Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2006/543 E. 2006/587 K. 27.09.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/543
KARAR NO : 2006/587
KARAR TARİHİ : 27.09.2006

MAHKEMESİ : Ankara Asliye 9. Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 16/03/2006
NUMARASI : 2005/559-104
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 9. Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 13.5.2004 gün ve 2000/147-2004/194 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 1.4.2005 gün ve 2004/9170-2005/3468 sayılı ilamı ile, (…Davacı vekili, davalı şirketin müvekkili şirketten toplam 234.540 Kg. ithal arpa satın aldığını, bakiye 6000 USD tutarındaki borcunu ödemediğini, alacağın tahsili için yapılan icra takibinin haksız itiraz üzerine durduğunu ileri sürerek davalının itirazının iptaline, takibin devamına, % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı temsilcisi faturalarda ve sevk irsaliyelerinde belirtilen malları teslim almadıklarını, 17.11.1998 tarihli sevk irsaliyesindeki imzanın kendisine ait olmadığını, irsaliyelerde belirtilen araçların şirkete ait olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece 6000 USD bakiye alacakla ilgili 40.816 kg. faturaya konu arpanın tesliminin yazılı belge ile kanıtlanamadığı, diğer kısmın teslim edilmesinin ve bedelinin ödenmesinin dava konusu arpanın teslimi anlamına gelmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmeye göre malın davalı tarafça sağlanan kamyonlara yüklenmesi davalıya teslim hükmündedir. Taşıyıcı firma kayıtlara dayanarak gönderdikleri yazıda malın kamyonlarına yüklendiğini kabul etmiştir. Bu durum karşısında yazılı nedenle davanın reddedilmiş olması sözleşme hükümlerine aykırılık oluşturur…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, satış bedeli bakiyesinin tahsili istemiyle faturalara dayalı olarak girişilen ilamsız icra takibinde borca itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı ….Tahıl Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili, davalının davacıdan toplam 234.540 kg. ithal arpa satın aldığını, ancak, düzenlenen faturalara konu borcun 6.000 USD tutarındaki bakiyesini ödemediğini, bunun üzerine, davalı hakkında ilamsız icra takibi yapıldığını, davalı vekilinin borca itiraz ettiğini, oysa, borçlu davalı şirketin, takibin dayanağı olan faturalara yasal süre içinde itiraz etmemek suretiyle faturaların münderecatını kabul etmiş bulunduğunu, o nedenle artık borçlu olmadığını ileri süremeyeceğini, davalı borçlu vekilinin itiraz ettiği faiz oranının da yine ekli faturalarda belirtilen faiz oranı olduğunu, faturalara itiraz etmeyen davalının yıllık % 10 faiz oranındaki faize de itiraz edemeyeceğini ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına, % 40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ….Koll.Şti. davaya cevap vermemiş; davalı vekili, bilirkişi raporuna itirazlarını içeren 12.5.2004 tarihli dilekçesinde, takip dayanağı faturaların davalıya gönderilmediğini, faturalara konu malların da davalıya teslim edilmediğini, sunulan irsaliyedeki imzanın davalı temsilcisine ait olmadığını savunmuş; davalı Şirket Temsilcisi F..G.., isticvabında, “…17.11.1998 tarihli sevk irsaliyesi altındaki imzalardan hiçbiri bana ait değildir ve ayrıca şirkette çalışan herhangi bir elemana ait değildir. Sevk irsaliyesinde belirtilen numaraları teslim almadım, faturalar da 10.11.1998 ve 19.11.1998 tarihinde kesilmiş irsaliyeler ise; 17.11.1998 tarihinde tanzim edilmiş, bu dahi malların bizlere teslim edilmediğini göstermektedir, hatta mal teslim edilmeden evvel faturalar kesilmiş, irsaliyeler daha sonra düzenlenmiştir. Bu da malların bize teslim