Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2007/715 E. 2007/738 K. 17.10.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/715
KARAR NO : 2007/738
KARAR TARİHİ : 17.10.2007

MAHKEMESİ : Dicle Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/05/2007
NUMARASI : 2007/28-2007/57
Taraflar arasındaki “kamulaştırma konusu irtifak hakkı bedelinin tespiti ve bu hakkın tapuya tescili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Dicle Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 25.05.2006 gün ve 2005/153-2006/95 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 07.12.2006 gün ve 2006/9889-2006/13614 sayılı ilamı ile (…Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma konusu irtifak hakkı bedelinin tespiti ve bu hakkın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın ön şart yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiş, hüküm davacı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Yapılan incelemede; mahkemece işin esasına girilerek ilan yapıldığı, keşfe gidilip bilirkişi raporlarının alındığı ve ölü olduğu anlaşılan davalının mirasçılarından M. A.’nun davaya dahil edildiği anlaşıldığından yargılamaya devam olunarak işin esası hakkında hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde ön şart yokluğu sebebi ile davanın reddine karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma konusu irtifak hakkı bedelinin tespiti ve bu hakkın tapuya tescili istemine ilişkindir.
Davacı TEİAŞ Genel Müdürlüğü vekili; müvekkili idarece alınan kamu yararı kararına dayanılarak, mülkiyeti davalı M.A.’ya ait bulunan D. İli, D.İlçesi A.Köyü ..parsel sayılı, 2800 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 1119,01 m2 lik bölümünde irtifak hakkı tesisi ile ilgili olarak 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 4650 sayılı Kanunla değişik 8. maddesi uyarınca davalıya taahhütlü mektupla bildirim yapıldığını, ancak pazarlıkta anlaşma sağlanamadığını ileri sürerek; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 4650 sayılı Kanunla değişik 10. maddesi uyarınca, kamulaştırma konusu irtifak hakkı bedelinin tespiti ile davacı idare adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı M.A., dava ve pazarlığa çağrı belgesinin tebliğe çıkarıldığı tarihler itibariyle ölü olduğu halde, dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir tebligat evrakına “aynı çatı altında oturan C. A. imzasına tebliğ edildi” meşruhatı verilmiş; tekmil nüfus aile kaydı dosyaya celbedilen davalının, belirlenen mirasçılarına her hangi bir tebligat yapılmadığı gibi, davalı vekili olduğunu beyan eden avukat tarafından mirasçılardan alınmış vekaletname dosyaya ibraz edilmemiştir.
Mahkemenin, “davacı idarece 2942 sayılı Kanunun 7. maddesine uygun araştırma yapılıp, bunun sonucuna göre aynı Kanunun 8. maddesinin öngördüğü anlamda satın alma usulünün denenmediği, anlaşarak satın alma teşebbüsünün yapılması ve sonuçsuz kalmasının davanın ön şartı olduğu” gerekçesiyle “davanın reddine” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece “satın alma aşamasındaki ön şart yokluğunun, dava aşamasında taraf teşkili sağlanarak giderilemeyeceği; aşamalarda ölü tapu malikinin mirasçılarına yapılmış her hangi bir tebligat bulunmadığı gibi, tapu maliki davalının davadan önce ölmüş bulunması sebebiyle, vekâletname ibraz etmeksizin ve zuhule müstenit olarak keşif ve duruşmalara katılan avukat yönünden de davalıya vekâletinin söz konusu olamayacağı, dolayısıyla mahkemece taraf teşkilinin sağlanmamış olduğu” gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Dava konusu …parsel sayılı taşınmazın kayden maliki bulunan ve 2.12.1997 tarihinde vefat eden davalı M. A.’ya, davacı idarece taahhütlü posta ile tebliğe çıkarılan pazarlığa çağrı belgesinin “Yeğeni N.A.imzasına teslim edildi” şerhi verilerek 29.6.2005 tarihinde tebliğ edildiği belirtilmiş; idarece taşınmaz mal malikinin ölü olduğu belirlenip, mirasçıları ve bunların adresleri araştırılmadığından, satın alma aşamasının anlaşmazlıkla sonuçlandığına dair her hangi bir belge düzenlenmemiş ve ölü tapu maliki M. A.aleyhine, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 4650 sayılı Kanunla değişik 10. maddesi uyarınca görülmekte olan dava açılmıştır.
