Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2006/77 E. 2006/65 K. 15.03.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/77
KARAR NO : 2006/65
KARAR TARİHİ : 15.03.2006

Mahkemesi : Ankara 1.Tüketici Mahkemesi
Günü : 22.3.2005
Sayısı : 1612-336
Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1. Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 25.12.2003 gün ve 2003/256-477 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 7.7.2004 gün ve 2004/2606-10974 sayılı ilamı ile, (…1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- 4822 sayılı yasanın geçici 1.maddesinin uygulamasında öncelikle temerrüt tarihinin belirlenmesi önemli ve gereklidir. Kural olarak Borçlar Kanununun 101. maddesine göre, kesin vadeli sözleşmelerde temerrüt tarihi sözleşmede belirtilen günün hitamı ile gerçekleşir. Banka tarafından gönderilen son hesap özetinde ödeme günü belirtilmekte ise de, bu ödeme gününde borcun tamamı değil belli bir kısmının ödenmesi gerektiği bildirildiğinden, borcun tamamının ödenmesi bildirilmediğinden, kredi kartı borçları, Borçlar Kanunun 101/2. maddesinde öngörülen, miktarı önceden belli olan kesin vadeli borç niteliğinde değildir. Bu nedenle kredi kartı borçlarında temerrüt tarihi bakımından, anılan maddenin uygulanması mümkün değildir. Kredi kartının bu özelliği nedeniyle, borçlunun temerrüdü, banka tarafından akdi ilişkinin sona erdirilip hesap kat edildikten sonra, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede süre verilmiş ise, bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. Banka tarafından kredi borçlusuna ihtarname gönderilmemiş ise, kredi borçlusunun gönderilen son hesap özetinde belirtilen tarihte istenen asgari miktarı ödememesi halinde, bu tarih itibariyle ödenmeyen kredi kartı borcu icra takibi aşamasına geldiğinden, bankaca hesabın kat edildiği tarih, şayet hesap kat edilmemiş ise, gönderilen son hesap ekstresindeki bildiriminde belirtilen ödeme tarihinin temerrüt tarihi olarak kabulü gerekir.
Davacı kredi kartı borçlusunun kredi kartı harcamaları 2001 yılı Nisan ayında gönderilen hesap özetinde bildirilen asgari ödemeleri, son ödeme tarihleri olan 18 ve 27 Nisan 2001 tarihlerinde ödemediği dosya kapsamı ile sabit ve taraflar arasında çekişmesizdir. Bunun üzerine banka tarafından hesap kat edilerek 16.8.2001 tarihinde gönderilen ihtarın 20.8.2001 tarihinde davacıya tebliğ olunup, verilen 24 saatlik sürenin dolması ile davacı 22.8.2001 tarihinde temerrüde düşmüştür. Davacı kredi kartı borçlusunun temerrüde düştüğü tarihin 22.8.2001 olarak kabul edilip, hesaplama yapılarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, mahkemece temerrüt tarihini 18 ve 27 Nisan 2001 tarihlerini alarak hesaplama yapan bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3- Davacının başvurusu üzerine davalı bankaca, davacının 14.000.000.000 TL. borcu olduğu bildirilmiştir. Davacı açtığı dava ile bankanın bildirdiği kadar borcu olmadığını bildirdiğine göre, mahkemece müddeabbihin tesbiti için davacıdan borcunun olması gerektiği miktar sorulmalı, bankanın bildirdiği miktar ile mahkemece daha az miktar borç olduğu belirlendiği takdirde aradaki fark miktar davacının haklı çıktığı kısım olduğundan bu miktar üzerinden davacı lehine, mahkemece hükmedilen miktar ile davacının borcunun olması gerektiğini bildirdiği miktar arasındaki fark davacının haksız çıktığı kısım olduğundan bu miktar üzerinden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi, masrafların da buna göre pay edilmesi gerekirken, sadece davacı vekili lehine ve hüküm altına alınan miktar üzerinden vekalet ücretine hükmedilip, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi ve masrafların tamamının davalıya yüklenmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 4822 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un (Bundan böyle kısaca “4822 S.K.” denilecektir) Geçici 1. maddesi çerçevesinde yapılan başvuru sonucunda, davalı Banka tarafından hesaplanan borç miktarının fahiş ve Kanuna aykırı olduğu iddiasına dayalı, menfi tespit istemine ilişkindir.
