Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2007/639 E. 2007/601 K. 19.09.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/639
KARAR NO : 2007/601
KARAR TARİHİ : 19.09.2007

MAHKEMESİ : Dicle Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 08/03/2007
NUMARASI : 2006/191-2007/21
Taraflar arasındaki “kamulaştırma konusu irtifak hakkı bedelinin tespiti ve bu hakkın tapuya tescili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Dicle Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 6.4.2006 gün ve 2005/167-2006/69 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 10.10.2006 gün ve 7234-10563 sayılı ilamı ile,(…Dava, 4650 sayılı kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan Kamulaştırma konusu irtifak hakkı bedelinin tesbiti ve bu hakkın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece, Kamulaştırma Kanununun 7. ve 8. maddelerinde belirtilen tebligat ve pazarlığa çağrı işlemlerinin usulüne uygun olarak yapılmadığını belirterek ön koşullar gerçekleştirilmediği için davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davalılara dava dilekçesinin tebliğe çıkartıldığı, adresleri tespit edilemeyenlerin adreslerinin zabıta marifeti ile araştırıldığı, böylelikle işin esasına girildiğine göre, yargılamaya devam edilerek esas hakkında hüküm kurulması gerekirken ön koşulların yerine getirilmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi;
Doğru görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma konusu irtifak hakkı bedelinin tespiti ve bu hakkın tapuya tescili istemine ilişkindir.
Davacı TEİAŞ Genel Müdürlüğü vekili; tapuda davalılar adına kayıtlı bulunan 104 parsel sayılı taşınmazın enerji iletim hattı güzergahında bulunması nedeniyle müvekkili idarece irtifak tesisi için kamu yararı kararı alındığını, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 4650/3. maddesiyle değişik 8. maddesi hükümleri doğrultusunda davalılara taahhütlü mektupla bildirim yapıldığını ve taraflar arasında pazarlıkla anlaşma sağlanamadığını ileri sürerek, kamulaştırma konusu irtifak hakkı bedelinin tespiti ile bu hakkın idare adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar N. Ö., P.Ş., S.K. ve N. K.’ya dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiye usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen duruşmaya katılmamışlar; davalı Z.S.in zabıta marifetiyle yapılan araştırmada ölü olduğu anlaşılmış; davalı Ş.K. vekili ise duruşmada, idarece takdir edilen bedeli kabul etmediklerini beyan etmiştir. Diğer davalılar Hacı K., Z.T. ve Ş. İ.ye çıkarılan davetiye bila tebliğ iade edilmiştir.
Mahkemenin, “davacı idarece 2942 sayılı Kanunun 7. maddesine uygun araştırma yapılıp, bunun sonucuna göre aynı Kanunun 8. maddesinin öngördüğü anlamda satın alma usulünün denenmediği, anlaşarak satın alma teşebbüsünün yapılması ve sonuçsuz kalmasının davanın ön şartı olduğu gerekçesiyle “davanın reddine” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Davalılar S.K. H. K., Z. T., N.K., N. Ö., Z. S., Ş.K., Ş. İ. ve P. C., K. köyünde bulunan dava konusu taşınmazın müşterek paydaşları olup; davacı idarece, irtifak hakkı tesisi için kamu yararı kararı alınan taşınmaz maliklerine, pazarlığa çağrı belgeleri taahhütlü posta ile tebliğe çıkarılmıştır. Adı geçen davalılardan Ş.K.nın, idarece teklif edilen bedeli kabul etmediğine dair anlaşmazlık tutanağı düzenlenmiş diğer davalılar yönünden satın alma aşamasının anlaşmazlıkla sonuçlandığına dair her hangi bir belge düzenlenmemiş ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 4650 sayılı Kanunla değişik 10. maddesi uyarınca görülmekte olan dava açılmıştır.
Bilindiği üzere; 4/11/1983 gün ve 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının uygulanması sırasında ortaya çıkan sorunların sağlıklı bir biçimde çözümü ve Anayasa’nın 46 ncı maddesinde öngörülen ve asıl kural olan, kamu yararının gerektirdiği hallerde, karşılıklarının nakden ve peşin olarak ödenmesi koşuluyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların objektif esaslara göre hızlı, doğru ve sağlıklı bir şekilde kamulaştırılması esasının tam olarak uygulanmasının sağlanması amaçlanarak, 24/4/2001 gün ve 4650 sayılı yasa ile değişik hükümler getirilmiştir.