Bilindiği üzere; 4.11.1983 gün ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun uygulanması sırasında ortaya çıkan sorunların sağlıklı bir biçimde çözümü ve Anayasa’nın 46 ncı maddesinde öngörülen ve asıl kural olan, kamu yararının gerektirdiği hallerde, karşılıklarının nakden ve peşin olarak ödenmesi koşuluyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların objektif esaslara göre hızlı, doğru ve sağlıklı bir şekilde kamulaştırılması esasının tam olarak uygulanmasının sağlanması amaçlanarak, 24.4.2001 gün ve 4650 sayılı yasa ile değişik hükümler getirilmiştir.
Kanunun genel gerekçesinde de ifade edildiği üzere; “…Devlet ve kamu tüzelkişilerinin ancak zorunlu hallerde ve başka şekillerde taşınmaz mal sağlayamamaları durumunda hızlı, doğru ve sağlıklı bir şekilde kamulaştırma yapmalarının sağlanması, kamulaştırma sebebiyle adli ve idari yargıda açılacak davaların önlenmesi veya en aza indirgenmesi, buna rağmen açılacak davaların hızla sonuçlandırılması, doğru bedel tespiti yapılarak kamulaştırma sebebiyle Devlet veya diğer kamu tüzelkişileri ile gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerinin haksızlığa uğramasının önlenmesi, kamulaştırma işlemlerinin hızla sonuçlandırılarak, Devletin veya diğer kamu tüzelkişilerinin işlerinin ve yatırımlarının çabuklaştırılmasının sağlanması, uygulamada ortaya çıkan sorunların süratle çözümlenmesi amacıyla;
1)Anayasamızın 46 ncı maddesi hükmüne uygun olarak, Devlet ve diğer kamu tüzelkişilerinin ancak zorunlu ve gerçekten kamu yararının gerektirdiği hallerde ortaya çıkan ihtiyaçlarını başka şekillerde (pazarlıkla satın alma, Maliye Bakanlığından veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarından tahsis suretiyle taşınmaz mal edinme gibi) karşılayamamaları halinde kamulaştırma yapmalarının temini amacıyla, kamulaştırma yetkisi tanınan Devlet ve diğer kamu tüzelkişilerinin kamulaştırma ihtiyacı ortaya çıktığında, Kamulaştırma Kanunun 5 nci maddesinde sayılan mercilerce verilecek kamu yararı kararlarının 6 ncı maddesi uyarınca onaylanmasından veya 6 ncı maddenin son fıkrası uyarınca yapılacak kamulaştırmalarda, yetkili icra organınca verilecek karardan sonra, idarelerin kıymet takdir komisyonu ve uzlaşma komisyonu kurarak öncelikle Kanunun 8 nci maddesinde öngörülen satın alma usulü uygulamalarının sağlanabilmesi;
2)Kamulaştırma Kanunundaki mevcut kamulaştırma sistemi değiştirilerek, kıymet takdir komisyonları eliyle yaptırılan kıymet takdiri usulü ve esaslarının ve buna bağlı diğer işlemlerinin ve keza, bedel artırım davaları açılabileceği yönündeki hükümlerin kaldırılarak, yeniden düzenlenen 10 uncu maddeyle kamulaştırma işleminin tek davayla ve hızlı bir şekilde çözümlenmesi amacıyla, kamulaştırmayı yapacak olan Devlet ve diğer kamu tüzelkişilerinin doğrudan mahkemeye başvurarak, kamulaştırılacak taşınmaz malın gerçek kamulaştırma bedelinin tespiti ile, bu bedel karşılığında ve bu bedelin ödenmesi kaydıyla kamulaştırma yapılmasına ve taşınmaz malın kamulaştırma yapan idare adına tesciline karar verilmesinin sağlanması, bu davaların seri olarak ve hızla sonuçlandırılması…” öngörülmüştür. ,
Görüldüğü gibi; 4650 sayılı Kanun ile, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunundaki mevcut kamulaştırma sisteminin değiştirilmesinin amacı, uygulanabilir, gecikmeleri ortadan kaldıran ve süratli şekilde sonuca ulaşan bir sistem kurmaktır.
O halde, Kamulaştırma Kanununda, 4650 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu getirilen yeni sistemde; anılan Yasanın 5 nci maddesinde sayılan mercilerce verilecek kamu yararı kararlarının 6 ncı madde uyarınca onaylanmasından sonra, 8 nci maddede belirtilen esaslar çerçevesinde idarenin, kıymet takdir komisyonu ve uzlaşma komisyonu kurarak, tespit edilen tahmini bedeli belirtmeksizin, taşınmazı pazarlıkla ve anlaşarak satın alma iradesini malike bildirmesi; tarafların anlaşamaması veya ferağ verilmemesi halinde 10 ncu madde gereğince kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve idare adına tescili öngörülmüştür.
