Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2007/552 E. 2007/559 K. 18.07.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/552
KARAR NO : 2007/559
KARAR TARİHİ : 18.07.2007

MAHKEMESİ : Mersin 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 08/05/2007
NUMARASI : 2007/12-241
Taraflar arasındaki “hizmet tesbiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin İş Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 25.11.2005 gün ve 1174-1105 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 19.12.2006 gün ve 4675-15812 sayılı ilamıyla;(…Davacı, davalı işverene ait işyerinde 27.7.1977 tarihinde işe başladığından 1 günlük hizmetinin tespitini istemiştir.
Mahkemece, davacının davalıya ait işyerinde 27.7.1977 tarihi itibariyle bir gün süreyle sigortalı olarak çalıştığının tesbitine, diğer hizmetleri ile birleştirilmesine, sigortalı gösterilen kısımların dışlanmasına karar verilmiş ise de; bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
Davacıya ait 01.09.1990 tarihli ise giriş bildirgesinin davalı Kuruma süresi içerisinde verildiğine dair uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kurunu verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek İnandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu –yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince;mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten ifadesi hükme dayanak alınan tanıklar davacıyla birlikte bu işyerinde çalışan, kayıtlara geçmiş kişilerden olmadığı gibi, aynı çevrede benzer işi yapan başka işverenlerin çalıştırdığı ve bordrolara geçmiş kimselerden de değildir.
Bu bakımdan tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez. Ayrıca davacının çalışmasının tespitini istediği 24585.26.02 sicil nolu PTT Merkez Müdürlüğü … hat inşaatı isimli işyerinin 1977 yılı 3. dönemine ait bordrolarının verilmediği kurumca bildirilmiş, Çifteler PTT Merkez Müdürlüğünce 1977 yılı 3. dönem bordrosunun kuruma gönderildiği ve ilgili dönemde davacı ile birlikte başkaca çalışanlarında olduğu görülmektedir.
Yapılacak iş; 27.7.1977 tarihli bildirgenin verildiği tarihte davacı ile aynı işyerinde çalışan ve Çifteler PTT Merkez Müdürlüğünden gelen 1977 yılı 3. dönem bordrosunda isimleri geçen çalışanların çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6. 9 ve 79/8. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, sonuç itibariyle 27.07.1977 tarihi ile bir gün sigortalı hizmetin tespiti, diğer bir ifadeyle sigortalılık başlangıcının tespiti istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, istemin kabulüne dair verilen karar, Yüksek Dairece yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuş, yerel mahkemece önceki hükümde direnilmiştir.
Yüksek Dairenin bozma kararının üçüncü paragrafında yazılı bulunan (01.09.1990) ifadesinin sehve dayalı olduğu, keza yerel mahkeme direnme kararının, kısa kararı ile gerekçesinde, belgelere ve isteme uygun olarak (27.07.1977) tarihinin tespit edilmiş olmasına karşın hüküm fıkrasında (17.07.1977) tarihinin yazılmış olması, HUMK 80. maddesi uyarınca açık yazım hatası olup, her zaman düzeltilmesi mümkün bulunmaktadır.
İlke olarak, bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin 506 Sayılı Kanunun 2. maddesinin belirlediği biçimde eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön özellikle Sosyal Sigortalar Kanununun 6. maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.05.2007 gün ve 2007/21-306 Esas, 2007/320 sayılı kararında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması gerekir.
Uyuşmazlık, dosya içeriğinde bulunan delillerle, yerel mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı, çalışma olgusunun kanıtlanıp kanıtlanamadığı noktasında toplanmaktadır.
Sigortalılık için aranan eylemli çalışma olgusu her türlü delille kanıtlanabilir. Burada önemli olan yön, ileri sürülen yada resen elde edilen delillerle fiili çalışma olgusunun tamamen kanıtlanabilmiş olmasıdır.
Davacının çalışmalarının geçtiğini ileri sürdüğü işyeri bir kamu kuruluşuna aittir. Kamu kuruluşlarında çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin belgelere dayandırılması asıldır.
Davalı işveren, 25.7.1977 tarihinde açılıp, iş bitimi sonucu 20.8.1977 tarihinde kapatılan telefon hat inşaatı işyeri dosyasının incelenmesinden, bahsedilen dönemde SSK’ya verilen üçer aylık bildirgede Yaşar Saatçi adına 5 günlük prim ödemesinde bulunulduğunu belirtmektedir.
Gerçektende, dosyaya ibraz edilen dönem bordrosunda davacı sigortalının 27.07.1977 tarihinden itibaren 5 gün sigortalı olarak çalıştığının yazılı olduğu, istihkak bordrosunda da aynı bilginin yer aldığı anlaşılmaktadır.
Yaptırılan imza incelemesi sonucunda, işe giriş bildirgesindeki imzanın davacı eli ürünü olduğu, işe giriş bildirgesinde yazılı bulunan sigortalı ismindeki kimi yanlışlıklara karşın, Nüfus Müdürlüğünün cevabi yazısı ile nüfus künye bilgilerine bakıldığında, anılan kaydın davacıya ait olduğunun ve aynı künye kaydında benzer isimde başka bir sigortalının bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlendiği de görülmektedir.
Kamu kurumlarından bildirilen ve aksi kanıtlanmamış bilgi ve belgelere değer verilmesi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta, eldeki bilgi ve deliller karşısında, uzun yıllar öncesine dayalı çalışma iddiasının kanıtlanması için ayrıca tanık deliline başvurulmasına gerek bulunmamaktadır.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular dikkate alındığında, yerel mahkemenin, davacıya ait 27.07.1977 tarihli sigortalı çalışmayı tespit eden kararında bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, 18.07.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.