Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2006/505 E. – K. 05.07.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/505
KARAR NO : –
KARAR TARİHİ : 05.07.2006

MAHKEMESİ : İstanbul Asliye 4. Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 30/12/2005
NUMARASI : 2005/225-980
Taraflar arasındaki “borçlu olmadığının tespiti-istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 4.Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.12.2003 gün ve 2003/838 E. 2004/330 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 23.9.2004 gün ve 7573-9135 sayılı ilamı ile, (…..Kiralayan tarafından 7.3.2000 tarihinde açılan davada kiralananın aylık kira parasının 1.2.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 9728 Dolar olarak tesbitine karar verilmesi istenmiş, mahkemece dolar bazında kira tesbitinin yasalar karşısında mümkün olmadığı gerekçesiyle talep reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.
Davacı kiracı bu davada 5 yıllık kira sözleşmesinin son yılında kira bedelinin 8107 Dolar olduğunu, 1.2.2000 tarihinden başlayacak yeni dönem kira parasının 9728 Dolar talep edilmesinin mümkün olmadığını ileri sürerek borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
1.2.2000 tarihinden itibaren yeni dönem için kira tesbit davası açıldığına göre, bu dava da verilen ve kesinleşen karara göre işlem yapılması gerekir. Mahkemece bu yön gözetilmeden yazılı gerekçeyle davanın reddinde isabet görülmemiştir….) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, borçlu olmadığının tespiti ile fazla olarak ödendiği ileri sürülen kira parasının istirdatı istemine ilişkindir.
Davacı, 1/2/1995 başlangıç tarihli 5 yıl süreli kira sözleşmesi ile dava konusu taşınmazı kiraladığını, son dönem olan 01/02/1999-01/02/2000 dönemi kira bedelinin 8.107 USD+KDV olduğunu, sözleşmenin yanlarca feshedilmediği için 6570 sayılı Kanunun 11.maddesi gereğince uzadığını, taraflar arasında uzayan yeni dönem kira parasına ilişkin bir anlaşma ve bu hususta bir mahkeme kararı bulunmadığı için son dönem kira parası olan 8.107 USD + KDV’yi ödemekle yükümlü olduğunu, buna karşılık davalı-kiralayanın tahliye tehdidi ve ihtirazi kayıt altında Şubat ve Mart ayları için 1.621,4 USD + KDV karşılığı 1.095.470.490 TL’yi fazladan ödediğini ileri sürerek, fazladan ödediği bu paranın istirdatına ve bu miktarda borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı sözleşmedeki % 10’luk artış koşulunun sözleşmenin yenilendiği sonraki yıllarda da geçerli olduğunu, davacının ödemesi gereken kira bedelinin son dönem kira bedelinin % 10 arttırılarak bulunacak rakam olup, davacıdan talep edilen de bu miktar olduğunu, bu nedenle davanın haksız olduğunu savunarak, reddini istemiştir.
Mahkemece; sözleşmenin 4.maddesindeki artış koşulunun yenilenen kira döneminde de aynen geçerli olduğu ve davacı kiracının bu parayı ödemesinin zorunlu olduğu açıklanarak, davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece, yanlar arasında daha önce görülüp kesinleşen ve kesin hüküm niteliğini alan kira bedelinin tespiti davasında verilen karara göre işlem yapılması gerektiği gerekçesi ile hükmün bozulması üzerine, yerel mahkemece davaların sebeplerinin farklı olması nedeniyle kira bedelinin tespiti davasında verilen hükmün görülmekte olan dosya açısından kesin hüküm oluşturmayacağı gerekçesi ile önceki hükümde direnilmiştir.