Konuyla ilgisi bakımından öncelikle; 4650 sayılı Kanunla değiştirilen 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun, “Kamulaştırmada önce yapılacak işlemler” başlığı altında düzenlenen 7 inci maddesi ile, “Satın Alma Usulü” başlığı altında düzenlenen 8 inci maddesi üzerinde durulmasında yarar vardır.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki; Kanunda yapılan değişiklik sonucu, idarelerin tapuda kayıtlı olan taşınmaz mallar hakkında yapacağı kamulaştırma işlemlerinde öncelikle pazarlıkta satın alma veya trampa usulünü uygulamaları esastır. Kamulaştırma kararının alınmasından sonra kamulaştırmayı yapacak idare, taşınmaz malın bedelini belirleyebilmek için yöntemine uygun bir biçimde kıymet takdir komisyonu oluşturarak taşınmazın tahmini bedelini belirler ve ayrıca bu bedel üzerinden pazarlıkla satın alma ve trampa işlemlerini yürütmek ve sonuçlandırmak üzere üç kişilik bir uzlaşma komisyonu kurar (m8).
Kanunun 7. maddesi uyarınca, kamulaştırma işlemlerini yapan idarenin, tapu kayıtlarını getirtip mal sahiplerinin adreslerini tapu, vergi ve nüfus kayıtları üzerinden veya ayrıca haricen yaptıracağı araştırma ile belgeye bağlamak suretiyle tespit ettirmesi ve tüm bu araştırmalar sonucunda tebligat adresi tespit edilemediği takdirde ilanen tebligat yapılması gerekir.
Hemen belirtilmelidir ki, kamulaştırılacak veya üzerinde irtifak hakkı kurulacak taşınmaz malın malik veya zilyedinin belirlenmesi ve adreslerinin araştırılması hususu, 7. maddenin değişiklik gerekçesinde de ifade edildiği gibi, kamulaştırmanın kısa süre içerisinde tamamlanması ve sürüncemede bırakılmaması açısından son derece önem arz ettiği gibi; malı kamulaştırılan kişinin bundan haberdar edilmesinin önemi de izahtan varestedir.
Görüldüğü üzere idarenin; malik veya zilyedin adresini tapu, vergi ve nüfus müdürlükleri ile ayrıca köylerde jandarma, polis teşkilatı bulunan yerlerde ilgili birimlerden sorarak tespit etmesi, tebligat adresinin belirlenememesi halinde ilanen tebligat yaptırması; nüfus kayıtlarında malikin veya zilyedin ölü olduğu belirlendiği takdirde, bu kez kamulaştırma işlemlerini mirasçılar adına yaparak, mirasçıların adreslerini de aynı makamlardan araştırması, Kamulaştırma Kanunu’nun 7. maddesinin amir hükmü gereğidir.
Bu aşamadan sonra idarece, satın alma usulüyle kamulaştırma için anlaşma yolunun denenmesi; eş söyleyişle 4650 sayılı Kanunla önemli değişiklikler getirilen 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 8 inci maddesine göre idarenin kendi bünyesi içinde oluşturduğu kıymet takdir komisyonunca belirlenen tahmini bedeli belirtmeksizin, malikin 7 nci madde uyarınca tespit edilen adresine resmi taahhütlü bir yazı ile uzlaşma davetiyesi gönderilmesi ve malik ya da temsilcisinin 15 gün içinde uzlaşma görüşmesi yapmak üzere idareye başvurması halinde, pazarlık görüşmesi yapılması; anlaşma olmaması veya ferağ verilmemesi halinde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 4650 sayılı Kanunla değişik 10 uncu maddesine göre, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescili için idare tarafından mahkemeye dava açılması gereklidir.