Davacı S.Ö. vekili, davacının iki ayrı kredi kartından doğan borcuyla ilgili olarak 4822 S.K. çerçevesinde davalı Bankaya başvurduğunu, davalının 8.4.2003 günlü ödeme planı düzenlediğini, bu ödeme planında ana para borcu belirtilmeden, 14.4.2003 tarihi başlangıç alınmak suretiyle aylık 1.167.000.000 TL. geri ödeme yapılacak şekilde borç gösterildiğini, ancak davacının bu ödeme planını 14.4.2003 tarihinden çok sonra aldığını, davacıdan aynı zamanda protokol imzalamasının da istenildiğini, öte yandan, davacının iki adet kredi kartı için daha önce 17.8.2001 tarihinde gönderilmiş olan ihtarname ekindeki hesap özetindeki açıklamalardan, limit aşımı olmadığı halde davacının asıl borcuna limit aşım ücretinin de eklendiğinin anlaşıldığını, bu durumda, 8.4.2003 günlü ödeme planındaki borcun Kanuna, ilgili Tebliğ ve Genelgeye uygun hesaplanmadığını ileri sürerek, 4822 S.K. nun geçici 1. maddesi uyarınca, davacının yaptığı ödemelerin mahsubu ile toplam borcunun Kanuna uygun şekilde tespitine ve 12 eşit taksitte ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekili, davacının 4822 S.K. kapsamındaki başvurusu üzerine, borcunun Kanuna ve tebliğlere tamamen uygun şekilde yeniden hesaplanarak ödeme planına bağlandığını, ancak davacının ilk taksidi ödemediğini, o nedenle 4822 S.K. dan yararlanamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
Yerel Mahkemece verilen; 4822 S.K. nun Geçici 1. maddesinin uygulanmasına yönelik olarak Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yayımlanan 2003/2 ve 2003/3 nolu Genelgelerdeki açık hükümler ve ayrıca, davalı Banka tarafından tüketiciye her ay gönderilen hesap ekstresinde bir sonraki ayın hesap kesim tarihinin bildirilmiş olması karşısında, davacı tüketicinin ayrıca ihtara gerek olmaksızın, ekstredeki son ödeme tarihinde temerrüde düştüğünün kabulü gerektiği; hesap bildirim cetvelindeki asıl borç tutarı banka yönünden asıl alacak olarak kabul edilip, uygulanacak %50 faizin de, tespit edilecek son ödeme tarihinden itibaren başlatılmasının uygun olacağı gerekçesine dayalı; 4822 S.K. nun Geçici 1. Maddesinin yürürlüğe girdiği 14.3.2003 tarihi itibariyle davacının toplam 9.367.592.000 TL. borçlu olduğunun ve aylık taksitlerin 780.632.000 TL olması gerektiğinin tespitine dair karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme önceki gerekçesini genişleterek direnme kararı vermiş; direnme kararını davalı vekili temyiz etmiştir.
Bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, temerrüt tarihinin ve borç miktarının ne şekilde belirlenmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın üzerinde toplandığı bu yön itibariyle, öncelikle şu hususun belirtilmesinde yarar görülmüştür:
4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a (Bundan böyle kısaca “4077 S.K. denilecektir) 4822 Sayılı Kanun ile eklenen ve 14.3.2003 günü yürürlüğe giren Geçici 1. Madde çerçevesinde, kredi kartı sahiplerince yapılan başvurular sonucunda Bankalarca düzenlenen ödeme planlarındaki hesaplamanın yanlış ve dolayısıyla çıkarılan toplam borcun fahiş olduğu iddiasıyla ve borç miktarının mahkemece belirlenmesi istemiyle kredi kartı sahiplerince açılan davalarda; eğer Bankaca daha önce hesap kat edilip, kredi kartı sahibine kat ihtarı ve hesap özeti gönderilmek suretiyle borcun ödenmesi istenilmiş ise, temerrüt tarihinin, gönderilen hesap kat ihtarında verilen ödeme süresi gözetilmek suretiyle belirlenmesi gerektiği, 13. Hukuk Dairesinin kararlılık kazanmış içtihatlarıyla kabul edilmiş; bu uygulamanın hukuka uygun bulunduğu, çok sayıdaki direnme kararının temyiz incelemesi sonucunda Hukuk Genel Kurulunca da kabul edilmiştir.
Görülmekte olan davada verilen direnme kararının Hukuk Genel Kurulu’ndaki temyiz incelemesi sırasında da, Özel Dairenin aynı yöndeki bozma ilamındaki gerekçenin ve varılan sonucun yerindeliği oybirliğiyle benimsenmiştir.
Ne var ki, gerek Yerel Mahkemenin direnme kararından ve gerekse Özel Daire’nin bozma ilamından sonra, 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları Ve Kredi Kartları Kanunu’nun (Bundan böyle kısaca “5464 S.K” denilecektir) geçici 4. maddesinde, aynen “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, kendisine dönem sonu borcunun ödenmesi için ihtar çekilmiş veya haklarında icra takibi başlatılmış ya da 31/1/2006 tarihine kadar temerrüde düşmüş olan kredi kartı borçluları, altmış gün içerisinde ilgili kredi kartı veren kuruluşa veya avukatına yazılı olarak, güncel tebligat adresi de belirtmek suretiyle müracaat ederek, borçlarını taksitle ödemek istediklerini beyan etmeleri halinde, düzenlenecek ödeme plânını imzalamaları ve ilk taksiti de peşin ödemeleri şartıyla kendisine bildirilen son dönem borcu tamamen tahsil edilinceye kadar yıllık % 18 faiz oranı üzerinden hesaplanacak borç tutarını; icra takibine konu olmuş ise takip, dava masraf ve harçları, vekâlet ücreti ile birlikte onsekiz eşit taksitte ödeme hakkına sahip olurlar.
Temerrüt tarihindeki ana para borcu kart çıkaran kuruluş tarafından kart hamiline o tarihte gönderilen son dönem borcunda belirtilen toplam borç tutarıdır.
Kredi kartı borçlusunun bu maddenin birinci fıkrasına uygun olarak alacaklıya müracaat etmesi ve yapılan ödeme plânı doğrultusunda taksit tutarlarını ödemesi şartıyla, halihazırda yapılmış işlemler baki kalmak kaydıyla icra işlemleri durur, İcra ve İflas Kanununda belirtilen süreler işlemez.
Kredi kartı borçlusu bu ödeme plânına karşı ancak, plân doğrultusunda ödeme yapmak ve ödemelere devam etmek koşulu ile itiraz yoluna başvurabilir.
İşbu geçici madde kapsamında yeniden yapılandırılan borçlarda, borçlunun yapılandırma öncesi dönemde borca vaki itirazları ortadan kalkar. Ödeme plânı uyarınca son taksitin de vadesinde ödenmesi üzerine icra takibi sona erer.
Taksitlerden herhangi birinin vadesinde ödenmemesi halinde bu madde ile sağlanan haklar ortadan kalkar ve bu Kanunun 26 ncı maddesinde belirtilen gecikme faizi üzerinden mevcut icra takip işlemlerine devam edilir.
İşbu geçici madde Kanunun yürürlüğe giriş tarihinden önce yapılmış ödemeleri geri isteme hakkı vermez.” Şeklinde hüküm getirilmiştir.