Yanlar arasında daha önce görülüp kesinleşen İstanbul 5.Sulh Hukuk Mahkemesinin 19/12/2000 gün ve 2000/279-1310 sayılı ilamında, davacı ……Etiler Adi Ortaklığı, davalı ise …Teks.Ltd.Şti. olup, davanın konusu 01/02/2000 tarihinden itibaren yeni başlayan dönem için kira bedelinin 9.728 USD + KDV olarak tespiti istemine ilişkindir. Karar gerekçesinde; “Yenilenen dönemde kira parasına ilişkin hüküm yenilenmemektedir. Sözleşmedeki kiranın yabancı para ile ödenmesine ilişkin hüküm ancak davalı kiracının kabulü ile geçerliliğini koruyabilir.” ifadeleri yer almakta olup, sonuçta davanın reddine karar verilmiş, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 24/5/2001 gün ve 2001/4222-4783 sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.
Burada öncelikle üzerinde durulması gereken konu, kesinleşen kararın görülmekte olan dosya açısından kesin hüküm oluşturup oluşturmayacağı sorunudur.
Hemen belirtilmelidir ki, kesin hükmün amacı kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin bir biçimde çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde, hem kişilerin hem de Devletin yararı vardır. Çünkü kişiler, arasındaki uyuşmazlığın kesin bir biçimde sonuçlanması için dava sırasında bütün olanaklarını kullanırlar ve dava sonucunda verilecek kararla artık, bu uyuşmazlığın sona ermesini isterler. Bu açıdan, Devletin de menfaati söz konusudur. Çünkü Devlet, mahkemelerin sınırsız bir biçimde aynı uyuşmazlık (dava) ile, sürekli ve yinelenerek meşgul edilmesini istemez.
Maddi anlamda kesin hükmün koşulları HUMK.nun 237’de açıklanmıştır. Bunlar; dava konularının (müddeabihlerinin), dava nedenlerinin ve yanlarının aynı olmasıdır.
Görülmekte olan menfi tespit ve istirdat davası ile daha önce görülen kira bedelinin tespiti davasının yanlarının aynı olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabih, dava konusu yapılmış olan hak, yani dava ile elde edilmek istenilen sonuçtur. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hakimin eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir.
Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar değişikse, müddeabihler aynı değil demektir (YHGK.nun 21/12/2005 gün ve 2005/5-710-754 sayılı ilamı, 12/9/1956 gün ve 1956/6-29-28 sayılı ilamı).
Bu yönden somut olaya bakıldığında, önceki ve şimdiki davada davanın konusu olan kiralanan aynı olmakla birlikte, ilk davada 01/02/2000 ila 01/02/2001 dönemi için sözleşme dışında kira bedelinin mahkemece tespiti istenilmekte, oysa görülmekte olan dosyada, aynı dönemde sözleşmeye göre kiralayan tarafından talep edilen bedelin haksız olduğunun tespiti ve istirdatı istenilmektedir. Bu durumda her iki davanın konusunun aynı olduğundan söz edilebilmesi mümkün değildir.
Kesin hükmün üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebi, hukuki sebep olmayıp, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise; her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı ise, diğer iki koşulunda bulunması halinde kesin hükmün bulunduğundan söz edilebilir.
Buna karşılık, taraflar arasında aynı yada benzer konuda kesinleşmiş olan bir hüküm ve burada saptanan maddi olgular, daha sonra ortaya çıkan uyuşmazlıklarda yukarıda açıklanan koşulların üçünün aynı anda bulunmaması nedeni ile kesin hüküm oluşturmasa bile güçlü delil oluşturabilir.
Yanlar arasında daha önce görülüp kesinleşen kira bedelinin tespitine ilişkin dosyanın gerekçeli kararında “artış koşulunun yeni dönemde geçerli olmadığı ve yinelenmediği” tespiti yapılmış ve bu tespit Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin Onama kararı ile kesinleşmiştir. Artık bu maddi olgunun yanlar arasında kesin hüküm olmasa da güçlü delil niteliğini aldığı hususu yadsınamaz.
Hal böyle olunca, yanlar arasında güçlü delil niteliği kazanan İstanbul 5.Sulh Hukuk Mahkemesinin 19/12/2000 gün ve 2000/279-1310 sayılı ilamı esas alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken direnme kararı verilmesi hatalıdır. Direnme kararı bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 5/7/2006 gününde oybirliği ile karar verildi.