Kanunun genel gerekçesinde de ifade edildiği üzere; “…Devlet ve kamu tüzelkişilerinin ancak zorunlu hallerde ve başka şekillerde taşınmaz mal sağlayamamaları durumunda hızlı, doğru ve sağlıklı bir şekilde kamulaştırma yapmalarının sağlanması, kamulaştırma sebebiyle adli ve idari yargıda açılacak davaların önlenmesi veya en aza indirgenmesi, buna rağmen açılacak davaların hızla sonuçlandırılması, doğru bedel tespiti yapılarak kamulaştırma sebebiyle Devlet veya diğer kamu tüzelkişileri ile gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerinin haksızlığa uğramasının önlenmesi, kamulaştırma işlemlerinin hızla sonuçlandırılarak, Devletin veya diğer kamu tüzelkişilerinin işlerinin ve yatırımlarının çabuklaştırılmasının sağlanması, uygulamada ortaya çıkan sorunların süratle çözümlenmesi amacıyla;
1)Anayasamızın 46’ncı maddesi hükmüne uygun olarak, Devlet ve diğer kamu tüzelkişilerinin ancak zorunlu ve gerçekten kamu yararının gerektirdiği hallerde ortaya çıkan ihtiyaçlarını başka şekillerde (pazarlıkla satın alma, Maliye Bakanlığından veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarından tahsis suretiyle taşınmaz mal edinme gibi) karşılayamamaları halinde kamulaştırma yapmalarının temini amacıyla, kamulaştırma yetkisi tanınan Devlet ve diğer kamu tüzelkişilerinin kamulaştırma ihtiyacı ortaya çıktığında, Kamulaştırma Kanunun 5’nci maddesinde sayılan mercilerce verilecek kamu yararı kararlarının 6 ncı maddesi uyarınca onaylanmasından veya 6’ncı maddenin son fıkrası uyarınca yapılacak kamulaştırmalarda, yetkili icra organınca verilecek karardan sonra, idarelerin kıymet takdir komisyonu ve uzlaşma komisyonu kurarak öncelikle Kanunun 8’nci maddesinde öngörülen satın alma usulü uygulamalarının sağlanabilmesi;
2)Kamulaştırma Kanunundaki mevcut kamulaştırma sistemi değiştirilerek, kıymet takdir komisyonları eliyle yaptırılan kıymet takdiri usulü ve esaslarının ve buna bağlı diğer işlemlerinin ve keza, bedel artırım davaları açılabileceği yönündeki hükümlerin kaldırılarak, yeniden düzenlenen 10’ncu maddeyle kamulaştırma işleminin tek davayla ve hızlı bir şekilde çözümlenmesi amacıyla, kamulaştırmayı yapacak olan Devlet ve diğer kamu tüzelkişilerinin doğrudan mahkemeye başvurarak, kamulaştırılacak taşınmaz malın gerçek kamulaştırma bedelinin tespiti ile, bu bedel karşılığında ve bu bedelin ödenmesi kaydıyla kamulaştırma yapılmasına ve taşınmaz malın kamulaştırma yapan idare adına tesciline karar verilmesinin sağlanması, bu davaların seri olarak ve hızla sonuçlandırılması…” öngörülmüştür. ,
Görüldüğü gibi; 4650 sayılı Yasa ile, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunundaki mevcut kamulaştırma sisteminin değiştirilmesinin amacı, uygulanabilir, gecikmeleri ortadan kaldıran ve süratli şekilde sonuca ulaşan bir sistem kurmaktır.
O halde, Kamulaştırma Yasasında, 4650 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonucu getirilen yeni sistemde; Anılan yasanın 5 nci maddesinde sayılan mercilerce verilecek kamu yararı kararlarının 6 ncı madde uyarınca onaylanmasından sonra, 8 nci maddede belirtilen esaslar çerçevesinde idarenin, kıymet takdir komisyonu ve uzlaşma komisyonu kurarak, tespit edilen tahmini bedeli belirtmeksizin, taşınmazı pazarlıkla ve anlaşarak satın alma iradesini malike bildirmesi; tarafların anlaşamaması veya ferağ verilmemesi halinde 10 ncu madde gereğince kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve idare adına tescili öngörülmüştür. Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde, idarece, 10 ncu maddeye göre kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmazın idare adına tescili istemiyle Asliye Hukuk Mahkemesine müracaat etmesi gerekir.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki; Kanunda yapılan değişiklik sonucu, idarelerin tapuda kayıtlı olan taşınmaz mallar hakkında yapacağı kamulaştırma işlemlerinde öncelikle pazarlıkta satın alma veya trampa usulünü uygulamaları esastır. Kamulaştırma kararının alınmasından sonra kamulaştırmayı yapacak idare, taşınmaz malın bedelini belirleyebilmek için yöntemine uygun bir biçimde kıymet takdir komisyonu oluşturarak taşınmazın tahmini bedelini belirler ve ayrıca bu bedel üzerinden pazarlıkla satın alma ve trampa işlemlerini yürütmek ve sonuçlandırmak üzere üç kişilik bir uzlaşma komisyonu kurar (m8).
Kanunun 7. maddesi uyarınca, kamulaştırma işlemlerini yapan idarenin, tapu kayıtlarını getirtip mal sahiplerinin adreslerini tapu, vergi ve nüfus idarelerinden veya gerektiğinde haricen yaptıracağı zabıta araştırması ile belgeye bağlamak suretiyle tespit ettirmesi ve tüm bu araştırmalar sonucunda tebligat adresi tespit edilemediği takdirde ilanen tebligat yapılması gerekir.
