YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/519
KARAR NO : 2006/527
KARAR TARİHİ : 12.07.2006
MAHKEMESİ : Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20/12/2005
NUMARASI : 2005/411-605
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.3.2004 gün ve 2003/657-2004/164 sayılı kararın incelenmesi bir kısım taraf vekililleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 19.10.2004 gün ve 2004/10600-11907 sayılı ilamı ile, (….1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava, trafik kazası nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Yerel mahkemece bozmaya uyularak dava kısmen kabul edilmiş, karar davacılar ile davalılardan…… İlaç San. ve Tic. AŞ ile E..T..tarafından temyiz edilmiştir.
Yerel mahkeme kararı daha önce davalıların temyizi üzerine, sigorta ödemesinin zarardan indirilmesi ve desteğin gelirinin asgari ücretten hesaplanması için bozulmuştur. Bozmanın kapsamı dışında kalan yönler böylelikle kesinleşmiş ve temyiz edenler lehine usulü kazanılmış hak doğmuştur. Daha önceki kararda hesaplamaya esas alınan %10-%7,5 luk destek payları, davacılar tarafından temyiz edilmemiş olmakla bu husus davalılar yararına usulü kazanılmış hak oluşturduğu halde, bozmadan sonra destek paylarının %20-%15’e çıkartılması ve buna göre hesaplanan miktarın hüküm altına alınması, davalılar yararına oluşan usulü kazanılmış hakkın gözardı edilmesi sonucunu doğurmuş bulunduğundan bu yön usul ve yasaya aykırı görüldüğünden kararın bozulması gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılar .. İlaç San. AŞ. ve E.. T..vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, desteğin ölümü nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İlk bozma kararına konu yapılmayan davacı annenin destek payının, bozma sonrasında düzenlenen bilirkişi raporunda artırılması ve bu raporun hükme esas alınmış olması, Özel Dairece bozma nedeni yapılmış, yerel mahkemece bu karara direnilmiştir.
Destekten yoksun kalma zararının belirlenmesinde, desteğin gelirinden yardım görenlere düşecek pay, bu gelirden ne kadarının destek görenlere ayrılabileceğini göstermektedir. Bu payın belirlenmesinde, desteğin sağlığında destek görene yaptığı yardım ve destek görenin ihtiyacı önem taşımaktadır.
Uyuşmazlık; davacı yanca itiraza uğramayan, temyiz edilmeyen destek payının, farklı nedenlere dayalı bozma kararı sonrasında yeniden yapılan hesaplamada artırılmasının, davalıların usuli kazanılmış hakkını ihlal edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (4.2.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Uyuşmazlığın çözümü, “usuli kazanılmış hak” kavramının açıklanmasını ve açıklanan olgular karşısında somut olay ve taraflar yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin irdelenmesini gerekli kılmaktadır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK.nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K.).
Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001).
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.
Somut olayda, ilk hükme esas alınan bilirkişi raporunda ölen desteğin 10 kardeşi bulunduğu, bu nedenle de annesine evlenene kadar % 10, sonrasında ise % 7,5 oranında destekte bulunacağının kabulü ile destek zarar hesabı yapılmıştır. Bu rapora, desteğin kardeşlerinden bir bölümünün baba bir, farklı bir anneden olduğu, davacı annenin destek göreceği çocuk sayısının daha az olduğu, destek payının artırılması gerektiği yönünde bir itirazda bulunulmamıştır. Destek zarar hesabına ilişkin rapor taraf denetimine de tabi olup, raporda gözetilen unsurlar yönünden bir itiraza uğramamaları halinde, lehine olan taraf yönünden usuli kazanılmış hak oluşacaktır. Bu nedenlerle, itiraza uğramayan destek payları yönünden davalılar yararına gerçekleşmiş bir usuli kazanılmış hakkın varlığından söz edilmelidir.
Yukarıda açıklanan maddi ve yasal olgular gözetildiğinde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 12.07.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.