra takibinde borca itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı A.Gıda ve Temel İth.Mad.Müesseseleri A.Ş.vekili, davacı tarafından davalı hakkında mevcut alacağın tahsilini teminen icra takibi yapıldığını, borçlunun haksız şekilde itiraz ettiğini; cari hesap ekstresine ve takip dayanağı faturalara göre davacının davalıdan alacaklı durumda olduğunu, ticari defter ve belgelerin incelenmesi sonucunda alacağın saptanacağını ileri sürerek, haksız itirazın iptaline, asgari %40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı H.E.(E. Ç.) cevap dilekçesi vermemiş ve duruşmalara katılmamıştır.
Yerel Mahkeme; takibe konu borcun faturalardan doğduğunu takip aşamasında kabul etmiş olan davalı borçlunun, satın aldığı ürün bedellerini ödediği gerekçesiyle borca itirazda bulunmasına rağmen, görülmekte olan davada bu ödeme savunmasını ispat etmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar vermiş, davalının temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme gerekçesini tekrarlayarak ve genişleterek önceki kararında direnmiş, direnme kararını da davalı temyiz etmiştir.
Davalının davacıdan muhtelif mallar satın aldığı, davacının bu satışlar için takibe dayanak faturaları düzenlediği, çekişmesizdir.
Davacı taraf, fatura bedellerinin ödenmediği iddiasıyla davalı hakkında icra takibi yapmış, davalı ise, takip dosyasına verdiği itiraz dilekçesinde alım-satım ilişkisinin varlığını kabul etmiş, ancak, satın aldığı tüm malların bedelini davacıya ödediğini, takibe konu borcun bulunmadığını bildirerek, borca itiraz etmiştir.
Görülmekte olan itirazın iptali davasında, davalıya yasal açıklamayı da içeren davetiye ile dava dilekçesi ve duruşma günü usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş; davalı davaya cevap dilekçesi vermediği gibi, duruşmalara da katılmamış, kendisini vekille temsil de ettirmemiştir.
Yerel Mahkeme, davaya cevap vermeyen ve delil de bildirmeyen davalının, takip dosyasına verdiği borca itiraz dilekçesindeki ödeme savunmasını eldeki davada kanıtlayamadığı gerekçesiyle, ilk oturumda davanın kısmen kabulü yönündeki hükmünü kurmuştur.
Davalı, bu hükme yönelik 11.09.2006 günlü temyiz dilekçesinde, ulaşım koşullarının olumsuzluğu nedeniyle duruşmaya katılamadığını ve delillerini o nedenle ibraz edemediğini, davacı tarafın takibe konu alacağın varlığını ispatla yükümlü olduğunu, davacının bu yolda bildirdiği delillerin dahi Mahkemece toplanmadığını belirttikten sonra, aynen “Konu ile ilgili olarak defterimin sayfa fotokopisi, tahsilat makbuzu fotokopisi ve banka ekstresi iş bu dilekçem ilişiğindedir. İncelenmesinde görüleceği üzere karşı tarafa 5.343,00 YTL.; biri 2.343,00 YTL meblağlı 30.01.2006 tarihli, diğeri 3.000,00 YTL meblağlı 20.02.2006 tarihli çek verilerek ödenmiştir. Şayet, Mahkemece tarafların alacaklılık borçluluk durumlarının tahkiki yoluna gidilse idi davacı tarafın alacaklı bulunmadığı fakat mükerrer para tahsili gayreti içinde olduğu ortaya çıkardı…” şeklinde temyiz itirazında bulunmuştur.
Anılan temyiz dilekçesinin ekinde, davacı tarafından düzenlendiği belirtilen 10.10.2005 tanzim tarihli tahsilat makbuzu ve davalının eşine ait olduğu bildirilen banka hesabına ait ekstre sunulmuştur. Sözkonusu 10.10.2005 tarihli tahsilat makbuzuna göre, davalı tarafından davacıya 30.1.2006 tarihli ve 2.343. YTL tutarlı, ayrıca 20.2.2006 tarihli ve 3.000 YTL. tutarlı iki ayrı çek verilmiş bulunmaktadır. Yine dilekçe ekindeki banka hesap ekstresine göre de, her iki çekin bedeli, davalının eşi A. E..’e ait banka hesabından, 30.1.2006 ve 20.2.2006 tarihlerinde davacının hesabına gönderilmiştir.
Davalı, Yerel Mahkemenin önceki kararının temyizine ilişkin 11.09.2006 günlü temyiz dilekçesinde, bu belgelerin, takibe konu borcun davacıya ödendiğini, dolayısıyla, borcun söndüğünü göstermekte olduklarını savunmuştur.
Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, kural olarak, yargılama aşamasında dayanılıp sunulmayan deliller, temyiz veya karar düzeltme aşamasında sunulamazlar; sunulmuş olsalar bile, bu aşamalardaki incelemeler sırasında dikkate alınamazlar. Bu kuralın istısnası, dayanılıp sunulan delili, o davaya konu borcun sönmüş bulunduğunu ortaya koyan -örneğin, davaya konu borcun ödenmiş olduğunu gösteren makbuz, ibraname ve benzeri nitelikte – bir belge olmasıdır. Borçlunun, yargılamanın henüz tamamlanmadığı temyiz aşamasında, dava konusu borcun söndüğünün delili olduğunu bildirerek, belge sunduğu durumlarda –yargılama aşamasında sunulmadığı için Yerel Mahkemece değerlendirilememiş olan- o belge üzerinde gerekli inceleme ve değerlendirme yapılması için, Yerel Mahkeme kararı bozulmalıdır. Somut olaydaki gibi, cevap dilekçesi vermemek suretiyle davayı inkar eden davalının, davayı inkara yönelik savunması, borcun mevcut olmadığına ilişkin bir savunmayı da kapsayacağından; davalının borcun ne sebeple bulunmadığını açıklamak ve o yöndeki delillerini ikame etmek hakkının ortadan kalkmadığının ve temyiz aşamasında sunulan borcu söndüren bir belgenin varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından söz edilemeyeceğinin (HUMK. Md. 202) kabulü zorunludur (Bu konudaki Yargıtay uygulamasına örnek olarak: Hukuk Genel Kurulu’nun 5.4.2000 gün ve esas: 2000/11-745, karar: 2000/734; 28.5.2003 gün ve esas:2003/13-354, karar:2003/368 sayılı kararları).
Davalı tarafından 11.09.2006 günlü temyiz dilekçesine eklenen belgelerin gerçeğe uygun bulunmaları ve içerdikleri ödemelerin takip konusu borca mahsuben yapılmış olması durumunda, takibe konu borcun en azından kısmen söndüğünün kabulü gerekeceğinden, Yerel Mahkemece bu belgeler bakımından açıklanan yönde bir değerlendirme yapılması zorunludur. Her ne kadar, Özel Daire bozma ilamında, anılan belgelerden açıkça söz edilmemiş ise de, bozma gerekçesinin, böylesi bir değerlendirme yapılması gereğini ortaya koyduğu açıktır.
O halde, Mahkemece yapılması gereken; öncelikle davacının sözkonusu belgeler hakkındaki beyanını alıp, gerekirse belgelerin asıllarını da davalıdan istemek; varsa, davacının karşı delillerini sorup, toplamak; davalının ödeme savunmasını ve davadaki uyuşmazlığı bütün bu işlemlerin sonucunda ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde değerlendirdikten sonra, davayı karara bağlamaktır.
Mahkemece, sonucu ve mahiyeti itibariyle aynı yönde bulunan Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, hukuki değerlendirmede hataya düşülerek yazılı şekilde direnme kararı verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 17.10.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.