Bu aşamadan sonra, idarece tespit edilen adrese resmi taahhütlü bir yazı ile uzlaşma davetiyesi gönderilmesi ve malik yada temsilcisinin 15 gün içinde uzlaşma görüşmesi yapmak üzere idareye başvurması halinde, pazarlık görüşmesi yapılması; anlaşma olmaması veya ferağ verilmemesi halinde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 4650 sayılı Kanunla değişik 10.maddesine göre, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescili için idare tarafından mahkemeye dava açılması gereklidir.
Somut olayda; davacı idare tarafından tespit edilen tapu paydaşları adına pazarlığa çağrı belgesi düzenlenmiş olmasına karşın, az yukarıda açıklanan prosedüre uyulmadan ve mal sahiplerinin adresleri 7. maddede öngörülen şekilde araştırılıp belgeye bağlanmadan tebliğe çıkarıldığı usulüne uygun tebligat yapılamadığı anlaşılmaktadır.
Pazarlığa çağrı belgesinin tebliğe çıkarılmasından sonra, davalılardan Ş.K.’nın idareye başvurduğu, komisyonca tayin edilen günde pazarlıkla satın alma görüşmelerinin yapıldığı ve idarece tespit edilen tahmini bedelin adı geçen paydaş tarafından kabul edilmediği ve anlaşma sağlanamadığı dosyada bulunan tutanaktan anlaşıldığından, artık davalı Ş.K.yönünden satın alma usulünün uygulanmadığından söz edilmesi olanaklı değildir.
O halde; Mahkemece, davalı Ş. K.yönünden işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davanın reddine dair verilen kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Davalı Ş. K.yönünden davanın reddine ilişkin olarak verilen direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
Ne var ki; diğer davalılar S. K., H.K., Z. T., N.K., N. Ö., Z. S., Ş.İ.ve P. C.ya çıkarılan tebligatlar, usulüne uygun tebliğ edilmediği halde; kamulaştırmayı yapan idarece 7. maddede sayılan kuruluşlardan adı geçen davalıların adresleri araştırılmamış ve Kanunun aradığı şartlar yerine getirilmeden iş bu dava açılmıştır. İdarenin, öncelikle 8. maddenin şartlarını gözetmesi ve yerine getirmesi gerektiği her türlü kuşku ve duraksamadan uzaktır. Yargılama aşamasında ise; Mahkemece dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilen davalılar N. Ö., P. Ş., S. K.ve N.K. duruşmaya gelmemişler ve cevap dilekçesi de ibraz etmemişlerdir. Adresleri belirlenemeyen diğer davalılar H.K., Z. T.ve Ş. İnci’ye dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilmemiş; Mahkemece başka bir işlem yapılmadan, o safhada bırakılmıştır.
Yerel Mahkemece işin esasına girilmeden adres araştırması cihetine gidilen diğer davalı Z. S.’in, ölü olduğunun belirlenmesi nedeniyle nüfusta ölüm kaydı düşürülmüş; anılan davalının tekmil nüfus aile kaydı dosyaya celbedilmiş olmasına karşın, belirlenen mirasçılarına da herhangi bir tebligat yapılmamıştır.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; davacı idarece pazarlıkla satın alma aşamasında Ş. K. dışındaki davalılara usulüne uygun tebligat yapılmadığı, davalıların adreslerinin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 4650 sayılı Kanunla değişik 7. maddesinde öngörülen şartlar yerine getirilerek araştırılmadığı ve buna bağlı olarak 8. maddede belirtilen anlamda satın alma usulünün uygulanmadığı, dolayısıyla idarece uzlaşma şartlarına uyulmadan görülmekte olan davanın açıldığı belirgin olup; Mahkemece Ş. K. dışındaki davalıların bir kısmının adresleri tespit edilerek, bir kısmına tebligat yapılması ve bir tanesinin de ölüm kaydının düşülmesi ile yetinildiği ve mirasçılarına tebligat dahi yapılmadan 8. maddede öngörülen şartların oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşıldığından; işin esasına girildiğine işaret eden bozma gerekçesinin aksine, Mahkemenin henüz taraf teşkilini dahi sağlamadan davalılar S. K., H. K., Z.T., N.K., N.Ö., Z. S., Ş. İ.ve P. C. yönünden davanın reddine dair verdiği direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.1.2006 gün ve E:2006/5-748 K:2006/756; 5.7.2006 gün ve E:2006/5-498 K:2006/503; 28.2.2007 gün ve E:2007/5-85 K:2007/92; 28.2.2007 gün ve E:2007/5-86 K:2007/93 sayılı kararlarında da aynı görüş benimsenmiştir.
Hal böyle olunca; davalılar S. K., H. K., Z. T., N.K., N. Ö., Z. S., Ş.İ. ve P. C.yönünden davanın reddine dair verilen direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1) Davalı Ş. K. yönünden davanın reddine ilişkin olarak verilen direnme kararının H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA oybirliğiyle,
2) Davalılar S. K., H.K. Z.T., N.K. N.Ö., Z. S., Ş. İ. ve P. C.yönünden davanın reddine dair verilen direnme kararının ONANMASINA oyçokluğuyla
19.09.2007 gününde karar verildi.