Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2006/454 E. 2006/459 K. 21.06.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2006/454
KARAR NO : 2006/459
KARAR TARİHİ : 21.06.2006

MAHKEMESİ : Sultanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/12/2005
NUMARASI : 2005/546-992
Taraflar arasındaki “müdahalenin men’i ve kal” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sultanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 3.5.2004 gün ve 365-469 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 21.2.2005 gün ve 2004/6913 E.2005/1091 K. sayılı ilamı ile, (…Davacı, 1412 parselin ifrazı ile oluşan dava konusu 1561 parsel sayılı taşınmaz üzerinde irtifak hakkı sahibi bulunduğunu bu parsel üzerine davalı tarafından yapılan inşaat nedeniyle, irtifak haklarına müdahale edildiğini emniyet mesafesine yapılan müdahalenin önlenmesini ve yapının tecavüzlü kısmının yıkılmasını talep etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Yıkımı hüküm altına alınan yapı ..parsel üzerine yapılmıştır. Tapu kaydına göre .. parsel paylı mülkiyet hükümlerine tabidir. Paylı mülkiyet rejimine tabi taşınmazda, tüm paydaşlar arasında payları karşılığı intifalarına bırakılan kesimleri belirleyen kullanmaya ilişkin geçerliliği tartışılmayacak, bağlayıcı bir anlaşmanın varlığı ileri sürülmediğinden, arzın mütemmim cüzi olan yapı da paydaşların taşınmazdaki payları oranında mülkiyet haklarının bulunduğunun kabulü zorunludur. Hal böyle olunca 1561 parselin tüm maliklerine dava yöneltilip katılımları sağlandıktan sonra çözümü gerekirken eksik taraf teşkili ile sonuçlandırılması doğru olmamıştır. Karar bu nedenle bozulmalıdır….) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, müdahalenin önlenmesi ve yıkım istemine ilişkindir.
Davacı Türkiye Elektrik İletim A.Ş vekili; müvekkilinin ..(….) parselde irtifak hakkı sahibi olup, davalı tarafından taşınmaz üzerine tehlikeli ve irtifak haklarını ihlal eder şekilde bina inşa edildiğini ileri sürerek; davalının, emniyet mesafesini ihlal eden tecavüzünün önlenmesi ile, binanın tecavüzlü kısmının kal’ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, taşınmazın zemininde pay sahibi olmadığını ve inşa ettiği binanın davacının irtifak hakkına müdahale etmediğini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin, “davalı tarafından kaçak inşa edilen binanın havai irtifak sahasına tecavüz ettiği keşfen saptanmış olup, tecavüzlü bölümlerin can ve mal emniyeti yönünden tehlike arz ettiğinin anlaşıldığı” gerekçesiyle “davanın kabulüne” dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece “davalı bina malikinin tapuda pay sahibi olmayıp, yargılama sonunda verilecek kararın tapu paydaşlarını bağlayıcı nitelikte bulunmadığı” gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, paylı mülkiyet hükümlerine tabi 1561 parsel sayılı taşınmazda davacı Türkiye Elektrik İletim A.Ş irtifak hakkı sahibi olup; taşınmaz üzerine bina inşa eden davalı, tapuda pay maliki değildir.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; mülkiyeti dava dışı üçüncü kişilere ait olan 1561 parsel sayılı taşınmazın tüm maliklerine dava yöneltilip, katılımlarının sağlanmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere irtifak hakkı, eşyayı kullanma ya da ondan yararlanma veya gerek kullanma ve gerekse yararlanma yetkisini sağlayan sınırlı ayni haktır. İrtifak hakkının içeriğini oluşturan yetkiler, kural olarak sınırlıdır. Böyle olduğu için de hak sahibine, hakkın konusu eşya üzerinde kullanma ve yararlanma yönünden sınırlı bir egemenlik sağlar.
Şu var ki, bu ayni hak, herkese karşı ileri sürülebilir. Medeni Yasada, irtifak hakkının hak olarak korunması için özel bir hüküm yoksa da, bu konuda mülkiyete ilişkin kurallar örnek olarak uygulanır. Böyle olunca da, irtifak hakkı sahibi, Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesinden yararlanarak, müdahalenin önlenmesi davası açabilir.
Davacının, lehine irtifak hakkı tesis edilen taşınmazdan, davalının müdahalesinin men’ini ve inşa edilen binanın yıkımını istemesi, ayni nitelikteki irtifak hakkının kendisine verdiği bir hakkı kullanmaktan ibarettir.
Öte yandan, kural olarak taşınmaz üzerinde yapılan bina ve inşaat, o yerin tamamlayıcı parçası (mütemmim cüz’ü) olup, hukuksal durumu yere bağlıdır. Mülkiyeti müşterek arsa üzerinde ortaklardan birisi tarafından yapılan binanın da, arza tabi olup, mülkiyetinin arsa paydaşlarına ait bulunduğu kuşkusuzdur.
Ne var ki, somut olayda davalı, tapuda arsa paydaşı olmadığı gibi, dava konusu binanın geçerli bir hukuki sebebe dayanılmaksızın inşa edildiği anlaşılmaktadır. Bir başka ifadeyle davalı, taşınmazı geçerli bir hukuki tasarrufa ve akdi bir ilişkiye dayanarak işgal etmediğine göre, fuzuli şagil durumundadır.
Şu duruma göre, davalının kayden bir ilgisi bulunmayan taşınmaz üzerine inşa ettiği bina nedeniyle, davacının irtifak hakkına dayanarak açtığı el atmanın önlenmesi ve kal davasında verilecek hükmün, zemin paydaşlarının haklarına etkili olmadığı açıktır.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemenin, binayı inşa eden davalının yan tutulması gerekip, arsa paydaşlarına husumet yöneltilemeyeceğine ilişkin direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki, Özel Dairece işin esası incelenmeksizin karar verildiğinden, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, direnme uygun bulunduğundan, davalı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 14. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 21.06.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.