edilmediğini göstermektedir” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Yerel Mahkeme; (Davalı taraf, malın teslim edilmediğini beyan ederek borca itirazda bulunmuştur. Fatura davalıya tebliğ edilmiş ve sekiz gün içerisinde karşı çıkılmamışsa, içeriği kabul edilmiş sayılır. Ancak bu durum, yalnızca faturada belirtilen tutarların kesinleşmesi sonucunu doğurur; yoksa işin yapılmış olduğunun veya malın teslim edilmiş olduğunun kabulünü gerektirmez. Malın teslim edildiğinin davacı tarafça kanıtlanması gerekir. Malın teslim edildiğini kanıtlamak amacıyla sunulan 068885 ve 068190 nolu irsaliyelerde, teslim alan bölümünde plaka numaraları bulunmaktadır. Bunların, sözleşme uyarınca malın teslim yeri liman oldu¬ğu için, nakleden kamyonların plakaları olduğu beyan edilmiştir. Dava konusu faturalardan 19.11.1198 tarihli faturada mal cinsi ithal arpa 19.620 kg olarak belirtilmiştir; 068885 nolu irsaliye de 19.620 kg olarak bu faturayı karşılamaktadır. Diğer 10.11.1998 tarihli faturada mal miktarı 214.920 kg. olarak gösterildiği halde, 068190 sayılı irsaliyede miktar 17.160 kg. dir; dolayısıyla irsaliyedeki miktar faturayı karşılamamaktadır. Davalı tarafça sunulan taşımaya yönelik 4 adet faturada taşınan arpa miktarı 119.480 kg. olup, toplam teslime konu olarak sunulan yazılı belgelerdeki miktar 156.260 kg; faturalar toplamı miktar ise 234.540 kg. dir. Bu şekliyle, teslim edildiği halde belgesi sunulamayan 78.280 kg. mal bulunmaktadır. Dava konusu, iki adet faturadan dolayı bakiye 6000 USD alacak olup, faturalar toplamı 34.822.15 USD’dir. Bu miktarın 6000 USD’lik kısmı, dava konusu bakiye alacaktır. Yani, 40.816 kg miktarlı mal bedeli dava edilmiştir. Belgesi sunulamayan miktar 78.280 kg olup, dava konusu miktardan fazladır. Dava konusu miktarın teslim edilmediği savunulmuştur. 6000 USD bakiye alacakla ilgili 40.816 kg. faturaya konu arpanın teslim edildiği hususu yazılı belge ile kanıtlanamamıştır. Dava dışı olan diğer kısmın teslim edilmiş olması, dava konusu malın da teslim edildiğinin kanıtı sayılamaz. Teslim hususu yazılı belge ile kanıtlanamadığı gibi, davacı defterlerinin kapanış tasdikinin olmaması nedeniyle sahibi lehine delil sayılması da mümkün değildir. Davacı taraf, teslim hususunda davalıya yeminde teklif etmemiş, dava kanıtlanamamıştır) gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş; Özel Daire bu kararı, metni yukarıda bulunan ilamla bozmuş; Yerel Mahkeme gerekçesini tekrarlayarak ve genişleterek önceki kararında direnmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen, davacı şirket yetkilisinin ‘satıcı’, davalı şirket yetkilisinin de ‘alıcı’ sıfatıyla imzaladığı, ‘Satış Formu’ başlıklı 4.11.1998 tarihli sözleşmeyle, 250 ton arpanın 147 USD+KDV/ton bedelle davacı tarafından davalıya satılmasının kararlaştırıldığı; sözleşmenin ‘Teslim Yeri ve Şekli’ başlıklı maddesinin, aynen “İzmir’de gemiden kamyon üzeri teslim esasına göredir” hükmünü taşıdığı, ‘Ödeme şekli ve vadesi’ başlığını taşıyan maddede ise “Fatura tarihini müteakip 60 gün içerisinde yapılacaktır…” hükmünün bulunduğu çekişmesizdir.
Davacı vekilince davalı şirket aleyhine 4.1.2000 günlü takip talebiyle başlatılan ilamsız icra takibinde, 10.11.1998 ve 19.11.1998 tarihli iki adet faturaya dayalı olarak, 6.000 USD’nin, ödeme günündeki kur değeri üzerinden TL. karşılığının tahsili istenilmiştir. Davalı borçlu vekili, süresi içerisinde takip dosyasına verdiği 21.1.2000 günlü itiraz dilekçesinde, fatura konusu malların davalı şirkete teslim edilmediğini, istenilen faizin de fahiş olduğunu, o nedenle borcun tamamına ve faize itiraz ettiğini bildirmiş; bu beyanını, görülmekte olan davada da tekrarlamıştır.
