YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/580
KARAR NO : 2010/575
KARAR TARİHİ : 10.11.2010
MAHKEMESİ : Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/03/2006
NUMARASI : 2005/633-2006/151
Taraflar arasındaki “Kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal Asliye 3. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 03.04.2003 gün ve 2001/452 E. 2003/271 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 04.10.2005 gün ve 2005/7469 E. 10344 K.sayılı ilamı ile;
(…Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyada yapılan incelemede;
Dava konusu taşınmaza, dava tarihinden 20 yıl öncesinden el atılarak yol haline getirildiği savunulmuştur.
2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 38. maddesinde; idare tarafından kamulaştırmasız el konulan taşınmazın, fiilen el koyma tarihinden itibaren 20 yıllık sürenin geçmesi halinde, taşınmazın malik, zilyet veya mirasçılarının her türlü dava haklarının düşeceği öngörülmüştür. Söz konusu Kamulaştırma Yasasının 38. maddesi hak düşürücü süreyi içermekte olup, bu husus kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle, kamu düzenine ilişkin hususlar, tarafların talepleri olmasa bile mahkemece resen karara bağlanması zorunludur.
2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 38. maddesine göre; idarenin el koyma tarihinden itibaren 20 sene geçmekle taşınmaz malikinin her türlü dava hakkı düşer. Başka bir anlatımla, mülkiyet bu süre dolmakla el atan idareye geçer. Bu husus 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 705. maddesindeki “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur. Miras, Mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanun da öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır” hükmü ile açıklığa kavuşturulmuştur.
Diğer taraftan Anayasa Mahkemesince; 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 38. maddesi iptal edilmiş ise de, Anayasanın 153/son maddesi uyarınca; Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürümeyeceği ilkesi uyarınca, Kamulaştırma Yasasının 38. maddesinin iptal edilmesinden önceki kazanılmış haklara uygulanması imkanı da bulunmamaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.05.2005 gün ve 2005/5-288 Esas, 2005/352 sayılı kararında da bu husus benimsenmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 38. maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilme ve dava tarihine kadar 20 seneden fazla süre geçmiş ise taşınmaz maliki olan davacı tarafın her türlü dava hakkı düşeceğinden, bu husus araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir…)
gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında, Mahkemece verilen temyize konu direnme kararının gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla temyiz incelemesini yapma görevinin Hukuk Genel Kurulu’na mı, yoksa Özel Daireye mi ait bulunduğu hususu ön sorun olarak değerlendirilmiş ve şu sonuca varılmıştır:
Davacı vekili, müvekkili adına kayıtlı bulunan taşınmazın davalı idarece kamulaştırmasız el konulmak suretiyle 1981 yılı Ekim ayından beri yol olarak kullanıldığını ileri sürmüş ve kamulaştırmasız el koyma karşılığı ile beş yıl işgal tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve daha etmiştir.
Mahkemenin, esasa ilişkin olarak “davanın kabulüne” dair verdiği karar; Özel Dairece “2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 38. maddesi uyarınca, idarenin taşınmaza el koyma tarihinden itibaren 20 sene geçmekle taşınmaz malikinin her türlü dava hakkı düşeceği, anılan maddenin Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olmasının da iptal tarihinden önceki kazanılmış hakları etkilemeyeceği, bu itibarla 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 38. maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal ve dava tarihine kadar 20 seneden fazla süre geçmiş ise taşınmaz maliki olan davacı tarafın her türlü dava hakkı düşeceğinden, bu hususun araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gereğine” işaretle bozulmuştur.
Yerel Mahkeme bu kez; duruşmadan dinlenen tanık beyanlarını değerlendirmek ve taşınmaza 1981 yılı Sonbahar aylarında idarece fiilen el atıldığını benimsemek suretiyle, “fiilen el koyma tarihinden 04.06.2001 dava tarihine kadar 20 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmediği, aksinin kabulü halinde dahi Anayasa mahkemesinin iptal kararıyla birlikte hak düşürücü sürenin uygulanması olanağının kalmadığı” gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
Görüldüğü üzere; Yerel Mahkemenin, Özel Dairece bozulan önceki kararında, davalı idarece taşınmaza 1981 yılının hangi ayında el atıldığı ve buna bağlı olarak 04.06.2001 dava tarihi itibariyle 20 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olup olmadığı hususunda herhangi bir delil ve değerlendirmeye yer verilmediği gibi, Kamulaştırma Kanununun 38. maddesinde yer alan düzenleme ve anılan maddenin Anayasa Mahkemesince iptali sonucunda oluşan hukuki duruma ilişkin her hangi bir değerlendirme ve gerekçeye de dayanılmamıştır.
Özel Daire bozma kararından sonra verilen direnme hükmünün gerekçesinde ise, az yukarıda sıralanan ve önceki kararda bulunmayan değerlendirme ve tespitlere dayanılmış; bozma ilamından esinlenen Mahkemece, idarenin taşınmaza fiilen el koyma tarihine ilişkin tanık beyanları irdelenmek suretiyle dava tarihine kadar 20 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığı sonucuna ulaşılmış ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan hukuki duruma ilişkin yeni bir değerlendirme ve gerekçeye yer verilmiştir.
Bu durumda temyize konu kararın, gerçekte bir direnme kararı değil; önceki karardan tamamen farklı, Özel Dairenin incelemesinden ve denetiminden geçmemiş olan yeni bir gerekçeye dayalı, yeni bir hüküm niteliğinde olduğu açıktır. Yerel Mahkemenin bu yeni hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi görevi Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.
Hal böyle olunca, davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 10.11.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.