YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/593
KARAR NO : 2006/613
KARAR TARİHİ : 04.10.2006
MAHKEMESİ : İstanbul 4. İcra Mahkemesi
TARİHİ : 05/04/2006
NUMARASI : 2006/88-300
Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 4. İcra Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 16.3.2004 gün ve 2003/1138- 2004/300 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 17.2.2005 gün ve 2004/6169-2005/1457 sayılı ilamı ile, (…Davacı vekili dava dışı borçlu …. yayıncılık AŞ.ne ait taşınmaz üzerine 02.08.2001 günü haciz koydurduklarını, davalının ise aynı taşınmaz üzerine 15.8.2002 tarihinde haciz koydurduğunu; taşınmazın 19.12.2002 günü satılmasından sonra kalan 2.830.572.416.000 TL.nin paylaştırılması için düzenlenen sıra cetvelinde, davalının haczinin 6183 sayılı Yasa’nın 21’ci maddesi uyarınca kendi hacizlerine iştirak ettirildiği ve her iki alacaklıya garameten ödeme yapılmasına karar verildiğini; oysa davalı alacağının Bankalar Kanunu’nun 15’nci maddesinde kamu alacağı olarak sayılan alacak türlerinden herhangi birine uymadığını ve 6183 sayılı Yasa’nın 21’nci maddesine uygun olarak düzenlenen sıra cetvelinin hatalı olduğunu ileri sürerek sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Fon vekili, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 27.10.2000 gün ve 86 sayılı kararı ile temettü hariç ortaklık hakları Fon’a devredilen ….A.Ş.ne ait kaynakların hakim ortaklarca kendi lehlerine kullanılarak bankanın 452.672.000.00.000.TL. miktarın Bankalar Kanunu’nun 15/7-b maddesi uyarınca Fon alacağına dönüştüğünü ve Yasa Yayıncılık A.Ş.nin asıl borçlulara kefil lduğunu; 6183 sayılı Yasa’nın 57 nci maddesi uyarınca kefilin, asıl borçlunun tabi olduğu takip usulyle takip edileceğini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılamaya ve toplanan delillere göre, taşınmaz maliki ve dava dışı …. Yayıncılık A.Ş.nin,…. A.Ş.nin hakim rtağı olmayıp, Fon ile hakim ortaklar arasında akdedlen borç tecdidine ilişkin protokole sonradan kefil olduğu, kefaletin Borçlar Kanunu’nda düzenlenen bir özel hukuk sözleşmesi olması nedeniyle kefaletten kaynaklanan borcun 6183 sayılı Yasa kapsamında takip edilemeyeceği; Bankalar Kanunu’nun 15/7-b maddesinde tanımlanan Fon alacağının özel hukuk sözleşmelerini kapsamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı TMSF vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık davalı TMSF. nin dava dışı borçlu ….Yayıncılık A.Ş.nden olan alacağının kamu alacağı niteliği taşıyıp taşımadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece adı geçenin … AŞ.nin hakim ortağı olmadığı ve borcunun, bir borçlar hukuku sözleşmesi olan kefalet akdinden kaynaklandığından bahisle, alacağın kamu alacağı niteliğinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Her ne kadar dava dışı borçlu .. Yayıncılık AŞ. .. AŞ.nin hakim ortağı değilse de, kamu alacağının ödenmesi konusunda hakim ortaklar lehine kefil olmuştur. Kefalet bir borçlar hukuku sözleşmesi olsa da, dava dışı borçlu kamu alacağına kefil olduğu dikkate alındığında takipte 6183 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması gerekeceğinin gözden kaçırılarak yazılı gerekçe ile hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle; dava dışı …Yayıncılık A.Ş. nin kefil olduğu borcun, gerek borcun doğduğu ve gerekse kefaletin verildiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15/7-b maddesi uyarınca “Fon Alacağı” niteliği taşıdığının çekişmesiz bulunmasına, anılan hükümde, bu tür alacaklar hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağının belirtilmiş olmasına; …Yayıncılık A.Ş. yetkilisinin imzasını taşıyan, anılan şirketin müşterek borçlu ve müteselsil kefil durumundaki toplam sekiz adet şirket arasında gösterildiği 14.2.2001 tarihli “Şahsi Kefalet Senedi” başlıklı ve noter onaylı belgede, “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tecil ve taksitlendirmesi kabul olunan 27.10.2000 tarihi itibariyle 452.672.000.000.000.-TL olan ve 15.08.2001 tarihine kadar gecikme zammının ilavesi ile birlikte 778.595.840.000.000.-TL’ye ulaşan amme borcunun, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 9 ve 11′ inci maddeleri gereğince, kararlaştırılan süreler içinde ödenmemesi halinde, borcun tamamının muacceliyet kesbedeceğini ve mezkur borç ve tecil dolayısıyla terettüp eden faizi ve takip masraflarını borçlular…ile birlikte, müşterek borçlu ve müşterek müteselsil kefil sıfatıyla, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Tahsilat Dairesi Başkanlığına ödemeyi ayrı ayrı kabul ve taahhüt ederiz.” şeklinde açık bir ifadenin mevcut olmasına, böylece, kefalet edilen borcun, alacaklısı yönünden ilgili mevzuat çerçevesinde amme alacağı niteliği taşıdığının kefil tarafından, kefalet sırasında bilinmekte olduğunun; eş söyleyişle, anılan şirket yetkilisinin, temsil ve ilzama yetkili olduğu şirketin bir amme alacağına kefil olduğunu bilerek 14.2.2001 tarihli kefalet senedini imzaladığının açıkça anlaşılmasına; Hakim Ortaklar tarafından davalıya verilen 21.8.2001 tarihli dilekçe ve 17.11.2003 tarihli Protokol içeriklerinin de, …. Yayıncılık A.Ş. nin aynı yöndeki kefaletini kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek bir açıklıkla ortaya koymasına, nihayet, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 57. maddesinde “Kefil ve yabancı şahıs veya kurumların mümessilleri bu kanun hükümlerine göre ve aynen asıl borçluların tabi tutuldukları usullerle takip olunur.” hükmünün yer almış bulunmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 4.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.