Yukarıda belirtildiği üzere, taraflar arasındaki sözleşmede, satıma konu arpaların, satıcı davacı tarafından alıcı davalıya “İzmir’de gemiden kamyon üzeri teslim” esasına göre teslim edilmesi kararlaştırılmıştır.
Takibe dayanak yapılan 19.11.1998 tarihli açık fatura 19.620 kg. arpaya ilişkin olup, bu arpa miktarı ile, faturada atıf yapılan 17.11.1998 tarihli sevk irsaliyesindeki arpa miktarı aynıdır. Her ne kadar, anılan irsaliyenin “teslim alan” hanesindeki imza davalı alıcının yetkilisine değil, gemiden malı teslim alan, plaka sayısı irsaliyede yazılı bulunan kamyon sürücüsüne ait olduğu anlaşılmakta ise de, taraflar arasındaki sözleşmenin teslime ilişkin yukarıda değinilen hükmü karşısında, bu faturaya konu arpanın davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekir.
Takipte dayanılan, 10.11.1998 tarihli ve yine açık fatura niteliğinde olan diğer fatura ise, birim fiyatı 45.864 TL. olan 214.920 kg. ithal arpa için düzenlenmiş olup, KDV dahil bedeli 9.955.661.789 TL. dir. Buna karşılık, davacı tarafça bu fatura konusu mal için düzenlendiği bildirilen 17.11.1998 günlü sevk irsaliyesinde, teslim edilen miktar 17.160 kg. olarak gösterildiğinden, sevk irsaliyesi ile faturada yazılı miktarlar arasında farklılık bulunmaktadır.Yine, anılan irsaliyede “teslim alan” hanesinde herhangi bir imza mevcut değildir; sadece teslim alan araca ait plaka numarası yer almaktadır. Ancak, yukarıda değinilen sözleşme hükmü ve dosya kapsamı karşısında imza eksikliği sonuca etkili görülmemiş; irsaliye konusu 17.160 kg. arpanın davacı tarafından davalıya teslim edilmiş olduğu benimsenmiştir. Bu durumda, davacının, faturalara konu ettiği, ancak, teslim olgusunu irsaliyelere dayanarak kanıtlayamadığı mal miktarı, 214.920 kg.-17.160 kg.=197.760 kg.dir.
Ne var ki; dosyaya davacı tarafça sunulan, dava dışı nakliyecilerce düzenlenmiş dört ayrı nakliye faturası içeriği ve o faturalarda taşıyıcı firma olarak gösterilen dava dışı Üretenler … Nak. Gümrük. San ve Tic. Ltd. Şti.nin bu faturalara ilişkin olarak mahkemeye gönderdiği 10.1.2003 günlü cevabi yazıdaki açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, 10.11.1998 tarihli fatura kapsamındaki 119.480 Kg. arpanın daha, anılan taşıma faturalarıyla davalıya teslim edilmiş olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu durumda, davacının irsaliyeler ve nakliye faturalarıyla teslim olgusunu kanıtladığı toplam arpa miktarı 136.640 kg. den ibaret olup, takip dayanağı faturalara konu toplam 234.540 arpanın 78.280 kg. lik bölümü bu belgelerin kapsamı dışında kalmaktadır. Eş söyleyişle, davacı, 78.280 kg. arpanın taşındığını ve davalıya teslim edildiğini, anılan belgelerle kanıtlayamamıştır.
Bu olgular, Yerel Mahkemenin de kabulündedir.
Ancak, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinden önce, davacı vekili, 20.3.2001 günlü oturumda davalı tarafın ticari defterlerinin de bilirkişi tarafından incelenmesi yönünde talepte bulunmuş, böylece, bildirdiği diğer deliller yanında davalının ticari defterlerine de delil olarak dayanmıştır. Yerel Mahkeme 8.11.2001 günlü oturumda bu isteği kabul ederek, davalı şirketin bulunduğu Turgutlu Asliye Hukuk Mahkemesi’ne talimat yazılmasına, tebligat tarihinden itibaren 7 günlük süre içinde ticari defterlerin mahkemeye ibraz edilmemesi halinde H.U.M.K. nun 321. ve T.T.K. nun 80,83 ve 86. maddeleri uyarınca işlem yapılacağı hususunu içeren açıklamalı davetiyenin davalı tarafa talimat mahkemesince tebliğine dair ara kararı vermiş; gönderilen talimat üzerine, bu ara kararı doğrultusunda Turgutlu Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davalı tarafa yapılan usulüne uygun tebligata rağmen, davalının ticari defterleri talimat mahkemesine ibraz edilmediğinden üzerlerinde bilirkişi incelemesi yapılamamış, talimatın bu gerekçeyle iadesinden sonra, Yerel Mahkeme, bilirkişiye dosya kapsamı ve davacının ticari defterleri üzerinden inceleme yaptırmıştır.