Kamulaştırma Kanununun açıklanan 8 inci maddesinin 4650 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki metninde,“Kamulaştırmayı yapacak idarenin, kamulaştırma kararının alınmasından sonra kamulaştırmanın her safhasında mal sahibi ile anlaşarak taşınmaz mal veya kaynağı ya da bunlar üzerinde bulunan irtifak haklarını satın alabileceği” öngörülmüş ve bu suretle idareye satın alma usulü ile kamulaştırma yapma zorunluluğu getirilmemiş iken; 8 inci maddenin 4650 sayılı Kanunla değiştirilen metninde yer alan “İdarelerin, tapuda kayıtlı olan taşınmaz mallar hakkında yapacağı kamulaştırmalarda satın alma usulünü öncelikle uygulamaları esastır” hükmü ile, satın alma usulüyle kamulaştırma için idarenin anlaşma yolunu denemesi yasal bir zorunluluk haline getirilmiş ve ayrıca mal sahibi ile anlaşmanın nasıl yapılacağı hususu kapsamlı olarak düzenlenmiştir.
Bu noktada; 8 inci maddede, idarenin uzlaşma davetiyesini “…resmi taahhütlü bir yazıyla malike bildirir” hükmü yer almasına karşın, tebligatın (bildirimin) hangi kanuna göre yapılacağına dair açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
O halde bu yönün; Kamulaştırma Kanununun genel yapısı, ruhu ve öngördüğü ilkeler çerçevesinde, genel hukuk kuralları da dikkate alınarak, yargısal içtihatlarla açıklığa kavuşturulması; bu noktadan hareketle, Kamulaştırma Kanunundaki hükümler Tebligat Kanunu hükümlerine göre özel hükümler niteliğinde olduğundan öncelikle bu hükümlerin uygulanması, burada açıklık bulunmayan durumlarda Tebligat Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanması, Tebligat Kanunu hükümlerinde yer almayan gönderi türlerinin de, Posta Kanunu hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Yargısal uygulamada üst norm olarak kabul edilen, eş söyleyişle tebligatın nasıl yapılacağına ilişkin içerdiği düzenlemelere atıf yapılan, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 1 inci maddesi; “Kazai merciler, genel ve katma bütçeli daireler, belediyeler, köy hükmi şahsiyetleri, barolar ve noterler tarafından yapılacak bilcümle tebligat, bu Kanun hükümleri dairesinde Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü veya memur vasıtasıyla yapılır.” Hükmünü amirdir.
Şu halde, anılan maddede sayılan kamu kuruluşları tebligatlarını 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu Kanuna göre çıkarılmış Tüzük hükümleri uyarınca yapmalıdırlar.
Bu cümleden olarak; somut olaydaki gibi, 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve değişiklikleri ile 22.1.1990 tarih ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye dayanılarak çıkarılan 2001/2026 sayılı Kararname’nin eki Bakanlar Kurulu kararı ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere kurulan Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, anılan Kanun uyarınca lehine kamulaştırma yapma yetkisini haiz ve Kamulaştırma Kanununun 1 ve 6 ıncı maddelerinde belirtilen kamu kurumlarından sayıldığından; davacı idarece tebligatın, Kamulaştırma Kanununda hüküm bulunduğu takdirde bu kanuna göre, aksi halde Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılması gerektiği kuşku ve duraksamadan uzaktır.
Bilindiği gibi, 7201 sayılı Tebligat Kanununa göre esas olan, tebligatın muhatabın bizzat kendisine yapılmasıdır. Esasen, Kamulaştırma Kanununun değişik 8 inci maddesinde de, bildirimin taşınmaz mal malikine yapılması gerektiği belirtilmiş, ancak tebligatın yapılacağı kimseler açısından başka bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Bu noktada; 7201 sayılı Tebligat Kanununun 16 ncı maddesinde, “Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır” hükmü yer almakta olup; buna paralel bir düzenlemeyi içeren 5584 sayılı Posta Kanunu’nun “Posta maddelerinin yetkili yerlere verilmesi” başlıklı 17 nci maddesinin üçüncü fıkrasında, “Alıcılar veya yukarıda belirtilen kişiler konutlarında bulunmazlarsa taahhütlü maddeler ve havale, koli, değerli mektup ve kutuların haber verme kâğıtları kendisiyle birlikte oturan ailesinden veya hizmetçilerinden yetişmiş olan birine, bunların da bulunamamaları halinde aynı yerde oturan, müdür, kâtip, mal sahibi gibi kimselere verilebilir” denilmektedir.
Kısaca; idarece Kamulaştırma Kanununun 8 inci maddesi uyarınca uzlaşma davetiyesinin resmi taahhütlü bir yazı ile taşınmaz mal malikine bizzat tebliğ edilmesi; mal sahibinin adreste bulunmaması durumunda, Tebligat Kanununun yukarıda açıklanan buna ilişkin hükümleri uygulanarak, tebligatın muhatap adına kabule yetkili kimselere (örneğin aynı çatı altında oturan aile efradına) yapılması gerekir.
