Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2007/539 E. 2007/440 K. 04.07.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2007/539
KARAR NO : 2007/440
KARAR TARİHİ : 04.07.2007

MAHKEMESİ : Bolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/09/2006
NUMARASI : 2006/163-212
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bolu Asliye 2.Hukuk Mahkemesince (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla) davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.10.2005 gün ve 2005/107-329 sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 12.05.2006 gün ve 4318-7680 sayılı ilamı ile ; (..Taraflar arasındaki ihtilaf, davacı bankadan alınıp kullanılan kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır. 1 Mart 2006 tarihinde yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kredi Kartları Kanunu’nun 44/2. maddesi “Kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun görev ve yetkiye ilişkin hükümleri uygulanır” hükmünü getirmiştir. Bu madde hükmü ile kart çıkaran kuruluşlar tarafından açılan davanın genel mahkemelerde görüleceği belirtilmiştir. Yargılama usulüne ilişkin olan kanunlarda yapılan değişiklikler, yasada aksine bir hüküm yoksa yürürlüğe girdikleri andan itibaren hüküm ifade ederler ve derdest olan tüm davalara da uygulanırlar. Kanunda da bu değişikliğin uygulanabileceği zaman yönünden bir açıklama bulunmadığından henüz sonuçlanmamış olan tüm davalarda uygulanması gerekir. Görev kamu düzeni ile ilgili olup, yargılamanın her safhasında ve resen nazara alınmalıdır. Görev konusunda usulü müktesep hakta olmaz. Öyle olunca kredi kartı çıkaran kuruluş olan davacı banka tarafından açılan bu davanın, genel mahkemede görülmek üzere hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir…)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek kararın süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, itirazın iptali istemlidir.
Davacı/alacaklı banka davalı borçlu aleyhine 14.02.2002 tarihinde kredi kartı üyelik sözleşmesine dayanarak ilamsız takibe girişmiş; 3.353.777.884 TL asıl alacak, 1.274.435.596 TL işlemiş faiz, ve diğer ferileri olmak üzere toplam 4.531.538.960 TL alacağın tahsilini istemiştir. Borçlu Ödeme emrinin 26.02.2002 tarihinde tebliği üzerine 01.03.2002 tarihinde süresinde borca ve uygulanan faize itiraz etmekle takip durmuş; alacaklı eldeki itirazın iptali davasını açmıştır.
Davaya önce Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla bakılmış; Davalının temyizi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesince Tüketici Mahkemesinde bakılması gerektiği gerekçesiyle karar görev noktasından bozulmuş; mahkemece bozmaya uyularak bu kez Tüketici Mahkemesi sıfatıyla yargılama sürdürülerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kısmen kabul kararı davacı vekilince reddedilen kısım ve %40 icra inkar tazminatının sadece asıl alacak üzerinden hesaplanmış olması noktasından temyize konu edilmiş, bu kez karar Yargıtay 13.Hukuk Dairesince yine görev noktasından ancak “genel mahkeme sıfatıyla” bakılması gereğine işaretle bozulmuştur.
Bozma sonrası yargılama hazırlık (tensip) tutanağı Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla düzenlenmiş; aynı sıfatla yürütülen 22.09.2006 tarihli celsede Taraflar bozmaya uyulmasını istemiş; mahkemece ara kararı ile aynen;
“Usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyulmasına, Bolu’da ayrıca Tüketici Mahk.olmadığından davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde Tüketici Mahkemesi sıfatıyla görülmesine”
karar verilmiş ve yine sonuçta davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Gerekçeli karar başlığı da yine Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla düzenlenmiştir. Hükmü temyize bu kez davalı/borçlu vekili getirmiş ve temyiz harcını da yatırmıştır.
İlkin belirtilmelidir ki, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için bozulan ilk kararda da yer verilmiş olan hususların direnmeye konu edilmesi ve gerekçenin ancak yine ilk kararda yer alan ana çerçeveden çıkmadan, ilk gerekçeyi güçlendirmeye yönelik yasal sınırlarda genişletilmiş olması ve açıkça bozma ilamına uyulmamış olması gerekmektedir.
Bu nedenledir ki, işin esasına girilmezden evvel, bozma ilamı ve mahkeme kararı içerikleri gözetildiğinde, ortada yeni bir hükmün mü, yoksa bir direnme kararının mı, bulunduğu, ön sorun olarak ele alınmıştır.
Yukarıda da açıklandığı üzere, hükmüne uyulan Yargıtay Yüksek 13.Hukuk Dairesinin 12.5.2006 tarihli bozma kararında 5464 sayılı Kanunun 44/2 maddesi uyarınca somut olayda, davaya Tüketici Mahkemesince bakılamayacağı belirtilmiş mahkeme 22.09.2006 tarihli celsedeki ara kararı ile aynen;
“Usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyulmasına” karar vermiş; devamında da bu karara ve hükmüne uyduğu bozma ilamına çelişki oluşturacak biçimde “Bolu’da ayrıca Tüketici Mahk.olmadığından davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde Tüketici Mahkemesi sıfatıyla görülmesine” karar vermiştir.
Ne var ki, gerek gerekçeli karar başlığında gerek takip eden işlemlerde Tüketici Mahkemesi değil Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla hareket etmiş ve açıkça hükmüne uyduğu bozma ilamına uygun biçimde genel mahkeme sıfatıyla yargılamayı sonuçlandırmıştır. Sonuçta hükmü temyiz eden Davalı Tüketici taraftan harç tahsili yoluna da giderek dosyayı temyiz incelemesine göndermiştir.
Bu haliyle ortada bir direnme kararının bulunduğundan söz edilemez.
Bozmaya açıkça uyularak verilmiş; yeni bir hüküm bulunmaktadır.
Bu nedenle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 13.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 04.07.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.