Bu noktada, uyuşmazlığın üzerinde toplandığı konuyla ilgili olarak, şu genel açıklamaların yapılmasında yarar görülmüştür.
H.U.M.K. nun 326. maddesine göre, her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır.
Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, eş söyleyişle, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği, dolayısıyla da, uyuşmazlığa T.T.K. nun 83/2. maddesindeki özel hükmün uygulanamayacağı durumlarda; karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar, H.U.M.K. nun 330. ve ardından gelen maddelerindeki konuya ilişkin genel düzenlemelere tabidir.
Somut uyuşmazlık yönünden bakıldığında, H.U.M.K.nun 332. maddesi, bir tarafın, mahkemece kendisine verilen süre içerisinde ilgili belgeyi ibraz etmemesi halinde, mahkemenin, o tarafın maksadını gözeterek, diğer tarafın o belgeye ilişkin açıklamasını kabul edebileceğini öngörmektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki; H.U.M.K.nun 332. maddesindeki bu hüküm, taraflardan birinin delillerini salt karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde, ticari defterlerin mahkemeye sunulması bakımından da uygulanır. Eş söyleyişle, belirtilen bu durumda ticari defterler de, H.U.M.K. nun 330. ve sonraki maddeleri anlamında “vesika” niteliğindedir.
Öte yandan, ticari defterlerin ispat kuvvetini düzenleyen T.T.K. nun 82. maddesindeki hüküm, “I – Kati delil” şeklindeki kenar başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde ve aynı Kanun’un 1474. maddesi uyarınca kenar başlıklarının metne dahil bulunduğu da gözetildiğinde; ticari işlerden dolayı tacirler arasında çıkan uyuşmazlıklarda ticari defterlerin (maddede gösterilen koşulların mevcut olması kaydıyla), kesin delil niteliğinde bulunduğunu öngörmektedir.
Az yukarıda değinildiği gibi, somut olayda, davacı tarafın açıkça delil olarak dayanmasına ve mahkemece de o yönde ara kararı verilip, gereği yerine getirilmesine rağmen, davalı taraf, kendisine ait ticari defterleri bilirkişi incelemesine esas olmak üzere mahkemeye sunmamış; dolayısıyla, bilirkişi incelemesi dosya kapsamındaki deliller ve davacı tarafın ticari defterleri ile sınırlı olarak yapılmıştır. Bu durumda, H.U.M.K.nun 332. maddesi uyarınca, davacı tarafın davalıya ait ticari defterlere ilişkin açıklamasının, yani ‘İcra takibinin dayanağını oluşturan her iki faturaya konu arpaların davalıya teslim edildiğinin davalı defterleri içeriğinden anlaşılacağı’ yönündeki davacı iddiasının doğru bulunduğunun kabulü gerekir.Bilirkişi yeminli mali müşavir tarafından dosya kapsamındaki deliller ve davacı tarafın ticari defterleri üzerinden yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 15.1.2001 tarihli raporda; takibe konu her iki faturanın da davacının yasal defterlerine kayıtlı olduğu belirtilmiş, sonuç olarak, tarafların öteden beri ticari ilişki içinde bulundukları, davacının davalıya iki adet açık fatura karşılığı sattığı malları hem defter kayıtlarıyla ve hem de davalı borçluya kestiği irsaliye fişleriyle teslim ettiğini kanıtladığı, dolayısıyla, davacının davalıdan bakiye 6000 ABD Doları tutarında alacaklı olduğu şeklinde görüş bildirilmiştir.Aynı bilirkişinin 23.3.2004 günlü (ikinci) ek raporunda, takip dayanağı faturalar, davalı tarafından davacıya yapılan ödemelerin tarihleri ve tutarları detaylı bir şekilde gösterildikten ve davalının bu ödemeleri sırasında kendisine gönderilen iki faturanın içeriğine hiçbir zaman itiraz etmediği ve ödemelerini sürdürdüğü de vurgulandıktan sonra; davacının dayandığı iki adet irsaliyeye konu malların toplam 36.780 kg. olduğu, dört adet taşıma