Tebligatın, muhatap (taşınmaz mal sahibi) veya muhatap adına tebligatı kabule yetkili kimselere yapılmamış olması halinde, geçerli kabul edilmesi olanaklı değildir.
Şu açıklamalardan anlaşıldığı üzere; idarelerin, tapuda kayıtlı olan taşınmaz mallar hakkında yapacağı kamulaştırma işlemlerinde pazarlıkla satın alma usulünü uygulamaları yasal bir zorunluluk olup; idarece öncelikle, Kamulaştırma Kanunun 7 inci maddesi uyarınca taşınmaz mal sahibinin, onun ölümü halinde mirasçılarının adreslerini tapu, vergi ve nüfus kayıtları üzerinden veya ayrıca haricen yaptıracağı araştırma ile tespit ettirilmesi, bu aşamadan sonra 8 inci madde gereğince anlaşma yolu denenerek, malikin veya mirasçılarının 7 nci madde uyarınca tespit edilen adresine resmi taahhütlü bir yazı ile uzlaşma davetiyesinin gönderilmesi ve tebligatın, Tebligat Kanununa göre mal sahibine bizzat ya da onun adına kabule yetkili kimselere yapılması; mal sahibi bu davete icabet etmez veya gelip de tahmini bedelde anlaşma sağlanamaz ise, ancak bu takdirde 10. maddeye göre bedel tespiti ve tescil istemiyle mahkemeye dava açılması gerekir.
Eğer 7 ve 8.maddelerdeki şartlar yerine getirildikten sonra ve dava açma aşamasında malikin öldüğü tespit edilirse, işte o zaman ve sadece bu duruma hasren 4650 sayılı Kanun’la değişik 2942 sayılı Kanunu’nun 14.maddesinin 5.fıkrası gereğince tapu malikinin mirasçıları davaya dahil edilerek davanın görülmesine devam edilir.
Burada üzerinde önemle durulması gereken bir başka yön ise, idarece 7 ve 8 inci maddelerde öngörülen prosedüre uyulmadan bedel tespiti ve taşınmazın idare adına tescili istemiyle mahkemeye dava açılması durumunda nasıl bir karar verilmesi gerektiği sorunudur.
4650 sayılı Kanunla 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda yapılan değişiklikle, kamulaştırmanın uluslararası normlara ve Anayasa’ya en uygun ve en süratli bir şekilde sonuçlandırılması ve değişiklikten önceki Kanunda kamulaştırma işlemlerindeki kural hataları nedeniyle meydana gelen gecikmelerin önüne geçilmesi ayrıca 8.maddenin 7.maddede açıklanan şekilde gereği gibi uygulanarak dava açılmasının asgariye indirilmesinin amaçlanmış olmasına göre; mahkeme önünde görülmekte olan ve taraf teşkili sağlanıp esasına girilmiş bulunan bir davanın reddedilip, yeniden kamulaştırma işlemlerinin baştan yapılmasının istenmesi, Kanunun gerek lafzına gerekse ruhuna aykırı olacaktır.
Bu itibarla mahkemece, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10 uncu maddesine göre açılmış bedel tespiti ve tescil davasında taraf teşkili sağlanmadan ve işin esasına girilmeden önce, davanın aynı Kanunun 7 ve 8 inci maddelerinde öngörülen uzlaşma şartlarına uyulmadan açıldığının saptanması durumunda reddine karar verilmesi gerektiği; aksi takdirde, taraf teşkili tamamlanıp işin esasına girilerek, kamulaştırma bedelinin keşfen tespit ve idarece mal sahipleri adına bankaya bloke edilmesinden sonra, artık bu eksiklik nedeniyle davanın reddine karar verilemeyeceği açıktır.
Nitekim; yukarıdan beri açıklanan bu ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.1.2006 gün ve E:2006/5-748 K:2006/756; 5.7.2006 gün ve E:2006/5-498 K:2006/503; 28.2.2007 gün ve E:2007/5-85 K: 2007/92 ve 28.2.2007 gün ve E:2007/5-86 K: 2007/93; 19.09.2007 gün ve E:2007/5-639 K: 2007/601 sayılı kararlarında da aynen benimsenmiş ve istikrarlı olarak uygulana gelmiştir.