Bu düzenlemenin, aynı konuda daha önce yürürlüğe konulmuş olan 4822 S.K. hükümlerine oranla, tüketici açısından daha da lehe olan bir nitelik taşıdığı açıktır.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, bu hükmün eldeki davada da uygulanıp, uygulanamayacağı ayrıca değerlendirilmiş ve şu sonuca varılmıştır:
5464 S.K. nun metni yukarıya aynen alınmış olan Geçici 4. Maddesinde, “…Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, kendisine dönem sonu borcunun ödenmesi için ihtar çekilmiş veya haklarında icra takibi başlatılmış ya da 31/1/2006 tarihine kadar temerrüde düşmüş olan kredi kartı borçluları…” ibaresine yer verilmesiyle yetinilmiş, daha önce 4822 S.K. çerçevesinde bankalara başvuran kredi kartı sahiplerinin bu kapsam dışında bulunduklarına ilişkin herhangi bir ifade kullanılmamıştır.
Öte yandan, adından ve içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere, 4077 S.K. nun öncelikli amacı, tüketicinin korunmasıdır. Dolayısıyla, tersini öngören açık bir hüküm bulunmadığı sürece, anılan Kanunun tüm hükümlerinin tüketici lehine yorumlanması gerektiğinde kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.
Hukuk Genel Kurulu’nda bu yön üzerinde yapılan görüşme sonucunda; 5464 S.K. nun Geçici 4. Maddesindeki düzenlemenin, maddenin birinci fıkrasında belirtilen durumdaki tüm kredi kartı sahiplerini kapsayan bir içerik taşıdığı, eldeki davanın davacısı durumundaki kredi kartı sahibinin de, birinci fıkra kapsamında bulunduğu, dolayısıyla, maddede öngörülen haklardan yararlanmak üzere başvuru yapmasına hukuken herhangi bir engelin bulunmadığı oybirliğiyle benimsenmiştir.
Bu benimsemeye bağlı olarak; davaya konu uyuşmazlığın, gerek Özel Dairenin bozma kararından ve gerekse Yerel Mahkemenin direnme hükmünden daha sonra yürürlüğe girmiş olan 5464 S.K. nun Geçici 4. Maddesindeki düzenleme çerçevesinde Yerel Mahkemece yeniden ve ayrıca değerlendirilmesi; bu meyanda, davacının 5464 S.K. nun Geçici 4. Maddesi uyarınca, borcunun yeniden yapılandırılması istemiyle yasal 60 günlük süre içerisinde davalı Bankaya veya avukatına bir başvuruda bulunmuş olup olmadığının araştırılması; bu araştırma sonucunda davacının yasal süre içerisinde başvuruda bulunmadığının saptanması durumunda, uyuşmazlığın şimdiki gibi 4822 S.K. çerçevesinde ve ancak Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamında açıklanan esaslara uygun şekilde çözülmesi; başvurunun varlığı saptandığı takdirde ise, durumun 5464 S.K. nun Geçici 4. Maddesi kapsamında değerlendirilmesi ve ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir.
Direnme kararı, açıklanan bu nedenle bozulmalıdır.
Son olarak, belirtilmelidir ki; somut olayın açıklanan bu özelliği karşısında, direnme kararının davalı Banka tarafından temyiz edilmiş ve davacı kredi kartı sahibinin temyiz yoluna başvurmamış olması, Hukuk Genel Kurulu’nun, sonradan yürürlüğe giren 5464 S.K. kapsamda bir değerlendirme yapmasına usulen engel değildir. Başka bir ifadeyle, temyiz edenin sıfatı, böylesi bir bozma kararının verilebilmesine usulen engel oluşturmamaktadır.
Bozmanın içerik ve kapsamı itibariyle, davalı Banka vekilinin temyiz itirazları incelenmemiştir.
SONUÇ: Direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 15.3.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.