faturasında gösterilen malların da toplam 119.489 kg. geldiği, böylece, bu ikisinin toplamı olan 156.260 kg. arpanın taşındığının belgelendiği; takip dayanağı faturalardaki toplam arpa miktarı olan 234.540 kg. den bu miktar düşüldüğünde 78.280 kg. arpanın belgeye bağlanamadığı açıklanmış, raporun devamında, takip dayanağı iki faturadaki bedeller toplamının 34.822.16 USD olduğu, buna karşılık, davalının davacıya toplam 28.822,16 USD ödediği, geriye ödenmeyen bedel olarak (34.822,16 USD-28.822,16 USD=) 6.000 USD kaldığı; taraflar arasındaki 04.11.1998 günlü sözleşmeye göre bir ton arpa bedeli 147 USD olduğundan, davalının kendisine teslim edilmediğini ileri sürdüğü arpa miktarının (6.000 USD/147 USD/ton = ) 40.816 kg. olması gerekeceği, oysa, teslim edildiği belgelenemeyen arpanın 78.280 kg. olduğu, bu iki miktarın farklı olmasının, arpaların bir kısmının irsaliyesiz ve (taşımaya ilişkin) faturasız olarak davalıya teslim edildiğini gösterdiği; öte yandan, davalının, kendisine teslim edilmeyen toplam 78.280 kg arpa için itiraz etmesi gerekirken, bunun daha altındaki bir miktar olan 40.8l6 kg. yönünden itirazda bulunduğu, bu durumun da davalının iyi niyetli olmadığını gösterdiği; sözleşmeye göre, arpaların gemide kamyon üzeri teslim koşuluyla satılmış olması karşısında, davalı şirket elemanının sevk irsaliyelerinde imzasının mevcut olmamasının ve irsaliyelerin arpaları gemiden teslim alan kamyon şoförlerince imzalanmasının doğal bulunduğu; bütün bu olgulara göre, sonuç olarak, davacının davalıdan dava tarihi itibariyle toplam 6.000 USD alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerini incelenmek üzere mahkemeye sunmadığı ve iyiniyetli sayılamayacağı yönünde sonuç ve kanaat bildirilmiştir.Buraya kadar yapılan açıklamalar özetlenecek olursa: Taraflar arasındaki 4.11.1998 tarihli sözleşmenin uyuşmazlığa ilişkin hükümleri, davacı defterleri ve dosya kapsamındaki deliller üzerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen ve içeriklerine yukarıda geniş bir şekilde değinilen 15.1.2001 tarihli bilirkişi raporunda ve özellikle 23.3.2004 günlü ikinci ek raporda yer alan, taraflar arasında öteden beri mevcut ticari ilişkiye, davalı tarafça davacıya yapılan ödemelerin tarih ve tutarlarına ilişkin, dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ifade ve açıklamalar ile, takip konusu alacağın ilişkin bulunduğu arpaların belgeye bağlanmaksızın teslim edildiği yönünde bildirilen kanaat; ayrıca, davacı tarafça delil olarak dayanılmasına ve üzerlerinde bilirkişi incelemesi yapılmasının mahkemeden istenilmesine, mahkemece de o yönde ara kararı verilmesine rağmen, davalı tarafça defter ve belgelerin incelemeye sunulmamış olması nedeniyle H.U.M.K.nun 332. maddesi uyarınca, takip dayanağı faturalara konu arpaların bütünüyle davalıya teslim edildiği yönündeki davacı iddiasının doğru olduğunun benimsenmesi gereği ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davadaki itirazın iptali isteminin dayanağını oluşturan icra takibine konu alacağın mevcut ve talep edilebilir ve miktarının da doğru olduğunun, dolayısıyla, davalı tarafın borca itirazının haksız bulunduğunun kabulü gerekmektedir.Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece sonucu itibariyle aynı yönde bulunan Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeyle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı, özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlere ilaveten, açıklanan bu nedenlerle de bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 27.9.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.