Somut olaya gelince; davacı T.E. İ. A. Şirketi yararına irtifak hakkı tesisi için kamu yararı kararı alınan dava konusu …parsel sayılı taşınmazın tapu maliki M. A.nun, pazarlıkla satın alma aşamasında nüfus kaydı getirtilerek sağ olup olmadığının belirlenmesi, 2.12.1997 tarihinde vefat eden taşınmaz mal sahibi mirasçılarının adreslerinin 7 inci madde uyarınca tapu, vergi ve nüfus kayıtları üzerinden veya ayrıca haricen yaptıracağı araştırma ile tespit ettirilmesi, belirtilen yöntemle adresi tespit edilen mirasçılara 8 inci madde gereğince resmi taahhütlü bir yazı ile uzlaşma davetiyesinin gönderilmesi ve bildirimin Tebligat Kanunu hükümlerine göre mal sahibine bizzat ya da onun adına kabule yetkili kimselere yapılmasının aranması, bu araştırmalar sonucunda mirasçıların adresleri tespit edilemediği takdirde ilanen tebligat yapılarak; öncelikle satın alma usulü denendikten sonra, mirasçılar davete icabet etmedikleri ya da gelip de tahmini bedeli kabul etmedikleri takdirde görülmekte olan bedel tespiti ve tescil davasının açılması gerekirken, idarece tapu malikinin sağ olup olmadığına dair nüfus kayıtları getirtilmemiş, 7 inci maddede sayılan kuruluşlardan adresi araştırılmamış ve bunun sonucu olarak pazarlığa çağrı belgesi, 2.12.1997 tarihinde ölmüş bulunan tapu malikine, taşınmazın bulunduğu köy adresine tebliğe çıkarılarak, üstelik onun adına kabule yetkili bulunmayan Tebligat Kanununa aykırı usulle yeğenine yapılan bildirimle yetinilerek, pazarlıkla anlaşma sağlanamadığından bahisle ölü tapu maliki aleyhine görülmekte olan dava açılmıştır. İlke olarak, idarenin, öncelikle 8 inci maddenin şartlarını gözetmesi ve yerine getirmesi gerekir.
Yargılama aşamasında ise; tekmil nüfus aile kaydı getirtilen davalı M.A.’nun 20.12.2005 dava tarihi itibariyle ölü olduğu belirlenmesine karşın, mirasçılarına her hangi bir tebligat yapılmamış, bozma ilamında değinilen mirasçı M. A.ya da diğer mirasçılar davaya dâhil edilmemiş, davalı vekili olduğunu beyan eden ve duruşmalara zuhule müstenit olarak katıldığı mahkemece belirlenen avukatın mirasçılardan alınmış vekâletnamesi dosyaya ibraz edilmemiş; mahkemece her ne kadar kamulaştırma işlemi ilan edilip, keşif yapılarak bilirkişi kuruluna rapor düzenlettirilmiş ise de, kamulaştırma bedeli idarece mal sahipleri adına bankaya bloke edilmemiş; böylece mahkemece, taraf teşkili sağlanmadan yargılama sonuçlandırılmıştır.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; davacı idarece pazarlıkla satın alma aşamasında tapu maliki M.A.’nun ölü olduğu nüfus kayıtlarından belirlenerek mirasçılarının ve bunların adreslerinin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 7. maddesinde öngörülen şartlar yerine getirilmek suretiyle araştırılmadığı ve buna bağlı olarak 8. maddede belirtilen anlamda satın alma usulünün uygulanmadığı, dolayısıyla idarece uzlaşma şartlarına uyulmadan görülmekte olan davanın açıldığı belirgin olup; Mahkemece kamulaştırma bedelinin keşfen tespiti yönünde işlem yapılmış ise de, bu bedelin bankaya bloke edilmediği ve özellikle ölü olduğu belirlenen tapu maliki mirasçılarına tebligat dahi yapılmadan ve onların ya da yetkili vekilin katılımı olmaksızın, 8 inci maddede öngörülen şartların oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşıldığından; işin esasına girildiğine işaret eden bozma gerekçesinin aksine, Mahkemenin henüz taraf teşkilini dahi sağlamadan davanın reddine dair verdiği direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
Hal böyle olunca; davacı idarece uzlaşma şartlarına uyulmadan açılan davanın reddine ilişkin olarak verilen direnme kararı bu nedenle onanmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına gerek olmadığına, 17.10.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.