YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/600
KARAR NO : 2007/604
KARAR TARİHİ : 19.09.2007
MAHKEMESİ : Gürün Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/02/2007
NUMARASI : 2006/97 E-2007/17 K.
Taraflar arasındaki “sigortalı hizmetin aidiyeti“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gürün Asliye Hukuk Mahkemesince davanın hük düşürücü süre nedeniyle reddine dair verilen 08.11.2005 gün ve 2002/150 E- 2005/135 K. sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 15.05.2006 gün ve 2006/1123-5038 sayılı ilamı ile; (…Davacı, 1975-1976 yıllan arası iskenderun Demir Çelik fabrikasının bünyesinde 9077622 sicil numarası ile davalı M. A. adına bildirilen çalışmaların kendisine ait olduğunun tesbitini istemiştir.
Mahkemece 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Somut olayda istek çalışıldığı ve primi ödendiği kurum kayıtları ile sabit olan çalışmaların aidiyetine yönelik olup bu tür davalarda 5 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma yeri yoktur. Bu nedenle işin esasına girilip gerekli inceleme yapılmalıdır. Davacı, davalının yaşlılık aylığı bağlanması esnasında nazara alınan ve davalı adına bildirilen çalışmaların kendine ait olduğunun tesbitini istemektedir. Bu tür davalarda gösterilmesi gereken özen gereğince sağlıklı bir sonuca ulaşmak için, öncelikle gerek SSK ve gerekse işverenler nezdinde bulunan davacı ile davalının imzası ile fotoğrafını içeren işe giriş bildirgeleri yanında ücret tediye bordroları gibi belgeler celbedilip, imzanın ve fotoğrafın davacı ile davalıdan hangisine ait olduğunun belirlenmesi açısından Güzel Sanatlar Akademisinden seçilecek bilirkişi heyeti ya da Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesi vasıtası ile benzerlik incelemesi yaptırılmalı; davacıyı tanıması gereken müdür, şef, ustabaşı ve bordro kayıtlarına geçmiş arkadaşları tanık sıfatıyla dinlenmeli, tüm deliller birlikte değerlendirilerek Kurum kayıtlarının aksi eşdeğer belgelerle hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde ispat edilmeden iptal edilemeyeceği düşünülmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İşveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalının prime esas kazançlar toplamını, prim gün sayıları ile sigorta primlerini gösterir belgelerini Yasada belirtilen sürede Kuruma vermekle yükümlüdür. İşverenin bu yükümlülüğü yerine getirmemiş olması ile Kurumun çalışan sigortalıyı fiilen ya da kayden saptamamış olması hallerinde ise sigortalıya, hizmetlerini, alacağı ilam ile tespit ettirme ve bu suretle sigortalılık olanaklarından yararlanma hakkı yasaca tanınmıştır.
Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirimsiz geçen çalışmaların tespitine ilişkin dava koşulları 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10. maddesinde belirtilmiştir. Bunlar; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılma, yönetmelikte tespit edilen belgelerinin Kuruma verilmemiş ya da çalışmaların Kurumc saptanamamış olması ile anılan davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmış olması şeklinde sıralanabilir.
Bir diğer anlatımla; sigortalı, hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı, hizmetin geçtiği yılır sonundan itibaren beş yıl dolmadan bildirimsiz kalmış çalışmalarının tespitini isteyebilecektir.
Kuruma bildirilen, ancak çeşitli nedenlerle farklı kişi adına ya da hatalı kimlik bilgileri ile kayd geçmiş, bu nedenle de, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde öngörülen bilgileri tam ve doğrı yansıtmayan kayıtların gerçeğe uygun hale getirilmesi ise çoğu zaman, uygulamada “aidiyet davaları olarak adlandırılan, Kuruma bildirilerek primleri ödenmiş çalışmaların kime ait olduğunun —gerçe sigortalısının- belirlenmesine ilişkin tespit davaları ile sağlanır. Bu davalarda, yanlış olduğu iddia edile kaydın, iddia sahibine aidiyeti ve giderek düzeltilmesi amaçlanmaktadır.
Hak düşürücü süre, Anayasa’nın 60. maddesi ile güvenceye kavuşturulan “sosyal güvenli hakkı”na ilişkin hak arama özgürlüğünün çeşitli düşüncelerle sınırlandırılması anlamını taşımaktadır.
Dikkate alınması gereken yön; demokratik toplumlarda, istisnai nitelikte olması gereken h arama özgürlüğünün önündeki yasal engellerin, yasa koyucunun amaçlamadığı şekilde, diğer alanlara yayılmasının, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacağıdır.
Belirtilen nedenlerle, bildirimsiz kalan hizmetlerin tespiti yönünden öngörülen hak düşürüc sürenin, bir yönüyle Kurum kayıtlarının düzeltilmesini de amaçlayan aidiyet davalarına kıyas ya da yoruı yoluyla uygulanması mümkün değildir.
Anılan maddede yer verilen hak düşürücü süre, sadece fıkrada tanımlanan nitelikte, bildirims geçen çalışmaların tespitine ilişkin davalar yönünden uygulanma olanağına sahiptir.
Yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular dikkate alındığında, Hukuk Genel Kurulu’nca c benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnhlmesi usul ve yasa’ aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 19.09.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.